Dışı taş, içi çokça ahşap bir ev annemin dedesinin evi. İçinde kimse yaşamasa da cismi olarak ev hergün derlenip toplanıyor sanki herbiri farklı yaşamlar kurmuş 6 kızkardeş, bu kızların kocaları ve çocukları, ve belki de torunları gelecekmiş gibi...
Sanki büyükdede eve dönecek, "Hadi kızlar bahçeden ceviz getirin de kırıp yiyelim." deyiverecekmişcesine yaşam dolu şimdi odalarında dolaşacağımız ev. Mutfakta sanki baklava hamurları açıyor büyükanne, dikiş makinesinden tıngırtılar geliyor.
Yorulduğunuz yerde bir sandalye çekin, oturun.
Mutfak penceresinden bahçeye bakıp soluklanın.
Dikiş Makinası'nın markasını söyledi Fahamet Teyze ama unuttum. Bu makina Zetina değil ama o meşhur sloganı hatırlattı bana. "Her genç kızın rüyası, Zetina dikiş Makinası" kanımca gelmiş geçmiş en güzel reklamlardan biridir. Dede evindeki bu eski emektar da 6 birbirinden güzel genç kızın elbiselerine, kopuk düğmelere, basma kumaşlara hayat vermiş belli ki. Kimbilir sarışın yeşil gözlü ananem İfakat bu makina ile diktiği tiril tiril elbisesiyle çakı gibi sağlık memuru olan dedem Mehmet Oğuz ile buluşmaya gitmiştir, birtanecik teyzem Müşerref okul üniformasının söküklerini bununla dikmiştir, Nezahat işlemeler yapmıştır, 18 yaşında evlenen Bediha bununla gelinliğini dikmiştir.
2 yorum:
Çocukluğumda yaptığım Edirne ziyaretlerini hatırlattı görüntüler. Hafif kurum ve soba üzerinde yakılmış limon kabuğu kokusu...
Evet işte aynen o koku. Biraz da kestane ve eski ahşap kokusu karışmış.
Mutfaktan gelen kokuları hiç saymıyorum, saysam mı ki?
Yorum Gönder