27 Şubat 2007 Salı

Son Aşkım...

Türk filmlerindeki çelişkiye hayranım. Mesela şu anda Filiz Akın ile Ayhan Işık’ın Karlı Dağdaki Ateş filmini izliyorum. Filiz Akın önce seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum diyor, birkaç saniye sonra seviyorum diye sarılıyor, bir sonraki sahnede yaklaşma bana diye Ayhan Işık’ı ittiriyor. Ne yalan söyleyeyim, benden de kararsızlar varmış meğer…


Eskişehir’deyim. Kalabak suyuma, Bolulu Hasan Usta’nın krem karameline, eski fotoğraflarıma, okulun yayıl yayılabildiğin kadar çimenlerine kavuştum.Arkamda ise ailemi, eski fotoğraflarımı, kedilerimi, dostlarımı, Yeditepe’yi, izlenmemiş filmleri bıraktım. Her an dönebilirim, kurtuluş yok benden.

İlk fotoğraftaki uzatılmış ayaklar geceki tren yolculuğundan yorgun argın çıkan ve iki ders arası bulduğu iki saat molada çimlere yayılıp hem güzel havanın tadını çıkaran, hem de şekerleme yapan bendenize ait. Yanımdaki şahıs ise sorgusuz sualsiz yanıma kurulan davetsiz misafirim. Arsız herif izin almadığı gibi sanki babasının çimeni gibi yanıma böylece uzanıp keyif çattı. Birlikte yarım saat kadar siesta yaptıktan sonra derse gitmek için kalktığımda hala uyuyordu, başını kaldırıp bakmadı bile nankör. Yani… Aniden karşıma çıkan son aşkımı da böylece terk etmiş bulunuyorum. Kısa dönem ilişkilerin kadınıyım vesselam.


Bu siteye girmenizi tavsiye ederim, gayet fuzuli ama eğlenceli. Gelecekteki bebeğinizi, gizli aşkınızın nasıl göründüğünü, hangi hayvan olduğunuzu vs. gösteriyor. İyi eğlenceler.:)

Son Aşkım...

Türk filmlerindeki çelişkiye hayranım. Mesela şu anda Filiz Akın ile Ayhan Işık’ın Karlı Dağdaki Ateş filmini izliyorum. Filiz Akın önce seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum diyor, birkaç saniye sonra seviyorum diye sarılıyor, bir sonraki sahnede yaklaşma bana diye Ayhan Işık’ı ittiriyor. Ne yalan söyleyeyim, benden de kararsızlar varmış meğer…


Eskişehir’deyim. Kalabak suyuma, Bolulu Hasan Usta’nın krem karameline, eski fotoğraflarıma, okulun yayıl yayılabildiğin kadar çimenlerine kavuştum.Arkamda ise ailemi, eski fotoğraflarımı, kedilerimi, dostlarımı, Yeditepe’yi, izlenmemiş filmleri bıraktım. Her an dönebilirim, kurtuluş yok benden.

İlk fotoğraftaki uzatılmış ayaklar geceki tren yolculuğundan yorgun argın çıkan ve iki ders arası bulduğu iki saat molada çimlere yayılıp hem güzel havanın tadını çıkaran, hem de şekerleme yapan bendenize ait. Yanımdaki şahıs ise sorgusuz sualsiz yanıma kurulan davetsiz misafirim. Arsız herif izin almadığı gibi sanki babasının çimeni gibi yanıma böylece uzanıp keyif çattı. Birlikte yarım saat kadar siesta yaptıktan sonra derse gitmek için kalktığımda hala uyuyordu, başını kaldırıp bakmadı bile nankör. Yani… Aniden karşıma çıkan son aşkımı da böylece terk etmiş bulunuyorum. Kısa dönem ilişkilerin kadınıyım vesselam.


Bu siteye girmenizi tavsiye ederim, gayet fuzuli ama eğlenceli. Gelecekteki bebeğinizi, gizli aşkınızın nasıl göründüğünü, hangi hayvan olduğunuzu vs. gösteriyor. İyi eğlenceler.:)

Son Aşkım...

Türk filmlerindeki çelişkiye hayranım. Mesela şu anda Filiz Akın ile Ayhan Işık’ın Karlı Dağdaki Ateş filmini izliyorum. Filiz Akın önce seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum diyor, birkaç saniye sonra seviyorum diye sarılıyor, bir sonraki sahnede yaklaşma bana diye Ayhan Işık’ı ittiriyor. Ne yalan söyleyeyim, benden de kararsızlar varmış meğer…


Eskişehir’deyim. Kalabak suyuma, Bolulu Hasan Usta’nın krem karameline, eski fotoğraflarıma, okulun yayıl yayılabildiğin kadar çimenlerine kavuştum.Arkamda ise ailemi, eski fotoğraflarımı, kedilerimi, dostlarımı, Yeditepe’yi, izlenmemiş filmleri bıraktım. Her an dönebilirim, kurtuluş yok benden.

İlk fotoğraftaki uzatılmış ayaklar geceki tren yolculuğundan yorgun argın çıkan ve iki ders arası bulduğu iki saat molada çimlere yayılıp hem güzel havanın tadını çıkaran, hem de şekerleme yapan bendenize ait. Yanımdaki şahıs ise sorgusuz sualsiz yanıma kurulan davetsiz misafirim. Arsız herif izin almadığı gibi sanki babasının çimeni gibi yanıma böylece uzanıp keyif çattı. Birlikte yarım saat kadar siesta yaptıktan sonra derse gitmek için kalktığımda hala uyuyordu, başını kaldırıp bakmadı bile nankör. Yani… Aniden karşıma çıkan son aşkımı da böylece terk etmiş bulunuyorum. Kısa dönem ilişkilerin kadınıyım vesselam.


Bu siteye girmenizi tavsiye ederim, gayet fuzuli ama eğlenceli. Gelecekteki bebeğinizi, gizli aşkınızın nasıl göründüğünü, hangi hayvan olduğunuzu vs. gösteriyor. İyi eğlenceler.:)

24 Şubat 2007 Cumartesi

Savaşsız Bir Dünya İçin...

Bugün Küresel BAK'ın düzenlemiş olduğu "Savaşsız Bir Dünya İçin Buluşma" toplantılarının 4.süne katıldım. Ama toplantı başlamadan çok önce Taksim'e ulaşınca aklıma Savoy Pastanesi'nden börek ve paskalya çöreği almak geldi. İstanbul'un en lezzetli paskalya çöreği Savoy'da pişirilir, bilen bilir. Aynı zamanda küçük poğaçaları da harikadır. Gözüme bu sefer soya etli börek takılınca tatmak istedim. Paskalya çöreğimi sardırıp böreğin tadına baktım. İçinde patlıcan da olan soya etli bu börek öyle ahım şahım bir lezzette değil. Bir daha alacağımı sanmıyorum. Ama o paskalya çöreği...İşte onun için Bostancı'dan kalkıp Sıraselviler'deki Savoy'a gitmeye değer mi değer. Savoy'dan arta kalan zamanımı(oburum evet) eski kitaplar satan bir sahafın raflarında kitapları inceleyerek geçirdim. 3 kitap 2 lira olunca Afet Ilgaz'ın Ad Semud Medyen, Zeyyat Selimoğlu'nun Karaya Vurdu Deniz, Anna Seghers'ın Ödül, Joseph Kessel'in Gündüz Safası ve Steve Shagan'ın Sokak Melekleri adlı kitaplarını kaptım, kaçtım. Kaçmadım, usturupluca 6 kitaba 4 lira ödedim, çıktım. Nerede bu eski kitap cevheri diye soracak olursanız Sıraselviler'de Savoy Oteli'ni geçin, aynı sırada eski bir pasaj var. Kitap raflarını göreceksiniz zaten, sahafın adı Sayfacı ve pasajın içinde. İçeri girince yanlış olmasın 4 lira ödeyeceğim değil mi sorunuza "hayır 25 lira ödeyeceksiniz.

Gelelim toplantıya. Birinci oturumda adını ve ünvanını anımsayamadığım bir konuşmacı, Irak Öğretim Üyeleri Temsilcisi Amir El-İgaidi ve oğlunu Irak'ta kaybeden ve Amerikalı Savaş Karşıtları'nın simgesi haline gelen Cindy Sheenan birer konuşma yaptılar. Bu toplantıdan kendimce bazı notlar derledim, ilk konuşmacı sözlerini "Bunları zaten biliyorsunuz. Ama ilk ağızdan söylenince daha somut oluyor sanıyorum." diyerek bitirdi. Siz de bu okuyacaklarınızı muhtemelen biliyorsunuz ama arada bilinmeyen bazı detaylar var.

İlk Konuşma:

Irak'ta 200 kadar öğretim görevlisi katledildi. Üniversitelerde görevli hocalar baskı nedeniyle görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Bunun üç sebebi var: 1. İşgal Güçleri 2. Ölüm Tugayları ve çeteler 3. İşgal güçlerinin kurduğu hükümetler. İslam El Raavi'nin(öldürülen Irak Öğretim Görevlileri Derneği Başkanı) öldürülmesinden sonra herhangi bir soruşturma yapılmadı ve olayın üzeri örtüldü.

Cindy Sheenan:

Öncelikle ben bütün savaşlara ve şiddete karşı olduğumu söylemek isterim. Benim hükümetimin Iraklı kardeşlerime yaptıklarından dolayı özür dilerim. Benim sevdiğim Amerika artık yok, inandığım Amerika'yı yeniden yaratmak için dünyayı dolaşıyorum. George Bush'un dünyadaki bir numaralı terörist olduğunu düşünüyorum. Bence Saddam Hüseyin'in yanında o da yargılanmalıydı. Ancak Bush yalnızca bir kukla, ipleri başkalarının elinde. Amerika'nın %70'i Bush'a karşı ama yine de dünyanın geri kalanına istediğini yapabiliyor. İran'ın nükleer silahlardan arınmasını istiyoruz ancak Amerika'da binlerce nükleer silah var. Başka ülkelerde olmayacak ama sizde olacak, bu kabul edilemez. Benim oğlum Irak'ta öldürüldüğünde sizin de oğlunuz Irak'ta öldürüldü, insan yüreği tektir, acıyı nerede olursa olsun, aynı şekilde hisseder.

Irak Müslüman Alimler Heyeti Temsilcisi:

Irak yokedilmek isteniyor, dünyayı etkilemiş bir medeniyet yıkılıyor. Irak halkı çok kötü şartlarda yaşıyor. Hapishaneler korkunç durumda. Amerika demokrasi diye, özgürlük diye insanları öldürüyor, evlerini yakıp yıkıyor. Amerikalı askerlerin insanlık dışı tutumlarına bir örnek: Geçtiğimiz günlerde bir asker mahkemede yargılandı ve 100 yıla mahkum oldu. Nedeni bu askerin bir kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra ailesiyle birlikte öldürmesi ve oturdukları evi yakmasıdır. İşgal güçleri bu örnekte görüldüğü gibi ırkçı ve baskıcıdır. İşgal güçlerinin kurduğu hükümetlerin ise onlardan hiçbir farkı yok. Tek çözüm, işgalcilerin Irak'ı terketmeleridir. Irak halkı direniyor. Bu direniş bütün ezilen halklar kadar bizim de hakkımızdır.

Cindy'i dinlerken kısa bir an Ortadoğulu bir annenin yerine koyuyorum kendimi. Küçük kızım dünyanın bir ucundan gelmiş bir batılı askerin tecavüzüne uğruyor, durduramıyorum. Aynı askeri birlikten bir başkasının annesi oluyorum ansızın. Oğlumun ölüm haberi geliyor banliyödeki sakin evime. Yıkılıyorum...Oğlum hiç görmediği insanları öldürüyor ve ülkesini savunan direnişçiler tarafından vuruluyor. Cindy'e bakıyorum, Irak'lı anneler için yüreği yanan bir kadın görüyorum. Öğretim görevlileri temsilcisini dinliyorum, "Bunları siz zaten biliyorsunuz..." deyişi çınlıyor beynimde. Biliyor muyuz? Irak ne ki? Televizyon haberlerinden ibaret Irak bilgimizle ne bilebiliriz ki? Hep bir ağızdan bize yardım edin, ABD'ye insanlık suçu işlediğini haykırın diyorlar. Dünyada bu sese kulak verenler 17 Mart'ta dünyanın bütün meydanlarında toplanacak ve ABD hükümetinin anlamadığı, kulaklarını tıkadığı gerçeği yeniden haykıracak: ABD Irak'tan Çık, Evine Dön. Arkanda 1 milyondan fazla ölü bıraktın, fazlasını sadece senin silah tüccarların ve paragöz şirketlerin istiyor. İstanbul ise bir daha bu gerçeği hatırlamak/hatırlatmak için Kadıköy Meydanı'nda. Detaylar için tıklayın.

Savaşsız Bir Dünya İçin...

Bugün Küresel BAK'ın düzenlemiş olduğu "Savaşsız Bir Dünya İçin Buluşma" toplantılarının 4.süne katıldım. Ama toplantı başlamadan çok önce Taksim'e ulaşınca aklıma Savoy Pastanesi'nden börek ve paskalya çöreği almak geldi. İstanbul'un en lezzetli paskalya çöreği Savoy'da pişirilir, bilen bilir. Aynı zamanda küçük poğaçaları da harikadır. Gözüme bu sefer soya etli börek takılınca tatmak istedim. Paskalya çöreğimi sardırıp böreğin tadına baktım. İçinde patlıcan da olan soya etli bu börek öyle ahım şahım bir lezzette değil. Bir daha alacağımı sanmıyorum. Ama o paskalya çöreği...İşte onun için Bostancı'dan kalkıp Sıraselviler'deki Savoy'a gitmeye değer mi değer. Savoy'dan arta kalan zamanımı(oburum evet) eski kitaplar satan bir sahafın raflarında kitapları inceleyerek geçirdim. 3 kitap 2 lira olunca Afet Ilgaz'ın Ad Semud Medyen, Zeyyat Selimoğlu'nun Karaya Vurdu Deniz, Anna Seghers'ın Ödül, Joseph Kessel'in Gündüz Safası ve Steve Shagan'ın Sokak Melekleri adlı kitaplarını kaptım, kaçtım. Kaçmadım, usturupluca 6 kitaba 4 lira ödedim, çıktım. Nerede bu eski kitap cevheri diye soracak olursanız Sıraselviler'de Savoy Oteli'ni geçin, aynı sırada eski bir pasaj var. Kitap raflarını göreceksiniz zaten, sahafın adı Sayfacı ve pasajın içinde. İçeri girince yanlış olmasın 4 lira ödeyeceğim değil mi sorunuza "hayır 25 lira ödeyeceksiniz.

Gelelim toplantıya. Birinci oturumda adını ve ünvanını anımsayamadığım bir konuşmacı, Irak Öğretim Üyeleri Temsilcisi Amir El-İgaidi ve oğlunu Irak'ta kaybeden ve Amerikalı Savaş Karşıtları'nın simgesi haline gelen Cindy Sheenan birer konuşma yaptılar. Bu toplantıdan kendimce bazı notlar derledim, ilk konuşmacı sözlerini "Bunları zaten biliyorsunuz. Ama ilk ağızdan söylenince daha somut oluyor sanıyorum." diyerek bitirdi. Siz de bu okuyacaklarınızı muhtemelen biliyorsunuz ama arada bilinmeyen bazı detaylar var.

İlk Konuşma:

Irak'ta 200 kadar öğretim görevlisi katledildi. Üniversitelerde görevli hocalar baskı nedeniyle görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Bunun üç sebebi var: 1. İşgal Güçleri 2. Ölüm Tugayları ve çeteler 3. İşgal güçlerinin kurduğu hükümetler. İslam El Raavi'nin(öldürülen Irak Öğretim Görevlileri Derneği Başkanı) öldürülmesinden sonra herhangi bir soruşturma yapılmadı ve olayın üzeri örtüldü.

Cindy Sheenan:

Öncelikle ben bütün savaşlara ve şiddete karşı olduğumu söylemek isterim. Benim hükümetimin Iraklı kardeşlerime yaptıklarından dolayı özür dilerim. Benim sevdiğim Amerika artık yok, inandığım Amerika'yı yeniden yaratmak için dünyayı dolaşıyorum. George Bush'un dünyadaki bir numaralı terörist olduğunu düşünüyorum. Bence Saddam Hüseyin'in yanında o da yargılanmalıydı. Ancak Bush yalnızca bir kukla, ipleri başkalarının elinde. Amerika'nın %70'i Bush'a karşı ama yine de dünyanın geri kalanına istediğini yapabiliyor. İran'ın nükleer silahlardan arınmasını istiyoruz ancak Amerika'da binlerce nükleer silah var. Başka ülkelerde olmayacak ama sizde olacak, bu kabul edilemez. Benim oğlum Irak'ta öldürüldüğünde sizin de oğlunuz Irak'ta öldürüldü, insan yüreği tektir, acıyı nerede olursa olsun, aynı şekilde hisseder.

Irak Müslüman Alimler Heyeti Temsilcisi:

Irak yokedilmek isteniyor, dünyayı etkilemiş bir medeniyet yıkılıyor. Irak halkı çok kötü şartlarda yaşıyor. Hapishaneler korkunç durumda. Amerika demokrasi diye, özgürlük diye insanları öldürüyor, evlerini yakıp yıkıyor. Amerikalı askerlerin insanlık dışı tutumlarına bir örnek: Geçtiğimiz günlerde bir asker mahkemede yargılandı ve 100 yıla mahkum oldu. Nedeni bu askerin bir kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra ailesiyle birlikte öldürmesi ve oturdukları evi yakmasıdır. İşgal güçleri bu örnekte görüldüğü gibi ırkçı ve baskıcıdır. İşgal güçlerinin kurduğu hükümetlerin ise onlardan hiçbir farkı yok. Tek çözüm, işgalcilerin Irak'ı terketmeleridir. Irak halkı direniyor. Bu direniş bütün ezilen halklar kadar bizim de hakkımızdır.

Cindy'i dinlerken kısa bir an Ortadoğulu bir annenin yerine koyuyorum kendimi. Küçük kızım dünyanın bir ucundan gelmiş bir batılı askerin tecavüzüne uğruyor, durduramıyorum. Aynı askeri birlikten bir başkasının annesi oluyorum ansızın. Oğlumun ölüm haberi geliyor banliyödeki sakin evime. Yıkılıyorum...Oğlum hiç görmediği insanları öldürüyor ve ülkesini savunan direnişçiler tarafından vuruluyor. Cindy'e bakıyorum, Irak'lı anneler için yüreği yanan bir kadın görüyorum. Öğretim görevlileri temsilcisini dinliyorum, "Bunları siz zaten biliyorsunuz..." deyişi çınlıyor beynimde. Biliyor muyuz? Irak ne ki? Televizyon haberlerinden ibaret Irak bilgimizle ne bilebiliriz ki? Hep bir ağızdan bize yardım edin, ABD'ye insanlık suçu işlediğini haykırın diyorlar. Dünyada bu sese kulak verenler 17 Mart'ta dünyanın bütün meydanlarında toplanacak ve ABD hükümetinin anlamadığı, kulaklarını tıkadığı gerçeği yeniden haykıracak: ABD Irak'tan Çık, Evine Dön. Arkanda 1 milyondan fazla ölü bıraktın, fazlasını sadece senin silah tüccarların ve paragöz şirketlerin istiyor. İstanbul ise bir daha bu gerçeği hatırlamak/hatırlatmak için Kadıköy Meydanı'nda. Detaylar için tıklayın.

Savaşsız Bir Dünya İçin...

Bugün Küresel BAK'ın düzenlemiş olduğu "Savaşsız Bir Dünya İçin Buluşma" toplantılarının 4.süne katıldım. Ama toplantı başlamadan çok önce Taksim'e ulaşınca aklıma Savoy Pastanesi'nden börek ve paskalya çöreği almak geldi. İstanbul'un en lezzetli paskalya çöreği Savoy'da pişirilir, bilen bilir. Aynı zamanda küçük poğaçaları da harikadır. Gözüme bu sefer soya etli börek takılınca tatmak istedim. Paskalya çöreğimi sardırıp böreğin tadına baktım. İçinde patlıcan da olan soya etli bu börek öyle ahım şahım bir lezzette değil. Bir daha alacağımı sanmıyorum. Ama o paskalya çöreği...İşte onun için Bostancı'dan kalkıp Sıraselviler'deki Savoy'a gitmeye değer mi değer. Savoy'dan arta kalan zamanımı(oburum evet) eski kitaplar satan bir sahafın raflarında kitapları inceleyerek geçirdim. 3 kitap 2 lira olunca Afet Ilgaz'ın Ad Semud Medyen, Zeyyat Selimoğlu'nun Karaya Vurdu Deniz, Anna Seghers'ın Ödül, Joseph Kessel'in Gündüz Safası ve Steve Shagan'ın Sokak Melekleri adlı kitaplarını kaptım, kaçtım. Kaçmadım, usturupluca 6 kitaba 4 lira ödedim, çıktım. Nerede bu eski kitap cevheri diye soracak olursanız Sıraselviler'de Savoy Oteli'ni geçin, aynı sırada eski bir pasaj var. Kitap raflarını göreceksiniz zaten, sahafın adı Sayfacı ve pasajın içinde. İçeri girince yanlış olmasın 4 lira ödeyeceğim değil mi sorunuza "hayır 25 lira ödeyeceksiniz.

Gelelim toplantıya. Birinci oturumda adını ve ünvanını anımsayamadığım bir konuşmacı, Irak Öğretim Üyeleri Temsilcisi Amir El-İgaidi ve oğlunu Irak'ta kaybeden ve Amerikalı Savaş Karşıtları'nın simgesi haline gelen Cindy Sheenan birer konuşma yaptılar. Bu toplantıdan kendimce bazı notlar derledim, ilk konuşmacı sözlerini "Bunları zaten biliyorsunuz. Ama ilk ağızdan söylenince daha somut oluyor sanıyorum." diyerek bitirdi. Siz de bu okuyacaklarınızı muhtemelen biliyorsunuz ama arada bilinmeyen bazı detaylar var.

İlk Konuşma:

Irak'ta 200 kadar öğretim görevlisi katledildi. Üniversitelerde görevli hocalar baskı nedeniyle görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Bunun üç sebebi var: 1. İşgal Güçleri 2. Ölüm Tugayları ve çeteler 3. İşgal güçlerinin kurduğu hükümetler. İslam El Raavi'nin(öldürülen Irak Öğretim Görevlileri Derneği Başkanı) öldürülmesinden sonra herhangi bir soruşturma yapılmadı ve olayın üzeri örtüldü.

Cindy Sheenan:

Öncelikle ben bütün savaşlara ve şiddete karşı olduğumu söylemek isterim. Benim hükümetimin Iraklı kardeşlerime yaptıklarından dolayı özür dilerim. Benim sevdiğim Amerika artık yok, inandığım Amerika'yı yeniden yaratmak için dünyayı dolaşıyorum. George Bush'un dünyadaki bir numaralı terörist olduğunu düşünüyorum. Bence Saddam Hüseyin'in yanında o da yargılanmalıydı. Ancak Bush yalnızca bir kukla, ipleri başkalarının elinde. Amerika'nın %70'i Bush'a karşı ama yine de dünyanın geri kalanına istediğini yapabiliyor. İran'ın nükleer silahlardan arınmasını istiyoruz ancak Amerika'da binlerce nükleer silah var. Başka ülkelerde olmayacak ama sizde olacak, bu kabul edilemez. Benim oğlum Irak'ta öldürüldüğünde sizin de oğlunuz Irak'ta öldürüldü, insan yüreği tektir, acıyı nerede olursa olsun, aynı şekilde hisseder.

Irak Müslüman Alimler Heyeti Temsilcisi:

Irak yokedilmek isteniyor, dünyayı etkilemiş bir medeniyet yıkılıyor. Irak halkı çok kötü şartlarda yaşıyor. Hapishaneler korkunç durumda. Amerika demokrasi diye, özgürlük diye insanları öldürüyor, evlerini yakıp yıkıyor. Amerikalı askerlerin insanlık dışı tutumlarına bir örnek: Geçtiğimiz günlerde bir asker mahkemede yargılandı ve 100 yıla mahkum oldu. Nedeni bu askerin bir kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra ailesiyle birlikte öldürmesi ve oturdukları evi yakmasıdır. İşgal güçleri bu örnekte görüldüğü gibi ırkçı ve baskıcıdır. İşgal güçlerinin kurduğu hükümetlerin ise onlardan hiçbir farkı yok. Tek çözüm, işgalcilerin Irak'ı terketmeleridir. Irak halkı direniyor. Bu direniş bütün ezilen halklar kadar bizim de hakkımızdır.

Cindy'i dinlerken kısa bir an Ortadoğulu bir annenin yerine koyuyorum kendimi. Küçük kızım dünyanın bir ucundan gelmiş bir batılı askerin tecavüzüne uğruyor, durduramıyorum. Aynı askeri birlikten bir başkasının annesi oluyorum ansızın. Oğlumun ölüm haberi geliyor banliyödeki sakin evime. Yıkılıyorum...Oğlum hiç görmediği insanları öldürüyor ve ülkesini savunan direnişçiler tarafından vuruluyor. Cindy'e bakıyorum, Irak'lı anneler için yüreği yanan bir kadın görüyorum. Öğretim görevlileri temsilcisini dinliyorum, "Bunları siz zaten biliyorsunuz..." deyişi çınlıyor beynimde. Biliyor muyuz? Irak ne ki? Televizyon haberlerinden ibaret Irak bilgimizle ne bilebiliriz ki? Hep bir ağızdan bize yardım edin, ABD'ye insanlık suçu işlediğini haykırın diyorlar. Dünyada bu sese kulak verenler 17 Mart'ta dünyanın bütün meydanlarında toplanacak ve ABD hükümetinin anlamadığı, kulaklarını tıkadığı gerçeği yeniden haykıracak: ABD Irak'tan Çık, Evine Dön. Arkanda 1 milyondan fazla ölü bıraktın, fazlasını sadece senin silah tüccarların ve paragöz şirketlerin istiyor. İstanbul ise bir daha bu gerçeği hatırlamak/hatırlatmak için Kadıköy Meydanı'nda. Detaylar için tıklayın.

Felafel House/Taksim

İstanbul yemek çeşitliliği açısından zengin bir kent. Beslenme şekli sebebiyle yemek seçmek zorunda olanlar ve genellikle dışarıda yemek yediğinde salataya ya da mezeye talim etmek zorunda kalanlar için farklı seçenekler sunuyor.



Kimi rivayete göre Mısır, kimisine göre Lübnan yemeği olan Felafel için kısaca Ortadoğu mutfağı'nın güzel bir lezzetidir diyip işin içinden çıkacağım ben. İstanbul'da da oldukça güzel Felafel yapan ve uygun fiyatlı bir mekan var: Felafel House. Nohuttan yapılan bir tür köfte olan Felafel vejetaryen lokantaların menülerinde mutlaka yer alıyor ancak Felafel House adlı mekan yalnızca bu konuda uzman. Talimhane'de(simit sarayının hemen yan sokağı) Filistinli bir baba-oğul tarafından işletilen küçük dükkanda bu lezzetli yiyeceği 5 YTL'ye tadabilirsiniz. Porsiyonları epeyce doyurucu, felafelinizin yanında humus, salata, "pita" adı verilen bir tür pide ve iki çeşit sos servis ediyorlar.



Felafel yapımı kolay bir yemek olduğundan evde de denenebilir. Portakal Ağacı adlı sitede verilmiş bu tarif ile değişik bir yemek hazırlayabilir, eğer tembelseniz Felafel House'dan alıp sağlığıma duacı olabilirsiniz. Evde hazırlarsanız yanına humus mezesini ihmal etmeyin, iki kadeh rakınız, ağrısız başınız, daha ne istersiniz bilemiyorum.

Felafel House/Taksim

İstanbul yemek çeşitliliği açısından zengin bir kent. Beslenme şekli sebebiyle yemek seçmek zorunda olanlar ve genellikle dışarıda yemek yediğinde salataya ya da mezeye talim etmek zorunda kalanlar için farklı seçenekler sunuyor.



Kimi rivayete göre Mısır, kimisine göre Lübnan yemeği olan Felafel için kısaca Ortadoğu mutfağı'nın güzel bir lezzetidir diyip işin içinden çıkacağım ben. İstanbul'da da oldukça güzel Felafel yapan ve uygun fiyatlı bir mekan var: Felafel House. Nohuttan yapılan bir tür köfte olan Felafel vejetaryen lokantaların menülerinde mutlaka yer alıyor ancak Felafel House adlı mekan yalnızca bu konuda uzman. Talimhane'de(simit sarayının hemen yan sokağı) Filistinli bir baba-oğul tarafından işletilen küçük dükkanda bu lezzetli yiyeceği 5 YTL'ye tadabilirsiniz. Porsiyonları epeyce doyurucu, felafelinizin yanında humus, salata, "pita" adı verilen bir tür pide ve iki çeşit sos servis ediyorlar.



Felafel yapımı kolay bir yemek olduğundan evde de denenebilir. Portakal Ağacı adlı sitede verilmiş bu tarif ile değişik bir yemek hazırlayabilir, eğer tembelseniz Felafel House'dan alıp sağlığıma duacı olabilirsiniz. Evde hazırlarsanız yanına humus mezesini ihmal etmeyin, iki kadeh rakınız, ağrısız başınız, daha ne istersiniz bilemiyorum.

Felafel House/Taksim

İstanbul yemek çeşitliliği açısından zengin bir kent. Beslenme şekli sebebiyle yemek seçmek zorunda olanlar ve genellikle dışarıda yemek yediğinde salataya ya da mezeye talim etmek zorunda kalanlar için farklı seçenekler sunuyor.



Kimi rivayete göre Mısır, kimisine göre Lübnan yemeği olan Felafel için kısaca Ortadoğu mutfağı'nın güzel bir lezzetidir diyip işin içinden çıkacağım ben. İstanbul'da da oldukça güzel Felafel yapan ve uygun fiyatlı bir mekan var: Felafel House. Nohuttan yapılan bir tür köfte olan Felafel vejetaryen lokantaların menülerinde mutlaka yer alıyor ancak Felafel House adlı mekan yalnızca bu konuda uzman. Talimhane'de(simit sarayının hemen yan sokağı) Filistinli bir baba-oğul tarafından işletilen küçük dükkanda bu lezzetli yiyeceği 5 YTL'ye tadabilirsiniz. Porsiyonları epeyce doyurucu, felafelinizin yanında humus, salata, "pita" adı verilen bir tür pide ve iki çeşit sos servis ediyorlar.



Felafel yapımı kolay bir yemek olduğundan evde de denenebilir. Portakal Ağacı adlı sitede verilmiş bu tarif ile değişik bir yemek hazırlayabilir, eğer tembelseniz Felafel House'dan alıp sağlığıma duacı olabilirsiniz. Evde hazırlarsanız yanına humus mezesini ihmal etmeyin, iki kadeh rakınız, ağrısız başınız, daha ne istersiniz bilemiyorum.

22 Şubat 2007 Perşembe

Radyo...

http://www.kurkehayir.org/akd/

Ne yazik ki dinleyemedik ama Radyo-1'deki Nuh'un Gemisi programinda yukarida adresini verdigimiz kultur sanat sayfamizdan bahsedildigi haberini aldik. Sevindik. Cunku bizler gibi her canlının yaşam hakkının var olduğuna ve doğanın bütünlüğüne dair kafa yoran sanatcilarin varligindan ve onlarin projelerini takip etmekten keyif aliyoruz. Hal boyleyken neden sayfalarimizda yer vermeyelim ki?

Ilk yazimizin konusu olan Morrissey'in vejetaryen oldugunu bilmekle birlikte tilki avcilarina karsi geldigini arastirinca ogrendik. Bir Morrissey dinleyicisi olup da yasam biciminden pekala haberdar olmayanlar olabilir. Morrissey vesilesiyle vejetaryenligi arastirabilirler, bu kisi neden Kanada turnesini iptal etti, fok katliami nedir diye bakinabilir, farkli bakis acilarina ulasabilirler. Bu sayfayi yapmaktaki amacimiz yukarida bahsettiklerimiz dogrultusunda insanlari dusunmeye sevketmek.

Bir video bile insanlarin hayatini degistiriyor. "Earthlings" adli filmi bugunku gosteriminde 70-80 kisi izlemis. Etkilenmisler. Internette arastirma yaparlarsa yollari birsekilde bizimle kesisecek. Filmi izlemeyi çok istemekle birlikte ne yazık ki olanak bulamadım. Elime bir videosu geçti. Ancak festival bittikten sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.(filmin yalnızca iki gösterimi vardı ve bitti. Gene de festivalin bitmesi gerektiğini düşünüyorum video linki için.)

Iste sanat diyalogun, kimi zaman tartismanin yapamadigini yapma, anlatamadigini anlatma gucune sahip. O nedenle, iyi ki yasamin butun oldugunu kavrayanlar, savunanlar, sanatina yansitanlar, bunlari elestirenler, izleyip dinleyenler, cevirisine, ulastirilmasina emek verenler var...Bilmeden kimlere ulasiliyor bu orneklerle goruyoruz.

Gene "Dust in The Wind" i dinliyorum. Hem de bir zamanlar bir hevesle kalkıştığımız podcastlerden. Tekrar dinlediğimde bir arkadaşımın yorumunun doğru olduğunu görüyorum. Kendisi "w" diyişime takmış durumda. Haklı sanırım, sesim kuyruğuna basılmış seksi bir fare gibi çıkıyor. Katlanabilirseniz ve ilgilenirseniz linki burada. Ama şarkı seçimlerime diyecek yok doğrusu. Amatör ve de iyi niyetli olduğumuzu eleştirmeden önce göz önüne alınız. Sözcükleri daha az yuvarlarsam bu kadar önemli bir konuda daha fazla ciddiye alınırım sanıyorum.

Nuh'un Gemisi adlı program Radyo-1'de yayınlanıyor. Önümüzdeki günlerde Kürke Hayır Platformu da bu programda tanıtılabilir. Duyurusunu yaparım. Vakit buldukça bu programı dinlemenizi öneririm zira hiçbir anlamsızlığa ve cıvıklığa yer vermeden, doğru bir dil ile çok yararlı konulardan bahsediliyor.

Radyo...

http://www.kurkehayir.org/akd/

Ne yazik ki dinleyemedik ama Radyo-1'deki Nuh'un Gemisi programinda yukarida adresini verdigimiz kultur sanat sayfamizdan bahsedildigi haberini aldik. Sevindik. Cunku bizler gibi her canlının yaşam hakkının var olduğuna ve doğanın bütünlüğüne dair kafa yoran sanatcilarin varligindan ve onlarin projelerini takip etmekten keyif aliyoruz. Hal boyleyken neden sayfalarimizda yer vermeyelim ki?

Ilk yazimizin konusu olan Morrissey'in vejetaryen oldugunu bilmekle birlikte tilki avcilarina karsi geldigini arastirinca ogrendik. Bir Morrissey dinleyicisi olup da yasam biciminden pekala haberdar olmayanlar olabilir. Morrissey vesilesiyle vejetaryenligi arastirabilirler, bu kisi neden Kanada turnesini iptal etti, fok katliami nedir diye bakinabilir, farkli bakis acilarina ulasabilirler. Bu sayfayi yapmaktaki amacimiz yukarida bahsettiklerimiz dogrultusunda insanlari dusunmeye sevketmek.

Bir video bile insanlarin hayatini degistiriyor. "Earthlings" adli filmi bugunku gosteriminde 70-80 kisi izlemis. Etkilenmisler. Internette arastirma yaparlarsa yollari birsekilde bizimle kesisecek. Filmi izlemeyi çok istemekle birlikte ne yazık ki olanak bulamadım. Elime bir videosu geçti. Ancak festival bittikten sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.(filmin yalnızca iki gösterimi vardı ve bitti. Gene de festivalin bitmesi gerektiğini düşünüyorum video linki için.)

Iste sanat diyalogun, kimi zaman tartismanin yapamadigini yapma, anlatamadigini anlatma gucune sahip. O nedenle, iyi ki yasamin butun oldugunu kavrayanlar, savunanlar, sanatina yansitanlar, bunlari elestirenler, izleyip dinleyenler, cevirisine, ulastirilmasina emek verenler var...Bilmeden kimlere ulasiliyor bu orneklerle goruyoruz.

Gene "Dust in The Wind" i dinliyorum. Hem de bir zamanlar bir hevesle kalkıştığımız podcastlerden. Tekrar dinlediğimde bir arkadaşımın yorumunun doğru olduğunu görüyorum. Kendisi "w" diyişime takmış durumda. Haklı sanırım, sesim kuyruğuna basılmış seksi bir fare gibi çıkıyor. Katlanabilirseniz ve ilgilenirseniz linki burada. Ama şarkı seçimlerime diyecek yok doğrusu. Amatör ve de iyi niyetli olduğumuzu eleştirmeden önce göz önüne alınız. Sözcükleri daha az yuvarlarsam bu kadar önemli bir konuda daha fazla ciddiye alınırım sanıyorum.

Nuh'un Gemisi adlı program Radyo-1'de yayınlanıyor. Önümüzdeki günlerde Kürke Hayır Platformu da bu programda tanıtılabilir. Duyurusunu yaparım. Vakit buldukça bu programı dinlemenizi öneririm zira hiçbir anlamsızlığa ve cıvıklığa yer vermeden, doğru bir dil ile çok yararlı konulardan bahsediliyor.

Radyo...

http://www.kurkehayir.org/akd/

Ne yazik ki dinleyemedik ama Radyo-1'deki Nuh'un Gemisi programinda yukarida adresini verdigimiz kultur sanat sayfamizdan bahsedildigi haberini aldik. Sevindik. Cunku bizler gibi her canlının yaşam hakkının var olduğuna ve doğanın bütünlüğüne dair kafa yoran sanatcilarin varligindan ve onlarin projelerini takip etmekten keyif aliyoruz. Hal boyleyken neden sayfalarimizda yer vermeyelim ki?

Ilk yazimizin konusu olan Morrissey'in vejetaryen oldugunu bilmekle birlikte tilki avcilarina karsi geldigini arastirinca ogrendik. Bir Morrissey dinleyicisi olup da yasam biciminden pekala haberdar olmayanlar olabilir. Morrissey vesilesiyle vejetaryenligi arastirabilirler, bu kisi neden Kanada turnesini iptal etti, fok katliami nedir diye bakinabilir, farkli bakis acilarina ulasabilirler. Bu sayfayi yapmaktaki amacimiz yukarida bahsettiklerimiz dogrultusunda insanlari dusunmeye sevketmek.

Bir video bile insanlarin hayatini degistiriyor. "Earthlings" adli filmi bugunku gosteriminde 70-80 kisi izlemis. Etkilenmisler. Internette arastirma yaparlarsa yollari birsekilde bizimle kesisecek. Filmi izlemeyi çok istemekle birlikte ne yazık ki olanak bulamadım. Elime bir videosu geçti. Ancak festival bittikten sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.(filmin yalnızca iki gösterimi vardı ve bitti. Gene de festivalin bitmesi gerektiğini düşünüyorum video linki için.)

Iste sanat diyalogun, kimi zaman tartismanin yapamadigini yapma, anlatamadigini anlatma gucune sahip. O nedenle, iyi ki yasamin butun oldugunu kavrayanlar, savunanlar, sanatina yansitanlar, bunlari elestirenler, izleyip dinleyenler, cevirisine, ulastirilmasina emek verenler var...Bilmeden kimlere ulasiliyor bu orneklerle goruyoruz.

Gene "Dust in The Wind" i dinliyorum. Hem de bir zamanlar bir hevesle kalkıştığımız podcastlerden. Tekrar dinlediğimde bir arkadaşımın yorumunun doğru olduğunu görüyorum. Kendisi "w" diyişime takmış durumda. Haklı sanırım, sesim kuyruğuna basılmış seksi bir fare gibi çıkıyor. Katlanabilirseniz ve ilgilenirseniz linki burada. Ama şarkı seçimlerime diyecek yok doğrusu. Amatör ve de iyi niyetli olduğumuzu eleştirmeden önce göz önüne alınız. Sözcükleri daha az yuvarlarsam bu kadar önemli bir konuda daha fazla ciddiye alınırım sanıyorum.

Nuh'un Gemisi adlı program Radyo-1'de yayınlanıyor. Önümüzdeki günlerde Kürke Hayır Platformu da bu programda tanıtılabilir. Duyurusunu yaparım. Vakit buldukça bu programı dinlemenizi öneririm zira hiçbir anlamsızlığa ve cıvıklığa yer vermeden, doğru bir dil ile çok yararlı konulardan bahsediliyor.

21 Şubat 2007 Çarşamba

Maskeler...

Şu anda elimde okunup yorumlanması gereken iki kitap var: Biri Pınar Selek'in İstiklal Kitapevi'nden çıkan "Maskeler, Süvariler, Gacılar" adlı kitabı, diğeri ise Jean Genet'in Ayrıntı Yayınları tarafından basılan "Hırsızın Günlüğü" adlı kitabı. "Hırsızın Günlüğü"nü henüz yarıladım, Selek'in kitabına hiç başlamadım ancak ikisi de "bizim dünyamızdan" dışlananları, dışlananlara reva görülen amansız şiddeti ve "dışlayanların" çelişkilerini anlatıyor. Bizim dünyamız neresi? Bu sorunun cevabını arıyorum.


İki kitabın çantamda yanyana durduğu bir gecede arkadaşlarımla geçirilen hoş bir sohbet faslının ardından evime tek başıma yürürken "ştt bayan bak" diyen bir ses ile irkilmek, ses düzeyinin giderek artması, duymamışım gibi davranmak, akabinde "bayan ya bir bak nolur" diye yaltaklanan bir vatandaş ile burun buruna gelmek ve durup "sana bakarsam ne olabileceğini kuruyorsun merak ediyorum doğrusu!" diye cevap vermek zorunda bırakılmak...Ve düşünmek, aynı durumun bu adamın kızkardeşinin başına gelmesi halinde tepkisinin ne olabileceğini düşünmek! Ve bilmek, aynı durum karşısında kızkardeşini kuyruk sallamakla, cilve yapmakla vs. suçlayabileceğini, onu sırf biri asıldı diye hırpalayabileceğini bilmek! Ve sorgulamak: İkiyüzlü ahlak anlayışını, verdiğim cevapta acaba kendimi üstün mü gördüm, adamı aşağıladım mı diye iki arada bir derede kalmışlığımı sorgulamak!


Biri bir başka dilde, diğeri öz dilimde yazılmış iki kitap belki bana bu durumları anlamak için ayna tutacak. Bu iki kitap birlikte okunacak ve yorumlanacak. Bitirdiğimde paylaşırım sizlerle de düşüncelerimi...

Maskeler...

Şu anda elimde okunup yorumlanması gereken iki kitap var: Biri Pınar Selek'in İstiklal Kitapevi'nden çıkan "Maskeler, Süvariler, Gacılar" adlı kitabı, diğeri ise Jean Genet'in Ayrıntı Yayınları tarafından basılan "Hırsızın Günlüğü" adlı kitabı. "Hırsızın Günlüğü"nü henüz yarıladım, Selek'in kitabına hiç başlamadım ancak ikisi de "bizim dünyamızdan" dışlananları, dışlananlara reva görülen amansız şiddeti ve "dışlayanların" çelişkilerini anlatıyor. Bizim dünyamız neresi? Bu sorunun cevabını arıyorum.


İki kitabın çantamda yanyana durduğu bir gecede arkadaşlarımla geçirilen hoş bir sohbet faslının ardından evime tek başıma yürürken "ştt bayan bak" diyen bir ses ile irkilmek, ses düzeyinin giderek artması, duymamışım gibi davranmak, akabinde "bayan ya bir bak nolur" diye yaltaklanan bir vatandaş ile burun buruna gelmek ve durup "sana bakarsam ne olabileceğini kuruyorsun merak ediyorum doğrusu!" diye cevap vermek zorunda bırakılmak...Ve düşünmek, aynı durumun bu adamın kızkardeşinin başına gelmesi halinde tepkisinin ne olabileceğini düşünmek! Ve bilmek, aynı durum karşısında kızkardeşini kuyruk sallamakla, cilve yapmakla vs. suçlayabileceğini, onu sırf biri asıldı diye hırpalayabileceğini bilmek! Ve sorgulamak: İkiyüzlü ahlak anlayışını, verdiğim cevapta acaba kendimi üstün mü gördüm, adamı aşağıladım mı diye iki arada bir derede kalmışlığımı sorgulamak!


Biri bir başka dilde, diğeri öz dilimde yazılmış iki kitap belki bana bu durumları anlamak için ayna tutacak. Bu iki kitap birlikte okunacak ve yorumlanacak. Bitirdiğimde paylaşırım sizlerle de düşüncelerimi...

Maskeler...

Şu anda elimde okunup yorumlanması gereken iki kitap var: Biri Pınar Selek'in İstiklal Kitapevi'nden çıkan "Maskeler, Süvariler, Gacılar" adlı kitabı, diğeri ise Jean Genet'in Ayrıntı Yayınları tarafından basılan "Hırsızın Günlüğü" adlı kitabı. "Hırsızın Günlüğü"nü henüz yarıladım, Selek'in kitabına hiç başlamadım ancak ikisi de "bizim dünyamızdan" dışlananları, dışlananlara reva görülen amansız şiddeti ve "dışlayanların" çelişkilerini anlatıyor. Bizim dünyamız neresi? Bu sorunun cevabını arıyorum.


İki kitabın çantamda yanyana durduğu bir gecede arkadaşlarımla geçirilen hoş bir sohbet faslının ardından evime tek başıma yürürken "ştt bayan bak" diyen bir ses ile irkilmek, ses düzeyinin giderek artması, duymamışım gibi davranmak, akabinde "bayan ya bir bak nolur" diye yaltaklanan bir vatandaş ile burun buruna gelmek ve durup "sana bakarsam ne olabileceğini kuruyorsun merak ediyorum doğrusu!" diye cevap vermek zorunda bırakılmak...Ve düşünmek, aynı durumun bu adamın kızkardeşinin başına gelmesi halinde tepkisinin ne olabileceğini düşünmek! Ve bilmek, aynı durum karşısında kızkardeşini kuyruk sallamakla, cilve yapmakla vs. suçlayabileceğini, onu sırf biri asıldı diye hırpalayabileceğini bilmek! Ve sorgulamak: İkiyüzlü ahlak anlayışını, verdiğim cevapta acaba kendimi üstün mü gördüm, adamı aşağıladım mı diye iki arada bir derede kalmışlığımı sorgulamak!


Biri bir başka dilde, diğeri öz dilimde yazılmış iki kitap belki bana bu durumları anlamak için ayna tutacak. Bu iki kitap birlikte okunacak ve yorumlanacak. Bitirdiğimde paylaşırım sizlerle de düşüncelerimi...

20 Şubat 2007 Salı

DANCE like nobody is watching

Uzun zamandır aradıgım, ılk ızledıgımde off ama yaa dıyerek geciştirmek istediğim, sonrasın da subtıtle ları okudukca, vayy evet budur dededirten , zaten var olan saygımın artmasına sebep olan bır klıp. Sıtede son zamanlarda muzıgın cok konusuldugunu dusunucek olursak dansı unutmamak lazım dıye dusunuyorum. Her zamankı gıbı paylasımcı ruhumla ıste karsınız da...



DANCE IS SILENT POETRY



Adblock

DANCE like nobody is watching

Uzun zamandır aradıgım, ılk ızledıgımde off ama yaa dıyerek geciştirmek istediğim, sonrasın da subtıtle ları okudukca, vayy evet budur dededirten , zaten var olan saygımın artmasına sebep olan bır klıp. Sıtede son zamanlarda muzıgın cok konusuldugunu dusunucek olursak dansı unutmamak lazım dıye dusunuyorum. Her zamankı gıbı paylasımcı ruhumla ıste karsınız da...



DANCE IS SILENT POETRY



Adblock

DANCE like nobody is watching

Uzun zamandır aradıgım, ılk ızledıgımde off ama yaa dıyerek geciştirmek istediğim, sonrasın da subtıtle ları okudukca, vayy evet budur dededirten , zaten var olan saygımın artmasına sebep olan bır klıp. Sıtede son zamanlarda muzıgın cok konusuldugunu dusunucek olursak dansı unutmamak lazım dıye dusunuyorum. Her zamankı gıbı paylasımcı ruhumla ıste karsınız da...



DANCE IS SILENT POETRY



Adblock

punk is still alive



Sitede yer almıs bır yazına ıstınaden Ezgicimm ,bu gün cok sık gecmediğim için farketmediğim ama aslında hep orada olan bu mınık duvar yazısının fotografını cektım bu gun. yer Coburg/ tren istasyonu , Almanya. hala seninle aynı fikri paylasanların varlıgından emın olasın dıye. Sevgiler. linda

punk is still alive



Sitede yer almıs bır yazına ıstınaden Ezgicimm ,bu gün cok sık gecmediğim için farketmediğim ama aslında hep orada olan bu mınık duvar yazısının fotografını cektım bu gun. yer Coburg/ tren istasyonu , Almanya. hala seninle aynı fikri paylasanların varlıgından emın olasın dıye. Sevgiler. linda

punk is still alive



Sitede yer almıs bır yazına ıstınaden Ezgicimm ,bu gün cok sık gecmediğim için farketmediğim ama aslında hep orada olan bu mınık duvar yazısının fotografını cektım bu gun. yer Coburg/ tren istasyonu , Almanya. hala seninle aynı fikri paylasanların varlıgından emın olasın dıye. Sevgiler. linda

enstrüman eşlikli Beatboxing

Adblock
Başlı başına insanın vucudunu ve diyaframını kullanmasına dayalı olan beatboxıng ın enstruman eslıklı yapılabıldıgını yanı bunu becerebılıcek dudakların ve dıyafram yapısının olabıldıgını bılmıyordum. Muhtesem olmuş. Sevgıler.

enstrüman eşlikli Beatboxing

Adblock
Başlı başına insanın vucudunu ve diyaframını kullanmasına dayalı olan beatboxıng ın enstruman eslıklı yapılabıldıgını yanı bunu becerebılıcek dudakların ve dıyafram yapısının olabıldıgını bılmıyordum. Muhtesem olmuş. Sevgıler.

enstrüman eşlikli Beatboxing

Adblock
Başlı başına insanın vucudunu ve diyaframını kullanmasına dayalı olan beatboxıng ın enstruman eslıklı yapılabıldıgını yanı bunu becerebılıcek dudakların ve dıyafram yapısının olabıldıgını bılmıyordum. Muhtesem olmuş. Sevgıler.

19 Şubat 2007 Pazartesi

Rüyalarda Buluşuruz...

Gidemediğimiz Marc Almond konserine dair anektodlar sağdan soldan üzerimize üzerimize yağmaya başladı. Marc'ın Zeki Müren'in "Rüyalarda Buluşuruz" adlı eserini icra ettiği kulağımıza çalındı. Ve bu anektodun ilk videosu ses ve görüntü açısından kötü de olsa Youtube'a düştü. Morrissey'den sonra Marc Müren'in izlerinin peşinde, aynı zamanda yeni bir arkadaştan aldığımız havadise göre Marc, Zeki Müren albümü için hazırlık yapmaktaymış. Merakla bekliyoruz efenim. Bir sahil meyhanesinde Marc ile oturup rakı içmek, Türkçe hoşbeş edip Zeki Müren dinlemek geliyor içinden insanın. Evet bu hayalleri Moz için de kuruyorum, deniz börülcesi tatsa İstanbul'da kendini evlat edinecek yer arardı... Marc da iyi söylüyor Sanat Güneşimizin bu harkuade musiki eserini, telafuz bizim müzik kanallarındaki vicey kızlara(onlar kendilerine öyle dedikleri için vicey yazdım, okurken cey bölümünü sakız çiğner gibi, uzatarak söylemeniz gerekiyor. Nasıl desem...Yıkılsın orrtalıkkkkk!) ders olacak türden. Ne de olsa biri ruhunu kapıp İstanbul'a kaçmış, normaldir. Altta ise benim en sevdiğim video kliplerden olan Torch'un avangard klibini görebilirsiniz, Marc'ın Hülya Koçyiğit'ten daha uzun takma kirpiklerine ve Marc'ın benimkilerden güzel badem gözlerine dikkatinizi çekerim. Küçük Emrah'ın saç modeli ise nereden alıntı, anlamışsınızdır. Ah, Marc! Sen ne seksenlersin böyle!



Rüyalarda Buluşuruz...

Gidemediğimiz Marc Almond konserine dair anektodlar sağdan soldan üzerimize üzerimize yağmaya başladı. Marc'ın Zeki Müren'in "Rüyalarda Buluşuruz" adlı eserini icra ettiği kulağımıza çalındı. Ve bu anektodun ilk videosu ses ve görüntü açısından kötü de olsa Youtube'a düştü. Morrissey'den sonra Marc Müren'in izlerinin peşinde, aynı zamanda yeni bir arkadaştan aldığımız havadise göre Marc, Zeki Müren albümü için hazırlık yapmaktaymış. Merakla bekliyoruz efenim. Bir sahil meyhanesinde Marc ile oturup rakı içmek, Türkçe hoşbeş edip Zeki Müren dinlemek geliyor içinden insanın. Evet bu hayalleri Moz için de kuruyorum, deniz börülcesi tatsa İstanbul'da kendini evlat edinecek yer arardı... Marc da iyi söylüyor Sanat Güneşimizin bu harkuade musiki eserini, telafuz bizim müzik kanallarındaki vicey kızlara(onlar kendilerine öyle dedikleri için vicey yazdım, okurken cey bölümünü sakız çiğner gibi, uzatarak söylemeniz gerekiyor. Nasıl desem...Yıkılsın orrtalıkkkkk!) ders olacak türden. Ne de olsa biri ruhunu kapıp İstanbul'a kaçmış, normaldir. Altta ise benim en sevdiğim video kliplerden olan Torch'un avangard klibini görebilirsiniz, Marc'ın Hülya Koçyiğit'ten daha uzun takma kirpiklerine ve Marc'ın benimkilerden güzel badem gözlerine dikkatinizi çekerim. Küçük Emrah'ın saç modeli ise nereden alıntı, anlamışsınızdır. Ah, Marc! Sen ne seksenlersin böyle!



Rüyalarda Buluşuruz...

Gidemediğimiz Marc Almond konserine dair anektodlar sağdan soldan üzerimize üzerimize yağmaya başladı. Marc'ın Zeki Müren'in "Rüyalarda Buluşuruz" adlı eserini icra ettiği kulağımıza çalındı. Ve bu anektodun ilk videosu ses ve görüntü açısından kötü de olsa Youtube'a düştü. Morrissey'den sonra Marc Müren'in izlerinin peşinde, aynı zamanda yeni bir arkadaştan aldığımız havadise göre Marc, Zeki Müren albümü için hazırlık yapmaktaymış. Merakla bekliyoruz efenim. Bir sahil meyhanesinde Marc ile oturup rakı içmek, Türkçe hoşbeş edip Zeki Müren dinlemek geliyor içinden insanın. Evet bu hayalleri Moz için de kuruyorum, deniz börülcesi tatsa İstanbul'da kendini evlat edinecek yer arardı... Marc da iyi söylüyor Sanat Güneşimizin bu harkuade musiki eserini, telafuz bizim müzik kanallarındaki vicey kızlara(onlar kendilerine öyle dedikleri için vicey yazdım, okurken cey bölümünü sakız çiğner gibi, uzatarak söylemeniz gerekiyor. Nasıl desem...Yıkılsın orrtalıkkkkk!) ders olacak türden. Ne de olsa biri ruhunu kapıp İstanbul'a kaçmış, normaldir. Altta ise benim en sevdiğim video kliplerden olan Torch'un avangard klibini görebilirsiniz, Marc'ın Hülya Koçyiğit'ten daha uzun takma kirpiklerine ve Marc'ın benimkilerden güzel badem gözlerine dikkatinizi çekerim. Küçük Emrah'ın saç modeli ise nereden alıntı, anlamışsınızdır. Ah, Marc! Sen ne seksenlersin böyle!



Turizm Adıyla Orman Tahsisi Sona Erecek

Bu aralar sevindirici haberler arka arkaya geliyor. Daha önce Turizm Teşvik Kanunu hakkındaki değişiklik önerilerimizi paylaşmıştım. Bu konuda Sorgun Platformu'nun çalışmaları sürüyor. Ancak varolan yasa dahi Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yaptığı orman tahsisleri ile ilgili sorun görmüş olacak ki Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Dolayısı ile Bakanlık da ön iznini vermiş olduğu bütün tahsisleri iptal ettiğini açıkladı. Konu ile ilgili Sorgun Platformu'nun Basın Açıklaması ise şöyle:

Your browser may not support display of this image.

Turizm Adıyla Orman Tahsisi Sona Erecek

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, yürürlüğe girdiği 1983 yılından bu yana turizmi geliştirme adıyla yapılan orman katliamlarının sorumlusudur! Doğa gönüllülerinin “Tahsis Yasası” olarak adlandırdığı kanunda 2003 yılında yapılan değişiklikler, bu katliama büyük hız kazandırmıştır! Kanunun 8.maddesine dayanarak son iki yılda verilen ihale ilanlarının sayısı 335’tir! Madde 8, kanunun doğrudan ve açıkça ormanları hedef alan maddesidir! Bu tahsis ilanlarının 22’si Sorgun Ormanı gibi büyük çaplı tahsislere sebep olan “golf turizmi ve golf sahası” adıyla verilmiştir.

Sahaları tamamlayıcı tesis olarak 60 ayrı otel/turistik tesis ilanı da aynı kapsamda verilmiştir.Tüm bu kötü gidiş karşısında, gönüllülerin tahsisler için ayrı ayrı açtıkları davalar başarıya doğru giderken, alınmış olan bir mahkeme kararı, sorunun kökenine inerek, Sorgun Ormanı, Bordum, Çeşme gibi ön izin verilmiş tahsisleri bir süreliğine durdurmuştur! 2005/5371 dosya numarası ile Danıştay 6.dairede görüşülen “Madde 8’in Anayasaya aykırılığı” öne sürülerek Antalya Barosu tarafından açılmış olan dava olumlu sonuçlanmıştır.

Mahkeme söz konusu madde ve sebep olduğu orman tahsislerinde kamu yararının söz konusu olmadığını, dolayısıyla madde ve tahsislerin Anayasa’nın 169.maddesine aykırılık teşkil ettiğini kabul etmiştir. Dava, Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmek üzere sona ermiş ve Anayasa Mahkemesi nihai karara varana kadar maddenin yürütülmesi durdurulmuştur. Bu kararla birlikte, Anayasa Mahkemesi kararı sonuçlanana kadar yeni tahsis yapılamayacak olması bizlerin yüreklerine su serpmiştir. Ancak, karar kesin izin verilmiş tahsislere etki etmeyecektir. Bu nedenle bizler, kesin inşaat izni verilmiş tahsislerin iptali için mücadelemizi sürdüreceğiz. Üstelik, bakanlık kararın temyizi için başvuruda da bulunmuştur.

Sağduyu sahibi mahkeme üyelerine yürekten teşekkürlerimizi sunuyor, hukuki süreç sonunda ilgili maddenin iptali kararının verileceğine yürekten inanıyoruz.

SORGUN PLATFORMU

www.sorgunplatformu.org,

sorgunplatformu@gmail.com

sorgunormani@yahoogroups.com

İletişim: Işıl ETEŞ (05054084482)

Turizm Adıyla Orman Tahsisi Sona Erecek

Bu aralar sevindirici haberler arka arkaya geliyor. Daha önce Turizm Teşvik Kanunu hakkındaki değişiklik önerilerimizi paylaşmıştım. Bu konuda Sorgun Platformu'nun çalışmaları sürüyor. Ancak varolan yasa dahi Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yaptığı orman tahsisleri ile ilgili sorun görmüş olacak ki Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Dolayısı ile Bakanlık da ön iznini vermiş olduğu bütün tahsisleri iptal ettiğini açıkladı. Konu ile ilgili Sorgun Platformu'nun Basın Açıklaması ise şöyle:

Your browser may not support display of this image.

Turizm Adıyla Orman Tahsisi Sona Erecek

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, yürürlüğe girdiği 1983 yılından bu yana turizmi geliştirme adıyla yapılan orman katliamlarının sorumlusudur! Doğa gönüllülerinin “Tahsis Yasası” olarak adlandırdığı kanunda 2003 yılında yapılan değişiklikler, bu katliama büyük hız kazandırmıştır! Kanunun 8.maddesine dayanarak son iki yılda verilen ihale ilanlarının sayısı 335’tir! Madde 8, kanunun doğrudan ve açıkça ormanları hedef alan maddesidir! Bu tahsis ilanlarının 22’si Sorgun Ormanı gibi büyük çaplı tahsislere sebep olan “golf turizmi ve golf sahası” adıyla verilmiştir.

Sahaları tamamlayıcı tesis olarak 60 ayrı otel/turistik tesis ilanı da aynı kapsamda verilmiştir.Tüm bu kötü gidiş karşısında, gönüllülerin tahsisler için ayrı ayrı açtıkları davalar başarıya doğru giderken, alınmış olan bir mahkeme kararı, sorunun kökenine inerek, Sorgun Ormanı, Bordum, Çeşme gibi ön izin verilmiş tahsisleri bir süreliğine durdurmuştur! 2005/5371 dosya numarası ile Danıştay 6.dairede görüşülen “Madde 8’in Anayasaya aykırılığı” öne sürülerek Antalya Barosu tarafından açılmış olan dava olumlu sonuçlanmıştır.

Mahkeme söz konusu madde ve sebep olduğu orman tahsislerinde kamu yararının söz konusu olmadığını, dolayısıyla madde ve tahsislerin Anayasa’nın 169.maddesine aykırılık teşkil ettiğini kabul etmiştir. Dava, Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmek üzere sona ermiş ve Anayasa Mahkemesi nihai karara varana kadar maddenin yürütülmesi durdurulmuştur. Bu kararla birlikte, Anayasa Mahkemesi kararı sonuçlanana kadar yeni tahsis yapılamayacak olması bizlerin yüreklerine su serpmiştir. Ancak, karar kesin izin verilmiş tahsislere etki etmeyecektir. Bu nedenle bizler, kesin inşaat izni verilmiş tahsislerin iptali için mücadelemizi sürdüreceğiz. Üstelik, bakanlık kararın temyizi için başvuruda da bulunmuştur.

Sağduyu sahibi mahkeme üyelerine yürekten teşekkürlerimizi sunuyor, hukuki süreç sonunda ilgili maddenin iptali kararının verileceğine yürekten inanıyoruz.

SORGUN PLATFORMU

www.sorgunplatformu.org,

sorgunplatformu@gmail.com

sorgunormani@yahoogroups.com

İletişim: Işıl ETEŞ (05054084482)

Turizm Adıyla Orman Tahsisi Sona Erecek

Bu aralar sevindirici haberler arka arkaya geliyor. Daha önce Turizm Teşvik Kanunu hakkındaki değişiklik önerilerimizi paylaşmıştım. Bu konuda Sorgun Platformu'nun çalışmaları sürüyor. Ancak varolan yasa dahi Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yaptığı orman tahsisleri ile ilgili sorun görmüş olacak ki Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Dolayısı ile Bakanlık da ön iznini vermiş olduğu bütün tahsisleri iptal ettiğini açıkladı. Konu ile ilgili Sorgun Platformu'nun Basın Açıklaması ise şöyle:

Your browser may not support display of this image.

Turizm Adıyla Orman Tahsisi Sona Erecek

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, yürürlüğe girdiği 1983 yılından bu yana turizmi geliştirme adıyla yapılan orman katliamlarının sorumlusudur! Doğa gönüllülerinin “Tahsis Yasası” olarak adlandırdığı kanunda 2003 yılında yapılan değişiklikler, bu katliama büyük hız kazandırmıştır! Kanunun 8.maddesine dayanarak son iki yılda verilen ihale ilanlarının sayısı 335’tir! Madde 8, kanunun doğrudan ve açıkça ormanları hedef alan maddesidir! Bu tahsis ilanlarının 22’si Sorgun Ormanı gibi büyük çaplı tahsislere sebep olan “golf turizmi ve golf sahası” adıyla verilmiştir.

Sahaları tamamlayıcı tesis olarak 60 ayrı otel/turistik tesis ilanı da aynı kapsamda verilmiştir.Tüm bu kötü gidiş karşısında, gönüllülerin tahsisler için ayrı ayrı açtıkları davalar başarıya doğru giderken, alınmış olan bir mahkeme kararı, sorunun kökenine inerek, Sorgun Ormanı, Bordum, Çeşme gibi ön izin verilmiş tahsisleri bir süreliğine durdurmuştur! 2005/5371 dosya numarası ile Danıştay 6.dairede görüşülen “Madde 8’in Anayasaya aykırılığı” öne sürülerek Antalya Barosu tarafından açılmış olan dava olumlu sonuçlanmıştır.

Mahkeme söz konusu madde ve sebep olduğu orman tahsislerinde kamu yararının söz konusu olmadığını, dolayısıyla madde ve tahsislerin Anayasa’nın 169.maddesine aykırılık teşkil ettiğini kabul etmiştir. Dava, Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmek üzere sona ermiş ve Anayasa Mahkemesi nihai karara varana kadar maddenin yürütülmesi durdurulmuştur. Bu kararla birlikte, Anayasa Mahkemesi kararı sonuçlanana kadar yeni tahsis yapılamayacak olması bizlerin yüreklerine su serpmiştir. Ancak, karar kesin izin verilmiş tahsislere etki etmeyecektir. Bu nedenle bizler, kesin inşaat izni verilmiş tahsislerin iptali için mücadelemizi sürdüreceğiz. Üstelik, bakanlık kararın temyizi için başvuruda da bulunmuştur.

Sağduyu sahibi mahkeme üyelerine yürekten teşekkürlerimizi sunuyor, hukuki süreç sonunda ilgili maddenin iptali kararının verileceğine yürekten inanıyoruz.

SORGUN PLATFORMU

www.sorgunplatformu.org,

sorgunplatformu@gmail.com

sorgunormani@yahoogroups.com

İletişim: Işıl ETEŞ (05054084482)

16 Şubat 2007 Cuma

İf! Bağımsız Film Festivali'nde "Dünyalılar"

Pazartesi Eki: Az önce aldığımız bir habere göre Earthlings'in bugünkü gösterimi bir aksilik nedeni ile iptal edilmiş. İf'in websitesindeki güncellemeler doğrultusunda yeni gösterim tarihinden haberdar olacağız. O nedenle bu film için bugün plan yapan arkadaşlarımızın bu duyuruyu dikkate almalarını rica ederim.



Haber bültenlerini izliyor musunuz? Ben izliyorum. "Ayy katiyen haber bülteni seyredemiyorum, hep magaaazin, hep magaaazin, CNBCE dizileri daha eğlenceli valla billa..." diyenlerden daha fazla entelektüel birikim yaptım haber bültenleri sayesinde. Mesela bu akşam sağolsun bütün kanallar Halit Ergenç'in(Aliye dizisinin Sinan'ı canım...Bir de Binbirgece'nin bişeysi, afedersiniz, unuttum adını.) drag queen haliyle üzerime üzerime geldi. Mavi tayt giymiş, makyaj yapmış, saçı uzunmuş falan. E, ben beğendim! Gerçi en sevdiği film karakteri Agrado olan bir hatun olarak normaldir beğenmem Ergenç'i mavi taytıyla. Asıl mevzu kendisinin haberlerde 10 sene önceki haliyle yer alması da değil zaten. Konuyu açtığım yere bakın, asıl diyeceğim şey "Hak Mücadeleri Bir Bütündür!" olacaktı. Örgüt sloganı atmaya başladı, hiii, derhal kaçalım bu sayfadan diyenler varsa durun efenim, yazının kalanı gayetle kültürel bir mevzudan dem vuracak. Yazıyı nereye bağlarım bilemiyorum ama, su yolunu bulur. (eskilerden biri gibi konuştum. su bir yere varmadan kesildi...ne tuhaf hayatıma girmişlerden "eski biri" diye bahsetmek. halbuki eski de değil, kayıp ruh o kadar...)



If! Bağımsız Film Festivali ile ilgili bir yazıyı birkaç gün önce siteye eklemiştim. Ön eleme yaptığımı, daha pekçok film çıkabileceği notunu da ekleyerek seçtiğim 6 filmin linklerini paylaşmıştım. (Seçtiklerim Atilla Dorsay'ın seçimleri ile fena halde eşleşince ruh yaşım konusunda şüpheye düştüm. Sonra dedim ki, Dorsay'ın ruh yaşı gençtir canım, kötümser olma. Sonra benim biricik sinema dergim Altyazı'dan Fırat ile de seçimler benzeşince "ohhh" dedim. Nedir bu referans merakı, bunu da anlamış değilim. Fırat'ı tanımam etmem, yakın arkadaşmışız gibi adıyla hitap etmemin nedeni soyadını unutmamdır. Yarım paragraf parantez içi doldurdum, hayret birşeyim. Kapa parantez.) Kısa bir geçmişe dönmeden sonra derhal asıl konuya giriyorum: "Dünyalılar" adlı filme. Filmin konusunu merak edip de okursanız Türkiye'de pek bilinmeyen, duyanların "O ne be" dedikleri Hayvan Özgürleşmesi kavramını göreceksiniz. Üzerinde "insanlar özgürleşmemişken"> diye argüman yaratmayın,"Hak mücadeleri bir bütündür, bölünemez. Eğer iyi aktivistseniz bunları birbirinden ayır(a)mazsınız." diye bir başlarım, sabaha kadar sürer. Filme dönersek "Dünyalılar" , giyimden gıda, eğlence ve deneylere kadar hayvanları insanların kölesi haline getiren uygulamarın perde arkasina ışık tutuyor. Hayvan hakları savunucusu aktör Joaquin Phoenix'in seslendirdiği, Moby'nin müziklerini yaptığı film içeriği itibariyle size eğlenceli saatler vaadetmiyor. Filmin içeriğindeki videoların benzerlerini defalarca görmüş bir kişi olarak bu videoların Hayvan Özgürleşmesi felsefesi ile ilgilenenlerin en önemli referans kaynaklarından olduğunu söyleyebilirim. Konu ile ilgili bilgi edinmek isteyenlerin bu filmi mutlaka izlemelerini ve yorumlarını paylaşmalarını rica ederim. Ben 19 Şubat Pazartesi günü AFM Fitaş'tayım. Hayvan Özgürleşmesi hareketinden arkadaşlarım da belki konu hakkındaki görüşlerini paylaşmak imkanı bulacaklar. Kesinleşmesini beklediğim bir durum var, olursa aktaracağım.



Özetle, "hak mücadelesi bir bütündür" derken çeşitli nedenlerle sokaklara dökülen aktivisterin temel felsefelerinin aslında aynı olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Çevreci aktivistler kimilerinin iki dal ağaç kurtaracaksınız da ne olacak dediği eylemlerinde, eşcinseller kendilerinin tavşanlar gibi seks yapıp duran ahlak yoksunu kimseler olarak gösterilmelerine karşı çıktıkları eylemlerinde, savaş karşıtları birilerinin kanından birilerinin semirdiği vahşetlere karşı durdukları eylemlerinde hep aynı ortak felsefe üzerinde buluşuyorlar, hal böyleyken neden birleşmesinler? Bundan kastım solun birleşmesi gibi bir şey değil, haşa... Zira bizim merkez sol tutup milliyetçilerle birleşme çabasında, o biraz tuhaf duruyor. Eski 68'lilerin medya patronu olması gibi birşey söz meclisten dışarı. Bundan kastım çevrecilerin eyleminde savaş karşıtları, savaş karşıtlarının eyleminde eşcinseller, eşcinsellerin eyleminde hayvan özgürleşmesi hareketini savunanlar aynı meydanlarda tuhaf durmazlar demektir. Ezcümle, "Dünyalılar" filmini es geçmeyiniz, hayatınızı değiştirebilir. Fırat'ın soyadı Aslan bu arada, hatırladım.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons