25 Mart 2007 Pazar

Başlıksız

Birkaç gündür şairini bilmediğim bir şiirin peşinden gidiyorum… Öyle içime işledi ki, 23 Nisan şiirlerini dahi zor ezberleyen belleğim itiraz kabul etmeden içine kabul etti dizelerini. Şairini bilmiyorum çünkü bir kitapta, bir şiir antolojisinde ya da benzeri bir yerde okumadım. Şiiri kimin yazdığı önemli değil aslına bakarsanız, bana hissettirdikleri/ an be an yaşattıkları…


biliyorum artık hiçbir fahişe sokak ortasında öldürülmez /vicdanlı kahve kokarda yerleşirse bir vakit gözlerinin bebeklerine/işte o vakit şeffaf et parçaları ayrılır ortadan ikiye../ne senin,ne de istanbul'un intiharıdır bu./ teslim ol/ 'silah ol' /kendi sonun ol mina!/* biliyorum, hiçbir aşk, bir daha bu kenti kurtarmaz…

Yaşadıklarım/okuduklarım/izlediklerim/dinlediklerim çoğu zaman hep birbirini tamamlar benim. Planlı programlı biri olmasam da birdenbire bir tesadüfler zincirinin içinde bulurum kendimi. Lale Oraloğlu’nun vefatıyla Türk Sineması’nın en sevdiğim filmlerinden biri olan “Kırık Çanakları” onuncu defa izlememin arası birkaç hafta ya vardır ya yoktur. İzlerken “Daha bu evin önünden kaç tramway geçer ki Hüseyin Efendi...” repliğinin pasını içimden kazıyıp atamamışıdır, akabinde Lale Oraloğlu gidivermiştir bu dünyadan, ardında vefasızlıktan yakınan bir avuç insan bırakarak…

“Bir Şöförün Gizli Defteri” adlı filmden (1958 yepımı, yönetmeni Atıf Yılmaz) bir replik:

“Düşmüş kadınlara beyefendiler hakaret eder. Ben şöför milletindenim. Düşmüş kadınlara hürmet ederim!”

Filmdeki “düşmeye” yol açan olaylar epeyce melodram kokuyor. Mevzu bahis o değil. Çolpan İlhan’ın oynadığı Çiler’in Bursa Umumhanesi’nden yazdığı mektup. Uzun zamandır bir filmde ağlamamıştım. Garip hissiyatlar içerisindeyim.

İçinden İstanbul geçiyorsa siyah-beyaz bir filmin,oturup hıçkıra hıçkıra ağlayabilirim. Bir şiirin içinde geçiyorsa İstanbul, hele de yukarıdaki dizeler gibiyse daha bir süre iflah olmam ben. Ağlasam ayıp mıdır?





Bu siyasi parti neyi protesto ederken eşeği onun yerine koydu bilmem. Ama bir canlının bacağını kırıveren bir partiden adalet masalları dinlemek benim nefesimi gırtlağımda düğümlüyor. Her kim olduklarını bilmesem de bu memlekette az biraz aklı başında adam kaldıysa bu saçmalıklara kanmayacak, bu gerzeklere sittiri çekecektir diye umud ediyorum.


”Güçlü Türkiye Partisi, Mecidiyeköy'de eşeklerle basın toplantısı düzenledi. Ancak kamyonetlerden indirilen eşeklerden biri yere atılınca bacağından yaralandı. Eşekli basın toplantısında kamyonetten atılan bir eşeğin yaralanması bazı vatandaşları kızdırdı. Güçlü Türkiye Partisi (GTP) tarafından Mecidiyeköy Meydanı'nda siyasi partileri protesto için 3 tane canlı eşeğin getirildiği gösteri düzenlendi. Eyleme Aralarında GTP Genel Başkanı Tuna Bekleviç, kurucu üye İrem Eskici'nin de bulunduğu 30 partili katıldı. Basın açıklamasında konuşan İrem Eskici, "Anadolu'nun sevgiyle bezenmiş, misavirperver yerlerini çatışma alanına çevirdiler. 1934 yılında seçme seçilme hakkını elde eden biz kadınlar bu hakkımızı kullanmayı unuttuk unutturdular" edi.GTP Genel Başkanı Tuna Bekleviç de ülkede adalet kalmadığını belirterek "Hukuka inanan kimse yok. İstanbul'da güvenlik yok yeter artık size meydan okuyoruz gümbür gümbür geleceğiz, biz güçlü Türkiye gönülleriyiz" diye konuştu. “(İHA)


Kazım’ın, filmin, şiirin yapamadığını ayağı kırık eşeğin fotoğrafı yaptı. Ağlamaklıyım, durum bundan ibaret.


0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons