31 Ocak 2011 Pazartesi

2010'un En İyi Canlı Performans Mekanı Anketi Sonuçlandı


2010'un En İyi Canlı Performans Mekanı anketimiz sonuçlandı. Alternatif-İstanbul okuyucuları açılalı kısa bir süre olmasına rağmen birbirinden güzel konserler izlemeye olanak sağlayan Salon İKSV'yi birinciliğe seçti.

İstanbul'un 2011 yılında iyi müziğe doyacağını mekanların Şubat programlarından görebilmek mümkün. Çıtanın her geçen gün yükselmesinde emeği geçen herkese ne kadar teşekkür etsek az.



Arkaoda
2 (5%)
Babylon
6 (17%)
Bronx Pi
4 (11%)
Ghetto
3 (8%)
Hayal Kahvesi
1 (2%)
Indigo
1 (2%)
Jolly Joker Balans
1 (2%)
Salon IKSV
15 (42%)
Tamirane
1 (2%)
The Hall
1 (2%)

Şu ana kadar kullanılan oy sayısı: 35


2010'un En İyi Canlı Performans Mekanı Anketi Sonuçlandı


2010'un En İyi Canlı Performans Mekanı anketimiz sonuçlandı. Alternatif-İstanbul okuyucuları açılalı kısa bir süre olmasına rağmen birbirinden güzel konserler izlemeye olanak sağlayan Salon İKSV'yi birinciliğe seçti.

İstanbul'un 2011 yılında iyi müziğe doyacağını mekanların Şubat programlarından görebilmek mümkün. Çıtanın her geçen gün yükselmesinde emeği geçen herkese ne kadar teşekkür etsek az.



Arkaoda
2 (5%)
Babylon
6 (17%)
Bronx Pi
4 (11%)
Ghetto
3 (8%)
Hayal Kahvesi
1 (2%)
Indigo
1 (2%)
Jolly Joker Balans
1 (2%)
Salon IKSV
15 (42%)
Tamirane
1 (2%)
The Hall
1 (2%)

Şu ana kadar kullanılan oy sayısı: 35


Body Worlds Sergisi Davetiyesi İçin Üçüncü Soru


Bugün sizlerle Body Worlds sergisinin yaratıcıları hakkında bilgi vereceğiz.


Ünlü bilim adamı Gunther von Hagens, Plastinasyon yönteminin mucididir.



Plastinasyon yoluyla ölümden sonraki beden, halkın insan bedenini daha önce hiç görülmediği biçimde görmelerine olanak veren, harikulade anatomik figürlere –plastinatlar- dönüştürülür.



Anatomi ve halka açık anatomi sergileri alanında çığır açan Dr. von Hagens, sürekli evrilmekte olan çalışmalarının esinini Rönesans dönemi anatomistleri ile kendi kuşağının bilim adamlarından almaktadır. BODY WORLDS sergilerinde ve Yaşam Döngüsü’nde sunulan anatomik örneklerden sorumludur.



Dr. Angelina Whalley ise, BODY WORLDS sergilerinin kavramsal planlayıcısı ve tasarımcısıdır.


Bu da Bizden Olsun


Body Worlds sergisini henüz gezmemiş okuyucularımıza müjde! Alternatif-İstanbul'u önümüzdeki 6 hafta boyunca takip eden ve her pazartesi günü yayınlayacağımız sorulara doğru cevap veren 6 okuyucumuz daha Body World davetiyesi kazanacak! Her hafta, bir şans demek!


İşte üçüncü davetiye için sorumuz: BODY WORLDS Yaşam Döngüsü sergisinde sergilenen vücutların korunmasına imkan veren plastinasyon yöntemi nedir?


Sergiyle ilgili detaylı bilgileri ve sorunun doğru cevabı için ipucunu www.bodyworlds-istanbul.com adresinden öğrenebilirsiniz.


Doğru yanıtı 1 Şubat Salı günü saat 12:00'ye kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine ileten okuyucularımız arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz şanslı kişi tek kişilik davetiyesi ile bu özel sergiyi ziyaret etme fırsatı bulacak.

Body Worlds Sergisi Davetiyesi İçin Üçüncü Soru


Bugün sizlerle Body Worlds sergisinin yaratıcıları hakkında bilgi vereceğiz.


Ünlü bilim adamı Gunther von Hagens, Plastinasyon yönteminin mucididir.



Plastinasyon yoluyla ölümden sonraki beden, halkın insan bedenini daha önce hiç görülmediği biçimde görmelerine olanak veren, harikulade anatomik figürlere –plastinatlar- dönüştürülür.



Anatomi ve halka açık anatomi sergileri alanında çığır açan Dr. von Hagens, sürekli evrilmekte olan çalışmalarının esinini Rönesans dönemi anatomistleri ile kendi kuşağının bilim adamlarından almaktadır. BODY WORLDS sergilerinde ve Yaşam Döngüsü’nde sunulan anatomik örneklerden sorumludur.



Dr. Angelina Whalley ise, BODY WORLDS sergilerinin kavramsal planlayıcısı ve tasarımcısıdır.


Bu da Bizden Olsun


Body Worlds sergisini henüz gezmemiş okuyucularımıza müjde! Alternatif-İstanbul'u önümüzdeki 6 hafta boyunca takip eden ve her pazartesi günü yayınlayacağımız sorulara doğru cevap veren 6 okuyucumuz daha Body World davetiyesi kazanacak! Her hafta, bir şans demek!


İşte üçüncü davetiye için sorumuz: BODY WORLDS Yaşam Döngüsü sergisinde sergilenen vücutların korunmasına imkan veren plastinasyon yöntemi nedir?


Sergiyle ilgili detaylı bilgileri ve sorunun doğru cevabı için ipucunu www.bodyworlds-istanbul.com adresinden öğrenebilirsiniz.


Doğru yanıtı 1 Şubat Salı günü saat 12:00'ye kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine ileten okuyucularımız arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz şanslı kişi tek kişilik davetiyesi ile bu özel sergiyi ziyaret etme fırsatı bulacak.

30 Ocak 2011 Pazar

Psapp: Müziği Elinde Oyuncak Eden İkili


Fotoğrafta Psapp'ın adı nereden geliyor sorusunun yanıtını bulabilirsiniz.

Galia Durant ve Carim Classman adlı iki müzisyenden oluşan Psapp, kendi deyimleriyle elektronik altyapılı toytronik deneysel müzik icra eden bir müzik grubu. Ben kendilerini 2006 yılında Everybody Wants To Be A Cat şarkısına yaptıkları enfes cover ile tanıdım ve dinlemeye başladım. Psapp, 2002 yılından beri sürdürdüğü müzik yolculuğuna çoktan Northdown, Tiger, My Friend, The Only Thing I Ever Wanted ve The Camel's Back gibi dört albüm sığdırmış ve canlı performanslarının damakta bıraktığı lolipop tadıyla artık rüştünü ispat etmiş bir ikili. Hayatın bu kadar karmakarışık olduğu ve derin sularda yüzen müzisyenlerin ayyuka çıktığı günümüzde hem şarkılarıyla, hem de sahne performanslarıyla dinleyicilerini mutlu etmeyi başarıyorlar. Üstelik bunu kendileriyle dalga geçmeyi ihmal etmeden yapıyorlar. Artık üzerlerine nasıl gidildi ve sorulardan ne kadar bunaldılarsa, Grey's Anatomy dizisinin jeneriğinde kullanılan ve dünya ölçeğinde tanınmalarına katkıda bulunan Cosy In The Rocket'ın başarısı üzerine kendilerine verilen ödülleri tuvalette sakladıklarını söyleyerek işi dalgaya vuruyorlar.


Psapp'ın müziklerine bilinen enstrümanların yanında oyuncaklar da renk katıyor. Psapp'ın oyuncakları bir evin iki odasını doldurmuş ve bu geniş koleksiyonda adını Brunhilde koydukları oyuncak bir tavuk, Casio koleksiyonu, pipetler, mutfak aletleri ve Bontempi marka orglar yer alıyormuş. Hi şarkısını dinlerseniz eğer, Psapp'ın oyuncaklarıyla ve özellikle pipetlerle nasıl ritim tutturduğunu kulaklarınızla duymanız mümkün. Everybody Wants To Be A Cat'de ise vokalde kimler var bilin bakalım? Evet, kediler!


Psapp'ın video klipleri de en az şarkıları kadar oyuncaklı. Bunda ekibin sanatçı ruhlu üyesi Galia Durant'ın çizimlerinin etkisi yadsınamaz. Tiger, My Friend albümünün eğlenceli şarkısı About Fun'ın video klibindeki illüstrasyonlar Galia'nın elinden çıkma. Monster Song'un klibinde de yine Galia'nın imzası var. Grubun Domino Records'dan çıkan single'ı I Want That' in video klibinde ise kuklalar animasyon tekniği ile canlandırılmış.


İkilinin kedilere düşkünlüğüyse, hem websitelerinde, hem de Myspace adreslerinde görülüyor. Psapp'ın müzikal tercihleri de yine pek kedisel, Serge Catbourg, I Love You But I've Chosen Cats, They Might Be Cats, Catsy Cline ortak sevgililerimiz.


Bu soğuk pazar gününde kendinize bir iyilik yapın; büyük bir bardak süt doldurun, birkaç çikolatalı kurabiye alın ve Psapp'ın oyuncaklı dünyasına kendinizi bırakın. 2006'da İstanbul'da konser veren Psapp, arayı açmadan yine yeniden aramıza dönse diye dileklerinizi dilemeye şimdiden başlayın.


Psapp: Müziği Elinde Oyuncak Eden İkili


Fotoğrafta Psapp'ın adı nereden geliyor sorusunun yanıtını bulabilirsiniz.

Galia Durant ve Carim Classman adlı iki müzisyenden oluşan Psapp, kendi deyimleriyle elektronik altyapılı toytronik deneysel müzik icra eden bir müzik grubu. Ben kendilerini 2006 yılında Everybody Wants To Be A Cat şarkısına yaptıkları enfes cover ile tanıdım ve dinlemeye başladım. Psapp, 2002 yılından beri sürdürdüğü müzik yolculuğuna çoktan Northdown, Tiger, My Friend, The Only Thing I Ever Wanted ve The Camel's Back gibi dört albüm sığdırmış ve canlı performanslarının damakta bıraktığı lolipop tadıyla artık rüştünü ispat etmiş bir ikili. Hayatın bu kadar karmakarışık olduğu ve derin sularda yüzen müzisyenlerin ayyuka çıktığı günümüzde hem şarkılarıyla, hem de sahne performanslarıyla dinleyicilerini mutlu etmeyi başarıyorlar. Üstelik bunu kendileriyle dalga geçmeyi ihmal etmeden yapıyorlar. Artık üzerlerine nasıl gidildi ve sorulardan ne kadar bunaldılarsa, Grey's Anatomy dizisinin jeneriğinde kullanılan ve dünya ölçeğinde tanınmalarına katkıda bulunan Cosy In The Rocket'ın başarısı üzerine kendilerine verilen ödülleri tuvalette sakladıklarını söyleyerek işi dalgaya vuruyorlar.


Psapp'ın müziklerine bilinen enstrümanların yanında oyuncaklar da renk katıyor. Psapp'ın oyuncakları bir evin iki odasını doldurmuş ve bu geniş koleksiyonda adını Brunhilde koydukları oyuncak bir tavuk, Casio koleksiyonu, pipetler, mutfak aletleri ve Bontempi marka orglar yer alıyormuş. Hi şarkısını dinlerseniz eğer, Psapp'ın oyuncaklarıyla ve özellikle pipetlerle nasıl ritim tutturduğunu kulaklarınızla duymanız mümkün. Everybody Wants To Be A Cat'de ise vokalde kimler var bilin bakalım? Evet, kediler!


Psapp'ın video klipleri de en az şarkıları kadar oyuncaklı. Bunda ekibin sanatçı ruhlu üyesi Galia Durant'ın çizimlerinin etkisi yadsınamaz. Tiger, My Friend albümünün eğlenceli şarkısı About Fun'ın video klibindeki illüstrasyonlar Galia'nın elinden çıkma. Monster Song'un klibinde de yine Galia'nın imzası var. Grubun Domino Records'dan çıkan single'ı I Want That' in video klibinde ise kuklalar animasyon tekniği ile canlandırılmış.


İkilinin kedilere düşkünlüğüyse, hem websitelerinde, hem de Myspace adreslerinde görülüyor. Psapp'ın müzikal tercihleri de yine pek kedisel, Serge Catbourg, I Love You But I've Chosen Cats, They Might Be Cats, Catsy Cline ortak sevgililerimiz.


Bu soğuk pazar gününde kendinize bir iyilik yapın; büyük bir bardak süt doldurun, birkaç çikolatalı kurabiye alın ve Psapp'ın oyuncaklı dünyasına kendinizi bırakın. 2006'da İstanbul'da konser veren Psapp, arayı açmadan yine yeniden aramıza dönse diye dileklerinizi dilemeye şimdiden başlayın.


28 Ocak 2011 Cuma

Ayhan Sicimoğlu Latin All Stars'la Ghetto'da, Davetiyesi Alternatif-İstanbul'da


Ayhan Sicimoğlu İtalyan keteninden takım elbiselere, damak şenlendiren şaraplara, soslu makarnalara, dünyanın altını üstüne getirmeye, zarif kadınlara, güzel şehirlere ve müziğe 'hasta'. Biz de onun gustosunun ve kendine özgülüğünün 'hastasıyız'.


Peki, onu hiç müziğini icra ederken sahnede izlediniz mi? Kendinizi kimse bakmıyorken yaptığınız dans figürlerini yüzlerce kişi arasında sergilerken buluyorsunuz.



Daha önce hiç Ayhan Sicimoğlu performansı izlemediyseniz, kenara yazın: Kendisi Latin All Stars ile 29 Ocak gecenizi fıkırdatmaya geliyor.


Bu da Bizden Olsun


Alternatif-İstanbul Ghetto'daki bu nefis performansa üç okuyucusunu (bir arkadaşlarıyla birlikte) davet ediyor. Yapmanız gereken, 29 Ocak saat 17:00'e kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine adınız-soyadınızı da ekleyerek e-posta atmak! random.org aracılığı ile yapacağımız çekilişle belirleyeceğimiz üç kişi davetiyesini kazanacak!


Not: Davetiye kazanan okuyucularımızın saat 23:00'e kadar mekana giriş yapmaları rica olunur, aksi taktirde Ghetto'nun davetiyeyi geçersiz sayma hakkı doğabilir.

Ayhan Sicimoğlu Latin All Stars'la Ghetto'da, Davetiyesi Alternatif-İstanbul'da


Ayhan Sicimoğlu İtalyan keteninden takım elbiselere, damak şenlendiren şaraplara, soslu makarnalara, dünyanın altını üstüne getirmeye, zarif kadınlara, güzel şehirlere ve müziğe 'hasta'. Biz de onun gustosunun ve kendine özgülüğünün 'hastasıyız'.


Peki, onu hiç müziğini icra ederken sahnede izlediniz mi? Kendinizi kimse bakmıyorken yaptığınız dans figürlerini yüzlerce kişi arasında sergilerken buluyorsunuz.



Daha önce hiç Ayhan Sicimoğlu performansı izlemediyseniz, kenara yazın: Kendisi Latin All Stars ile 29 Ocak gecenizi fıkırdatmaya geliyor.


Bu da Bizden Olsun


Alternatif-İstanbul Ghetto'daki bu nefis performansa üç okuyucusunu (bir arkadaşlarıyla birlikte) davet ediyor. Yapmanız gereken, 29 Ocak saat 17:00'e kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine adınız-soyadınızı da ekleyerek e-posta atmak! random.org aracılığı ile yapacağımız çekilişle belirleyeceğimiz üç kişi davetiyesini kazanacak!


Not: Davetiye kazanan okuyucularımızın saat 23:00'e kadar mekana giriş yapmaları rica olunur, aksi taktirde Ghetto'nun davetiyeyi geçersiz sayma hakkı doğabilir.

Arabaların Tersine Trenler Dünyanın Arka Tarafına İlerler...




Hemzemin geçitleri, birkaç şehri birbirine bağlayan kavşaklar, küçük kasabaların güzel istasyonları, tren şefleri, makinistleri, demiryolu işçileri... Defalarca görüp geçseniz de her mevsimde ayrı renge bürünen dağların-ovaların arasından geçmek, yorulunca uykuya dalmak, belki rüya görmek... Şehirler trenle başlayıp trenle bitiyor benim için, içinden tren geçen şehirleri daha bir seviyorum.



Belki trenlerle bu kadar haşır neşir olmaktandır, içinden tren geçen filmleri ayrı severim. Bundandır ki, İstanbul Film Festivali'nde Şeylerin Boktanlığı gibi nefis bir adla gösterilen ve Altın Lale Ödülü'ne layık görülen, ancak vizyona her nedense Çölde Kutup Ayısı gibi saçmasapan bir adla giren De Helaasheid Der Dingen'i çok beğendim. Nev-i şahsına münhasır kişiliğini nev-i şahsına münhasır ailesinden alan kahramanımız Gunther'in trenlerle ilgili söylediklerine katılmamak ne mümkün?



'Hayatımızın içinden akıp giden tren yoluna devam ediyordu. Ancak trenleri bir çok nedenden dolayı affedebiliriz. En basiti, o bir trendir. Arabaların tersine trenler dünyanın arka tarafına ilerler. İstasyona yakın kenar mahalle evleri diğerlerinden biraz daha iyidir. Ama raylarda ilerlerken yalnızca kötü halde olanları görebilirsiniz. Hiçbir araba yolculuğu bir memleket hakkında tren yolculuğu kadar fikir veremez. Bahçelerimize, çatı katımıza ve barakalarımıza bakarsınız. İplerde kuruyan iç çamaşırlarımızı görürsünüz. Bahçe süslerimize, kerevizlerimize, pırasalarımıza ve tuğladan yapılma barbekülerimize bakarsınız. Flaman topraklarında boy gösteren, mahkeme kararınca onaylanmış ama tadı olmayan otları ağır ağır yiyen inekleri görürsünüz. Rayların kenarındaki yere sabitlenmiş tozlu ve mermer granitlerin sevdiklerinizin son durağı olan yeri simgelediklerini görmek istiyorsanız trene binin.'


De Helaasheid Der Dingen, yani o güzelim adıyla Şeylerin Boktanlığı, geçtiğimiz hafta vizyona girdi ama sadece bir sinemada ve iki seansta gösterimi yapılıyor.


Arabaların Tersine Trenler Dünyanın Arka Tarafına İlerler...




Hemzemin geçitleri, birkaç şehri birbirine bağlayan kavşaklar, küçük kasabaların güzel istasyonları, tren şefleri, makinistleri, demiryolu işçileri... Defalarca görüp geçseniz de her mevsimde ayrı renge bürünen dağların-ovaların arasından geçmek, yorulunca uykuya dalmak, belki rüya görmek... Şehirler trenle başlayıp trenle bitiyor benim için, içinden tren geçen şehirleri daha bir seviyorum.



Belki trenlerle bu kadar haşır neşir olmaktandır, içinden tren geçen filmleri ayrı severim. Bundandır ki, İstanbul Film Festivali'nde Şeylerin Boktanlığı gibi nefis bir adla gösterilen ve Altın Lale Ödülü'ne layık görülen, ancak vizyona her nedense Çölde Kutup Ayısı gibi saçmasapan bir adla giren De Helaasheid Der Dingen'i çok beğendim. Nev-i şahsına münhasır kişiliğini nev-i şahsına münhasır ailesinden alan kahramanımız Gunther'in trenlerle ilgili söylediklerine katılmamak ne mümkün?



'Hayatımızın içinden akıp giden tren yoluna devam ediyordu. Ancak trenleri bir çok nedenden dolayı affedebiliriz. En basiti, o bir trendir. Arabaların tersine trenler dünyanın arka tarafına ilerler. İstasyona yakın kenar mahalle evleri diğerlerinden biraz daha iyidir. Ama raylarda ilerlerken yalnızca kötü halde olanları görebilirsiniz. Hiçbir araba yolculuğu bir memleket hakkında tren yolculuğu kadar fikir veremez. Bahçelerimize, çatı katımıza ve barakalarımıza bakarsınız. İplerde kuruyan iç çamaşırlarımızı görürsünüz. Bahçe süslerimize, kerevizlerimize, pırasalarımıza ve tuğladan yapılma barbekülerimize bakarsınız. Flaman topraklarında boy gösteren, mahkeme kararınca onaylanmış ama tadı olmayan otları ağır ağır yiyen inekleri görürsünüz. Rayların kenarındaki yere sabitlenmiş tozlu ve mermer granitlerin sevdiklerinizin son durağı olan yeri simgelediklerini görmek istiyorsanız trene binin.'


De Helaasheid Der Dingen, yani o güzelim adıyla Şeylerin Boktanlığı, geçtiğimiz hafta vizyona girdi ama sadece bir sinemada ve iki seansta gösterimi yapılıyor.


27 Ocak 2011 Perşembe

Moğollar "Umut Yolunu Bulur" Albümüyle Salon İKSV'de, Davetiyesi Alternatif-İstanbul'da

Moğollar, düzinelerce kaydı, sayısız deneysel performansı ve birçok ulusal ve uluslararası ödülü içeren uzun soluklu kariyerine beş yıllık bir aradan sonra geçtiğimiz sene yayımlanan Umut Yolunu Bulur adlı albümle devam ediyor. Yapımını Emre Plak'ın üstlendiği son albümün miksleri Jamiroquai ve Underworld gibi dünyaca tanınan grupların prodüktörü Mike Nielsen, masteringi ise Pink Floyd ve Bob Geldof gibi isimlerle çalışmış efsanevi ses mühendisi Andy Jackson tarafından gerçekleştirildi.


Türk rock müziğinin öncü temsilcisi Moğollar, klasikleşmiş parçalarının yanında yeni albümdeki şarkıları da 29 Ocak Cumartesi günü Salon İKSV'de dinleyicileriyle paylaşacak.


Etkinlikle ilgili detayları bu adresten öğrenebilirsiniz.


Bu da Bizden Olsun


İki şanslı okuyucumuz, 29 Ocak 'ta Salon İKSV'de gerçekleşecek olan Moğollar konserini Alternatif-İstanbul'un davetlisi olarak izleyebilecek! Davetiye kazanmak için aşağıdaki basit soruya yanıt vermeniz yeterli:




Moğollar, 2008 yılında kaçıncı yılını Türkiye turnesine çıkarak kutladı?


Sorunun yanıtını bugün saat 16:00'ya kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine adı ve soyadıyla birlikte e-posta atan kişiler arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz iki kişi davetiyeyi kazanacak. İyi şanslar ve şimdiden iyi eğlenceler!


Moğollar "Umut Yolunu Bulur" Albümüyle Salon İKSV'de, Davetiyesi Alternatif-İstanbul'da

Moğollar, düzinelerce kaydı, sayısız deneysel performansı ve birçok ulusal ve uluslararası ödülü içeren uzun soluklu kariyerine beş yıllık bir aradan sonra geçtiğimiz sene yayımlanan Umut Yolunu Bulur adlı albümle devam ediyor. Yapımını Emre Plak'ın üstlendiği son albümün miksleri Jamiroquai ve Underworld gibi dünyaca tanınan grupların prodüktörü Mike Nielsen, masteringi ise Pink Floyd ve Bob Geldof gibi isimlerle çalışmış efsanevi ses mühendisi Andy Jackson tarafından gerçekleştirildi.


Türk rock müziğinin öncü temsilcisi Moğollar, klasikleşmiş parçalarının yanında yeni albümdeki şarkıları da 29 Ocak Cumartesi günü Salon İKSV'de dinleyicileriyle paylaşacak.


Etkinlikle ilgili detayları bu adresten öğrenebilirsiniz.


Bu da Bizden Olsun


İki şanslı okuyucumuz, 29 Ocak 'ta Salon İKSV'de gerçekleşecek olan Moğollar konserini Alternatif-İstanbul'un davetlisi olarak izleyebilecek! Davetiye kazanmak için aşağıdaki basit soruya yanıt vermeniz yeterli:




Moğollar, 2008 yılında kaçıncı yılını Türkiye turnesine çıkarak kutladı?


Sorunun yanıtını bugün saat 16:00'ya kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine adı ve soyadıyla birlikte e-posta atan kişiler arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz iki kişi davetiyeyi kazanacak. İyi şanslar ve şimdiden iyi eğlenceler!


!f İstanbul 2011 Seçkisi



Websitesindeki sayaç, !f Bağımsız Film Festivali'nin 2011 maratonuna 22 gün kaldığını müjdeliyor. Dün akşam saatlerinde 10 gün boyunca bizi sinema salonları arasında soluk soluğa koşturacak festivalde gösterilecek filmler açıklandı. Ben de Alternatif-İstanbul ve benim için artık bir ritüel haline gelmiş seçkiyi gerçekleştirdim.



Keşif

Bizim de Günümüz Gelecek / Notre Jour Viendra / Romain Gavras


Dört Defa / Le Quattro Volt / Michelangelo Frammartino


R / Michael Noer


Kan Kokusu / Somos Lo Que Ha / Jorge Michel Grau


Hit Filmler


Aşırıcılar / Kari - gurashi No Arietti / Hiromasa Yonebayashi


Womb / Rahim / Benedek Fliegauf


Carancho / Akbaba / Pablo Trapero



Sesli Yaşam


Baksana Işık Ne Yaptı / Look At What The Light Did / Anthony Seck



The Extraordinary Ordinary Life of José González / José González’in Olağanüstü Sıradan Yaşamı / Mikel Cee Karlsson


Lemmy / Greg Olliver



Fantastik



Gekijouban Gintama: Shin'yaku Benizakura Hen /
Shinji Takamatsu



Dünyanın Çivisi



Women Are Heroes / Kadınlar Kahramandır / JR



Bir Avuç Cesur İnsan / Rüya Arzu Köksal



The Green Wave / Yeşil Dalga / Ali Samadi Ahadi




Gökkuşağı



Mavro Livadi / Kara Çayır / Vardis Marinakis


Kör Bıçak / Cuchillo de Palo / Renate Costa


Açılıma Devam



Les Femmes du Mont Ararat / Ağrı Dağı’nın Kadınları / Erwann Briand




!f Kült



Santa Sangre / Alejandro Jodorowsky


Misterije Organizma / Organizmanın Sırları / Dušan Makavejev



!f ile ilgili program, gösterim takvimi ve bilet satışı ile ilgili tüm detaylar bu adresten takip edilebilir. Mutfakta olup bitenler içinse, festival bloguna göz atılabilir.



Siz de !f 2011 programınız Alternatif-İstanbul'da yer alsın ister misiniz? ezgi@alternatif-istanbul.net adresine seçkinizi gönderin, hangi filmlerde aynı perdeye bakacağımızı ya da farklı film zevklerini keşfedelim.



!f İstanbul 2011 Seçkisi



Websitesindeki sayaç, !f Bağımsız Film Festivali'nin 2011 maratonuna 22 gün kaldığını müjdeliyor. Dün akşam saatlerinde 10 gün boyunca bizi sinema salonları arasında soluk soluğa koşturacak festivalde gösterilecek filmler açıklandı. Ben de Alternatif-İstanbul ve benim için artık bir ritüel haline gelmiş seçkiyi gerçekleştirdim.



Keşif

Bizim de Günümüz Gelecek / Notre Jour Viendra / Romain Gavras


Dört Defa / Le Quattro Volt / Michelangelo Frammartino


R / Michael Noer


Kan Kokusu / Somos Lo Que Ha / Jorge Michel Grau


Hit Filmler


Aşırıcılar / Kari - gurashi No Arietti / Hiromasa Yonebayashi


Womb / Rahim / Benedek Fliegauf


Carancho / Akbaba / Pablo Trapero



Sesli Yaşam


Baksana Işık Ne Yaptı / Look At What The Light Did / Anthony Seck



The Extraordinary Ordinary Life of José González / José González’in Olağanüstü Sıradan Yaşamı / Mikel Cee Karlsson


Lemmy / Greg Olliver



Fantastik



Gekijouban Gintama: Shin'yaku Benizakura Hen /
Shinji Takamatsu



Dünyanın Çivisi



Women Are Heroes / Kadınlar Kahramandır / JR



Bir Avuç Cesur İnsan / Rüya Arzu Köksal



The Green Wave / Yeşil Dalga / Ali Samadi Ahadi




Gökkuşağı



Mavro Livadi / Kara Çayır / Vardis Marinakis


Kör Bıçak / Cuchillo de Palo / Renate Costa


Açılıma Devam



Les Femmes du Mont Ararat / Ağrı Dağı’nın Kadınları / Erwann Briand




!f Kült



Santa Sangre / Alejandro Jodorowsky


Misterije Organizma / Organizmanın Sırları / Dušan Makavejev



!f ile ilgili program, gösterim takvimi ve bilet satışı ile ilgili tüm detaylar bu adresten takip edilebilir. Mutfakta olup bitenler içinse, festival bloguna göz atılabilir.



Siz de !f 2011 programınız Alternatif-İstanbul'da yer alsın ister misiniz? ezgi@alternatif-istanbul.net adresine seçkinizi gönderin, hangi filmlerde aynı perdeye bakacağımızı ya da farklı film zevklerini keşfedelim.



Turna Sesli Sabahat Akkiraz Salon İKSV'de, Davetiyesi Alternatif-İstanbul'da


Sene 2002. Bir yurt odasında Türkiye'nin dört bir köşesinden birbirini tanımayan bir sürü insan toplanmışız. Diyarbakırlı bir kızla sohbet ediyorum. Ona okuldaki konser salonunda Sabahat Akkiraz konserinin afişlerinin asıldığını gördüğümü söylüyorum. O anda gözleri parlıyor. Çok güzel bir haber verdiğimi söyleyerek bana sıkıca sarılıyor. Birimiz doğudan, birimiz batıdan iki kadın Türkiye'nin ortasında müzikle, türküyle ortak noktamızı buluyoruz.



O günden sonra ne zaman Sabahat Akkiraz'ın adı geçse bu görüntü ve Diyarbakırlı arkadaşımın parlayan gözleri geliyor aklıma. Mesela şimdi İstanbul'daymış, Alternatif-İstanbul'a girmiş, kendisinden bahsettiğimi okumuş, beni anımsamış ve konsere gitmiş. Ne güzel bir hayal, değil mi? Gerçekleşmesi imkânsız da bir hayal değil, dünya sandığımızdan daha küçük zira.


Doğu felsefelerinin en eskilerinden biri olan Alevi-Bektaşi müziğinin deyiş geleneğini bugüne taşıyan Sabahat Akkiraz, 28 Ocak Cuma akşamı Salon İKSV sahnesinde müziğini yine, yeniden dinleyicisyle paylaşacak. Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım türküsünü bir de onun sesinden dinlemenin bir yapbozun eksik parçasını tamamlamak gibi olacağını düşünüyorum. Daha önce kendisini birkaç defa sahnede izlemiş bir dinleyicisi olarak bana Mercedes Sosa'yı anımsatan Sabahat Akkiraz'ın dünyaya uzanmış ama samimi müziğinin tanığı olmaktan mutlu olacağınızdan eminim.


Konserle ilgili detayları bu adresten öğrenebilirsiniz.


Dinleme Noktası


Bana Yücelerden Seyreden Dilber


Sen Köksün Ben de Dal


Harputtan Ötesine


Bu da Bizden Olsun!


İki şanslı okuyucumuz, 28 Ocak 'ta Salon İKSV'de gerçekleşecek olan Sabahat Akkiraz konserini Alternatif-İstanbul'un davetlisi olarak izleyebilecek! Davetiye kazanmak için aşağıdaki basit soruya yanıt vermeniz yeterli:


Sanatçı Fikret Otyam Sabahat Akkiraz için hangi benzetmeyi yapmıştır?


Sorunun yanıtını bugün saat 16:00'ya kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine adı ve soyadıyla birlikte e-posta atan kişiler arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz iki kişi davetiyeyi kazanacak. İyi şanslar ve şimdiden iyi eğlenceler!

Turna Sesli Sabahat Akkiraz Salon İKSV'de, Davetiyesi Alternatif-İstanbul'da


Sene 2002. Bir yurt odasında Türkiye'nin dört bir köşesinden birbirini tanımayan bir sürü insan toplanmışız. Diyarbakırlı bir kızla sohbet ediyorum. Ona okuldaki konser salonunda Sabahat Akkiraz konserinin afişlerinin asıldığını gördüğümü söylüyorum. O anda gözleri parlıyor. Çok güzel bir haber verdiğimi söyleyerek bana sıkıca sarılıyor. Birimiz doğudan, birimiz batıdan iki kadın Türkiye'nin ortasında müzikle, türküyle ortak noktamızı buluyoruz.



O günden sonra ne zaman Sabahat Akkiraz'ın adı geçse bu görüntü ve Diyarbakırlı arkadaşımın parlayan gözleri geliyor aklıma. Mesela şimdi İstanbul'daymış, Alternatif-İstanbul'a girmiş, kendisinden bahsettiğimi okumuş, beni anımsamış ve konsere gitmiş. Ne güzel bir hayal, değil mi? Gerçekleşmesi imkânsız da bir hayal değil, dünya sandığımızdan daha küçük zira.


Doğu felsefelerinin en eskilerinden biri olan Alevi-Bektaşi müziğinin deyiş geleneğini bugüne taşıyan Sabahat Akkiraz, 28 Ocak Cuma akşamı Salon İKSV sahnesinde müziğini yine, yeniden dinleyicisyle paylaşacak. Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım türküsünü bir de onun sesinden dinlemenin bir yapbozun eksik parçasını tamamlamak gibi olacağını düşünüyorum. Daha önce kendisini birkaç defa sahnede izlemiş bir dinleyicisi olarak bana Mercedes Sosa'yı anımsatan Sabahat Akkiraz'ın dünyaya uzanmış ama samimi müziğinin tanığı olmaktan mutlu olacağınızdan eminim.


Konserle ilgili detayları bu adresten öğrenebilirsiniz.


Dinleme Noktası


Bana Yücelerden Seyreden Dilber


Sen Köksün Ben de Dal


Harputtan Ötesine


Bu da Bizden Olsun!


İki şanslı okuyucumuz, 28 Ocak 'ta Salon İKSV'de gerçekleşecek olan Sabahat Akkiraz konserini Alternatif-İstanbul'un davetlisi olarak izleyebilecek! Davetiye kazanmak için aşağıdaki basit soruya yanıt vermeniz yeterli:


Sanatçı Fikret Otyam Sabahat Akkiraz için hangi benzetmeyi yapmıştır?


Sorunun yanıtını bugün saat 16:00'ya kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine adı ve soyadıyla birlikte e-posta atan kişiler arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz iki kişi davetiyeyi kazanacak. İyi şanslar ve şimdiden iyi eğlenceler!

26 Ocak 2011 Çarşamba

Yaratıcılığın sınıra ihtiyacı var mı ?


“Yaratıcılık sınırlara ihtiyaç duyar”

İngilizce söyleyince daha havalı oluyor nedense : “Creativity needs boundaries”

Dün İKSV Salon’da “Dijital Dünyada Yaratıcılık” ana temasıyla gerçekleşen seminer boyunca kulaklarımda çınlayan bu sözler, semineri organize eden SAE Türkiye Ofisi Kurucusu Hakan Kurşun’a ait.

Hakan Kurşun adını duymayalı yıllar, cismini görmeyeli adeta yüzyıllar olmuştu; dün gerçekleşen etkinlik şu anda SAE aracılığıyla ne işler yaptığını ve gelecekte ne gibi başarılı işlere imza atılacağını öğrenmemiz adına da beni çok sevindirdi.

Başlığa geri dönecek olursak. Hakan Kurşun bu sözleri ilk sarfettiğinde, “nasıl yani?” diye sordum. Biz, yaratıcılığın sınır tanımadığı, özgür düşüncenin önünün açılması gerektiğini düşünen insanlarız ne de olsa. Ne demekti “sınır koymak” , nasıl olurdu da yaratıcılık “sınıra” ihtiyaç duyabilirdiİ?

Muhtemelen Hakan Kurşun da söylediğinin yanlış anlaşılabileceğini fark etti ki açıklama gereği duydu. Ve şu şekilde devam etti:

Teknolojik değişim ve dönüşüm, hayatımızı her anında kolaylaştıracak, bizi daha fazla “çaba sarfetmekten” daha da kötüsü “düşünmekten” uzaklaştıracak bir dizi unsuru önümüze seriyor. Biz tüm bu gelişmeleri an be an takip ederek hayatımızı adeta bir “güncelleme” –Kurşun’un deyişiyle “güncelleştirme”- maratonu içine sokuyoruz. Hal böyle olunca daha kısıtlı imkanlar dahilinde daha çok düşünerek, daha çok zaman harcayarak ortaya çıkaracağımız ürünlerin yerini daha hazıra konduğumuz, bize daha çok imkan sunduğu sanılırken aslında bizi daha çok birbirine benzeyen işler alıyor.

Kurşun konuyu kendinden bir örnekle de açıkladı. Örneğin, bilgisayarında kullandığı programları yıllarca güncellemediğini söyledi, ta ki bilgisayarı uyarı verene, hatta bozulana kadar.

Ayrıca okullarda öğrencilere tam teçhizatlı programlar yerine kısıtlı imkanların kullanılabileceği programları ve bunların temel özelliklerinin öğretilmesiyle çok daha yaratıcı sonuçlar alınabileceğini söyledi. Ne de olsa önemli olan altyapı, geriye kalan öğrencinin zihninin ve ruhunun tezahürüne kalmış. İlk etapta hissettiğim şaşkınlık, bir süre sonra yerini hak vermeye bıraktı.

Hakan Kurşun 1988’de SAE Viyana’ya giderek Audio Engineering eğitimi almış bu, eğitiminin ardından Varşova’ya taşınıp, Polonya’da bir dizi ünlü müzisyenle çalışmış.. Middlesex Üniversitesi Kayıt Sanatları lisans derecesini aldıktan sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders vermeye başlamış.

Hakan Kurşun aynı zamanda SAE İstanbul kurucu temsilciliğini üstleniyor. Hakan Kurşun ve ekibi SAE aracılığıyla gençlere ses mühendisliği, dijital film&animasyon, web tasarımı ve geliştirme alanlarında eğitim veriyor. Bu enstitü bana bir zamanların Akademi İstanbul’unu hatırlattı açıkçası. Ancak arkasında 30 yıllık deneyimi olan ve uluslar arası alanda birçok başarıya imza atan bu köklü kurumsal yapının olması nedeniyle sonunun o şekilde olmayacağını umuyorum.

Tüm dünyada çapında eğitim veren Enstitü’nün İstanbul’da da faaliyet gösteriyor olması İstanbullular adına büyük bir şans.

Ayrıntılı bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz.

Yaratıcılığın sınıra ihtiyacı var mı ?


“Yaratıcılık sınırlara ihtiyaç duyar”

İngilizce söyleyince daha havalı oluyor nedense : “Creativity needs boundaries”

Dün İKSV Salon’da “Dijital Dünyada Yaratıcılık” ana temasıyla gerçekleşen seminer boyunca kulaklarımda çınlayan bu sözler, semineri organize eden SAE Türkiye Ofisi Kurucusu Hakan Kurşun’a ait.

Hakan Kurşun adını duymayalı yıllar, cismini görmeyeli adeta yüzyıllar olmuştu; dün gerçekleşen etkinlik şu anda SAE aracılığıyla ne işler yaptığını ve gelecekte ne gibi başarılı işlere imza atılacağını öğrenmemiz adına da beni çok sevindirdi.

Başlığa geri dönecek olursak. Hakan Kurşun bu sözleri ilk sarfettiğinde, “nasıl yani?” diye sordum. Biz, yaratıcılığın sınır tanımadığı, özgür düşüncenin önünün açılması gerektiğini düşünen insanlarız ne de olsa. Ne demekti “sınır koymak” , nasıl olurdu da yaratıcılık “sınıra” ihtiyaç duyabilirdiİ?

Muhtemelen Hakan Kurşun da söylediğinin yanlış anlaşılabileceğini fark etti ki açıklama gereği duydu. Ve şu şekilde devam etti:

Teknolojik değişim ve dönüşüm, hayatımızı her anında kolaylaştıracak, bizi daha fazla “çaba sarfetmekten” daha da kötüsü “düşünmekten” uzaklaştıracak bir dizi unsuru önümüze seriyor. Biz tüm bu gelişmeleri an be an takip ederek hayatımızı adeta bir “güncelleme” –Kurşun’un deyişiyle “güncelleştirme”- maratonu içine sokuyoruz. Hal böyle olunca daha kısıtlı imkanlar dahilinde daha çok düşünerek, daha çok zaman harcayarak ortaya çıkaracağımız ürünlerin yerini daha hazıra konduğumuz, bize daha çok imkan sunduğu sanılırken aslında bizi daha çok birbirine benzeyen işler alıyor.

Kurşun konuyu kendinden bir örnekle de açıkladı. Örneğin, bilgisayarında kullandığı programları yıllarca güncellemediğini söyledi, ta ki bilgisayarı uyarı verene, hatta bozulana kadar.

Ayrıca okullarda öğrencilere tam teçhizatlı programlar yerine kısıtlı imkanların kullanılabileceği programları ve bunların temel özelliklerinin öğretilmesiyle çok daha yaratıcı sonuçlar alınabileceğini söyledi. Ne de olsa önemli olan altyapı, geriye kalan öğrencinin zihninin ve ruhunun tezahürüne kalmış. İlk etapta hissettiğim şaşkınlık, bir süre sonra yerini hak vermeye bıraktı.

Hakan Kurşun 1988’de SAE Viyana’ya giderek Audio Engineering eğitimi almış bu, eğitiminin ardından Varşova’ya taşınıp, Polonya’da bir dizi ünlü müzisyenle çalışmış.. Middlesex Üniversitesi Kayıt Sanatları lisans derecesini aldıktan sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders vermeye başlamış.

Hakan Kurşun aynı zamanda SAE İstanbul kurucu temsilciliğini üstleniyor. Hakan Kurşun ve ekibi SAE aracılığıyla gençlere ses mühendisliği, dijital film&animasyon, web tasarımı ve geliştirme alanlarında eğitim veriyor. Bu enstitü bana bir zamanların Akademi İstanbul’unu hatırlattı açıkçası. Ancak arkasında 30 yıllık deneyimi olan ve uluslar arası alanda birçok başarıya imza atan bu köklü kurumsal yapının olması nedeniyle sonunun o şekilde olmayacağını umuyorum.

Tüm dünyada çapında eğitim veren Enstitü’nün İstanbul’da da faaliyet gösteriyor olması İstanbullular adına büyük bir şans.

Ayrıntılı bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Body Worlds Sergisi Davetiyesi İçin İkinci Soru


Plastinasyon yoluyla dönüştürülmüş 200’ü aşkın otantik insan örneği, insan bedeninin formunu, güzelliğini, işlevini ve potansiyelini sergileyen ve insanın yaşam döngüsünü konu alan özel bir sergi olan Yaşam Döngüsü sergisinde ziyaretçilere yaşlanma süreci boyunca bedeni ve ömür uzatma bilimindeki en son bulguları göstererek insan bedeninin gücü ve potansiyeli üzerinde düşünmeye zorluyor.


Gunther von Hagens’in BODY WORLDS sergileri yerleşik bir beden bağış programından çıkan ve bağışlanmış bedenleri kullanan yegane kamuya açık anatomik sergilerden.


Body Worlds, 27 Mart'a kadar Karaköy'deki Antrepo 3 binasında gezilebilir.


Bu da Bizden Olsun!

Body Worlds sergisini henüz gezmemiş okuyucularımıza müjde! Alternatif-İstanbul'u önümüzdeki 7 hafta boyunca takip eden ve her pazartesi günü yayınlayacağımız sorulara doğru cevap veren 7 okuyucumuz Body World davetiyesi kazanacak! Her hafta, bir şans demek!


İşte ikinci davetiye için ikinci sorumuz: BODY WORLDS Yaşam Döngüsü sergisi ögeleri ve yerleştirmeler hangi sırada ilerler?


Sergiyle ilgili detaylı bilgileri ve sorunun doğru cevabı için ipucunu www.bodyworlds-istanbul.com adresinden öğrenebilirsiniz.


Doğru yanıtı 25 Ocak Salı günü saat 12:00'ye kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine ileten okuyucularımız arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz şanslı kişi tek kişilik davetiyesi ile bu özel sergiyi ziyaret etme fırsatı bulacak.

Body Worlds Sergisi Davetiyesi İçin İkinci Soru


Plastinasyon yoluyla dönüştürülmüş 200’ü aşkın otantik insan örneği, insan bedeninin formunu, güzelliğini, işlevini ve potansiyelini sergileyen ve insanın yaşam döngüsünü konu alan özel bir sergi olan Yaşam Döngüsü sergisinde ziyaretçilere yaşlanma süreci boyunca bedeni ve ömür uzatma bilimindeki en son bulguları göstererek insan bedeninin gücü ve potansiyeli üzerinde düşünmeye zorluyor.


Gunther von Hagens’in BODY WORLDS sergileri yerleşik bir beden bağış programından çıkan ve bağışlanmış bedenleri kullanan yegane kamuya açık anatomik sergilerden.


Body Worlds, 27 Mart'a kadar Karaköy'deki Antrepo 3 binasında gezilebilir.


Bu da Bizden Olsun!

Body Worlds sergisini henüz gezmemiş okuyucularımıza müjde! Alternatif-İstanbul'u önümüzdeki 7 hafta boyunca takip eden ve her pazartesi günü yayınlayacağımız sorulara doğru cevap veren 7 okuyucumuz Body World davetiyesi kazanacak! Her hafta, bir şans demek!


İşte ikinci davetiye için ikinci sorumuz: BODY WORLDS Yaşam Döngüsü sergisi ögeleri ve yerleştirmeler hangi sırada ilerler?


Sergiyle ilgili detaylı bilgileri ve sorunun doğru cevabı için ipucunu www.bodyworlds-istanbul.com adresinden öğrenebilirsiniz.


Doğru yanıtı 25 Ocak Salı günü saat 12:00'ye kadar ezgi@alternatif-istanbul.net adresine ileten okuyucularımız arasından random.org aracılığı ile belirleyeceğimiz şanslı kişi tek kişilik davetiyesi ile bu özel sergiyi ziyaret etme fırsatı bulacak.

23 Ocak 2011 Pazar

Bir pazar günü yorulan kasetçalarımda Tired Tape Machine çalıyordu

Sonunun nasıl bittiğini henüz bilmediğim bir masal var elimde..

Hayalet bir çiftin hikayesi. Hayalet diyorum, çünkü yalnızca birbirlerine “birmiş” gibi görünen, birbirlerinin varlığını kabul eden ama bunu görmezden gelen, bu gerçeği öteleyen bir çift. Kendi hayalet yaşamlarında bir arada ama birbirlerinden bağımsız yaşayıp giden bir çift. Hayatlarında ortak olan tek şey yorgun birer kasetçalar ve elbette hayatlarının fonunda durmadan akıp giden müzik. Aradan yıllar geçse, onlar bir türlü bir araya gelemese de aşkları baki. Ve o aşk için en güvenli yer giderek yorulan ve yaşlanan kasetçalarlar.


Garip bir zamanda denk geldim Tired Tape Machine’e. Stockholm’ün soğuk ama insanın içini ferahlatan havasından çıkan gencecik bir grup. İsveç’in benim için şehrine ve şahsına münhasır konumundan etkilendiğimden mi yoksa gerçekten yapılan enstrümantel müziğin etkisinden mi bilmiyorum ama gerçekten dinlerken kendimden geçtiği bir müzik var ortada. Enstrümantel müziğe karşı hep mesafeli durdum ama artık bu önyargıları kırma zamanının geldiği gayet açık.



Tired tape machine, albümleri “Somewhere Safe” size nefis bir masal anlatıyor. Şarkıların her birinin bir öncekini tamamlar nitelikte olması bunun en büyük kanıtı.


“Makinadaki hayaletlerin”(Ghosts in the Machine) sonundaki davul solosunun ardından “Güvenli bir yer”e (Somewhere safe) geçerken ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Masalsı tınılar iniş çıkışlarla parçalar bir araya gelince albüm kusursuz bir bütünlüğe kavuşuyor.

Dinlerken hafiften bir Yann Tiersen’in eski havasını almadım desem yalan olur ama şimdiden böyle bir kıyaslama yapmak Tiersen’i küçümsemek olur. Grup hakkında pek fazla bilgiye ulaşamadım açıkçası, tek bildiğim grup elemanlarından birinin adının Petter Lindhagen olduğu, ki kendisi bir hayli yakışıklı İsveçli bir genç. Biraz araştırmacı gazetecilik yaparak facebook profiline ulaştım, oradan biliyorum.




Myspace dışında resmi bir websiteleri dahi yok. Albümlerini kendi başlarına çıkarmışlar, dağıtımı kendi kendilerine halletmişler.



Albüm bence uzaktan yürümesi gereken bir aşkı anlatıyor. Bir kış günü kısa süreliğine kavuşan hayaletlerin aşkını. Şarkı isimlerini görüp, müziği dinleyince ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.



Bu yağmurlu ve kasvetli İstanbul gününde herkese iyi
pazarlar !

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons