16 Nisan 2007 Pazartesi

Seç



“Respiro”yu yazınca aklıma geldi, günlerden bir gün Cem ile Taksim’e gidiyoruz. Cem tipi itibariyle epeyce dikkat çeken, bas bariton sesle faşizan fikirlerini bağıra çağıra anlatmaktan imtina etmeyen bir arkadaşım. Yine otobüste “insan türünün yok edilmesine, demokrasi diye bir şeyin olmadığına, dünyanın bir gün kendi gibi düşünenlerce ele geçireceğine” dair geleneksel nutkunu atıyor. Ben de bütün hümanistliğimle “ulan kel” diyorum, “bu kafayla ele geçireceğin dünyada senden başka kimse olmayacak…” “Ne güzel işte” diyor, “İlkele döneriz böylece…” İlkel deyince kahkahamı tutamıyorum, aklıma ortak iki arkadaşımız geliyor. “Hatırlıyor musun Cem? Hani bunlar bir gün ormana gitmişler ilkel olacağız diye, bir ağaca tırmanmışlar, hava bozmuş, donmuşlar. Sonra biri aşağı yuvarlanıp kolunu çatlatmış. Sonra tıpış tıpış sıcacık evlerine dönmüşler…” Cem gülüyor o koca sesiyle, otobüstekiler “cık cıklamaya” başlıyor. “Yavaş gül abi biraz, milleti üzerimize salacaksın.” diyorum, pembe-mor çizgili çoraplarıma bakıp bakıp basıyor kahkahayı bu sefer. Neyse Taksim’e varıyoruz, otobüsten inmemizle yanımızda sarı kabarık saçlı bir kokoş teyzenin bitmesi bir oluyor, “Amma konuştunuz, başımız şişti.” diyor sigaradan çatlamış sesiyle. Bizim Cem bir kadına bir bana bakıyor: “Öyle mi, rahatsız ettik galiba. Allah cezamızı versin, ne diyeyim.” diyor. Sarışın ve Romalı Perihan’a benzeyen teyze arkamızdan bakakalırken Cem’i kadının kocasından yemesi muhtemel yumruktan ben kaçırıyorum, ezilmemize ramak kalıyor. “Bak hep senin yüzünden kadın rahatsız oldu. Kadın kısmı öyle gülmez, biraz hanım ol.” falan diyor. Dik dik bakınca kesiyor sesini ama bende gülene “kahpe” damgası yakıştırmaya pek meraklı insanları düşünmeden edemiyorum hani.

Sarışın kokoş teyze sanki sarışın kokoş teyze olarak doğmuş, hiç ortalık yerde kahkahayı basmamış gibi gözlerini bana dikince pek bir rahatsız olmuştum o gün otobüste. Sonra “Cem ya kadının başı falan ağrıyordur belki, ayıp ettin ya…” desemde spontane tepkisi aklıma her gelişinde gülerim. Hatta aramızda kod gibi bir şey oldu, ne zaman zıvıtsa “Allah cezanı versin Cem.” derim, anlar.

Gülmek deyince aklıma geldi, “Gamzeli aşıklar” boşanıyormuş. Ben daha bu evlilik başlamadan gamze mutluluk getirmez, getireydi bana getirirdi zaten demiştim. Başka bileşenler istermiş demek ki ilişkiler, bu bileşenlerin ne olduğu hakkında ahkam kesecek en son kişi benim. O nedenle Hürriyet’in bir başka magazinine doğru akalım hep birlikte: “Tuğba Özay daha önce pırlanta yatakta bulunmuş.” Basının halt etmesidir diyor ve bir başka haberi aktarmayı görev biliyorum: “Deniz Hanım kocama aşık…” Bakın bu haber mühüm zira annemler yemek masasında Hüsnü’nün yüzünden tartıştı. Annem: “Ne bu be buldumcuk oldu, artık sevmiyorum O’nu. Parayı buldu, karıyı boşadı.” derken babam: “İnsan gönlünce aşık olamayacak mı bu dünyada… Yine dinlerim, müziğini icra etsin yeter.” falan diyordu. Ben sesimi çıkarmamayı tercih ettim şahsen, bana ne kimin eli, kimin cebinde..."Choose life, choose a f.ckin television and then watch these f.ckin magazines..." Orta direk eğlencesine hoşgeldiniz...

0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons