7 Mayıs 2010 Cuma

Sponge Bob Olmalı Bazen

DSC_0355



Güne Sponge Bob Square Pants ile başlamamın nedeni var. Bu kare şekilli, sarı gözenekli dostumuzun aptallığa varacak derecede saf ve iyi yürekli halleri pek çoğunuzun sinirlerini bozsa bile benim hoşuma gidiyor. Etrafındaki tüm suratsızlara ve Bay Yengeç gibi sömürgenlere karşın takındığı fazla iyimser tavrı beğeniyorum. Hele Patrick'in düpedüz şapşallığı ile zorlukları takmadan yollarına devam etmeleri yok mu... Sanki tam olarak olmak istediğim kişi Patrick ile Bob'un karışımı bir karaktere sahip olmalı. Gerçek dünya için fazla mı ezik bir tip olursun mu dediniz? Eğer sözünü ettiğim karakterde olursam zaten bu umurumda bile olmaz, inanın.


Kötü bir kabusun sabahında Sponge Bob karşısında geçmiş oturuyorum. Son zamanlardaki "ben"i düşünüyorum. Huzursuz, düşünceleri dağınık, etrafıyla eskisi kadar ilgilenmeyen, çoğu zaman keyifsiz, dalgın, üşengeç, etrafına kocaman gözlerle bakan o meraklı hali gitmiş, haddinden fazla beceriksiz "ben"i geçen gün günlüğünü bulduğum 16 yaşındaki "ben"e anlatsam gülerdi mutlaka karnını tuta tuta. Karşılaştığım "ben" o denli asabımı bozuyor ki, kendimle uğraşmaktan vazgeçecek raddeye geliyorum. Ama yine de beynimin son günlerde aşırı salgılamakta olduğu ilgisizlik hormonunu devre dışı bırakmanın zamanının geldiğine de kendimi ikna ediyorum.


DSC_0371


Üç yıl önce Patti Smith'den Dancing Barefoot'u dinlerken gözümde beliren ışıltıyı geri kazanmalıyım şimdi. Kadıköy Pasajı'nda büyük bir açlıkla çizgi roman kovaladığım o günlere dönmeli, dört duvar arasından kaçıp Zeyrek'teki çocuklarla fotoğraf çektiğimiz günlere dönmeli, Burgazada'da rakı kadehinde güneşi batırdığım o günlerdeki gibi yaşam dolu olmalıyım.


Sonradan "ah o gemide ben de olsaydım" dememek için. "Bird girls can fly" mottosuna yeniden inanabilmek için.


Günden notlar;


- İstiyorum ki, bugün Karaköy vapuruna atlayıp kendimi Tünel'e vurayım bugün. Aslında Tünel'e varmak da değil benim istediğim. Karaköy Vapuru, Tünel'e giden tramway, yani işin yolculuk kısmı. Zaten her zaman bir şeyin sonucundan çok süreciyle ilgilenmez miyim ben?


- Sonuçtan ziyade, sürece önem versem de, Tünel'e gitmişken günü Lastik Papuç'a uğrayıp yüzde 70 indirime bakmadan bitirmem.


- Diyorlar ki, akşam Ghetto'da Think Amsterdam! var. Ucunda müzik, tasarım, moda var. Amsterdam'dan sanat manzaraları var. Kapıdan her girene KLM'den Amsterdam uçak bileti kazanma şansı var. Benim aklımda ise, başka bir ülkede kültür ateşeliği işte böyle yapılır düşüncesi var.


- IKSV Salon'da Multitap'ı dinlemek de fena halde aklımı çelmekte. Herkes "Kareli Battaniyem" diye tutturmuş gidiyorken, benim favorim Çıbık.


- Okumalarıma bir yenisini daha ekledim, başım göğe erdi: Banane Mag!


- Dinlemelerime de bir yenisini ekledim; Soul Jazz Orchestra.


Günün Davetiyesi;


3 kişiye Ghetto'daki Think Amsterdam! etkiniğine davetiye. ezgi@alternatif-istanbul.net adresine ad-soyadınızı gönderin, Amsterdam'dan İstanbul'a doğru esen rüzgara kapılın!


0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons