Antony’i ilk dinlediğim günü hatırlıyorum, İstanbul’daydım, evdeydim ve öğleden sonraydı. Bir gazetede “I am a Bird Girl albümüyle…” diye başlayan bir cümle okudum, sonra yazının tamamını, derken hiç evden çıkmak istememe rağmen kalktım, bir dolmuşa atladım ve Kadıköy’de albümü aramaya başladım. Buldum da…
Şu anda "I am A Bird Girl" den şarkıların defalarca dönmesinin bir nedeni var. Antony benim üzerimde yağmur etkisi yaratıyor. Yağmurun bardaktan boşalırcasına indiği öğleden sonraları benim saatlerim. Tuzum kuru zira, evimin sel basması gibi bir olay söz konusu bile değil. Yağmurla derdi olanları televizyondan seyrediyorum ancak. 2 gündür o da yok. Kablolu TV yani. Öyle boş boş karlı ekrana bakıyorum, televizyon kapalı olduğunda sahipsizmiş gibi geliyor zira. Ama karlı televizyonum görüntü yoksa 10 dakika sonra kendini kapatma özelliğine sahip. Kapanıyor. Açıyorum, karlı ekrana bakarken “I’m a Bird Girl” dinliyorum. Dinledim yani. Dün akşam. İç sıkıntısından muzdarip ve tabiri caizse hayatı kaymışgiller misali bir halet-i ruhiye, halbuki yok öyle bir şey, hayatım mayatım kaymadı. Yalnızca zor zamanlar ufkundayım. Eğer o karlı ekran bana sel basan yerleri gösterseydi beni rahatlatan o sağanak yağışın, ne yağışı, camları hacamat eden dolunun vurduğu insanları gösterir, güzel bir burjuva rahatlığına salardı: “En azından başımın üstünde dam var ve sel tehlikesi yok.” Tuzum kuru ya hani, yağmuru seviyorum. Hani milletin boyalarını akıtır ya, benim de hayatı kaymışgiller tavrımı akıtıyor. Kaybeden triplerimi elime tutuşturuyor. Bunalımımla dalga geçiyor alçak yağmur. Huzur değil ama temizlik hissi veriyor, serinliyorum. Kulaklarımdan çıkıçıkıveren duman sönüyor.
Şimdi de Boy George var okulun bilgisayarında. Burası bir tavan arası gibi basık bir bilgisayar laboratuarı. Küçücük camları var, dışarıda da sağanak halinde boşalıyor yağmur. “Do You Really Want To Hurt Me? “ diyor bizim oğlan. Heh, sanki bu soru bana soruldu: canımı yakana acımam, bin beterini çarparım yüzüne. Sözüm: “Senin de benim kadar canın acımıştır dilerim ki…” diye biter. Karşısına geçer, küstahlaştıkça küstahlaşırım. Bu benim savunma mekanizmam. Kirpi dikenim. Az bir süre için çıkarır, sonra aynen geri postalarım dikenlerimi. Neyse şimdi sınav var. Zırvala Behçet sınavı. Sallamasyon, duvara vurmasyon varyasyonları.
Ozan Efendi'nin msn'inden bir görüntü. Ozan dışında hiçbirini tanımıyor olsam da Özcan Deniz kardeşliğimiz göz yaşartıcı. Duygusal bağlamda etkilendim doğrusu, hepsini bağrıma basıyorum.
Dün akşam Ozan Efendi sayesinde Sayın Deniz’in “Bir Dudaktan” adlı eserini dinleme fırsatı yakaladım. Yıllar önce ben “onu dinlemem, bunu dinlemem” diye müzik türleri arasında ırkçılık yaparken “müzikte önyargı olmaz, önce sevmediğin bir türü yıllar sonra baş tacı edebilirsin” demişti biri. Ben de bunu bir ara Ozan’a söylemiş olsam gerek, sınırlarımı arşivinden itinayla seçmekte olduğu Aysun Kayacı, Asuman Krause ve Demet Akalın şarkılarıyla fena zorluyor. Dünün spesyeli “Bir Dudaktan” adlı harkulade eserdi. Söz Nazan’a aitmiş. Piyasada yine Nazan-Sezen çekişmesi başladı. Sezen, Emel aracılığıyla “Evlenecek kadın, eğlenilecek kadın” diye seslenirken Nazan’ın ne dediğini inanın anlamadım. Ama tek sözü kaptım: “bağlamda.”
Kaptığım gibi de sınav kağıdımda kullandım. Üç yerde “bu bağlamda” diye başlayan cümle kurdum. Kağıdı çöpe atmak istedim, gözetmene vermek zorunda kaldım. Bağlamımı sevsinler.
Ha bi de şey diyor: "Yıldızları kırptım, sofra bezi yaptım." Metafora bakın. Bakın , bakın.
Söylemesi ayıp, ben de şarkı sözü yazdım. Besteleyecek müzisyen arıyorum. Böyle füzyon bişey olsun istiyorum. Benim neyim eksik?
sinek kadar kocam olsun başımda dursun/ gerekirse platform topuklu ayakkabı giymeyivereyim, bu da benden olsun../evim barkım huzurla dolsun,/ kıskananlar kendini yolsun. / komşu kadın dedi ki gel dedikodu var/ dedim ki dedikodudan ayıp ne var.../tek taşımı kendim alamadım kocam aldı/ sinek kadar minek kadardı ama para ondaydı.../tek taş mek taş gerekmezdi, köşebaşındaki bankanın önündeki gençten bir liraya gül alsa yeterdi.../aslında yetmezdi/ sinek kadar kocam evlenmeden emesenden bütün yakışıklıların adını sildirmişti…/ istediği fedalarlık ancak tek taş ilen ödenirdi…/ "
Beni bu şarkılar mahvetti. Duygusal bağlamda eylemlerim sürecek.
Notlar: Fininigiller adlı cingane grubu ile Cibilli İbo adlı Trabzonlu yerel müzisyen hakkında bilgisi olanlar acilen danışmaya.
Nazan Vs. Sezen
Özcan Bey’in şarkısı için tıklayın.
Emel Hanım’ın şarkısı için tıklayın.
1 yorum:
COKLU MSNLE KOLAY BU IS :) BIR SEY DINLERSIN COK GÖRÜNÜR :) SEN BU TÜRK MILLETINI KERIZMI SANDIN!
Yorum Gönder