9 Şubat 2007 Cuma

"Teşekkürler İstanbul!"


Beyoğlu'nun kavrulmuş bütün fındıklı çikolatası(Mabel olacak), badem şekeri, iki kadeh Efes rakısı, deniz börülcesi ve müzika! İstanbul'a dair bir dönem boyunca kurduğum en çılgın hayallerimden biri dün akşam gerçekleşti.


Beyoğlu'nun gözgözü görmeyen cuma kalabalığını atlatıp sızmalı deniz börülcesi ile demlenmeye oturduğumuzda satler 6.30'a geliyor ve İstanbul Bonnie "Prince" Billy'i ağırlamaya hazırlanıyordu. Çilingir soframıza kaptırıp konsere on dakika kala ayaklandığımızda mis gibi sızmanın içinde kalan börülce'deydi gözüm. "Paket yaptıralım, yerim ben onu" önerim şiddetle reddededilince üzüntümden Mabel'ime sarıldım. Midesi tarafından yönetilmek ne zor iştir, bilen bilir. Özellikle kimi kadınlarda çikolata kokusunu 200 mt. öteden almak gibi bir yetenek vardır, ben onlardan değilim. Benim tutkum yalnızca Beyoğlu çikolatasına ve Acıbadem kurabiyesinedir tatlı olarak.(eh, daha ne olsun!)


Bonnie "Prince" Billy ve grubu sahneye çıkıp da enstrümanları çalıştıracak elektrik bulamamak gibi bir aksilikle karşılaşınca fırsattan istifade kalan çikolatamı bitireyim dedim. Arkadan bir ses: "Ahhh çikolata..." diye içini çekince paylaşmak farz oldu. Tam o anda "Yasak hemşeriiim yiyecek!" diye görevli tepemizde bitmeseydi CRR'yi altın gününe çevirmemiz kaçınılmazdı. "Yiyecek değil bu, çikolata" dememize rağmen tınlamayan ve bana "bağyyyaaan" deme cüretini gösteren görevliyi kınıyorum.


Ve nihayet Bonnie "Prince" Billy sahnede! Fazla söze gerek var mı bilmiyorum. 2 saat aralıksız "The Letting Go" albümünden çalıp söyleyen grup bisten sonra "I see a darkness" ı icra edip olaya son noktayı koydu. Aksilikle başlayan konser sahne üstü atışmalarıyla sürdü, Oldham'ın gitarıyla aynı renk buz mavisi çoraplarıyla renklenip İstanbul'u melankoliye ve felsefeye buladı ve bitti. Hangi akla hizmet "Master and Everyone" ı canlı dinleyemeden dönüp geldim anlamak mümkün değil. O sırada dışarı çıkmıştım, Bonnie'ye kötü zamanlama nedeni ile teesüf ederim. Ama "I Called You Back" i tabi ki kaçırmadım ve söylemesi ayıp karga sesimle eşlik bile ettim. "I See A Darkness" ta yanımdaki şahsı rahatsız bile ettim. Bunun yanısıra yanımızdakilerden biri uyuyakaldı, CRR 'ın havalandırma sistemi çalışmadı ve bendeniz tutup bir ecnebiye Türkçe olarak lavabonun yerini sordum. Kendisi benim görmediğim dağ gibi görevliyi gösterip "ask him/ona sor" dedi, görevli "bağyaan, öbür tarafta lavabolar" dedi, ben sinirden dişlerimi gıcırdatırken ecnebi arkadaş da görevliyi taklit edip "beayyan, o tırafteaaa" demeye çalıştı. Buna yaklaşık on dakika gülüp durdum, çikolatadan herhalde. Rakıdan mı acaba?


Cumartesi sabahı gazete okurken gözüme çarpan bir haberi aktarmak istiyorum. İstanbul'a dair güzel bir proje hazırlanmış. İstanbul'a dair ayrıntılar, sokaklarında dinlediğimiz müzikler, içinde kaybolduğumuz semtler, çoğu zaman yüzüne bakmadan görüp geçtiğimiz insanlar için bir İstanbul Sözlüğü oluşturulmuş. İstanbul ile ilgili bütün özellikler madde madde bu sözlükte toplanıyor. İncelemek ve belki katılmak isterseniz adresi işte burada.



Artık dinginlik zamanı... Güzel bir müzikle yanı başımda mırıldayan Beter'le uyuklama zamanı...İstanbul, teşekkürler güzel dostlarla paylaşılan harkulade bir sahne olduğun için. Üçnoktabir 'in "Dediler ki" parçasını biz Beter oğlumla pek sevdik, siz ne düşüneceksiniz bakalım.

6 yorum:

Tacim dedi ki...

Bonnie 'Prince' Billy'yi ikidir ıskalıyorum. i see a darkness'ı canlı dinlemek için neler vermezdim (-
Çok şanslısın Ezgi ve böylesine güzel bir konserde olduğun için seni öpmek istiyorum. Sözün olsun gelince öpeyim.

Ezgi dedi ki...

Öyle çok birşeye lüzum yoktu, aslında organizatörlere teşekkür etmek lazım.CRR tuhaf bir yerdi Bonnie 'Prince' Billy icin ama biletler uygun fiyatlıydı.

Ben şu ara Marc Almond'un yasını tutuyorum, ikinci defa geliyor ama işte...

Peki ölmez sağ kalırsam öpersin usturupluca.:)

linda dedi ki...

:)

yahuuuuuuu.

ezgı bak cok kıskandım. olmaz yahuuu. ben sabah9 ertesı gunun sabahı 4 lere kadar zımpara yapıyım atolyede... sen ! bensızzzzzzz...

hehehe. cıdden tebrık ederım.sankı bırlıkte gıtmısız gıbı hıssettım okudugumda. geldıgım de darısı basımıza dıyorum ve opuyorum senı.

ama bır sartla kedıyı benım yerıme opucegıne daır soz verırsen

Ezgi dedi ki...

Öpen öpene beni!:)

Off sensizzz evet, sensizzz, ben çok mu memnunum bu durumdan ama acımı kalbime gömüp dolanıyorum işte. Zaten farkındaysan cumaaaaaadaaaaaaaaan cumaaaaaaayaaaa çıkyorum bu ara, fazla kalabalığa gelemez oldum. Sen dönünce ilk iş felekten bir gece çalmak olsun, sözüm söz.

Kediyi öptüm, birkaç güne yeni fotoğraflarını göndereceğim sana. Hasretin bir nebze gider.

Tacim dedi ki...

Ezgi'yi öpen öpene...

Ezgi dedi ki...

elbette, kissable diye parfümüm var benim hedaye... öpmek geliyor demek milletin aklına , ne enteresant.

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons