28 Şubat 2008 Perşembe

Kali Diaskedasi/ İyi eğlenceler: Kultur Shock 7-8 Mart'da Balans'ta


Ne yalan söyleyeyim, bu siteyi hayatımdaki pek çok şeyden daha fazla seviyorum. Belirgin huylarımdan biri olan biriktirme merakımı buraya da yansıtmışım zira. Bundan olsa gerek, satır aralarında flashback yapıp arşivden parçaları alıntılamak hoşuma gidiyor.


İstanbul'da ne olup bittiğini ileten e-postalar arasında Kultur Shock ile ilgili olanı görünce yine arşive döndüm baktım bu güzide grubun ilk teşrifleri ne zamanmış diye. 4 Mayıs'ta Balans'ta sahne almışlar, işbu yazı böyle diyor.


Kultur Shock bahar kapıyı çalmak üzereyken dinlenebilecek en fanfinifinfon* müziği icra ediyor. Canlı performansını barınacak eviniz, yiyecek ekmeğiniz ve ay sonunu getirecek umudunuz var ise 7-8 Mart'da Balans'ta dinleyebilirsiniz/ izleyebilirsiniz. Bilet almak için 30 YTL'Yi bir kenara ayırın.



*Fanfinifinfon ve Paçoz sözcüklerinin söylenişine ve tınısına bayılıyorum ve şu aralar anlamlarını azıcık deforme edip sıkça kullanıyorum. Fanfinifinfon diyorsam bilin ki keyif verici, fingirdetici, canlandırıcı anlamında kullanmışımdır.



Kali Diaskedasi/ İyi eğlenceler: Kultur Shock 7-8 Mart'da Balans'ta


Ne yalan söyleyeyim, bu siteyi hayatımdaki pek çok şeyden daha fazla seviyorum. Belirgin huylarımdan biri olan biriktirme merakımı buraya da yansıtmışım zira. Bundan olsa gerek, satır aralarında flashback yapıp arşivden parçaları alıntılamak hoşuma gidiyor.


İstanbul'da ne olup bittiğini ileten e-postalar arasında Kultur Shock ile ilgili olanı görünce yine arşive döndüm baktım bu güzide grubun ilk teşrifleri ne zamanmış diye. 4 Mayıs'ta Balans'ta sahne almışlar, işbu yazı böyle diyor.


Kultur Shock bahar kapıyı çalmak üzereyken dinlenebilecek en fanfinifinfon* müziği icra ediyor. Canlı performansını barınacak eviniz, yiyecek ekmeğiniz ve ay sonunu getirecek umudunuz var ise 7-8 Mart'da Balans'ta dinleyebilirsiniz/ izleyebilirsiniz. Bilet almak için 30 YTL'Yi bir kenara ayırın.



*Fanfinifinfon ve Paçoz sözcüklerinin söylenişine ve tınısına bayılıyorum ve şu aralar anlamlarını azıcık deforme edip sıkça kullanıyorum. Fanfinifinfon diyorsam bilin ki keyif verici, fingirdetici, canlandırıcı anlamında kullanmışımdır.



Kali Diaskedasi/ İyi eğlenceler: Kultur Shock 7-8 Mart'da Balans'ta


Ne yalan söyleyeyim, bu siteyi hayatımdaki pek çok şeyden daha fazla seviyorum. Belirgin huylarımdan biri olan biriktirme merakımı buraya da yansıtmışım zira. Bundan olsa gerek, satır aralarında flashback yapıp arşivden parçaları alıntılamak hoşuma gidiyor.


İstanbul'da ne olup bittiğini ileten e-postalar arasında Kultur Shock ile ilgili olanı görünce yine arşive döndüm baktım bu güzide grubun ilk teşrifleri ne zamanmış diye. 4 Mayıs'ta Balans'ta sahne almışlar, işbu yazı böyle diyor.


Kultur Shock bahar kapıyı çalmak üzereyken dinlenebilecek en fanfinifinfon* müziği icra ediyor. Canlı performansını barınacak eviniz, yiyecek ekmeğiniz ve ay sonunu getirecek umudunuz var ise 7-8 Mart'da Balans'ta dinleyebilirsiniz/ izleyebilirsiniz. Bilet almak için 30 YTL'Yi bir kenara ayırın.



*Fanfinifinfon ve Paçoz sözcüklerinin söylenişine ve tınısına bayılıyorum ve şu aralar anlamlarını azıcık deforme edip sıkça kullanıyorum. Fanfinifinfon diyorsam bilin ki keyif verici, fingirdetici, canlandırıcı anlamında kullanmışımdır.



27 Şubat 2008 Çarşamba

Bizden Güzel Haberler

Zeyrek, 2006


2008 yılı Alternatif-İstanbul için çok güzel gelişmelerle başladı. Önce Filmmor'un düzenlediği 6. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali'nin destekçisi olduk. Bugün festivalin afişinin "Basın Sponsorlari" bölümünde bizim meraklı zürafalarımızın arz-ı endam ettiğini görmek büyük bir keyifti doğrusu.



Dün de Zip İstanbul dergisinden yüreklendirici bir ileti ve röportaj önerisi aldık. Önümüzdeki günlerde Alternatif-İstanbul'un neden ve nasıl varolduğunu Zip İstanbul okurlarıyla ve sizlerle bir kere daha paylaşacağız!




Bizden Güzel Haberler

Zeyrek, 2006


2008 yılı Alternatif-İstanbul için çok güzel gelişmelerle başladı. Önce Filmmor'un düzenlediği 6. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali'nin destekçisi olduk. Bugün festivalin afişinin "Basın Sponsorlari" bölümünde bizim meraklı zürafalarımızın arz-ı endam ettiğini görmek büyük bir keyifti doğrusu.



Dün de Zip İstanbul dergisinden yüreklendirici bir ileti ve röportaj önerisi aldık. Önümüzdeki günlerde Alternatif-İstanbul'un neden ve nasıl varolduğunu Zip İstanbul okurlarıyla ve sizlerle bir kere daha paylaşacağız!




Bizden Güzel Haberler

Zeyrek, 2006


2008 yılı Alternatif-İstanbul için çok güzel gelişmelerle başladı. Önce Filmmor'un düzenlediği 6. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali'nin destekçisi olduk. Bugün festivalin afişinin "Basın Sponsorlari" bölümünde bizim meraklı zürafalarımızın arz-ı endam ettiğini görmek büyük bir keyifti doğrusu.



Dün de Zip İstanbul dergisinden yüreklendirici bir ileti ve röportaj önerisi aldık. Önümüzdeki günlerde Alternatif-İstanbul'un neden ve nasıl varolduğunu Zip İstanbul okurlarıyla ve sizlerle bir kere daha paylaşacağız!




6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Programı

6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde, Kadınların Sineması bölümünde, Hindistan’da gökdelenlerle dolu modern bir şehirde kadınlar gidecek tuvalet bulamazken, Makedonya’da akordiyon çalmak isteyen genç bir kadın geleceği için mücadele ediyor... Kanada’da birden fazla kişiyi sevmenin mümkün olduğuna karar veren başka bir kadının hikayesi, İzlanda’da ailesine cinsel yönelimini söylemeye hazırlanan genç bir kadının karşılaştığı sürpriz, İsrail’de hep içine atmaktan sıkılan bir kadının her şeyi bir anda silip atmasının gerçeküstü öyküsü, ABD’de siyah kadınların cinsel saldırıya karşı örgütlenmeleri, İran’dan Furuğ’un sesi… Kadınların Sineması’nda aşağıdaki filmler izlenebilecek:

68° ve Açık / Dawn Westlake / ABD

Aile Toplantısı / Ísold Uggadóttir / İzlanda

Bazı Kadınlar / Sally Grizzell Larson / ABD

Bir Başka Güzel Gün Daha / Tu, Pei-Shih / İngiltere

Büyük Aşık / Martine Asselin / Kanada

Cinsel Saldırıya Son! / Aishah Shahidah Simmons / ABD

Dilsizleştirilme / Efsun Dürriye Namal, Özlem Sarıyıldız / Türkiye

Dön Oyun Oynayalım / Ayten Başer / Türkiye

Dört Harfte Ölüm / Katie Steed / İngiltere

Fondöten / Yeşim Doğan / Türkiye

Gündelik Hayatın Pornografisi / Jane Caputi / ABD

Helin / Sibel Akkulak / Türkiye

Kameralı Kadın / Yeşim Aslan / Türkiye

Kimsenin Evcili / Ayşegül Güryüksel / Türkiye

Kontrol / Buket Öngen / Türkiye

Kusursuz Sportmenliğin Tarihi / Erika Tasini / İtalya – ABD

La / Elif Nur Kerkük / Türkiye

Mahremiyet / Eva Weber / İngiltere

Makedonya Rüyası / Biljana Garvanlieva / Almanya

Metamorfoz / Netalie Braun / İsrail

Saklı / Laleh Barzegar / İran

Satıldı / Marie José van der Linden/ Hollanda

Satılık Değil / Marie Vermeiren / Belçika

Susma Söyle / Inbar Levi / İsrail

Tuvalet Nerede Acaba? / Paromita Vohra / Hindistan

Tutsak’tan Yeniden Doğuşa / Elif Bezal / ABD –Türkiye

Zamane Sığınakları / Heddy Honigman / Hollanda

2007’de 43 yerli filmin vizyona girdiği ama yönetmeni kadın olanlarının sayısı hala bir elin parmaklarını bulmayan Türkiye’de Kadınların Sineması’ndan:

Mavi Gözlü Dev / Biket İlhan / Türkiye

Saklı Yüzler / Handan İpekçi / Türkiye

Bu yılın teması ‘kadınların tarihi’. Temamızı ‘Kadınların Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm’ diyerek genişlettik çünkü kadınların tarihi itaat etmek kadar isyan etmenin de tarihi ve başka bir hayat düşlemenin yani feminizmin de… Tema bölümümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye’den kadınların itaatten isyana var olma ve direnme hikayelerini, düşlerini buluşturan aşağıdaki filmler izlenebilecek, filmlerden beşi de Filmmor’dan:

Biri Şarkı Söylüyor, Öteki Söylemiyor / Agnes Varda / Fransa

Çalışkan Rosie / Connie Field / ABD

Çiçekler Simone de Beauvoir İçin / Carole Roussopoulos, Arlène Shale / Fransa

Gül De İstiyoruz / Alina Marazzi / İtalya

Judith Butler’la Başbaşa / Paule Zajdermann / Fransa

Kadın Kurtuluş Hareketi Tarihinden / Carole Roussopoulos / Fransa-İsviçre

Köle Pazarı / Vicky Funari, Sergio De La Torre / ABD

Özgürlük Tutkusu / Paula McKeown / Kanada

Sessiz Sinemada Sufrajetler / Kay Sloan / ABD

Shushanik Hakkında Bilinen İki-Üç Şey / Tina Bastajian / ABD

Şövalye Kadınlar / Barbara Teufel / Almanya

Tupperware: Kariyer Saklama Kapları / Vali Fugulin / Kanada

Filmmor’dan:

İsyan-ı Nisvan / Melek Özman

Morgündem 2007 / Birsen Atakan, Güliz Sağlam, Leyla Karagül, Melek Özman

“Namus” Nedir? / Birsen Atakan, Güliz Sağlam, Melek Özman, Ülkü Songül

Vakad / Melek Özman, Ülkü Songül

Yaka-Koop / Melek Özman, Ülkü Songül

İletişim

İstiklal Caddesi

Bekar Sokak No: 7/6

Beyoğlu / İstanbul

Tel: +90 212 251 59 94

Web: www.filmmor.org

E-mail: filmmor@filmmor.com / festival@filmmor.com

6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Programı

6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde, Kadınların Sineması bölümünde, Hindistan’da gökdelenlerle dolu modern bir şehirde kadınlar gidecek tuvalet bulamazken, Makedonya’da akordiyon çalmak isteyen genç bir kadın geleceği için mücadele ediyor... Kanada’da birden fazla kişiyi sevmenin mümkün olduğuna karar veren başka bir kadının hikayesi, İzlanda’da ailesine cinsel yönelimini söylemeye hazırlanan genç bir kadının karşılaştığı sürpriz, İsrail’de hep içine atmaktan sıkılan bir kadının her şeyi bir anda silip atmasının gerçeküstü öyküsü, ABD’de siyah kadınların cinsel saldırıya karşı örgütlenmeleri, İran’dan Furuğ’un sesi… Kadınların Sineması’nda aşağıdaki filmler izlenebilecek:

68° ve Açık / Dawn Westlake / ABD

Aile Toplantısı / Ísold Uggadóttir / İzlanda

Bazı Kadınlar / Sally Grizzell Larson / ABD

Bir Başka Güzel Gün Daha / Tu, Pei-Shih / İngiltere

Büyük Aşık / Martine Asselin / Kanada

Cinsel Saldırıya Son! / Aishah Shahidah Simmons / ABD

Dilsizleştirilme / Efsun Dürriye Namal, Özlem Sarıyıldız / Türkiye

Dön Oyun Oynayalım / Ayten Başer / Türkiye

Dört Harfte Ölüm / Katie Steed / İngiltere

Fondöten / Yeşim Doğan / Türkiye

Gündelik Hayatın Pornografisi / Jane Caputi / ABD

Helin / Sibel Akkulak / Türkiye

Kameralı Kadın / Yeşim Aslan / Türkiye

Kimsenin Evcili / Ayşegül Güryüksel / Türkiye

Kontrol / Buket Öngen / Türkiye

Kusursuz Sportmenliğin Tarihi / Erika Tasini / İtalya – ABD

La / Elif Nur Kerkük / Türkiye

Mahremiyet / Eva Weber / İngiltere

Makedonya Rüyası / Biljana Garvanlieva / Almanya

Metamorfoz / Netalie Braun / İsrail

Saklı / Laleh Barzegar / İran

Satıldı / Marie José van der Linden/ Hollanda

Satılık Değil / Marie Vermeiren / Belçika

Susma Söyle / Inbar Levi / İsrail

Tuvalet Nerede Acaba? / Paromita Vohra / Hindistan

Tutsak’tan Yeniden Doğuşa / Elif Bezal / ABD –Türkiye

Zamane Sığınakları / Heddy Honigman / Hollanda

2007’de 43 yerli filmin vizyona girdiği ama yönetmeni kadın olanlarının sayısı hala bir elin parmaklarını bulmayan Türkiye’de Kadınların Sineması’ndan:

Mavi Gözlü Dev / Biket İlhan / Türkiye

Saklı Yüzler / Handan İpekçi / Türkiye

Bu yılın teması ‘kadınların tarihi’. Temamızı ‘Kadınların Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm’ diyerek genişlettik çünkü kadınların tarihi itaat etmek kadar isyan etmenin de tarihi ve başka bir hayat düşlemenin yani feminizmin de… Tema bölümümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye’den kadınların itaatten isyana var olma ve direnme hikayelerini, düşlerini buluşturan aşağıdaki filmler izlenebilecek, filmlerden beşi de Filmmor’dan:

Biri Şarkı Söylüyor, Öteki Söylemiyor / Agnes Varda / Fransa

Çalışkan Rosie / Connie Field / ABD

Çiçekler Simone de Beauvoir İçin / Carole Roussopoulos, Arlène Shale / Fransa

Gül De İstiyoruz / Alina Marazzi / İtalya

Judith Butler’la Başbaşa / Paule Zajdermann / Fransa

Kadın Kurtuluş Hareketi Tarihinden / Carole Roussopoulos / Fransa-İsviçre

Köle Pazarı / Vicky Funari, Sergio De La Torre / ABD

Özgürlük Tutkusu / Paula McKeown / Kanada

Sessiz Sinemada Sufrajetler / Kay Sloan / ABD

Shushanik Hakkında Bilinen İki-Üç Şey / Tina Bastajian / ABD

Şövalye Kadınlar / Barbara Teufel / Almanya

Tupperware: Kariyer Saklama Kapları / Vali Fugulin / Kanada

Filmmor’dan:

İsyan-ı Nisvan / Melek Özman

Morgündem 2007 / Birsen Atakan, Güliz Sağlam, Leyla Karagül, Melek Özman

“Namus” Nedir? / Birsen Atakan, Güliz Sağlam, Melek Özman, Ülkü Songül

Vakad / Melek Özman, Ülkü Songül

Yaka-Koop / Melek Özman, Ülkü Songül

İletişim

İstiklal Caddesi

Bekar Sokak No: 7/6

Beyoğlu / İstanbul

Tel: +90 212 251 59 94

Web: www.filmmor.org

E-mail: filmmor@filmmor.com / festival@filmmor.com

6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Programı

6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nde, Kadınların Sineması bölümünde, Hindistan’da gökdelenlerle dolu modern bir şehirde kadınlar gidecek tuvalet bulamazken, Makedonya’da akordiyon çalmak isteyen genç bir kadın geleceği için mücadele ediyor... Kanada’da birden fazla kişiyi sevmenin mümkün olduğuna karar veren başka bir kadının hikayesi, İzlanda’da ailesine cinsel yönelimini söylemeye hazırlanan genç bir kadının karşılaştığı sürpriz, İsrail’de hep içine atmaktan sıkılan bir kadının her şeyi bir anda silip atmasının gerçeküstü öyküsü, ABD’de siyah kadınların cinsel saldırıya karşı örgütlenmeleri, İran’dan Furuğ’un sesi… Kadınların Sineması’nda aşağıdaki filmler izlenebilecek:

68° ve Açık / Dawn Westlake / ABD

Aile Toplantısı / Ísold Uggadóttir / İzlanda

Bazı Kadınlar / Sally Grizzell Larson / ABD

Bir Başka Güzel Gün Daha / Tu, Pei-Shih / İngiltere

Büyük Aşık / Martine Asselin / Kanada

Cinsel Saldırıya Son! / Aishah Shahidah Simmons / ABD

Dilsizleştirilme / Efsun Dürriye Namal, Özlem Sarıyıldız / Türkiye

Dön Oyun Oynayalım / Ayten Başer / Türkiye

Dört Harfte Ölüm / Katie Steed / İngiltere

Fondöten / Yeşim Doğan / Türkiye

Gündelik Hayatın Pornografisi / Jane Caputi / ABD

Helin / Sibel Akkulak / Türkiye

Kameralı Kadın / Yeşim Aslan / Türkiye

Kimsenin Evcili / Ayşegül Güryüksel / Türkiye

Kontrol / Buket Öngen / Türkiye

Kusursuz Sportmenliğin Tarihi / Erika Tasini / İtalya – ABD

La / Elif Nur Kerkük / Türkiye

Mahremiyet / Eva Weber / İngiltere

Makedonya Rüyası / Biljana Garvanlieva / Almanya

Metamorfoz / Netalie Braun / İsrail

Saklı / Laleh Barzegar / İran

Satıldı / Marie José van der Linden/ Hollanda

Satılık Değil / Marie Vermeiren / Belçika

Susma Söyle / Inbar Levi / İsrail

Tuvalet Nerede Acaba? / Paromita Vohra / Hindistan

Tutsak’tan Yeniden Doğuşa / Elif Bezal / ABD –Türkiye

Zamane Sığınakları / Heddy Honigman / Hollanda

2007’de 43 yerli filmin vizyona girdiği ama yönetmeni kadın olanlarının sayısı hala bir elin parmaklarını bulmayan Türkiye’de Kadınların Sineması’ndan:

Mavi Gözlü Dev / Biket İlhan / Türkiye

Saklı Yüzler / Handan İpekçi / Türkiye

Bu yılın teması ‘kadınların tarihi’. Temamızı ‘Kadınların Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm’ diyerek genişlettik çünkü kadınların tarihi itaat etmek kadar isyan etmenin de tarihi ve başka bir hayat düşlemenin yani feminizmin de… Tema bölümümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye’den kadınların itaatten isyana var olma ve direnme hikayelerini, düşlerini buluşturan aşağıdaki filmler izlenebilecek, filmlerden beşi de Filmmor’dan:

Biri Şarkı Söylüyor, Öteki Söylemiyor / Agnes Varda / Fransa

Çalışkan Rosie / Connie Field / ABD

Çiçekler Simone de Beauvoir İçin / Carole Roussopoulos, Arlène Shale / Fransa

Gül De İstiyoruz / Alina Marazzi / İtalya

Judith Butler’la Başbaşa / Paule Zajdermann / Fransa

Kadın Kurtuluş Hareketi Tarihinden / Carole Roussopoulos / Fransa-İsviçre

Köle Pazarı / Vicky Funari, Sergio De La Torre / ABD

Özgürlük Tutkusu / Paula McKeown / Kanada

Sessiz Sinemada Sufrajetler / Kay Sloan / ABD

Shushanik Hakkında Bilinen İki-Üç Şey / Tina Bastajian / ABD

Şövalye Kadınlar / Barbara Teufel / Almanya

Tupperware: Kariyer Saklama Kapları / Vali Fugulin / Kanada

Filmmor’dan:

İsyan-ı Nisvan / Melek Özman

Morgündem 2007 / Birsen Atakan, Güliz Sağlam, Leyla Karagül, Melek Özman

“Namus” Nedir? / Birsen Atakan, Güliz Sağlam, Melek Özman, Ülkü Songül

Vakad / Melek Özman, Ülkü Songül

Yaka-Koop / Melek Özman, Ülkü Songül

İletişim

İstiklal Caddesi

Bekar Sokak No: 7/6

Beyoğlu / İstanbul

Tel: +90 212 251 59 94

Web: www.filmmor.org

E-mail: filmmor@filmmor.com / festival@filmmor.com

6. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Başlıyor!



14 Mart – 12 Nisan 2008 tarihlerinde yapılacak olan festivalin bu yılki teması ‘Kadınların Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm’’. İtaat etmek kadar isyan etmenin, başka bir hayat düşlemenin yani feminizmin de tarihi olan kadınların tarihinden filmler, kadınların var olma ve direnme hikâyeleri, düşleri… 13 ülkeden 46 film, 6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali ile sizlerle…

Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, İstanbul’da 14-22 Mart 2008 tarihleri arasında yapılacak. Fransız Kültür Merkezi ve Alkazar Sineması salonlarında gösterilecek filmler, İstanbul’dan sonra 28-29 Mart’ta Eskişehir, 4-5 Nisan’da Tunceli ve 11-12 Nisan’da Van’da izleyicileri ile buluşacak.

Festival kapsamında forum, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşiler de gerçekleşecek.

Festivalde yer alacak filmlerin listesi için tıklayın.




6. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Başlıyor!



14 Mart – 12 Nisan 2008 tarihlerinde yapılacak olan festivalin bu yılki teması ‘Kadınların Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm’’. İtaat etmek kadar isyan etmenin, başka bir hayat düşlemenin yani feminizmin de tarihi olan kadınların tarihinden filmler, kadınların var olma ve direnme hikâyeleri, düşleri… 13 ülkeden 46 film, 6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali ile sizlerle…

Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, İstanbul’da 14-22 Mart 2008 tarihleri arasında yapılacak. Fransız Kültür Merkezi ve Alkazar Sineması salonlarında gösterilecek filmler, İstanbul’dan sonra 28-29 Mart’ta Eskişehir, 4-5 Nisan’da Tunceli ve 11-12 Nisan’da Van’da izleyicileri ile buluşacak.

Festival kapsamında forum, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşiler de gerçekleşecek.

Festivalde yer alacak filmlerin listesi için tıklayın.




6. Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Başlıyor!



14 Mart – 12 Nisan 2008 tarihlerinde yapılacak olan festivalin bu yılki teması ‘Kadınların Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm’’. İtaat etmek kadar isyan etmenin, başka bir hayat düşlemenin yani feminizmin de tarihi olan kadınların tarihinden filmler, kadınların var olma ve direnme hikâyeleri, düşleri… 13 ülkeden 46 film, 6.Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali ile sizlerle…

Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, İstanbul’da 14-22 Mart 2008 tarihleri arasında yapılacak. Fransız Kültür Merkezi ve Alkazar Sineması salonlarında gösterilecek filmler, İstanbul’dan sonra 28-29 Mart’ta Eskişehir, 4-5 Nisan’da Tunceli ve 11-12 Nisan’da Van’da izleyicileri ile buluşacak.

Festival kapsamında forum, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşiler de gerçekleşecek.

Festivalde yer alacak filmlerin listesi için tıklayın.




26 Şubat 2008 Salı

İstanbul Hatıralar Kolonyası*


Bir Sudan atasözü: "Hiçbir mutfak birden çok kadını alacak kadar geniş değildir." der ama İstanbul bu konuda bir istisnadır bana göre. Ben İstanbul'u her gelenin masaya bir tabak koyduğu, basit bir yemeğin bile pişirene göre çeşitlendiği, bol baharatlı, çok kültürlü, büyük bir mutfağa benzetirim. Bu mutfağın adına ister Byzantium, ister Costantinapolis ya da İstanbul densin farketmez, her gelen avucunda sakladığı baharatla zenginleştirmiştir eldeki malzemeyi.


İstanbul'un yeme içme kültüründe meyhanelerin yeri ise tartışılmaz. Bütün dışarıdan müdahalelere rağmen Yeditepe'nin bağrında hala yetişen birbirinden leziz otlar ve sebzeler, turşuya ve mezeye dönüştürülüp meyhane masalarında rakının yanına katılır ve yüzlerce yıldır İstanbul Mutfağı'nda yemek pişiren Rum, Ermeni, Beyaz Rus ve daha 70 milletten ustanın tarifleri yaşatılır.




Bu kadar keyif ehli bir mutfakta, bir o kadar keyif ehli müzikler dinlenir. Kah sefarad müziği, kah ağdalı Türk Musikisi, kah Rembetiko. Rembetiko denince de akla Roza Eskenazi gelir. 7 yaşında İstanbul'dan Selanik'e göçeden Roza'nın sesi denizaşırı memleketlerden doğduğu şehre uzanır, dinleyeni mesteder. İşbu nedenledir ki fikrimce şu aralar İstanbul'a en güzel yakışan ses, Roza'nın Memories albümünden kulaklara yayılır. Yanıbaşına Selim İleri'nin İstanbul Hatıralar Kolonyası* kitabı yakışır.


İstanbul Hatıralar Kolonyası*


Bir Sudan atasözü: "Hiçbir mutfak birden çok kadını alacak kadar geniş değildir." der ama İstanbul bu konuda bir istisnadır bana göre. Ben İstanbul'u her gelenin masaya bir tabak koyduğu, basit bir yemeğin bile pişirene göre çeşitlendiği, bol baharatlı, çok kültürlü, büyük bir mutfağa benzetirim. Bu mutfağın adına ister Byzantium, ister Costantinapolis ya da İstanbul densin farketmez, her gelen avucunda sakladığı baharatla zenginleştirmiştir eldeki malzemeyi.


İstanbul'un yeme içme kültüründe meyhanelerin yeri ise tartışılmaz. Bütün dışarıdan müdahalelere rağmen Yeditepe'nin bağrında hala yetişen birbirinden leziz otlar ve sebzeler, turşuya ve mezeye dönüştürülüp meyhane masalarında rakının yanına katılır ve yüzlerce yıldır İstanbul Mutfağı'nda yemek pişiren Rum, Ermeni, Beyaz Rus ve daha 70 milletten ustanın tarifleri yaşatılır.




Bu kadar keyif ehli bir mutfakta, bir o kadar keyif ehli müzikler dinlenir. Kah sefarad müziği, kah ağdalı Türk Musikisi, kah Rembetiko. Rembetiko denince de akla Roza Eskenazi gelir. 7 yaşında İstanbul'dan Selanik'e göçeden Roza'nın sesi denizaşırı memleketlerden doğduğu şehre uzanır, dinleyeni mesteder. İşbu nedenledir ki fikrimce şu aralar İstanbul'a en güzel yakışan ses, Roza'nın Memories albümünden kulaklara yayılır. Yanıbaşına Selim İleri'nin İstanbul Hatıralar Kolonyası* kitabı yakışır.


İstanbul Hatıralar Kolonyası*


Bir Sudan atasözü: "Hiçbir mutfak birden çok kadını alacak kadar geniş değildir." der ama İstanbul bu konuda bir istisnadır bana göre. Ben İstanbul'u her gelenin masaya bir tabak koyduğu, basit bir yemeğin bile pişirene göre çeşitlendiği, bol baharatlı, çok kültürlü, büyük bir mutfağa benzetirim. Bu mutfağın adına ister Byzantium, ister Costantinapolis ya da İstanbul densin farketmez, her gelen avucunda sakladığı baharatla zenginleştirmiştir eldeki malzemeyi.


İstanbul'un yeme içme kültüründe meyhanelerin yeri ise tartışılmaz. Bütün dışarıdan müdahalelere rağmen Yeditepe'nin bağrında hala yetişen birbirinden leziz otlar ve sebzeler, turşuya ve mezeye dönüştürülüp meyhane masalarında rakının yanına katılır ve yüzlerce yıldır İstanbul Mutfağı'nda yemek pişiren Rum, Ermeni, Beyaz Rus ve daha 70 milletten ustanın tarifleri yaşatılır.




Bu kadar keyif ehli bir mutfakta, bir o kadar keyif ehli müzikler dinlenir. Kah sefarad müziği, kah ağdalı Türk Musikisi, kah Rembetiko. Rembetiko denince de akla Roza Eskenazi gelir. 7 yaşında İstanbul'dan Selanik'e göçeden Roza'nın sesi denizaşırı memleketlerden doğduğu şehre uzanır, dinleyeni mesteder. İşbu nedenledir ki fikrimce şu aralar İstanbul'a en güzel yakışan ses, Roza'nın Memories albümünden kulaklara yayılır. Yanıbaşına Selim İleri'nin İstanbul Hatıralar Kolonyası* kitabı yakışır.


22 Şubat 2008 Cuma

Bir Mucize Bekliyorum

marianne



Olay şöyle gelişti: Bahardan kalma bir İstanbul gününde İstiklal Caddesi'ne doğru yürürken Marianne Faithfull konserinin ilanı çıkıverdi karşıma. Aslında bu haberi biletler bitmesin, bir mucize olur ve giderim diye konsere 3 gün kala vermeyi planlıyordum ancak bütün İstanbul'un bildiğini sizden saklayacak halim yok. Diyorlar ki efsanelere inanın zira Faithfull İstanbul'a geliyor.


Mucize bunun neresinde diye soran olursa yanıt cüzdanda gizli. Bunlar hep "hurma çekirdeği bereket getirir." diyenlere inanmadığım için oluyor.

Bir Mucize Bekliyorum

marianne



Olay şöyle gelişti: Bahardan kalma bir İstanbul gününde İstiklal Caddesi'ne doğru yürürken Marianne Faithfull konserinin ilanı çıkıverdi karşıma. Aslında bu haberi biletler bitmesin, bir mucize olur ve giderim diye konsere 3 gün kala vermeyi planlıyordum ancak bütün İstanbul'un bildiğini sizden saklayacak halim yok. Diyorlar ki efsanelere inanın zira Faithfull İstanbul'a geliyor.


Mucize bunun neresinde diye soran olursa yanıt cüzdanda gizli. Bunlar hep "hurma çekirdeği bereket getirir." diyenlere inanmadığım için oluyor.

Bir Mucize Bekliyorum

marianne



Olay şöyle gelişti: Bahardan kalma bir İstanbul gününde İstiklal Caddesi'ne doğru yürürken Marianne Faithfull konserinin ilanı çıkıverdi karşıma. Aslında bu haberi biletler bitmesin, bir mucize olur ve giderim diye konsere 3 gün kala vermeyi planlıyordum ancak bütün İstanbul'un bildiğini sizden saklayacak halim yok. Diyorlar ki efsanelere inanın zira Faithfull İstanbul'a geliyor.


Mucize bunun neresinde diye soran olursa yanıt cüzdanda gizli. Bunlar hep "hurma çekirdeği bereket getirir." diyenlere inanmadığım için oluyor.

Gereksiz Ayrıntı

Şu hayatta gerzekliğimden olsa gerek anlam veremediğim onlarca şey var. Onlardan ikisi, kimi insanların ölü bir hayvanın başında sırıtarak fotoğraf çektirmekten haz almaları ve romantik komedi diye adlandırılan güdük filmlerde öpüşüp sarılan çiftin etrafındaki genç-yaşlı herkesin birdenbire sevgi kelebeği olup birbirlerini öpmeleri, küslerin barışması, çocukların dansetmesi ve hatta hep birlikte şarkı söyleyip el çırpmalarıdır. (Örnek)


Gereksiz Ayrıntı

Şu hayatta gerzekliğimden olsa gerek anlam veremediğim onlarca şey var. Onlardan ikisi, kimi insanların ölü bir hayvanın başında sırıtarak fotoğraf çektirmekten haz almaları ve romantik komedi diye adlandırılan güdük filmlerde öpüşüp sarılan çiftin etrafındaki genç-yaşlı herkesin birdenbire sevgi kelebeği olup birbirlerini öpmeleri, küslerin barışması, çocukların dansetmesi ve hatta hep birlikte şarkı söyleyip el çırpmalarıdır. (Örnek)


Gereksiz Ayrıntı

Şu hayatta gerzekliğimden olsa gerek anlam veremediğim onlarca şey var. Onlardan ikisi, kimi insanların ölü bir hayvanın başında sırıtarak fotoğraf çektirmekten haz almaları ve romantik komedi diye adlandırılan güdük filmlerde öpüşüp sarılan çiftin etrafındaki genç-yaşlı herkesin birdenbire sevgi kelebeği olup birbirlerini öpmeleri, küslerin barışması, çocukların dansetmesi ve hatta hep birlikte şarkı söyleyip el çırpmalarıdır. (Örnek)


20 Şubat 2008 Çarşamba

Kadın Eli Değmiş Arabesk

Madem çocukluğumda ne menem bir deli olduğumu anlatmaya giriştim, devam edeyim. 8-9 yaşlarında büyüyünce minübüs şöförü olmak istiyordum. Minibüs şöförleri kadar para kazanan bir başka meslek erbabı aklıma gelmiyor, her arabasına binen kendisine para uzatıyor diye ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordum. Bu nedenle biriktirdiğim paraları kumbaramdan çıkarır, minibüs şöförü olup ön koltuğa, yani koltuğun başına tüner, paraları bir elimden ötekine geçirir, bu işten büyük keyif alırdım. Oyundan sıkılınca ya da uykum gelince, ne kadar olduğunu adım gibi bildiğim parayı günün hasılatı diye yeniden sayar, para kazanmışım gibi mutlu olurdum.



Sonra defalarca izlediğim Türk filmlerinin de etkisiyle pavyon şarkıcısı olmayı hayal etmeye başladım. Filmdeki iyi kız pekala zorla pavyona düşmüş olabilirdi, ancak sahne ışıkları altında gözlerini süze süze okuduğu şarkılar beni kızın zavallılığından çok daha fazla ilgilendirirdi. Bir anda hayal gücüm harekete geçer, şarkıcı kadın olur, masalarında oturan dinleyicilerime, yani odadaki koltuklara playback yapmaya başlardım. Şarkım bitince de "şıkşıkşık" diyerek alkış efekti yapar, kuliste süzüle süzüle hayranlarımı kabul ederdim. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Sevda Ferdağ falan halt etmişti yanımda.



Şimdilerde minibüs ya da pavyon şarkısı gibi etiketlerle kimilerince aşağılanan müziklere olan merakım belli ki o zamanlardan kalmadır. Bir Esengül olsun, bir Kamuran Akkor ya da Handan Kara olsun, yüreğime fena dokunurlar şarkılarıyla. Bergen'in azılı bir hayranıyım. Neşe-Gülden Karaböcek dinlerken demlenmeyi severim. Bütün bunlar ne denli cızırtılı kayıtlar olursa, o kadar makbuldür benim için. Arabeskin kadın eli değmiş olanını severim.


"Kadın Eli Değmiş Arabesk: Youtube'un Katkılarıyla"

Esengül - Beterin Beteri Var

Bergen - Kul Feryadı Bu

Kamuran Akkor - Bir Ateşe Attın Beni (bunu ayrı severim)

Neşe Karaböcek - Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim

Kadın Eli Değmiş Arabesk

Madem çocukluğumda ne menem bir deli olduğumu anlatmaya giriştim, devam edeyim. 8-9 yaşlarında büyüyünce minübüs şöförü olmak istiyordum. Minibüs şöförleri kadar para kazanan bir başka meslek erbabı aklıma gelmiyor, her arabasına binen kendisine para uzatıyor diye ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordum. Bu nedenle biriktirdiğim paraları kumbaramdan çıkarır, minibüs şöförü olup ön koltuğa, yani koltuğun başına tüner, paraları bir elimden ötekine geçirir, bu işten büyük keyif alırdım. Oyundan sıkılınca ya da uykum gelince, ne kadar olduğunu adım gibi bildiğim parayı günün hasılatı diye yeniden sayar, para kazanmışım gibi mutlu olurdum.



Sonra defalarca izlediğim Türk filmlerinin de etkisiyle pavyon şarkıcısı olmayı hayal etmeye başladım. Filmdeki iyi kız pekala zorla pavyona düşmüş olabilirdi, ancak sahne ışıkları altında gözlerini süze süze okuduğu şarkılar beni kızın zavallılığından çok daha fazla ilgilendirirdi. Bir anda hayal gücüm harekete geçer, şarkıcı kadın olur, masalarında oturan dinleyicilerime, yani odadaki koltuklara playback yapmaya başlardım. Şarkım bitince de "şıkşıkşık" diyerek alkış efekti yapar, kuliste süzüle süzüle hayranlarımı kabul ederdim. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Sevda Ferdağ falan halt etmişti yanımda.



Şimdilerde minibüs ya da pavyon şarkısı gibi etiketlerle kimilerince aşağılanan müziklere olan merakım belli ki o zamanlardan kalmadır. Bir Esengül olsun, bir Kamuran Akkor ya da Handan Kara olsun, yüreğime fena dokunurlar şarkılarıyla. Bergen'in azılı bir hayranıyım. Neşe-Gülden Karaböcek dinlerken demlenmeyi severim. Bütün bunlar ne denli cızırtılı kayıtlar olursa, o kadar makbuldür benim için. Arabeskin kadın eli değmiş olanını severim.


"Kadın Eli Değmiş Arabesk: Youtube'un Katkılarıyla"

Esengül - Beterin Beteri Var

Bergen - Kul Feryadı Bu

Kamuran Akkor - Bir Ateşe Attın Beni (bunu ayrı severim)

Neşe Karaböcek - Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim

Kadın Eli Değmiş Arabesk

Madem çocukluğumda ne menem bir deli olduğumu anlatmaya giriştim, devam edeyim. 8-9 yaşlarında büyüyünce minübüs şöförü olmak istiyordum. Minibüs şöförleri kadar para kazanan bir başka meslek erbabı aklıma gelmiyor, her arabasına binen kendisine para uzatıyor diye ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordum. Bu nedenle biriktirdiğim paraları kumbaramdan çıkarır, minibüs şöförü olup ön koltuğa, yani koltuğun başına tüner, paraları bir elimden ötekine geçirir, bu işten büyük keyif alırdım. Oyundan sıkılınca ya da uykum gelince, ne kadar olduğunu adım gibi bildiğim parayı günün hasılatı diye yeniden sayar, para kazanmışım gibi mutlu olurdum.



Sonra defalarca izlediğim Türk filmlerinin de etkisiyle pavyon şarkıcısı olmayı hayal etmeye başladım. Filmdeki iyi kız pekala zorla pavyona düşmüş olabilirdi, ancak sahne ışıkları altında gözlerini süze süze okuduğu şarkılar beni kızın zavallılığından çok daha fazla ilgilendirirdi. Bir anda hayal gücüm harekete geçer, şarkıcı kadın olur, masalarında oturan dinleyicilerime, yani odadaki koltuklara playback yapmaya başlardım. Şarkım bitince de "şıkşıkşık" diyerek alkış efekti yapar, kuliste süzüle süzüle hayranlarımı kabul ederdim. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Sevda Ferdağ falan halt etmişti yanımda.



Şimdilerde minibüs ya da pavyon şarkısı gibi etiketlerle kimilerince aşağılanan müziklere olan merakım belli ki o zamanlardan kalmadır. Bir Esengül olsun, bir Kamuran Akkor ya da Handan Kara olsun, yüreğime fena dokunurlar şarkılarıyla. Bergen'in azılı bir hayranıyım. Neşe-Gülden Karaböcek dinlerken demlenmeyi severim. Bütün bunlar ne denli cızırtılı kayıtlar olursa, o kadar makbuldür benim için. Arabeskin kadın eli değmiş olanını severim.


"Kadın Eli Değmiş Arabesk: Youtube'un Katkılarıyla"

Esengül - Beterin Beteri Var

Bergen - Kul Feryadı Bu

Kamuran Akkor - Bir Ateşe Attın Beni (bunu ayrı severim)

Neşe Karaböcek - Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim

18 Şubat 2008 Pazartesi

Işık Oyunu



Küçük bir kızken oynadığım bir oyun vardı. İki elimle gözlerimi sıkıca kapatır, geçici karanlığımda oluşan ışık uzmelerinin hareketlerini ve değişen renklerini izlerdim. Maviye, açık yeşile, turuncuya, sarıya ve pembeye döner, şekilden şekle girerlerdi.

Türlü sancılarla geçen ilk gençlikte aynı oyunu derin bir nefes alabilmek, kırıp dökmelerime ara verebilmek adına oynamaya devam ettim. Avucumun karanlığındaki ışık, her gereksinim duyduğumda aynı yerinde, avucumdaydı.


Hala aynı oyunu oynuyor muyum? Evet. Ama bu sefer arka fonda "Sullen Girl" çalarken dans ediyor uzmeler.


days like this, i don't know what to do with myself


all day -- and all night


i wander the halls along the walls and under my breath


i say to myself



i need fuel -- to take flight --


and there's too much going on

but it's calm under the waves, in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion



is that why they call me a sullen girl -- sullen girl


they don't know i used to sail the deep and tranquil sea


but he washed my shore and he took my perl


and left and empty shell of me


and there's too much going on




but it's clam under the waves, in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion


it's calm under the waves in the blur of my oblivion


Işık Oyunu



Küçük bir kızken oynadığım bir oyun vardı. İki elimle gözlerimi sıkıca kapatır, geçici karanlığımda oluşan ışık uzmelerinin hareketlerini ve değişen renklerini izlerdim. Maviye, açık yeşile, turuncuya, sarıya ve pembeye döner, şekilden şekle girerlerdi.

Türlü sancılarla geçen ilk gençlikte aynı oyunu derin bir nefes alabilmek, kırıp dökmelerime ara verebilmek adına oynamaya devam ettim. Avucumun karanlığındaki ışık, her gereksinim duyduğumda aynı yerinde, avucumdaydı.


Hala aynı oyunu oynuyor muyum? Evet. Ama bu sefer arka fonda "Sullen Girl" çalarken dans ediyor uzmeler.


days like this, i don't know what to do with myself


all day -- and all night


i wander the halls along the walls and under my breath


i say to myself



i need fuel -- to take flight --


and there's too much going on

but it's calm under the waves, in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion



is that why they call me a sullen girl -- sullen girl


they don't know i used to sail the deep and tranquil sea


but he washed my shore and he took my perl


and left and empty shell of me


and there's too much going on




but it's clam under the waves, in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion


it's calm under the waves in the blur of my oblivion


Işık Oyunu



Küçük bir kızken oynadığım bir oyun vardı. İki elimle gözlerimi sıkıca kapatır, geçici karanlığımda oluşan ışık uzmelerinin hareketlerini ve değişen renklerini izlerdim. Maviye, açık yeşile, turuncuya, sarıya ve pembeye döner, şekilden şekle girerlerdi.

Türlü sancılarla geçen ilk gençlikte aynı oyunu derin bir nefes alabilmek, kırıp dökmelerime ara verebilmek adına oynamaya devam ettim. Avucumun karanlığındaki ışık, her gereksinim duyduğumda aynı yerinde, avucumdaydı.


Hala aynı oyunu oynuyor muyum? Evet. Ama bu sefer arka fonda "Sullen Girl" çalarken dans ediyor uzmeler.


days like this, i don't know what to do with myself


all day -- and all night


i wander the halls along the walls and under my breath


i say to myself



i need fuel -- to take flight --


and there's too much going on

but it's calm under the waves, in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion



is that why they call me a sullen girl -- sullen girl


they don't know i used to sail the deep and tranquil sea


but he washed my shore and he took my perl


and left and empty shell of me


and there's too much going on




but it's clam under the waves, in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion


under the waves in the blue of my oblivion


it's calm under the waves in the blur of my oblivion


Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons