4 Ocak 2010 Pazartesi

Japon Sineması'ndan Yeni Yapıtlar İstanbullu Sinemaseverlerle Buluşacak


Türklerdeki Japon algısı pek eğlencelidir aslına bakarsanız. Misal, bir Türk Sultanahmet civarında dolaşan bir Japon turist kafilesi görmeyegörsün, hemen lafı yapıştırır: "Abi bit kadar boylarıya memlekette fink atıyorlar. Tabi zengin millet. Varsa yoksa şık şık fotoğraf çeksinler..." Japonlarla ilgili bir başka komik algı ise, fiziksel görünüşleri ile alakalıdır. Biz Türklere göre tüm Japonlar birbirine benzer ve bir Türk Japonların içine düşse animallah kim kimdir katiyen ayırt edemez! En bilinen toplumsal kabuslarımızdan biri budur kanımca, "Ya Japonların eline düşer de hepsini birbirine karıştırırsam..." Halbuki ne gereksiz bir endişe bu, elbet bir şekilde ayırt edersin be adam...


Bu kabusun derinlemesine analizini işin uzmanlarına bırakarak lafı 2010'un Türkiye'de Japon Yılı ilan edilmesine getireceğim. Benim Japon kültürüne olan ilgim ve alakam, üniversitede dillerini öğrenmek için ders almak istememle başladı. Japonca seçmeli dersti ve ders programında Cuma günü öğleden sonrasında yer bulmuştu kendine. Bir Cuma günü öğleden sonrasında derse gidiyor olma fikrinin acısı yetmezmiş gibi, Japonca okutmanı sınıfa girer girmez Japonlardan aslında hiç hazetmediğini anlatmıştı. Gözlerimizi aça aça büyük bir merak içinde "neden?" diye sorduğumuzda Japonya'da yaşadığı sürece özellikle erkeklerin maçoluğundan çok çektiğini ve kadınların çok eziyet gördüğünü feminist bir duruş ve ses tonu ile anlatmıştı. Japonca öğrenme serüvenim de böylelikle adımı soyadımı söyleme, Hiragana alfabesiyle Ezgi yazabilme becerisiyle sınırlı kaldı. Şimdi Japonya'ya gitsem, her tanıştığım Japon'a adımı yazabilir ve söyleyebilirim, o derece bir dilbilgisi yani...




Yaşadığım bu yarı-travmatik deneyim, beni Japon kültüründen tümüyle koparmaya yetmedi. Bunda Japon Sineması'na olan merakımın etkisi büyük. Takeshi Kitano ile başlayan bu merak, blogosferde Goddess Artemis adı ile tanınan değerli arkadaşım Aylin ile tanıştıktan sonra ivme kazandı. (Yeri gelmişken, Aylin'in Japon kültürüne dair pek çok konuda yazdığı bu blog, konu ile ilgilenenler için çok değerli bir kaynak niteliğinde. Bayinizden ısrarla isteyin, ki Aylin daha sık güncellesin.)



Ne demiştik? 2010 yılı Türkiye'de Japon Yılı. Bendenizin aklında daha ziyade açılış töreninde Ertuğrul Günay'ın yanına oturan Kültür Elçisi Hadise'yi kaldırıp kocasının yanına kurulan Gülten Hanım ile kalacak olsa da Japon kültürü ile ilgilenen kişiler için bereketli bir yıl olabilir. Türkiye ve Japonya arasında esen ılık kültür rüzgarlarından ilk faydalanacaklar ise Japon sineması ile ilgilenenler. 17 Ocak - 25 Ocak tarihleri arasında Maçka Cinebonus Gmall'da gerçekleşecek Japon Filmleri Festivali - Yeni Sinema 2010 etkinliğini şimdiden ajandaya yazın. Festival kapsamında ücretsiz olarak gösterilecek 7 film ise şöyle;


- Sevgili Doktor


- Zirve

- Nirengi Taşı Kayıtları


- Etrafımızdakiler


- Yamazakura

- Yaban Kirazı Çiçekleri



- Nasıl Kendim Oldum


- Dün Hiroşima'da, Bugün Hiroşima'da


- Yarının Anıları


Maçka Cinebonus G-mall Sineması


Adres: Harbiye Mah. Kadırgalar Cad. No.3 Maçka 34367 İstanbul


Tel: (212) 232 44 40



Son not: Bu yazının önermesi, Japon Yılı'nın dostluk elçisi olarak Aylin'in seçilmesi gerekliliğidir. Zira kendisi hem yazıp çizerek, hem fotoğraflayarak Japon külltürü ile ilgili hatırı sayılır bir kaynak yaratıyor.


5 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Sevgili Ezgi,

Ne kadar nazik ve ince düşüncelisin, sağol! Ancak, Hadise'yi 2010 Japon Yılı Dostluk Elçisi seçen kafaların (ya da "algı"nın diyelim, daha doğru olur) beni ya da benim gibi çaba gösterenleri kaale alıp değil elçi seçmek; herhangi bir etkinliğe davetiye bile göndermeyecekleri kesin.

Hâ, ben etkinlik programını doğrudan Konsolosluk tarafından bana yollanan maillerden alıyorum, o ayrı!

Bu vesileyle, Shinobi-chan'ın bloğu
Ninja'nın Kung Fu ile İmtihanı'nı sana önermek isterim. Yalnızca Japon değil tüm Uzakdoğu Sineması ile ilgili güzel ve neşeli bilgilere, yorumlara oradan ulaşılabiliyor.

Örneğin; geçtiğimiz Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde gösterilen Chan-wook Park'ın son filmi Bakjwi ile ilgili hoş bir yorumu şuradan okuyabilirsin:


Vampir Filmi Susuzluğu Çekenlere Damardan Thirst

efe dedi ki...

merhaba ,

ben efe , uluslarası ilişkiler bölümü hakkındaki blogunuzu okudum. rica etsem msn ekleyebilir misiniz?

bölüm ve üniversite hakkında danışmak istiyorum.

umarım eklersiniz,

efe.


rodostopower@hotmail.com

Goddess Artemis dedi ki...

Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür sözünü doğrularcasına (yaşlandık tabii, gitti güzelim fil hafıza!) bir hata yapmışım ilk yorumumda. Bakjwi'yi Filmekimi'nde [17-25 Ekim 2009] izlemişiz Shinobi-chan'la birlikte, 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde [4-19 Nisan 2009] değil. Her ikisine de birlikte gittiğimizden karıştırmışım herhalde! :-p

Ezgi dedi ki...

Aylin,

Bir an ne gözümün önüne geldi biliyor musun, şu Hadise'nin yerine sen seçilmiş olsan ve Ertuğrul Günay'ın yanına oturduğun için karısı seni yerinden kaldırmaya kalksaydı... Ortalık ne hoş bir protokol krizine sahne olurdu! Herhalde kadının çiğliğini itinayla yüzüne vurur, güzelce bir benzetirdin.

Düşünmesi dahi eğlenceli! :))

Goddess Artemis dedi ki...

Ezgiciğim,

Bana da öyle geliyor ki, eğer Hadise'nin yerinde ben olsaydım (ortalıkta saçma sapan kıyafetlerle gezip, sözümona seksi pozlar vermediğimden ve abuk subuk konuşmadığımdan) Ertuğrul Günay'ın eşinin aklının ucuna gelmezdi beni yerimden kaldırmak.

Şu var; dönek milletvekilinin yanına oturmayı ben istemezdim! O durumda, bir protokol krizi çıkabilirdi bak!

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons