Sessiz, sakin, çiçek ve semizotu ile dolu geçen iki günün ardından tarafımın deniz diye tutturmaları sonucunda “çocuk çok istiyor, gidelim bari” denilerek sıpsıcak bir arabaya atlanarak 1 saatlik bir yol katedildi ve soluk Çınarcık adı verilen güzide yazlık ilçede alındı. Çınarçık’ı ilk gittiğim zamanlardan beri sevimsiz ve kalabalık bulmuşumdur doğrusu. Fakat deniz banyosu alabilmek amaçlı (dinazor olduğumu vurgulamak istedim zira henüz 23 yaşındaki bir moruğun sayıklamalarına giriş paragrafı yazmaktayım) gidişimin üzerinden bacak kadarken bıraktığım kuzenimi söz meclisten dışarı eşek kadar bulmaya yetecek zaman geçti ve o günden bugüne Çınarcık çok değişmiş. Biç Kılablanmış. Bodrum’la yarışıyormuş. (hatunsal ve modasal kalite açısından)
Gözümle görmesem “abartıyorlar” derim. Ama hayır. Bir Biç Kılabda 4 saat geçirince son moda mayokinili ve bikinili hatunlar sayesinde yazın mayo kreasyonlarını yakından inceleme şansı ediniyorsun. Ben şahsen annemin eski mayosunu giyiyorum. Rahat ediyorum o mayoyla. Kulaç kulaç açıklara yüzerken sorun çıkarmıyor. Gündelik hayatımdaki fazla salaş halimi kumsalda da sürdürüyorum yani. Ama uzandığım şezlongumdan dikizlediğim kadarıyla bu sene kahverengi tonlarındaki mayokiniler ve yüzdükten sonra hemencik giyiliveren bol, tülümsü pantolonumsu parçalar moda. Mayoların askılarında büyük tokalar kullanılmış. Çok alacalı renkler yok, ağırlık kahverengi tonları ve beyaz. Erkeklerde ise slip modası tamamen kaybolmuş, onun yerini baksırlar almış. Ama baksırların boyu eskisi gibi kısa değil, dizüstü. Hawaian şortlar, yanık vücut ve olmazsa olmaz altın zincir. O göbekler nerelerde taşlaştırılıyor, o kıllar nerede epile ediliyor, ey ulu tanrım benden esirgediğin manikür yaptırma içgüdüsünü elin adamına ne diye verirsin anlamak mümkün değil. Hatun kısmısının saçlarının rengi ağırlıklı olarak sarı. Buğday ve esmer tonlardaki ülkem insanının arasına karışan tek tük açık renk tenli/ saçlı insanlar eskiden yabancı sanılırdı. Şimdi herkes sarıya boyandığından siyah saçlar ve eski model mayosuyla dolanan ben biraz garipsendim. “Korkmayın, ısırmam, kujum!”
“Ay afedersiniz saçınız boya mı?”
“Hayır.”
“A,aa… Boya gibi.”
“Değil.”
“Aa, valla boya sandım. Ne güzel, güneşte kızıl dalga var gibi duruyor.”
“Değil üleyyyn boyaaaa.”
Denize girilen yer Biç Kılab olunca çalınan müzik de “yaz şarkısı” tabir edilen cinsten oluyor. Müzik hususunda da diğer pek çok konuda olduğu gibi eskici olduğumu bilen biliyor. Ama bugün ilk kez dinlediğim bir şarkının sözlerini aklımda tutarak eve gelince arayıp bulma başarısını gösterdim: Murat Boz- Aşık Olamam Ben.
Kimini dudağından
Kimini gözünden
Kimini düşündüren zeki sözünden
Kimini uzun bacak bacaklarından
Kimini göbeğinden
Kimini sesinden
Kimini nefesinden
Kimini serin bakış bakışlarından
Beğenirim hepsini severim ayıramam
Seçemedim hiçbirinden vazgeçmedim
Of aman!
Ooof
Öyle ki gün sonunda Demet Akalın’ın sesini beğenir, Serdar Ortaç’ı sever bulmuştum kendimi. Güneş yağı çarptı diyeceğim ama benimki buram buram kokanlardan değil, parfümsüz kremsilerden. O bile falso.
Sonuçta anladım ki ben daha yirmiüç yaşında demode olmuş, moda dışı kalmış, ancak sevdiği müzisyenlerin konserlerinde danseden (o da ancak hafif yollu kafayı bulunca), düğünlerde twist yapmaktan hazeden gıcık bir kadın olmuşum. Hem de saçlarım doğalından siyah, bu dünyada hiç yerim yok.
Tam teçhizatlı uyuz Biç muhabiriniz Ezgi güneş yanıklarıyla uzandığı koltuktan bildirdi ve gülerken çekilmiş, imzalı bir fotoğrafı için Romain Duris'e nasıl ulaşabileceğini düşünmeye başladı.
* Bi nevi sitil yazısı başlığı
2 yorum:
Hahaha
Yorum yazmayacağım demiştim ama dayanamadım.
Enfes bir yazı olmuş >:)
Neden yorum yazmayacağım demiştin? Küstün mü bana?
Duymiyim öle şeyler bi daha...
Yorum Gönder