22 Ocak 2010 Cuma

Cuma Öyküsü

Hafta başında "Hadi" dedik, "bize içinde İstanbul ve de Müzik geçen kısa bir öykü yazıp gönderin. Cuma günü soğuğa inat Ghetto'da Beady Belle konserinde yerinizi alın." Bunu derken biraz korkmuştuk açıkçası, masalların, destanların ve öykülerin bol olduğu bu topraklarda öykülerin peşinden gidenlerin ne denli az olduğunu biliyorduk çünkü. Bildiğimiz bir başka şey ise, iyi bir öykü okuyucusu olmayanların öykü yazmasının da mümkün olamayacağıydı. Neyse ki, hala güzel öykülerin peşinde giden kişiler olduğunu gördük.

İyi birer öykü okuyucu olduğumuzu düşünerek, içimizi en fazla ısıtan öyküyü naçizane seçip, güzel bir konser armağan ettik. Öykümüz Özge Karlık'tan geldi, öykünün adı "Delik"ti, yazarının kaleminden uçtu ve hep birlikte okumamız için Alternatif-İstanbul'a kondu:


"DELİK"


Hayatının devasa yükünü attığı omuzlarına yeni yükler bindire bindire yürüdüğü şu sokakları unutabilecek miydi? Hani -olur ya- gitse bir yerlere...başkaca yerlere. Elleri ceplerinde yürüyor şimdi, hava soğuk, ayaz. Üşüyen ellerini ceplerine daldırdıkça iç astardaki delik genişliyor yırtılarak ve eli daha da derinlere iniyor. Sanki bulacağı bir şeyler varmış gibi arkeolojik kazılar yapıyor içeride, hafiften öfleyerek. Öflemesi cebindeki deliğe değil elbette, basbayağı bu kente, onunla bin bir türlü oyunlar oynayan, kucağında hoplatan ama her gece onu bırakıp giden babasının tıpkısı. İstanbul da onu bırakıp gidiyordu her gece; eğlence ve dansın flörtözlüğünde geçen her gecenin sonunda, şehir onu terk ediyordu. Müzik bitiyor; gece soluyordu; evli evine, köylü köyüne dönüyordu ve o her gece söz veriyordu kendine: onu terk eden bu şehri o da terk edecekti...bir gün edecekti. Eve döndü; yatağa boylu boyunca uzandı; uyudu; uyandı sabah vakti; gözlerini cama dikti; aynı babasını her gün beklediği gibi bu şehrin ona o gün vereceklerini beklemeye koyuldu.


Karın kışın bol olduğu bir haftasonuna hazırlanıyor İstanbul. Sizce de güzel bir öykü kitabı alıp okumak için güzel bir zaman değil mi? Olağanüstü bir öykü anlatıcısı olan Katherine Mansfield'den Ah Bu Rüzgar ya da Ümit Kaftancıoğlu'ndan İstanbul Allak Bullak mesela. Fonda efil efil sesiyle Lhasa De Sela'dan My Name, aklımızda oynayacağımız yeni oyunlar...




Sahi böyle küçük oyunlar oynamaya devam edelim mi sizce?


Not: Beady Belle konseri, bu akşam saat 22:00'de Ghetto'da. Biletler tükenmek üzereymiş, acele etmekte fayda var.


0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons