12 Haziran 2009 Cuma

Lisboa Antiga

Portekiz'e ilişkin bilgi dağarcığımın pek bir kıt olduğu kanısına vardım son dönemde.


"Sanki tüm dünya ülkelerini hatmettin de Portekiz mi kaldı bir tek" dediğinizi duyar gibiyim... Haklısınız, ama yine de ucundan azıcık da olsa bilmekten zarar gelmez.



ICQ denen nane vesilesiyle ortaokul- lise yılları boyunca yazıştığım ve içten içe kendimi aşık olduğuma inandırdığım Lizbonlu genç ve onun anlattığı fantastik hikayeler ile üniversite yıllarındaki Amalia Rodrigues ve fado aşkım dışında da zihnimde Portekize ilişkin herhangi bir imge canlanmıyor.


Ya da canlanmıyordu, diyeyim.

Amma velakin bu hiç görmediğim diyarlara olan aşkım kabarmış olacak ki şu sıralar gözüme ülkeye ilişkin bir dizi kültürel yapmaca-etmece çarpar oldu.


Bu yazıda size iki tanesinden bahsedeceğim.


Doğumgünümde, -gerçek ve mecaz anlamıyla bir arada kullanmaktan pek bir hoşlandığım "sevgili" sıfatına sahip- Özlem ve Zafer, Portekizli enteresan yazar Jose Saramago'nun Filin Yolculuğu kitabını şahsıma hediye ettiler.


Enteresan diyorum yazara, çünkü ilk kez okuduğum Saramago'nun alışılagelmiş dilbilgisi kurallarına uymaktan hazetmediğini ya da kendi deyimiyle "reddedişini" gördüm. Filin Yolculuğu kitabında misal, noktalama işareti olarak yalnızca nokta ve virgül kullanılıyor. Büyük harf yalnızca noktadan sonra ve diyalog başlarında veriliyor, özel adlar büyük harfle başlamıyor ve dolayısıyla kesme işareti de kullanılmıyor.


Bunun dışında diyalog forumunda bir yazım biçimi tercih etmiyor Saramago, bildiğimiz tırnak işareti ya da konuşma çizgileri de yok.


Neyse daha fazla gevelemeyeyim, bence okumayı zorlaştıran bir üslubu olsa da, 16. yy'da, Portekiz Kralı III. Juan'ın filini Avusturya Arşidükü Maximilian'a hediye etmesini ve Süleyman adlı filin Lizbon'dan Viyana'ya uzanan serüvenini ele alan Filin Yolculuğu basit gibi görünen konusuna rağmen bir hayli renkli, eğlenceli.


Filin gerçekten varolduğunu ama bunun dışında yaşananların tarihi gerçeklikle örtüşmediğini belirtmeliyim.


Kitap özetle, bir filin çevresinde düzenlenen yolculuğu değil de, filin çevresindeki dünyayı nasıl düzenlediğini anlatıyor.


Portekiz'e ilişkin bahsetmek isetdiğim tek şey bu değil.

22 Mayıs tarihinden bu yana Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Portekiz’deki Calouste Gulbenkian Vakfı işbirliğiyle küratörlüğünü Helena De Freitas’ın gerçekleştirdiği, 'LİZBON Bir Başka Şehirden Hatıralar' isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.


19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başını kapsayan zaman diliminde yaşamış önemli Portekizli sanatçıların eserlerini ve başkent Lizbon'u tanıtan sergi 14 Temmuz'a kadar ziyaret edilebilir.

Sergide aralarında 6 duvar halısının da bulunduğu 73 tablo ve 30 fotoğraf yer alıyor.

Daha önce Rodin (okunuşuyla Roden), Salvador Dali, Picasso gibi dev sanatçıların eserlerini ağırlamış olan Sakıp Sabancı Müzesi'nin bu etkinliği de görmeye değer diye düşünmekteyim.

İşte bu kitap önerisi ve sergi ziyaretiyle yaz aylarında İstanbul'da Lizbon esintisi yaşamak işten bile değil, benden söylemesi.

0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons