22 Kasım 2006 Çarşamba

Babel- Bostancı Çarşamba Pazarı- Müzik Kanallarındaki Kadın ViCeyler...



Henüz vizyonda olan filmlerle ilgili ahkam kesmekten kaçınsam da Babel için dozunda olmak şartı ile birkaç bilgi verebilirim. Alejandro González Iñárritu'nun üçlemesinin son filmi(diğer ikisi Amorres Perros ile 21 Grams) Yönetmen bir noktada kesişen farklı öyküler anlatmayı iyi başarıyor, Babil filminde de birbirinden farklı ülkelerde, apayrı dilleri konuşan 3 ailenin öyküsü kesiştiriliyor. Büyük olasılıkla "Doğu'nun Gizemi" gibi turistik sloganlarla Fas'a gitmeyi tercih eden önyargılı batılıların Amerikalı Turist vurulunca "Bu köyde kalamayız, buradakiler gelen turistlerin boğazını kesiyormuş" diyerek yaralı kadını orda bırakma pahasına çekip gitmeleri, kendilerinden apayrı bir dünyadan gelmiş ve yaşamlarını ancak bir otobüsün yüksek camlarından seyretmeyi tercih eden "beyazlar" dan biri vurulduğunda bütün köy halkının yardım etmek için seferber olması ve Faslı rehberin Richard Jones'un uzattığı parayı almayı reddetmesi gibi detaylar beni medeniyet ile modernlik arasındaki farkı bir kez daha düşünmeye sevketti. Fas'ta geçen öyküde 7-8 yaşlarındaki Yusuf'un eline aldığı av silahı ile oyun olsun diye sağa sola ateş ederken yarattığı kaos ve büyük oğlan Hasan'ın ilgiyi turisti vuran kardeşinden uzaklaştırmak için Yusuf'un kızkardeşini soyunurken gözetlediğini babalarına söylemesi ve babanın da kızkardeşlerine dayak atması gibi ayrıntılar biz doğu insanlarına epeyce tanıdık gelecektir. Filmin alt metninde buna benzer detaylar Meksika- Amerika sınırındaki diyaloglarda da vurgulanmış. San Diego'nun Amerika tarafından "Beyazlar" diye bahsetmesi ve içten içe kin duyması buna bir örnek. Amelia'nın (bütün bu üç öykünün nerede kesiştiğini açık etmemek adına karakterler hakkında daha detaylı bilgi vermekten kaçınıyorum) oğlunun düğününde San Diago'nun havaya sıktığı silah bir an korku yaşatıyor izleyiciye: Kaza kurşunu kime rastgelecek? ( işte doğulu olmaktan da kaynaklanan tanıdık duygulara bir örnek daha) Konunun Japonya ayağı ise sağır-dilsiz bir kızın öyküsü üzerinden iletişimsizliği vurguluyor: "Beni hiç dinlemiyorsun baba. Annem beni hep dinlerdi..."
Babel tekrar tekrar izlenebilecek ve arşive katılmayı hakeden bir film.



Bostancı Çarşamba Pazarı'ndan Satın Aldığım Çizmeler



Bizim Bostancı Çarşamba Pazarı epeyce ucuza satılan çanta, ayakkabı ve giyim eşyalarından ziyade Hummer cipleri ile pazardan alışveriş yapmaya gelen kadınlara dair anlatılan öyküleri ile meşhurdur. Ben Hummer'larına aldıkları soğan-patatesi yükleyen birilerini görmedim ama 2 liralık t-shirt için birbirini paralayan, itip kakan manikürlü ve yeni kremlenmiş eller görmüşlüğüm var. Kenardan köşeden bu kavgaları izlemek çok keyifli oluyor doğrusu. Geçtiğimiz kış Linda ile geçerken uğradığımız Bostancı Pazarı'nda dolanırken özel günlerde giyebileceğim bir papucumun olmadığı aklıma geldi ve ayakkabı satan tezgahın önünde bulduk kendimizi. Çeşitler öyle çok, öyle son moda ve muadillerine göre öyle ucuz ki elime tutuşturulan bir çift uzun konçlu kumaş çizmeyi denedim. Şaşıracaklar olabilir ama ayakkabı düşkünlüğüm ve onlarca çift ayakkabım vs.yoktur. (İnanmayacaksınız ama böyle düşünen tek kadın ben değilim, güzel tasarımlara meraklı olmak farklı, hayatı markaların üzerinden geçiştirmek çok farklı kavramlardır. Hayatı Cosmopolitan dergisinden ibaret sayanların dünyayı sardığını düşünen genellemeci beyefendilere duyurulur!) Alışverişten, hele de aldığım kıyafetleri denemekten nefret ederim: "42 beden mi bu, değiştirme yapıyor musunuz? Ha iyi, ben evde dener, olmazsa değiştirmeye getiririm." Mantığım budur. Neyse, çizmeyi denedim ve satın aldım ama bu çizmelerle yürümeyi öğreten biri olmadığı için pek afilli ve de çekici olmama rağmen 3 defa sırtüstü düşme tehlikesi geçirdim ve günün sonunda spor papuca alışık ayaklarım isyan bayrağını çektiler. Ama çizme denen malzemenin neden kadınlarca bu denli sevildiğini ve neden modasının hiç geçmediğini keşfettim: Çizme giydiğinizde yürüyüşünüz dahi değişiyor. Tabi yürümeyi biliyorsanız. Sırada benim de takmaya bayıldığım saç bantlarının ve saça bağlanan fularların kadınlar arasında neden bu kadar revaçta olduğunu çözmek var.



Müzik Kanallarındaki Kadın ViCeyler...



Bu sabah Ülker ile kahvaltıyı dışarıda ettik. Televizyonda güzide yerli klip kanallarımızdan biri açık ve sarı saçlarının uçları pembe boyalı kadın viceylerden birinin programı var. Şu cümleyi duyunca bu programları tiye alan komedi programlarının abartmadığına ve tam da varolanı karikatürize ettiğine karar verdik ve hemen akabinde kahkahayı patlattık: "Şimdi sırada Doğuş'un Dönek klibi var sevgili arkadaşlar, siz dönmeyin sakın ama olur muuğğ?" Zaten nedir o çalınanlar yahu? Arabesk'in de bir janrı olur yani. Bu memleketin bağrından Bergen ve Kamuran Akkor gibi yorumcular çıkmıştır, hiç mi feyz almazsınız? "Diyorlar ki sen delisin/ Hiç bu kadar sevilir mi? / Değmeyecek biri için gurur yere serilir mi? / Değersizdi benim aşkım, yalanlara kattın beni/ Dost üzülür, düşman güler/ Böyle derde gülünür mü?/ Bilseydim hiç sever miydim/ Aşkın sonu bilinir mi?" Canım Kamuran, vakur kadın... Bergen ve Kamuran da benim arabesk tarafım işte... Başka da bilmem.



4 yorum:

linda dedi ki...

kardesım. aslında her zaman yazılarını cok uzun ve kucuk fontlu oldukları ıcın okumak pek bır zor gelmıstır. ıtıraf etmıyorum bunu sana kac kes dedım. ama bu sefer "elıne saglık" deme zamanımın geldıgıne ınanıyorum.

helekı bu gun ınsan oglunun kendı varlıgına ve beynının guzellıgıne, aklına ve duygularına hakaret edercesıne " evet ama dınler ınsanları yola sokmak ıcın gelmıstır " dıyebılıcek kadar kendını hakır goren bır ınsanla aynı ortamı paylasmak zorunda kaldıktan sonra, o kadar cok alkolu alıpta bu ınsanı parcalamak ıstedıkten sonra...

yazın ılac gıbı geldı. nedenı cok acık. ellerıne saglık.

sevgiler
lında

Ezgi dedi ki...

Linda,

Seninle hep bu konuyu konuşuruz bilirsin. Kısa süreliğine de olsa gittiğin yabancı memleket aslında bir anlamda önyargıları yıkmak için kullanabileceğin bir silah.

Herşeyden kötüsü "doğulu" olduğu halde bunu handikap sayan ve batıya özenenler bence. Hani sürekli üzerinde düşündüğüm ve bunu yazdığım bir konu var:"Uygarlık ile modernlik arasındaki fark"

Canını sıkarlarsa bunu sor bir dahakine. Eğer üzerinde düşünmemişlerse derhal doğu'daki fakirliği vs. geri kalmışlık olarak öne süreceklerdir.

Ezgi dedi ki...

O zaman "Babel" i seyredip karşına öyle çıkmalarını ya da ikinci dünya savaşına dair yapılmış parantez içinde tarafsız filmleri izledikten sonra tartışmayı önerebilirsin.

Babel'de şöyle bir cümle geçiyor örneğin:"başlangıçta herkes aynı dili konuşurdu fakat sonradan birileri ortalığı karıştırdı ve farklı farklı konuşmalar yarattı"

Buradaki "dil" yerine "din" i koysak birşey değişmeyecek bana göre. İnsanların inanç sistemleri sorgulanamaz belki ama bunun getirdiği kimi handikaplar pekala tartışılabilir diye düşünüyorum.

Eğer 6-7 biradan sonra bile hala bu tarz kişilere katlanamıyorsan...Hmm, çok da canını sıkmadan uzaklaş derim.:)

Özledim yahu seni, konuşacak çok şeyimiz olacak anlaşılan.

linda dedi ki...

kardesım bende ozledım. ve evet gıttıgım bu sehırden nedense hersey daha net gorunuyor. bu cok acı ama boyle. yanı dınmı sdılmıs. brudakı ınsanarın cok azı dının veya dılın cok onemlı olmadıgını anlayabılıcek kapasıtede. ve dusun kı ben sadece 10 bın nofuslu bır sehırde yyasıyorum. sımdı bunu tum avrupaya oranla bakalım ne elde edıceksın. cok az algılama yetısı gelısmıs ınsan.

bu gece yıne aynı gruptan bır kız ıle donduk odalarımıza ve konusurken dedımkı aılem benım sıhnıme ve beynıme ve yuregıme her zaman guvendı. bana asla baskı yapmadılar. oda dedıkı evet yaa haklısın hersey akılda bıtıyor zaten.. ama dun bunları savunmuyorudn yıne yan yana oturuyorduk. eee nooldu sımdı. ıs ınsanın aklı ve dın olunca her sey degısıyormu. ben neden ınandıklarını degılde nasıl bu kadar koru korune saplandıklarını her zaman sorgulamısımdır. aklın var be kardesım once kafanı kullan. yuregını arındır butun pıslıklerden o zaman dıne falan ıhtıyacın kalmıycak. neyse bu konu boyle uzar gıder...

eger bu yorumlar okuyanlar varsa da sıkmasın onları. ama ınsanın hakır gormesını kendısını anlayamıyorum ve Azız Nesıne yıne her zamankı gıbı hak verıyorum. ama bunu sadece turkıyeyey yorumlamak ıstemıyorum. ınsanların cogu aptal dıye degıstırerek saygılarımı sunmak ısterım. var olan beynının kıymetını bılemeyen bazı ınsanlara adıyorum bu yazdıgımı....

uzgunum ama bu boyle. sevgıler . Lında

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons