8 Mayıs 2007 Salı

Yedi Kocalı Hürmüz'ün Çizgi Aşkları


Ben küçükken, küçükken dediğim yaklaşık olarak ilkokul 4 ya da 5. sınıfa gidilecek yaşlarıı sürerken dünyadaki en yakışıklı erkeğin Red Kit olduğuna inanırdım. 6 yaşında geçirdiğim bir ilişki travmasından sonra (sarışın, mavi gözlü bir ilk aşkım vardı. Balkona çıkar, adımı deforme edip “Esgu” diye bağırır, sokakta oynamaya çağırırdı. Günün birinde apartman boşluğunda öpüşürken hemen giriş katında oturan düğmeci amcaya yakalandık. O kızına anlattı, kızı mahalleye, işte dedikodu kavramıyla ilk tanışmam böyle oldu. Herkes bizi evlenecek sanırken ayrıldık zira büyümüştük ve anaokulunda yeni aşklara yelken açmanın zamanı gelmişti. Son sözüm: “Çikolatayı senden daha çok seviyorum ben.” olmuştu. Halbuki benim çikolatayla aram çocukluktan beri çok sıcak olmamıştır. Yaşıma göre çok ağır laf ettiğimi yıllar sonra fark ediyorum. Çikolatayı bile bu kadar az severken seni nasıl sevebilirim ki demeye getirmişim resmen. Nasıl, çok acıklı değil mi?) Gözyaşlarınızı sildiyseniz devam edeyim, işte bu travmadan sonra ilkokulda kendimi çizgi romanlara vermiştim. İlk okuduğum seri evde babamdan ya da annemden kalan siyah beyaz Red Kit kitapçıklarıydı. Ve ben Red Kit’e, nam-ı diğer Lucky Luke’a fena halde aşık olmuş ve Düldül üzerinde annemgillerden beni istemeye geldiğini hayal etmeye başlamıştım. Red Kit yalnız bir kovboy olabilirdi ama benim aşkım pekala ikimize de yeterdi ve o Daltonların peşinde koşarken ben kulübemizde taze fasülye ayıklar, tereyağlı pirinç pilavıyla bol dereotlu cacık hazırlardım. O zamanlar kültür karmaşası denen şeyin farkında değildim, Red Kit çok zayıf gelirdi bana, hiç yemek yemiyor mu diye evhamlanırdım. Adım Ezgi Luke olacaktı ve gezdiğimiz köylerdeki şerif elimi öpüp başına koymadan “Burdan buyrun Madam Luke…” diyecekti. Calamity Jane ile beş çayı içip tarçınlı kurabiye yiyecektik… Evden çıkarken “Lucky’cim, gölgene ateş ederken dikkatli ol, emi?” diyecek, “Seni öpmenin kül tabağını öpmekten farkı yok Lucky!” diye söylenecektim. Lucky Luke sigarayı bırakıp saman çöpüne musallat olduktan sonra rahatlamıştık cümleten, en çok da ben tabi. “Red Kit Nişanlanıyor” adındaki macerayı okuyunca eskaza nişanlandığı o kızıl şırfıntıyı kıskanmış, “Ahhh Red ahhh… Ben asla senin silahını sabunlu suyla yıkamaz, evde çizmelerinle dolaşmana izin verirdim.” demiştim.

Sonra araya Tommiks-Teksas-Martin Mystere gibi Vahşi Batı’nın hiçbir zaman Red Kit kadar sevemediğim kahramanları girdi. Daha o zamanlar çizgi roman hususunda Avrupa ekolüne teşne olduğum belliydi. Tommiks-Teksas gibi çizgilikler İtalya’daki stüdyoların elinden çıkmış olabilirlerdi ama maceraları hiç bilmediğimiz Vahşi, Vahşi Batı'da geçiyor, karakterleri Kızılderilileri kötülüyor ve alttan alta “biz/ onlar” muhabbeti yapıyordu. Eğlendiriyordu ama bundan öteye gidemiyordu. Bir deniz kıyısında denize girmeden önce okunabilecek serilerdi bunlar. Ama hiç durmaksızın boy atıyor, yaş alıyor ve farklı ve daha içerikli mecmualara merak sarıyorduk. İçerikli mecmuadan kasıt yeraltından yeryüzüne çıkan tuhaf fanzinlerdi, o fanzinlerdeki amatör çizimler beni bir süre oyaladı, acımı hafifletti. Ağır abilerdi bunlar, Red Kit okuduğumu duysalar beni tefe koyarlardı. Red Kit aşkımı kalbime gömdüm ve çizgi roman yerine Dostoyevski’ye sardım. Uzunca bir dönem çizgi romanlarımın kapağını açmadım, herkesler “sen artık büyüdün” diyordu, ben de daha derin sularda kulaç atmaya başladım. (halbuki Corto, ah Corto…Umberto Eco’nun eğlenmek için Engels, ciddi işlerle uğraşmak istediği zamanlar seni okuduğunu nereden bilebilirdim ki?)


Ta ki gerçek bir Avrupalıyla karşılaşıncaya kadar…Artık üniversiteye başlamıştım, ilk senemdi ve bol bol boş zamanım vardı yurtta. Hugo Pratt adındaki lafazan çizer ile tanışmam o zamanlara denk gelir tam olarak. “Corto Maltese: “Bir Tuz Denizi Şarkısı” kitabı hediye gelmişti. Elinde talih çizgisi göremeyen falcıya inat talih çizgisini kendisi çizen denizcinin serüvenlerine işte şu cümlelerle sürüklendim: "Günlerden Cumartesi idi ve Corto gümüşten düz usturayı aldı, onu üzerindeki koyu pas yok oluncaya kadar biledi ve daha sonra usturayı açarak keskin ağzını kontrol etti, kesinlikle kusursuzdu. Sağ eliyle usturayı avuçladı. Ustura parladı. Sol elini açtı ve bir an bile duraksamaksızın avucunu derin bir yarık oluşturacak şekilde kesti. Yaranın kapanması için uzun zaman gerekti ama o günden sonra Corto Maltese güzel ve uzun bir talih çizgisine sahip oldu." (Corto Maltese-Bir Tuz Denizi Şarkısı- Hugo PRATT, Dost Kitapevi) Red Kit sevdasının üzerinden yıllar geçmiş, aşk acısı küllenmişti. Delidolu, hin bakışlı, hazır cevap, karizma abidesi ve şeytan tüylü Corto yeni damat adayım oluverdi birden. Şeytanın sol bacağı Corto’nun etki alanındaydım. Ama bu sefer Lucky Luke gibi yalnız kovboy yoktu karşımda, kulağı kesik bir denizci ve maceraperest vardı. Adları Pandora, Esmeralda, Louise diye giden birbirinden güzel kadınlar ve yedi düvelin limanlarındaki fahişeler rakibimdi. Ama hayal gücü sınır tanımaz, Corto Maltese’in bana yapacağın en iyi şey, benim yanımdan uzaklaşmamak. ben uğurluyumdur.." diyeceği günler gelecekti elbette. Aşk meşk mevzularını bir kenara bırakır da Corto Maltese hakkında bir çizgi roman olarak ahkam kesmem gerekirse Hugo Pratt’in yaratıcı çizgilerini, akıcı dilini ve sıkı tarih bilgisini aynı potata eriterek Avrupa Ekolü’nün en önemli karakterlerinden birini yarattığını söyleyebilirim. Corto her macerasında tarihin önemli kişileriyle tanışır/ hoşbeş eder veyahut zaten bütün bu önemli şahsiyetlerin en yakın dostu konumundadır. En yakın arkadaşı/ en azılı düşmanı Rasputin’dir misal. Rasputin ile diyalogları Corto’nun hin zekasının açıkça görüldüğü yerlerdir. Rasputin, Corto’yu sürekli öldürmeye çalışır ama her seferinde es kaza da olsa hayatını kurtarır. “Semerkant’taki Altın Yaldızlı Ev” macerasında Corto’nun düşmanı Evren Paşa’dır. 1900’lerde Çin’de görülen Corto 1956’daki İspanya Savaşı’na kadar her yerde başına buyruk bir maceraperest olarak serüvenden serüvene atılır. Hugo Pratt Corto’nun kirlenmiş bir dünyada işinin kalmadığını düşünerek İspanya’da kaybeder. Biz aşıklarına ise Umberto Eco’nun o güzel önsözünü ve "Corto yeniden ortaya çıksa nasıl bir maceraya atılırdı?" tartışmalarını bırakır.

Corto Maltese konusuna ara sıra dönmeyi, maceralarından bölümler aktarmayı planlıyorum. Siz bu fırlama denizciyle tanışmak isterseniz Dost Kitapevi tarafından çıkarılmış kitaplarına ulaşabilirsiniz.

Eğer ölmez de kara toprağa girmez isem "Yedi Kocalı Hürmüz'ün Beyazperde Aşkları" başlığı altında Humphrey Bogart ve Steve McQueen sevgililerimi anlatacağım. Ve Marcello Mastroianni elbette, ah Marcello...O ne etkileyici ses tonudur öyle...

Corto Maltese Websitesi: http://en.cortomaltese.com/

3 yorum:

NaKHaR dedi ki...

yok yaa aynı valla hiçbir türkçe karakter gözükmüyor... birde sayfa açılıyor kapanıp kapanıp tekrar geliyo... yazı karakterini değiştirmeyi denesen bi..

linda dedi ki...

ezgiiiiiii... ınanılır gıbı degıl. sanıyorum sen bu yazıyı yazarken ben red kıt ıle ılgılı anılarımdan bahsetmeyı planlıyordum. yaa dah adun gece aklımdan gecıyordu. hatta bu gunde dedım yaa ne garıptı o eskı saman kagıda baskı fasıkuller. heyybe sımdıler de her seyı kuse kagıda basıyorlar garıp ve sevımsız bır murekkep kokusu oluyor. ama saman kagıt oyle mı yaa. acarsın guzel bır kokusu vardır.

neyse yanlız benım tek bır rıcam var. abı arada sırada paragraf yapsam. yanı yazıyı yazarken bıraz es verılmesı gerekıyor okurken de. nacızhane soylemek ıstedım . ozellıkle ılk o kocaman sutun varya onu ortadan kesebılırsın. super de olur. kaptırıp yazmıssın superde olmus.ask hayatınla ılgılı her gecen gund aa fazla bılgı edınmek cok hos tabı :)

saka bır yana benım de redkıtde en cok sevdıgım sey Düldül ün ve Rintintinin çizimleriydi. yanı duldulun o guzel kocaman burun cızımı kuyrugu, kosarken kı hallerı... hayvanlar alemıne olan duskunlugum yuzunden her turlu hayvan cızımı cok hosuma gıderdı, hala da oyle. neyse superdı yanı.

cok uzun oldu sanıyorum comment. neyse.ama cok cok tesekkurler ve daha uzun uzun hugo brett lı gunler

Ezgi dedi ki...

Linda,

Ben zaten biliyorum bu Red Kit denen yakışıklı hergelenin tek hatun hayranının ben omadığımı. Kime anlatsam "aa ben de Red'e aşıktım!" diyor! Yapacak bir şey yok, bu da benim kaderim. Hep başkalarıyla paylaşılabilecek adamlara tutuluyorum. Sen yine yaz Red Kit yazını şekerim. Ben kıskanmamaya çalışırım.:)

Yazı halihazırda paragraf paragraf ama paragraflarım uzun, çene toplu değil ki yazı kısa olsun.:)

Red Kit'in çizimleri gerçekten harkuladeydi, halbuki Corto Maltese'inkiler biraz özensiz gibi gelirdi. Ama Corto'nun o yandan çarklı gülüşü, duruşu, etrafta olan bitenlerin çizimi... Ve uzun yazılar...Corto Maltese'i biz sevenleri için özel kılan şeyler. Hugo Pratt hayatımda önemli yeri olan adamlardan biri...:)

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons