Geçen yazdan beri hayatımdaki fazlalıkları atıyorum. Geçen seneye kadar canlısını bırak cansız fazlalıklara dahi yaşanmışlık etiketi yapıştırır, kıyamazdım çöpe yollamaya. Çok eski sinema biletleri, 99 yılında 16 yaşında bir stajyerken en platoniğinden aşık olduğum adamın eli değdi diye yıllarca oradan oraya taşıdığım mavi renkli highlight’ı (bundan en alasından saplantı senaryosu çıkar), epeski t-shirtler’i, yırtık pantolonları, yeni de olsa tek bir kez bile giyip kokumu sindirmediğim giysileri… Denize döktüm. Geçen yazdan beri hafifleme ihtiyacı duyuyorum. Önce ani bir kararla canlı fazlalıklardan başladım atmaya. Kıydım birbir hak etmeyenlere. Çıktılar birbir hayatımdan. Güzel de oldu, yeni tanışlara yer açıldı. Canlıları atmak, cansızlardan daha kolay oldu ne hikmetse. İki hafta önce ayırdım cansız fazlalıkları da. İşe yarar olanları hatıra diye dağıttım ona buna. Kalanını gözümü kapatıp döktüm denize. “Kurtuldum!” diye içinden uçan balon çıkaran reklam kadını gibi hafifledim. Biraz da olsa. Yine de başım kalabalık. Altüst’ün “Lüzumsuzsa Söndür” demosunu dinleyince geldi aklıma: lüzumsuzları ya söndürmek ya atmak gerekir. Kimsenin/hiçbir şeyin hamallığını yapmamak gerekir.
Tıkandım burada. Fazla kişisel giriş paragrafının dümenini 2006’da Muğla’dan yükselen Altüst’e kırmam lazım. Demonun adından dolayı ilgimi cezbettiğini söylememe lüzum yok sanırım. Daha kasım ayında doğmuş Altüst, parmak hesabı yaptım: tam 7 aylıklar. Yaptıkları müzik yepisyeni bir grup için gayet temelli. Az biraz Feridun Düzağaç etkisi hissediliyor. Feridun kuşkusuz çok iyi söz yazıyor. Kızmaca, darılmaca yok, Altüst’ün şarkı sözleri çiğ kalmış, al dente pişmiş. Biraz daha ateşte tutmaları, hatta hafif dibini tutturup karamelimsi bir tat eklemeleri lazım. Sözleri ne kadar boğaza takılır, boğulma hissi verirse o denli iyidir şarkı bana göre. “Al Yüreğimi” kendinden kurtulmayı ölmekle bir tutan bir şarkı olması münasebetiyle müziğini pek beğensem de kendimden uzak tutacağım bir parça. Sözler fazla klişe. “Düşmüştüm” girişiyle taverna müziğini andırıyor, arabesk-fantezi havalı. Bir daha elim çal tuşuna gitmez. “Işık” benim naçizane bir dinleyici olarak Altüst tünelinde ışık gördüğüm şarkı. 2005’in Küçük Şarkı Evreni’ nden kopup gelen Aydilge’nin vokaliyle desteklenen şarkı yine “kaçmak” üzerine. Arabeskten gayet uzak, fiyakalı gitar rifleriyle bezeli bir çalışma. Sözlerinin dibi ise az da olsa tutmuş, iyi olmuş. “Fark etmeyeceksin” ise “Işık”ın kuyruğuna ekleyip Altüst’ün yeni işlerini beklemeye çekilirken dinlenebilecek bir şarkı. Ne yalan söyleyeyim, bir-iki dinleyişte dile bile takılıyor.
Altüst şarkılarında “kurtulmak” temasını çok kullanan bir müzika grubu. Lüzumsuzlara savaş açtıklarından dolayı da ilgimizi cezbediyorlar. Müzikler dikkat çekici ama sözler ne zaman ki yemeden önce üfleyeceğimiz sıcaklığa ulaşır, işte o zaman tadından yenmez. Biz de yemeyip yanında yatarız, uyumadan önce dinleriz.
Demolarını ucundan tatmak için: http://www.herkesdinlesin.com/altust
Altüst Website: http://www.altust.org/
Myspace mucizesi: http://www.myspace.com/altust
Ek: The Modern Way'de belirtildiğine göre "Wristcutters" diyarına giden Jeff Buckley, şarkıları eşliğinde anılacakmış. Yarın (29 Mayıs) saat 22:00'da, Peyote'de gerçekleşecek bu geceyi Jeff'e olan nadide sevgim münasebetiyle aktarmayı bir borç biliyorum. Orada olamayacak olsam da "Lover, You Should Have Come Over" melodileri İstanbul semalarında yükselmeye başladığında başımı kaldırıp yıldızlara selam çakarım.
0 yorum:
Yorum Gönder