8 Mayıs 2010 Cumartesi

Sevgili Erol Taş Mayıs...


Sevgili Mayıs,




Farkında mısın, koskoca 9 gününü arkada bıraktık. Geldin, gidiyorsun ama hala dengesizliklerinle beni üzüyorsun. Hala elim bağrımda, güneşin yaz kadar bunaltmadığı, ama hırkaları da bir kenara attırdığı sıcakları bekliyorum. Sandaletlerimi dolabın yaz köşesinden çıkarıp elimin altına koydum bile. Ama sen, gündüzleri ince de olsa bir hırkaya mahkum ettiğin gibi, geceleri ise Istıranca Ormanları'nın o dillere destan rüzgarının benzerini şehirde estiriyor, yanında kalın bir şeyler taşımaya üşenen biz naçiz tembelleri tir tir titretiyorsun.



Sevgili Mayıs, eğer ben hala Antony and The Johnsons dinliyorsam, senin dengesizliklerin yüzündendir. Halbuki şimdiye kadar çoktan Balkan havalarına, Rumeli türkülerine, Çingene nağmelerine geçmiş olmam gerekirdi. Bize soğuk davranman yüzünden Burgazada'ya kendimi atıp, yüzümü ada güneşine gönlümce veremedim henüz. Halbuki şimdiye dek sezonu çoktan açmam, en az 3 rakı masası görmem, Kalpazankaya'da gönlümü eğlemem, Sait Faik'e selamlarımı göndermem gerekirdi.



Ah Mayıs... Hala sabahın köründe bana taze zencefil ve ballı çay aratıyorsun ya, alacağın olsun senin. Boğazımda bir yanma, sesimde titreme. İç titremesi denen laneti soruyorsan, o da var. Üstelik kimi sarılıp öpmeye kalksam "dur, aman, sakın, yapma!" nidasıyla karşı karşıyayım. Sayende kimseyi gönlümce öpemez, koklayamaz oldum. Başıma sevenleri ayıran Erol Taş misali hain bir Mayıs oldun çıktın sen.




Mayıs, artık o tatlı, efil efil haline dön artık lütfen. Geçen zaman zaten ruhumuzu ziyadesiyle yıprattı. Artık sıcak bahar akşamlarında uçuş uçuş uçuşmaya ihtiyacımız var. Uzun yol maceralarına atılmak, farklı şehirlerde, ülkelerde uyanmak, güneşi başka başka dağların ardında batırmak için bizi cesaretlendirmen gerek. Diyeceksin ki, "ille ben mi olmalıyım arkanda gitmek için, daha önce bensiz de gitmelerin oldu, hadi cesaretini topla artık!" Onlar başkaydı Mayıs, seninle birlikte gelen yolculuklar ise bambaşkaydı. Bunu sen de bilmez değilsin.


Yaşadığımızı anlamak için gerçek sen gerek bize, gerçek Mayıs gerek. Artık bırak buzdolabı misali soğuk durmayı, hüngür hüngür ağlamayı da gül biraz. Gül ki, biz de gülelim artık. Bahar başımıza vursun. Kış yorgunluğu bitsin, bahar yorsun bizi. Öyle yorsun ki, kendimizi yatağa attığımızda yeni yıkanmış bir çarşafın tazeliğinin güzelliğinden başka düşünecek bir şeyimiz olmasın.


Haydi Mayıs, duy beni artık.




Günden Notlar;



- Müzikal yönden kısır bir pazar. İş Sanat'ta Anjelika Akbar, İKSV Salon'da ise Emre Aydın konseri var. Candan Erçetin ise, Bostancı Gösteri Merkezi'nde yeniden sahnede. Candan'ın yeni albümü ile ilgili herşey bir yana, Bahar şarkısı sırf şu sözü için bile sevilesi; "Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var / Tabi ki ben böye olduğum için bahar..."



- 2006'dan bu yana okurum, fotoğraflarını severim, sevdiğimi defalarca yazarım... Zeynep'in Yeri güzel bir blogdur, nefis öyküler anlatır size, bize, hepimize.



- Akordeon sesine tapıyorum. Ne zaman sesini duysam, doğduğum evde bir akrabamızın birkaç günlüğüne bıraktığı akordeonla öğleden sonra oyunlarım geliyor aklıma. Kötü çalan sokak çalgıcılarını bile dinlerim anılarım yüzünden. Anılar nelere kadir böyle...


- Üsküdar'da çocukluğumda bindiğim sokak arası dönme dolaplarından gördüm. Ben sanırım bu yüzden çok seviyorum bu semti. Hep bana bir şeyler anımsatıyor.


- "Aşkınla beni bin parçaya böldün / Daha bundan küçük olamam artık..." Eski şarkıların anlatım gücünü mumla değil, 100 Watt'lık ampülle arasak bulamayız.


- Yazının eşlikçisi fotoğraflar 2006'dan kalma. Yanılmıyorsam, aylardan Mayıs, yer Zeyrek ve Pierre Loti.




1 yorum:

Catlea dedi ki...

Muhtelif nedenlerden dolayı üzerime çökmüş olan "Mayıs Sıkıntısı"nın üzerine iyi geldi. Kaleminize sağlık...

Orkide

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons