31 Mayıs 2009 Pazar

İstanbul'un Tazecik Festival'inden Kırpıkladığım Notlar

Aslında korka korka gitmiştik, Gökşen, ben ve Gökşen'in tabiri ile OB ile. Korkumuzun nedeni açıktı: daha dün annelerinin bakmamız için bize emanet ettiği kuzenimiz yaşındaki tiplerle eğlenmek zorunda kalmak. Tineyç (teenage der ecnebiler) şımarıklıklarına, pogolarına, yapış yapış sarhoşluklarına gelemiyoruz, bu tür zerzevatlara maruz bırakıldığımızın üçüncü dakikasında binbir türlü cinayet planı geçmeye başlıyor pek de tekin olmayan usumuzdan.




Böyle korka korka gittiğimiz yer Freshtival'di. Evi derleme toplama işlerini bitirip (Sıdıka en sevdiğimiz diziydi) Kadıköy'deki Beşiktaş iskelesinde buluşabildiğimizde saat 4'tü. Alana vardığımızda ise 5'i geçmişti, Portecho sahnede son birkaç şarkısını çalıyordu ve fevkalade eğleniyor gibi gözüküyorlardı. Alana göz gezdirdiğimizde ise bir avuç insanın dikildiğini, o bir avuç insan içindeki daha azınlık bir grubun ise dansettiğini gördük. Portecho'yu o saate sahneye çıkaran organizasyonu itina ile kınadık. Ev sahibi olsa da, daha geç bir saati ve kalabalıklaşmış - hafif de demini bulmuş - bir dinleyici kitlesini hakediyordu sanki Portecho, sadece Shooting Star gibi bir şarkı yapmış oldukları için bile.



Portecho'dan sonra çıkan grup zerrece ilgimizi çekmediğinden alanı keşfe çıktık ve önümüzdeki yazın tiksinç booties ve cancanlı tayt modası ile burun buruna geldik. Alandaki hatunların çoğunda gladyatör sandaleti, altın ve gümüş renklerdeki bootiesler ve de pek tabi Deniz Berdan'ın meşhur yırtık taytları vardı. Deniz Berdan demişken, çakmalarının arasında iki evladı ile birlikte aslının yırtık taytını da gördük. Diğer ikoniktrendsetır Eda Taşpınar da was there. Ben Süreyya "o" diye tuttursam da bizimkiler (bknz: ilk satırlar) "yok, Eda" dediler, ben onlara güvenirim. Zaten hiçbirinin yüzüne 10 saniyeden fazla bakmadım, aralarındaki farkı bilmiyorum. Eda olanın bacakları daha taş gibiymiş, OB öyle dedi, erkek olduğu için inanmak lazım sanırım. Bu sosyete dedikodu köşesinden hallice satırları moda kurbanı olmayasınız diye yazıyorum, başka bir amaçla değil. Gökşen de ben de biraz zor ve haddinden fazla uyuz tipleriz (üstelik megolomanyakça bu huylarımızı seviyoruz) ve kadınların aynı tornadan çıkmış gibi görünmesine dayanamıyoruz. Modanın size "ol" dediğindense poponuza ve kafanıza göre takılın derim naçizane. Poponuz derken, koca bir poponuz varsa pullara sarıp disko topu gibi gözümüze sokmayın demek istiyorum.



Festivallerde yaşadığım can sıkıcı durumlardan dem vurmadan da edemiciim ailenin Squidward'ü olarak. Ey konserlerde yiyecek içecek işleri ile ilgilenen ekip: Fıçı birayı haddinden fazla sulandırmayın, içecekleri imamın abdest suyu gibi sunmayın ve hepsinden daha mühimi yiyecek konusunu ayarlarken et yemeyen kişileri de kaale alın lütfen. Bir etyemez olarak aç karnımı doyurmak için helva, yumuşak şeker, yerden bulduğum erik, patates kızartması ve cips yemekten gına geldi. Takdir edersiniz ki, hiç sağlıklı bir beslenme şekli değil bu. Buharda sebze pişirin demiyorum ama peynirli sandviç koysanız pek makbule geçebilir hani.



Peki Freshtival'den akılda başka neler kaldı? Friendly Fires'ın solisti Ed Macfarlane'nin kalçaları, Gabriella Cimli'nin "Whole Lotta Love" kavırı (başta Gabriella olmak üzere kimse kusura kalmasın ama başka da numarası yoktu hanım kızımızın, headliner mertebesi az biraz fazla gelmiş), Joakin'in Blur'un kitleleri gaza getirmedeki etkisi tartışılmayan şarkısı Song 2 le bitirdiği DJ seti ve festival süresince içtiğim en ideal soğukluktaki birayı döken zevzek ecnebi. Festival konusunda bir başka notum ve sözüm ise karanfilli sigara içen zevzeklere: topunuzun köküne kibrit suyu tez zamanda.



Notlarımı bütün konser organizatörlerine yönelik bir mesajla bitirmek istiyorum: Ciguli konser versin, hatta Fanfare Ciocarlia ile sahneye çıksın, ortalık 8 şiddetinde deprem gibi sallanmazsa ömr-ü hayatım boyunca müzik dinlemek bana nasip olmasın.


Şimdi izninizle yeni haftaya "Tarkan Güçlü Kahraman" adlı filmle hazırlanacağım. Bütün dertlerin ve tasaların üzerine Tarkan gibi kılıcımla yürüyebileyim diye...





İstanbul'un Tazecik Festival'inden Kırpıkladığım Notlar

Aslında korka korka gitmiştik, Gökşen, ben ve Gökşen'in tabiri ile OB ile. Korkumuzun nedeni açıktı: daha dün annelerinin bakmamız için bize emanet ettiği kuzenimiz yaşındaki tiplerle eğlenmek zorunda kalmak. Tineyç (teenage der ecnebiler) şımarıklıklarına, pogolarına, yapış yapış sarhoşluklarına gelemiyoruz, bu tür zerzevatlara maruz bırakıldığımızın üçüncü dakikasında binbir türlü cinayet planı geçmeye başlıyor pek de tekin olmayan usumuzdan.




Böyle korka korka gittiğimiz yer Freshtival'di. Evi derleme toplama işlerini bitirip (Sıdıka en sevdiğimiz diziydi) Kadıköy'deki Beşiktaş iskelesinde buluşabildiğimizde saat 4'tü. Alana vardığımızda ise 5'i geçmişti, Portecho sahnede son birkaç şarkısını çalıyordu ve fevkalade eğleniyor gibi gözüküyorlardı. Alana göz gezdirdiğimizde ise bir avuç insanın dikildiğini, o bir avuç insan içindeki daha azınlık bir grubun ise dansettiğini gördük. Portecho'yu o saate sahneye çıkaran organizasyonu itina ile kınadık. Ev sahibi olsa da, daha geç bir saati ve kalabalıklaşmış - hafif de demini bulmuş - bir dinleyici kitlesini hakediyordu sanki Portecho, sadece Shooting Star gibi bir şarkı yapmış oldukları için bile.



Portecho'dan sonra çıkan grup zerrece ilgimizi çekmediğinden alanı keşfe çıktık ve önümüzdeki yazın tiksinç booties ve cancanlı tayt modası ile burun buruna geldik. Alandaki hatunların çoğunda gladyatör sandaleti, altın ve gümüş renklerdeki bootiesler ve de pek tabi Deniz Berdan'ın meşhur yırtık taytları vardı. Deniz Berdan demişken, çakmalarının arasında iki evladı ile birlikte aslının yırtık taytını da gördük. Diğer ikoniktrendsetır Eda Taşpınar da was there. Ben Süreyya "o" diye tuttursam da bizimkiler (bknz: ilk satırlar) "yok, Eda" dediler, ben onlara güvenirim. Zaten hiçbirinin yüzüne 10 saniyeden fazla bakmadım, aralarındaki farkı bilmiyorum. Eda olanın bacakları daha taş gibiymiş, OB öyle dedi, erkek olduğu için inanmak lazım sanırım. Bu sosyete dedikodu köşesinden hallice satırları moda kurbanı olmayasınız diye yazıyorum, başka bir amaçla değil. Gökşen de ben de biraz zor ve haddinden fazla uyuz tipleriz (üstelik megolomanyakça bu huylarımızı seviyoruz) ve kadınların aynı tornadan çıkmış gibi görünmesine dayanamıyoruz. Modanın size "ol" dediğindense poponuza ve kafanıza göre takılın derim naçizane. Poponuz derken, koca bir poponuz varsa pullara sarıp disko topu gibi gözümüze sokmayın demek istiyorum.



Festivallerde yaşadığım can sıkıcı durumlardan dem vurmadan da edemiciim ailenin Squidward'ü olarak. Ey konserlerde yiyecek içecek işleri ile ilgilenen ekip: Fıçı birayı haddinden fazla sulandırmayın, içecekleri imamın abdest suyu gibi sunmayın ve hepsinden daha mühimi yiyecek konusunu ayarlarken et yemeyen kişileri de kaale alın lütfen. Bir etyemez olarak aç karnımı doyurmak için helva, yumuşak şeker, yerden bulduğum erik, patates kızartması ve cips yemekten gına geldi. Takdir edersiniz ki, hiç sağlıklı bir beslenme şekli değil bu. Buharda sebze pişirin demiyorum ama peynirli sandviç koysanız pek makbule geçebilir hani.



Peki Freshtival'den akılda başka neler kaldı? Friendly Fires'ın solisti Ed Macfarlane'nin kalçaları, Gabriella Cimli'nin "Whole Lotta Love" kavırı (başta Gabriella olmak üzere kimse kusura kalmasın ama başka da numarası yoktu hanım kızımızın, headliner mertebesi az biraz fazla gelmiş), Joakin'in Blur'un kitleleri gaza getirmedeki etkisi tartışılmayan şarkısı Song 2 le bitirdiği DJ seti ve festival süresince içtiğim en ideal soğukluktaki birayı döken zevzek ecnebi. Festival konusunda bir başka notum ve sözüm ise karanfilli sigara içen zevzeklere: topunuzun köküne kibrit suyu tez zamanda.



Notlarımı bütün konser organizatörlerine yönelik bir mesajla bitirmek istiyorum: Ciguli konser versin, hatta Fanfare Ciocarlia ile sahneye çıksın, ortalık 8 şiddetinde deprem gibi sallanmazsa ömr-ü hayatım boyunca müzik dinlemek bana nasip olmasın.


Şimdi izninizle yeni haftaya "Tarkan Güçlü Kahraman" adlı filmle hazırlanacağım. Bütün dertlerin ve tasaların üzerine Tarkan gibi kılıcımla yürüyebileyim diye...





İstanbul'un Tazecik Festival'inden Kırpıkladığım Notlar

Aslında korka korka gitmiştik, Gökşen, ben ve Gökşen'in tabiri ile OB ile. Korkumuzun nedeni açıktı: daha dün annelerinin bakmamız için bize emanet ettiği kuzenimiz yaşındaki tiplerle eğlenmek zorunda kalmak. Tineyç (teenage der ecnebiler) şımarıklıklarına, pogolarına, yapış yapış sarhoşluklarına gelemiyoruz, bu tür zerzevatlara maruz bırakıldığımızın üçüncü dakikasında binbir türlü cinayet planı geçmeye başlıyor pek de tekin olmayan usumuzdan.




Böyle korka korka gittiğimiz yer Freshtival'di. Evi derleme toplama işlerini bitirip (Sıdıka en sevdiğimiz diziydi) Kadıköy'deki Beşiktaş iskelesinde buluşabildiğimizde saat 4'tü. Alana vardığımızda ise 5'i geçmişti, Portecho sahnede son birkaç şarkısını çalıyordu ve fevkalade eğleniyor gibi gözüküyorlardı. Alana göz gezdirdiğimizde ise bir avuç insanın dikildiğini, o bir avuç insan içindeki daha azınlık bir grubun ise dansettiğini gördük. Portecho'yu o saate sahneye çıkaran organizasyonu itina ile kınadık. Ev sahibi olsa da, daha geç bir saati ve kalabalıklaşmış - hafif de demini bulmuş - bir dinleyici kitlesini hakediyordu sanki Portecho, sadece Shooting Star gibi bir şarkı yapmış oldukları için bile.



Portecho'dan sonra çıkan grup zerrece ilgimizi çekmediğinden alanı keşfe çıktık ve önümüzdeki yazın tiksinç booties ve cancanlı tayt modası ile burun buruna geldik. Alandaki hatunların çoğunda gladyatör sandaleti, altın ve gümüş renklerdeki bootiesler ve de pek tabi Deniz Berdan'ın meşhur yırtık taytları vardı. Deniz Berdan demişken, çakmalarının arasında iki evladı ile birlikte aslının yırtık taytını da gördük. Diğer ikoniktrendsetır Eda Taşpınar da was there. Ben Süreyya "o" diye tuttursam da bizimkiler (bknz: ilk satırlar) "yok, Eda" dediler, ben onlara güvenirim. Zaten hiçbirinin yüzüne 10 saniyeden fazla bakmadım, aralarındaki farkı bilmiyorum. Eda olanın bacakları daha taş gibiymiş, OB öyle dedi, erkek olduğu için inanmak lazım sanırım. Bu sosyete dedikodu köşesinden hallice satırları moda kurbanı olmayasınız diye yazıyorum, başka bir amaçla değil. Gökşen de ben de biraz zor ve haddinden fazla uyuz tipleriz (üstelik megolomanyakça bu huylarımızı seviyoruz) ve kadınların aynı tornadan çıkmış gibi görünmesine dayanamıyoruz. Modanın size "ol" dediğindense poponuza ve kafanıza göre takılın derim naçizane. Poponuz derken, koca bir poponuz varsa pullara sarıp disko topu gibi gözümüze sokmayın demek istiyorum.



Festivallerde yaşadığım can sıkıcı durumlardan dem vurmadan da edemiciim ailenin Squidward'ü olarak. Ey konserlerde yiyecek içecek işleri ile ilgilenen ekip: Fıçı birayı haddinden fazla sulandırmayın, içecekleri imamın abdest suyu gibi sunmayın ve hepsinden daha mühimi yiyecek konusunu ayarlarken et yemeyen kişileri de kaale alın lütfen. Bir etyemez olarak aç karnımı doyurmak için helva, yumuşak şeker, yerden bulduğum erik, patates kızartması ve cips yemekten gına geldi. Takdir edersiniz ki, hiç sağlıklı bir beslenme şekli değil bu. Buharda sebze pişirin demiyorum ama peynirli sandviç koysanız pek makbule geçebilir hani.



Peki Freshtival'den akılda başka neler kaldı? Friendly Fires'ın solisti Ed Macfarlane'nin kalçaları, Gabriella Cimli'nin "Whole Lotta Love" kavırı (başta Gabriella olmak üzere kimse kusura kalmasın ama başka da numarası yoktu hanım kızımızın, headliner mertebesi az biraz fazla gelmiş), Joakin'in Blur'un kitleleri gaza getirmedeki etkisi tartışılmayan şarkısı Song 2 le bitirdiği DJ seti ve festival süresince içtiğim en ideal soğukluktaki birayı döken zevzek ecnebi. Festival konusunda bir başka notum ve sözüm ise karanfilli sigara içen zevzeklere: topunuzun köküne kibrit suyu tez zamanda.



Notlarımı bütün konser organizatörlerine yönelik bir mesajla bitirmek istiyorum: Ciguli konser versin, hatta Fanfare Ciocarlia ile sahneye çıksın, ortalık 8 şiddetinde deprem gibi sallanmazsa ömr-ü hayatım boyunca müzik dinlemek bana nasip olmasın.


Şimdi izninizle yeni haftaya "Tarkan Güçlü Kahraman" adlı filmle hazırlanacağım. Bütün dertlerin ve tasaların üzerine Tarkan gibi kılıcımla yürüyebileyim diye...





28 Mayıs 2009 Perşembe

Cagla Son Kaybimiz Olsun!


22 Mayis cuma sabahi bir transseksuel arkadasimiz daha olduruldu!


Cagla ilk degildi, bu ulkede son uc yilda cinsel yonelimleri, cinsiyet kimligi nedeniyle 29 escinsel ve transseksuel olduruldu. 8 mart 2007 Mersin'de Gokce, 2008'de Istanbul'da bir seri katil tarafindan oldurulen 5 escinsel erkek, 12 Kasim 2008'de Ankara'da pompali tufekle oldurulen Eryaman Davasi'nin taniklarindan Dilek Ince, 10 Mart 2009'ta Istanbul'da Ebru, Bursa'da 22 Mart 2009'da kafasi ve cinsel organi kesilerek oldurulen Eda, 27 Mart 2009'da Edirne'de cinsel iliski onerdigi iddiasiyla oldurulen Sukru Gencer, Ankara'da 11 Nisan 2009'da evinde bicaklanarak oldurulen Melek bunlardan sadece birkaci. Katiller ya bulunamadilar ya da ceza indirimlerinden yararlandilar.


Homofobi ve transfobiye yeter! Oldurulme ve siddet korkusuyla yasamaya, nefreti korukleyen tum iktidarlara, bir arkadasimizin daha olum haberini almaya hayir! Nefret soylemini durdurun! Travesti ve Transseksueller vardir, alisin! Tum topluma salinan nefret tohumlari her birimizi etkiliyor, nefret sona ermedikce; etnik kokenimiz, dilimiz, dinimiz, cemaatimiz, cinsel yonelimimiz, cinsiyet kimligimiz nedeniyle her an bir linc girisiminin, bir savas ilaninin altinda kalabiliriz, nefret sona ermedikce hicbirimiz guvende degiliz. Yasalarda ve gundelik hayatimizda nefreti ve oldurmeyi tesvik eden; escinsel, travesti ve transseksuel kanlariyla kirlenen ahlākiniz batsin!


LGBTT Haklari Platformu:

Olduruluyoruz! Katlediliyoruz! Alismamiz bekleniyor ancak alismayacagiz! Alismaniz bekleniyor ama alismaniza izin vermeyecegiz. Yillardir talep ettigimiz anayasal ve yasal duzenlemeler yapilmadikca, “nefret sucu” tanimi hukuk sisteminin bir parcasi olmadikca, Bakan’indan gazetecisine, nefret soylemini pompalamakta israr eden, buna tepki gostermeyen herkes Cagla’nin katillerinin suc ortagidir.Escinsel ve transseksuel cinayetleri politik cinayetlerdir, Katilleri biliyoruz!


Voltrans:

Cagla Transseksuel bir kadindi ve bu yuzden olduruldu, oysa kimse kimsenin yasam hakkina mudahale edemez. Kisi kendiyle ilgili en iyi bilgiye sahip olandir. Hic kimse beden cinsiyeti ve/veya cinsel yonelimi sebebiyle oldurulemez. Transseksuel, travesti, transgender kadin ve erkeklerin her biri bu siddetin hedefidir. Ayrimciliktan kaynaklanan sozlu, sozsuz, fiziksel siddet durmadikca hicbirimiz guvende olmayacagiz. Transseksuel, travesti, transgender erkekler de vardir, alisin!


Emekci Hareket Parti’li LGBTT’ler:

Hala LGBTT toplumuna yonelik islenen bu cinayetlerin saniklarina “agir tahrik” in indirimi uygulaniyor. Kamuoyuna soruyoruz, sizce ne tur bir tahrik oldurulmenin gerekcesi olabilir?Yasalardaki tahrik indirimleriyle saniklara mukafat veren devlet, bu canlarin hesabini nasil verecek?Bu cinayetlere karsi daha ne kadar sessiz kalacagiz?LGBTT toplumunun yasal haklarindan mahrum birakilmasinin hesabini ne zaman soracagiz?LGBTT toplumuna karsi olusturulan bu nefret ve dislanmayi ortadan kaldirmak icin daha kac can gerekiyor?DEVLET! Lezbiyen, Gey, Biseksuel, travesti ve Transseksuel Cinayetlerini ne zamana kadar odullendireceksin?POLIS! Sokakta hakkini arayanlarin karsisinda her zaman hazir bulunan Istanbul ve Ankara polisi! Arkadaslarimizin katillerini hala neden bulamiyorsun?Istedigimiz bir ihsan degil, yasama hakkimizdir. Gozumuz Uzerinizde. Nefret Cinayetlerinin Takipcisiyiz!


BEDI:

Biz (erk)ek degiliz inisiyatifiKadinlik ve erkeklik uzerinden toplumsal cinsiyet rollerini ureten egemen erkek duzeni, kendi devamliligi icin homofobi ve transfobiyi koruklemektedir. Ayrimcilik ve nefret karsisinda bize yuklenmis erkeklik rollerini reddediyoruz."Homofobik ve transfobik olmak erkeklikse BIZ ERKEK DEGILIZ!"


Kardesime Dokunma Inisiyatifi:

Kāh maasli gorevlileriyle, kāh kendine vazife cikaran gonullu neferleriyle otoritenin pervasizca saldirganlasan siddetine karsi sessiz kalma: Homofobi ve transfobi insanlik sucudur. Suca alet olma, kardesime dokunma!


Nefret Cinayetlerini Duyuruyoruz Inisiyatifi:

Heteroseksizm ve patriyarka yok etmeye devam ediyor. Hukuk, temelini homofobik ve transfobik genel ahlaka dayandirarak nefreti mesrulastiriyor, tesvik ediyor. Nefrete teslim olma!


Lambdaistanbul LGBTT Dayanisma Dernegi

www.lambdaistanbul.org


Cagla Son Kaybimiz Olsun!


22 Mayis cuma sabahi bir transseksuel arkadasimiz daha olduruldu!


Cagla ilk degildi, bu ulkede son uc yilda cinsel yonelimleri, cinsiyet kimligi nedeniyle 29 escinsel ve transseksuel olduruldu. 8 mart 2007 Mersin'de Gokce, 2008'de Istanbul'da bir seri katil tarafindan oldurulen 5 escinsel erkek, 12 Kasim 2008'de Ankara'da pompali tufekle oldurulen Eryaman Davasi'nin taniklarindan Dilek Ince, 10 Mart 2009'ta Istanbul'da Ebru, Bursa'da 22 Mart 2009'da kafasi ve cinsel organi kesilerek oldurulen Eda, 27 Mart 2009'da Edirne'de cinsel iliski onerdigi iddiasiyla oldurulen Sukru Gencer, Ankara'da 11 Nisan 2009'da evinde bicaklanarak oldurulen Melek bunlardan sadece birkaci. Katiller ya bulunamadilar ya da ceza indirimlerinden yararlandilar.


Homofobi ve transfobiye yeter! Oldurulme ve siddet korkusuyla yasamaya, nefreti korukleyen tum iktidarlara, bir arkadasimizin daha olum haberini almaya hayir! Nefret soylemini durdurun! Travesti ve Transseksueller vardir, alisin! Tum topluma salinan nefret tohumlari her birimizi etkiliyor, nefret sona ermedikce; etnik kokenimiz, dilimiz, dinimiz, cemaatimiz, cinsel yonelimimiz, cinsiyet kimligimiz nedeniyle her an bir linc girisiminin, bir savas ilaninin altinda kalabiliriz, nefret sona ermedikce hicbirimiz guvende degiliz. Yasalarda ve gundelik hayatimizda nefreti ve oldurmeyi tesvik eden; escinsel, travesti ve transseksuel kanlariyla kirlenen ahlākiniz batsin!


LGBTT Haklari Platformu:

Olduruluyoruz! Katlediliyoruz! Alismamiz bekleniyor ancak alismayacagiz! Alismaniz bekleniyor ama alismaniza izin vermeyecegiz. Yillardir talep ettigimiz anayasal ve yasal duzenlemeler yapilmadikca, “nefret sucu” tanimi hukuk sisteminin bir parcasi olmadikca, Bakan’indan gazetecisine, nefret soylemini pompalamakta israr eden, buna tepki gostermeyen herkes Cagla’nin katillerinin suc ortagidir.Escinsel ve transseksuel cinayetleri politik cinayetlerdir, Katilleri biliyoruz!


Voltrans:

Cagla Transseksuel bir kadindi ve bu yuzden olduruldu, oysa kimse kimsenin yasam hakkina mudahale edemez. Kisi kendiyle ilgili en iyi bilgiye sahip olandir. Hic kimse beden cinsiyeti ve/veya cinsel yonelimi sebebiyle oldurulemez. Transseksuel, travesti, transgender kadin ve erkeklerin her biri bu siddetin hedefidir. Ayrimciliktan kaynaklanan sozlu, sozsuz, fiziksel siddet durmadikca hicbirimiz guvende olmayacagiz. Transseksuel, travesti, transgender erkekler de vardir, alisin!


Emekci Hareket Parti’li LGBTT’ler:

Hala LGBTT toplumuna yonelik islenen bu cinayetlerin saniklarina “agir tahrik” in indirimi uygulaniyor. Kamuoyuna soruyoruz, sizce ne tur bir tahrik oldurulmenin gerekcesi olabilir?Yasalardaki tahrik indirimleriyle saniklara mukafat veren devlet, bu canlarin hesabini nasil verecek?Bu cinayetlere karsi daha ne kadar sessiz kalacagiz?LGBTT toplumunun yasal haklarindan mahrum birakilmasinin hesabini ne zaman soracagiz?LGBTT toplumuna karsi olusturulan bu nefret ve dislanmayi ortadan kaldirmak icin daha kac can gerekiyor?DEVLET! Lezbiyen, Gey, Biseksuel, travesti ve Transseksuel Cinayetlerini ne zamana kadar odullendireceksin?POLIS! Sokakta hakkini arayanlarin karsisinda her zaman hazir bulunan Istanbul ve Ankara polisi! Arkadaslarimizin katillerini hala neden bulamiyorsun?Istedigimiz bir ihsan degil, yasama hakkimizdir. Gozumuz Uzerinizde. Nefret Cinayetlerinin Takipcisiyiz!


BEDI:

Biz (erk)ek degiliz inisiyatifiKadinlik ve erkeklik uzerinden toplumsal cinsiyet rollerini ureten egemen erkek duzeni, kendi devamliligi icin homofobi ve transfobiyi koruklemektedir. Ayrimcilik ve nefret karsisinda bize yuklenmis erkeklik rollerini reddediyoruz."Homofobik ve transfobik olmak erkeklikse BIZ ERKEK DEGILIZ!"


Kardesime Dokunma Inisiyatifi:

Kāh maasli gorevlileriyle, kāh kendine vazife cikaran gonullu neferleriyle otoritenin pervasizca saldirganlasan siddetine karsi sessiz kalma: Homofobi ve transfobi insanlik sucudur. Suca alet olma, kardesime dokunma!


Nefret Cinayetlerini Duyuruyoruz Inisiyatifi:

Heteroseksizm ve patriyarka yok etmeye devam ediyor. Hukuk, temelini homofobik ve transfobik genel ahlaka dayandirarak nefreti mesrulastiriyor, tesvik ediyor. Nefrete teslim olma!


Lambdaistanbul LGBTT Dayanisma Dernegi

www.lambdaistanbul.org


Cagla Son Kaybimiz Olsun!


22 Mayis cuma sabahi bir transseksuel arkadasimiz daha olduruldu!


Cagla ilk degildi, bu ulkede son uc yilda cinsel yonelimleri, cinsiyet kimligi nedeniyle 29 escinsel ve transseksuel olduruldu. 8 mart 2007 Mersin'de Gokce, 2008'de Istanbul'da bir seri katil tarafindan oldurulen 5 escinsel erkek, 12 Kasim 2008'de Ankara'da pompali tufekle oldurulen Eryaman Davasi'nin taniklarindan Dilek Ince, 10 Mart 2009'ta Istanbul'da Ebru, Bursa'da 22 Mart 2009'da kafasi ve cinsel organi kesilerek oldurulen Eda, 27 Mart 2009'da Edirne'de cinsel iliski onerdigi iddiasiyla oldurulen Sukru Gencer, Ankara'da 11 Nisan 2009'da evinde bicaklanarak oldurulen Melek bunlardan sadece birkaci. Katiller ya bulunamadilar ya da ceza indirimlerinden yararlandilar.


Homofobi ve transfobiye yeter! Oldurulme ve siddet korkusuyla yasamaya, nefreti korukleyen tum iktidarlara, bir arkadasimizin daha olum haberini almaya hayir! Nefret soylemini durdurun! Travesti ve Transseksueller vardir, alisin! Tum topluma salinan nefret tohumlari her birimizi etkiliyor, nefret sona ermedikce; etnik kokenimiz, dilimiz, dinimiz, cemaatimiz, cinsel yonelimimiz, cinsiyet kimligimiz nedeniyle her an bir linc girisiminin, bir savas ilaninin altinda kalabiliriz, nefret sona ermedikce hicbirimiz guvende degiliz. Yasalarda ve gundelik hayatimizda nefreti ve oldurmeyi tesvik eden; escinsel, travesti ve transseksuel kanlariyla kirlenen ahlākiniz batsin!


LGBTT Haklari Platformu:

Olduruluyoruz! Katlediliyoruz! Alismamiz bekleniyor ancak alismayacagiz! Alismaniz bekleniyor ama alismaniza izin vermeyecegiz. Yillardir talep ettigimiz anayasal ve yasal duzenlemeler yapilmadikca, “nefret sucu” tanimi hukuk sisteminin bir parcasi olmadikca, Bakan’indan gazetecisine, nefret soylemini pompalamakta israr eden, buna tepki gostermeyen herkes Cagla’nin katillerinin suc ortagidir.Escinsel ve transseksuel cinayetleri politik cinayetlerdir, Katilleri biliyoruz!


Voltrans:

Cagla Transseksuel bir kadindi ve bu yuzden olduruldu, oysa kimse kimsenin yasam hakkina mudahale edemez. Kisi kendiyle ilgili en iyi bilgiye sahip olandir. Hic kimse beden cinsiyeti ve/veya cinsel yonelimi sebebiyle oldurulemez. Transseksuel, travesti, transgender kadin ve erkeklerin her biri bu siddetin hedefidir. Ayrimciliktan kaynaklanan sozlu, sozsuz, fiziksel siddet durmadikca hicbirimiz guvende olmayacagiz. Transseksuel, travesti, transgender erkekler de vardir, alisin!


Emekci Hareket Parti’li LGBTT’ler:

Hala LGBTT toplumuna yonelik islenen bu cinayetlerin saniklarina “agir tahrik” in indirimi uygulaniyor. Kamuoyuna soruyoruz, sizce ne tur bir tahrik oldurulmenin gerekcesi olabilir?Yasalardaki tahrik indirimleriyle saniklara mukafat veren devlet, bu canlarin hesabini nasil verecek?Bu cinayetlere karsi daha ne kadar sessiz kalacagiz?LGBTT toplumunun yasal haklarindan mahrum birakilmasinin hesabini ne zaman soracagiz?LGBTT toplumuna karsi olusturulan bu nefret ve dislanmayi ortadan kaldirmak icin daha kac can gerekiyor?DEVLET! Lezbiyen, Gey, Biseksuel, travesti ve Transseksuel Cinayetlerini ne zamana kadar odullendireceksin?POLIS! Sokakta hakkini arayanlarin karsisinda her zaman hazir bulunan Istanbul ve Ankara polisi! Arkadaslarimizin katillerini hala neden bulamiyorsun?Istedigimiz bir ihsan degil, yasama hakkimizdir. Gozumuz Uzerinizde. Nefret Cinayetlerinin Takipcisiyiz!


BEDI:

Biz (erk)ek degiliz inisiyatifiKadinlik ve erkeklik uzerinden toplumsal cinsiyet rollerini ureten egemen erkek duzeni, kendi devamliligi icin homofobi ve transfobiyi koruklemektedir. Ayrimcilik ve nefret karsisinda bize yuklenmis erkeklik rollerini reddediyoruz."Homofobik ve transfobik olmak erkeklikse BIZ ERKEK DEGILIZ!"


Kardesime Dokunma Inisiyatifi:

Kāh maasli gorevlileriyle, kāh kendine vazife cikaran gonullu neferleriyle otoritenin pervasizca saldirganlasan siddetine karsi sessiz kalma: Homofobi ve transfobi insanlik sucudur. Suca alet olma, kardesime dokunma!


Nefret Cinayetlerini Duyuruyoruz Inisiyatifi:

Heteroseksizm ve patriyarka yok etmeye devam ediyor. Hukuk, temelini homofobik ve transfobik genel ahlaka dayandirarak nefreti mesrulastiriyor, tesvik ediyor. Nefrete teslim olma!


Lambdaistanbul LGBTT Dayanisma Dernegi

www.lambdaistanbul.org


25 Mayıs 2009 Pazartesi

Salı Sallanır

Dışarının keşmekeşi, işte yaşanan absürdlükler, cebimde ayın sonunu getirmeye bile yetmeyecek param olması, sağlık sorunları, biriken borçlar, yığılan faturalar, suratsızlar, boğum boğum boğanlar falan hepsi biter... Evin kapısını kapatır kapamaz hepsi sokakta kalır. İlk işim kedi çocuklara "Merhaba kediler, gününüz nasıldı?" diye sormak olur. Onlar da kendi dillerinde karşılık verirler. Sonra dışarının tozu dumanından arınma, yeni tozlara dumanlara hazırlanma vakti gelir...


On gün öncesine kadar evimin karşısında bulunan metruk apartmanın ikinci katında duvarında "Düttürü Dünya" yazan bir daire vardı. Düşünsenize, sabah uyanıyorsunuz, bütün gün içinde sizin dönüşünüzü bekleyecek 3 kedi bebeğin kendisini huzurlu hissederek mırıl mırıl uyuduğu evinizi tam 9 saat terketmek üzeresiniz, gecenin ağırlığı sabah rüzgarına kapılıp kapı dışarı gitsin diyorsunuz ve o da ne! Eşşşek kadar harflerle "Düttürü Dünya" yazısı. İronikti.



Ti, çünkü o metruk apartmanı yıktılar. On gündür de yenisini dikmek için tozu toprağa katıp bayram haftasonu, yağmur çamur, gündüz gece dinlemeden çalışıp duruyorlar. Yenisi büyük olasılıkla şu balkonu bile olmayan, kişiliksiz daireciklerden ibaret 5 katlı apartmanlardan biri olacak. Duvarında "Düttürü Dünya" yazmayacak. PVC pencereleri sımsıkı kapalı bir ev, tozlanmasın diye vitrinde hiç kullanılmayan tabak çanaklar.



Saat 12'e geliyor... Müzikçalarda bir Oi Va Voi çalıyor, bir Göksel'in yeni albümü "Mektubumu Buldun mu?". Aklım Tarık Akan'lı, Necla Nazır'lı bir filme gidiyor: Ateş böceği hani filmin adı. Kafasına göre alıp voltasını giden bir sarı vosvosla dolaşan fırlama bir piçoz ile sürekli elma dişleyen bir çocuk-kadının aşkı ne güzeldi. "Şimdi Sen Varsın" çalmaya başlıyor şimdi de, canım Seyyal Taner'in o muhteşem şarkısı. Tepemde kendi kuyruğunu yakalamaya inat etmiş 3 yaşında kara burunlu bir kedi yavrusu(!), karnımda periyodik sancım, dolapta 4 paket İsviçre çikolatası ile nihayet "Goodbye Ruby Monday goodbye..."

Salı Sallanır

Dışarının keşmekeşi, işte yaşanan absürdlükler, cebimde ayın sonunu getirmeye bile yetmeyecek param olması, sağlık sorunları, biriken borçlar, yığılan faturalar, suratsızlar, boğum boğum boğanlar falan hepsi biter... Evin kapısını kapatır kapamaz hepsi sokakta kalır. İlk işim kedi çocuklara "Merhaba kediler, gününüz nasıldı?" diye sormak olur. Onlar da kendi dillerinde karşılık verirler. Sonra dışarının tozu dumanından arınma, yeni tozlara dumanlara hazırlanma vakti gelir...


On gün öncesine kadar evimin karşısında bulunan metruk apartmanın ikinci katında duvarında "Düttürü Dünya" yazan bir daire vardı. Düşünsenize, sabah uyanıyorsunuz, bütün gün içinde sizin dönüşünüzü bekleyecek 3 kedi bebeğin kendisini huzurlu hissederek mırıl mırıl uyuduğu evinizi tam 9 saat terketmek üzeresiniz, gecenin ağırlığı sabah rüzgarına kapılıp kapı dışarı gitsin diyorsunuz ve o da ne! Eşşşek kadar harflerle "Düttürü Dünya" yazısı. İronikti.



Ti, çünkü o metruk apartmanı yıktılar. On gündür de yenisini dikmek için tozu toprağa katıp bayram haftasonu, yağmur çamur, gündüz gece dinlemeden çalışıp duruyorlar. Yenisi büyük olasılıkla şu balkonu bile olmayan, kişiliksiz daireciklerden ibaret 5 katlı apartmanlardan biri olacak. Duvarında "Düttürü Dünya" yazmayacak. PVC pencereleri sımsıkı kapalı bir ev, tozlanmasın diye vitrinde hiç kullanılmayan tabak çanaklar.



Saat 12'e geliyor... Müzikçalarda bir Oi Va Voi çalıyor, bir Göksel'in yeni albümü "Mektubumu Buldun mu?". Aklım Tarık Akan'lı, Necla Nazır'lı bir filme gidiyor: Ateş böceği hani filmin adı. Kafasına göre alıp voltasını giden bir sarı vosvosla dolaşan fırlama bir piçoz ile sürekli elma dişleyen bir çocuk-kadının aşkı ne güzeldi. "Şimdi Sen Varsın" çalmaya başlıyor şimdi de, canım Seyyal Taner'in o muhteşem şarkısı. Tepemde kendi kuyruğunu yakalamaya inat etmiş 3 yaşında kara burunlu bir kedi yavrusu(!), karnımda periyodik sancım, dolapta 4 paket İsviçre çikolatası ile nihayet "Goodbye Ruby Monday goodbye..."

Salı Sallanır

Dışarının keşmekeşi, işte yaşanan absürdlükler, cebimde ayın sonunu getirmeye bile yetmeyecek param olması, sağlık sorunları, biriken borçlar, yığılan faturalar, suratsızlar, boğum boğum boğanlar falan hepsi biter... Evin kapısını kapatır kapamaz hepsi sokakta kalır. İlk işim kedi çocuklara "Merhaba kediler, gününüz nasıldı?" diye sormak olur. Onlar da kendi dillerinde karşılık verirler. Sonra dışarının tozu dumanından arınma, yeni tozlara dumanlara hazırlanma vakti gelir...


On gün öncesine kadar evimin karşısında bulunan metruk apartmanın ikinci katında duvarında "Düttürü Dünya" yazan bir daire vardı. Düşünsenize, sabah uyanıyorsunuz, bütün gün içinde sizin dönüşünüzü bekleyecek 3 kedi bebeğin kendisini huzurlu hissederek mırıl mırıl uyuduğu evinizi tam 9 saat terketmek üzeresiniz, gecenin ağırlığı sabah rüzgarına kapılıp kapı dışarı gitsin diyorsunuz ve o da ne! Eşşşek kadar harflerle "Düttürü Dünya" yazısı. İronikti.



Ti, çünkü o metruk apartmanı yıktılar. On gündür de yenisini dikmek için tozu toprağa katıp bayram haftasonu, yağmur çamur, gündüz gece dinlemeden çalışıp duruyorlar. Yenisi büyük olasılıkla şu balkonu bile olmayan, kişiliksiz daireciklerden ibaret 5 katlı apartmanlardan biri olacak. Duvarında "Düttürü Dünya" yazmayacak. PVC pencereleri sımsıkı kapalı bir ev, tozlanmasın diye vitrinde hiç kullanılmayan tabak çanaklar.



Saat 12'e geliyor... Müzikçalarda bir Oi Va Voi çalıyor, bir Göksel'in yeni albümü "Mektubumu Buldun mu?". Aklım Tarık Akan'lı, Necla Nazır'lı bir filme gidiyor: Ateş böceği hani filmin adı. Kafasına göre alıp voltasını giden bir sarı vosvosla dolaşan fırlama bir piçoz ile sürekli elma dişleyen bir çocuk-kadının aşkı ne güzeldi. "Şimdi Sen Varsın" çalmaya başlıyor şimdi de, canım Seyyal Taner'in o muhteşem şarkısı. Tepemde kendi kuyruğunu yakalamaya inat etmiş 3 yaşında kara burunlu bir kedi yavrusu(!), karnımda periyodik sancım, dolapta 4 paket İsviçre çikolatası ile nihayet "Goodbye Ruby Monday goodbye..."

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Another Oi Va Voi Day In This Old Town *




Dinlediğim müziklerden söz ederken davulcusu şu, bascısı bu, prodüktörü o vs. saymaktan hoşlanmam. Bunları her yerde bulabilirsiniz. Bu yüzden Oi Va Voi için yazdıklarım son derece kişisel olacak. Efil efil esen, su gibi akan duru bir müzisyenler topluluğu Oi Va Voi.Dinledikçe ağzımın suyu akıyor, karnımda kelebekler uçuşuyor, aşk endorfinine benzer enfes bir duygu ile çepeçevre sarmalanıyorum.




Bazı şeyler için geç kalırım ben. Oi Va Voi'da bunlardan biri. Son albümleri "Travelling The Face Of Globe" dan ilkine doğru sırayla gitmeliyim. Jorge Amado'nun asi Akdeniz kedisi misali bir ağacın altına uzanıp miskinlik etmeli, müzik, müzik, müzik dinlemeliyim.







Son günlerdeki en büyük hayalim bu.







Laf aramızda Oi Va Voi 21-22 Mayıs günlerinde Babylon'da konser verecek. Öyle bir şey olsun ki, ben de orada olabileyim.







* Oi Va Voi'un "Foggy Day" adlı şarkısının ilk mısrasına ithafen...







Sihirli Halı







http://www.myspace.com/oivavoi

Another Oi Va Voi Day In This Old Town *




Dinlediğim müziklerden söz ederken davulcusu şu, bascısı bu, prodüktörü o vs. saymaktan hoşlanmam. Bunları her yerde bulabilirsiniz. Bu yüzden Oi Va Voi için yazdıklarım son derece kişisel olacak. Efil efil esen, su gibi akan duru bir müzisyenler topluluğu Oi Va Voi.Dinledikçe ağzımın suyu akıyor, karnımda kelebekler uçuşuyor, aşk endorfinine benzer enfes bir duygu ile çepeçevre sarmalanıyorum.




Bazı şeyler için geç kalırım ben. Oi Va Voi'da bunlardan biri. Son albümleri "Travelling The Face Of Globe" dan ilkine doğru sırayla gitmeliyim. Jorge Amado'nun asi Akdeniz kedisi misali bir ağacın altına uzanıp miskinlik etmeli, müzik, müzik, müzik dinlemeliyim.







Son günlerdeki en büyük hayalim bu.







Laf aramızda Oi Va Voi 21-22 Mayıs günlerinde Babylon'da konser verecek. Öyle bir şey olsun ki, ben de orada olabileyim.







* Oi Va Voi'un "Foggy Day" adlı şarkısının ilk mısrasına ithafen...







Sihirli Halı







http://www.myspace.com/oivavoi

Another Oi Va Voi Day In This Old Town *




Dinlediğim müziklerden söz ederken davulcusu şu, bascısı bu, prodüktörü o vs. saymaktan hoşlanmam. Bunları her yerde bulabilirsiniz. Bu yüzden Oi Va Voi için yazdıklarım son derece kişisel olacak. Efil efil esen, su gibi akan duru bir müzisyenler topluluğu Oi Va Voi.Dinledikçe ağzımın suyu akıyor, karnımda kelebekler uçuşuyor, aşk endorfinine benzer enfes bir duygu ile çepeçevre sarmalanıyorum.




Bazı şeyler için geç kalırım ben. Oi Va Voi'da bunlardan biri. Son albümleri "Travelling The Face Of Globe" dan ilkine doğru sırayla gitmeliyim. Jorge Amado'nun asi Akdeniz kedisi misali bir ağacın altına uzanıp miskinlik etmeli, müzik, müzik, müzik dinlemeliyim.







Son günlerdeki en büyük hayalim bu.







Laf aramızda Oi Va Voi 21-22 Mayıs günlerinde Babylon'da konser verecek. Öyle bir şey olsun ki, ben de orada olabileyim.







* Oi Va Voi'un "Foggy Day" adlı şarkısının ilk mısrasına ithafen...







Sihirli Halı







http://www.myspace.com/oivavoi

14 Mayıs 2009 Perşembe

Leonard Cohen ile Ağustos'ta Pahalı Rapsodi


Merakla beklenen Leonard Cohen konserinin bilet fiyatları açıklandı. 5 Ağustos ve 6 Ağustos'ta Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde sahne alacak olan Leonard Cohen'i dinlemek isteyen müzikseverler, hatırı sayılr bir miktar parayı gözden çıkarmak durumunda kalacak. 16 Mayıs'ta satışa sunulacak biletlerin fiyatları;


1. Kategori 250 TL


2. Kategori 200 TL


3. Kategori 175 TL


4. Kategori 150 TL


5. Kategori 90 TL




olarak belirlendi.



Leonard Cohen ile Ağustos'ta Pahalı Rapsodi


Merakla beklenen Leonard Cohen konserinin bilet fiyatları açıklandı. 5 Ağustos ve 6 Ağustos'ta Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde sahne alacak olan Leonard Cohen'i dinlemek isteyen müzikseverler, hatırı sayılr bir miktar parayı gözden çıkarmak durumunda kalacak. 16 Mayıs'ta satışa sunulacak biletlerin fiyatları;


1. Kategori 250 TL


2. Kategori 200 TL


3. Kategori 175 TL


4. Kategori 150 TL


5. Kategori 90 TL




olarak belirlendi.



Leonard Cohen ile Ağustos'ta Pahalı Rapsodi


Merakla beklenen Leonard Cohen konserinin bilet fiyatları açıklandı. 5 Ağustos ve 6 Ağustos'ta Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde sahne alacak olan Leonard Cohen'i dinlemek isteyen müzikseverler, hatırı sayılr bir miktar parayı gözden çıkarmak durumunda kalacak. 16 Mayıs'ta satışa sunulacak biletlerin fiyatları;


1. Kategori 250 TL


2. Kategori 200 TL


3. Kategori 175 TL


4. Kategori 150 TL


5. Kategori 90 TL




olarak belirlendi.



5 Mayıs 2009 Salı

Beklenmedik anda...


Yolda öylesine yürürken ansızın karşıma çıkıveren fotoğrafları seviyorum.

Beklenmedik anda...


Yolda öylesine yürürken ansızın karşıma çıkıveren fotoğrafları seviyorum.

Beklenmedik anda...


Yolda öylesine yürürken ansızın karşıma çıkıveren fotoğrafları seviyorum.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Al Senin Olsun "O"

Eti'nin "Benim'o" adıyla çıkardığı bisküvinin reklamı birkaç gündür TV kanallarında sıkça yayınlanıyor malumunuz. Bu reklamı ne zaman izlesem kanım beynime sıçrıyor. doğrusu. Zibidi kılıklı bir tip, elindeki bisküvi paketine sarılmış kimseyle paylaşmıyor. Güzel bir kız istiyor, vermiyor, güzelliği tescilli bir kız istiyor, vermiyor, boş zamanlarında dünyayı kurtaran güzelliği tescilli bir kız istiyor, gene vermiyor. Bu bisküvi öyle muhteşem bir şey ki, boş zamanlarında dünyayı kurtaran güzelliği tescilli bir kız, üstelik de "geyşa ruhlu" olsa bile işe yaramıyor.




Reklam ilk bakışta eğlenceli görünse de alt metni okuduğunuzda o köhne ve örümcek bağlamış düşüncenin bir ürünü olduğunu ya da "daha çok satış hesaaabı" klişelere can simidi gibi asıldığını anlamak işten bile değil. Reklamda dillendirilen argüman, "kadın mutfakta aşçı, sokakta hanfendi, yatakta fahişe ve bütün bunlara ek olarak erkeğin(in) yanında kader kurbanı bir geyşa olmalı" berbatlığı ile aynı kapıya çıkıyor aslında.


Bu reklamın bir de "kadın" versiyonu çıktı. Elinde bisküvi paketiyle dolanan hanım kızımız kaslı, alışverişi seven, orta büyüklükte bir ülkenin kralı ve üstelik romantik talibi ile bile bisküvisini paylaşmıyor! Reklamın kadın versiyonu da, erkek versiyonu da neresinden tutarsanız tutun, elinizde kalan cinsten.


Hepsinden de kötüsü, kadını ve erkeği kurtlu kafalardan çıkan kalıplara sıkıştıran ve bu da yetmezmiş gibi bu mantığı eğlencelik leblebi çekirdek misali "yutturan" reklam formüllerinin hala tutması sanırım.



Al Senin Olsun "O"

Eti'nin "Benim'o" adıyla çıkardığı bisküvinin reklamı birkaç gündür TV kanallarında sıkça yayınlanıyor malumunuz. Bu reklamı ne zaman izlesem kanım beynime sıçrıyor. doğrusu. Zibidi kılıklı bir tip, elindeki bisküvi paketine sarılmış kimseyle paylaşmıyor. Güzel bir kız istiyor, vermiyor, güzelliği tescilli bir kız istiyor, vermiyor, boş zamanlarında dünyayı kurtaran güzelliği tescilli bir kız istiyor, gene vermiyor. Bu bisküvi öyle muhteşem bir şey ki, boş zamanlarında dünyayı kurtaran güzelliği tescilli bir kız, üstelik de "geyşa ruhlu" olsa bile işe yaramıyor.




Reklam ilk bakışta eğlenceli görünse de alt metni okuduğunuzda o köhne ve örümcek bağlamış düşüncenin bir ürünü olduğunu ya da "daha çok satış hesaaabı" klişelere can simidi gibi asıldığını anlamak işten bile değil. Reklamda dillendirilen argüman, "kadın mutfakta aşçı, sokakta hanfendi, yatakta fahişe ve bütün bunlara ek olarak erkeğin(in) yanında kader kurbanı bir geyşa olmalı" berbatlığı ile aynı kapıya çıkıyor aslında.


Bu reklamın bir de "kadın" versiyonu çıktı. Elinde bisküvi paketiyle dolanan hanım kızımız kaslı, alışverişi seven, orta büyüklükte bir ülkenin kralı ve üstelik romantik talibi ile bile bisküvisini paylaşmıyor! Reklamın kadın versiyonu da, erkek versiyonu da neresinden tutarsanız tutun, elinizde kalan cinsten.


Hepsinden de kötüsü, kadını ve erkeği kurtlu kafalardan çıkan kalıplara sıkıştıran ve bu da yetmezmiş gibi bu mantığı eğlencelik leblebi çekirdek misali "yutturan" reklam formüllerinin hala tutması sanırım.



Al Senin Olsun "O"

Eti'nin "Benim'o" adıyla çıkardığı bisküvinin reklamı birkaç gündür TV kanallarında sıkça yayınlanıyor malumunuz. Bu reklamı ne zaman izlesem kanım beynime sıçrıyor. doğrusu. Zibidi kılıklı bir tip, elindeki bisküvi paketine sarılmış kimseyle paylaşmıyor. Güzel bir kız istiyor, vermiyor, güzelliği tescilli bir kız istiyor, vermiyor, boş zamanlarında dünyayı kurtaran güzelliği tescilli bir kız istiyor, gene vermiyor. Bu bisküvi öyle muhteşem bir şey ki, boş zamanlarında dünyayı kurtaran güzelliği tescilli bir kız, üstelik de "geyşa ruhlu" olsa bile işe yaramıyor.




Reklam ilk bakışta eğlenceli görünse de alt metni okuduğunuzda o köhne ve örümcek bağlamış düşüncenin bir ürünü olduğunu ya da "daha çok satış hesaaabı" klişelere can simidi gibi asıldığını anlamak işten bile değil. Reklamda dillendirilen argüman, "kadın mutfakta aşçı, sokakta hanfendi, yatakta fahişe ve bütün bunlara ek olarak erkeğin(in) yanında kader kurbanı bir geyşa olmalı" berbatlığı ile aynı kapıya çıkıyor aslında.


Bu reklamın bir de "kadın" versiyonu çıktı. Elinde bisküvi paketiyle dolanan hanım kızımız kaslı, alışverişi seven, orta büyüklükte bir ülkenin kralı ve üstelik romantik talibi ile bile bisküvisini paylaşmıyor! Reklamın kadın versiyonu da, erkek versiyonu da neresinden tutarsanız tutun, elinizde kalan cinsten.


Hepsinden de kötüsü, kadını ve erkeği kurtlu kafalardan çıkan kalıplara sıkıştıran ve bu da yetmezmiş gibi bu mantığı eğlencelik leblebi çekirdek misali "yutturan" reklam formüllerinin hala tutması sanırım.



Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons