Geçen gün Ezgi, Live Earth organizasyonunun elçisi Al Gore’un ABD’nin en büyük etanol üreticisi olduğundan ve bu yakıtın üretimi için yağmur ormanlarının yok edilmesine seyirci kalmasından bahseden bir yazı kaleme almıştı. Al Gore, birkaç gün önce Live Earth organizasyonunun tanıtımı için İstanbul’daydı. İnsanlar programın açıklanmasını beklerken Live Earth kapsamında gerçekleşecek konserlerin iptal edildiği açıklandı.
Milliyet’in haberinden öğrendiğimiz kadarıyla iptalin sebebi seçilme telaşına düşen siyasilerin ilgisizliği ve sponsor bulamamak. Siyasilerimizin çevreye karşı olan duyarlılıklarını kıçları rahata ersin diye katlettirdikleri binlerce ceylandan biliyoruz allah için. Çevre Bakanımız deseniz Beykoz sırtlarında akrabaları doğayla uyumlu villa sahibi olabilsin diye ağaçları kestirmekle veya Tuzla’daki gizli zehir varillerini yok ettirmekle meşgul. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın elinden ise bir uçanla bir kaçan kurtuluyor. Çevre dostu golf sahası yapacağız deyip az kalsın 200.000 kızıl çam ormanını yok edeceklerdi Sorgun’da ama neyse ki çevrecilerin çabalarıyla kıyım kararı şimdilik durmuş gibi gözüküyor. Turizm Tahsis Yasası sağolsun, eğer paranız varsa memleketin en manzaralı SİT alanında beş yıldızlı tesis kurup all-inclusive eko-turizm yapabilirsiniz. Bütün bu koşullar altında Live Earth organizatörlerinin bürokrasimizin ilgisizliğinden yakınmasını tamamiyle dış mihrakların, kökü dışarıda gomünüstlerin ve üç tarafı denizlerle çevrili ve bir kısrak başı gibi Akdeniz’e sokulan Türkiye’m Türkiye’m cennetimi çekemeyenlerin komple(o)su olarak görüyorum. Live Earth neden sponsor bulamadı, onu da anlayabilmiş değilim. Halbuki bira firmaları konserlere sponsor olabilirdi. İçip içip kuduran çılgın gençlik ne halt etmeye orada olduğunu idrak edemeden bira kutularını oraya buraya savurur, konser bitiminde dağ gibi yığınlar görevlilerce battal boy naylonlara doldurulur ve bu tenekelerin bilmem kaç milyon yılda parçalanıp toprağa karışabilmesi için Kemerburgaz Çöplüğü’ne bırakılırdı.
Live Earth’ün line-up’ına baktığımda ise ne yalan söyleyeyim, İstanbul ayağının iptal olduğuna sevindim. Zira ben bu şekil bir organizasyondan daha aktivist ve sözünü esirgemeyen sanatçıların konserlerini beklemiştim. “Patti Smith de bizi görecek mi?” “Manu Clandestino’yu söyler mi?” gibi garip hayaller kuruyordum. Roger Waters “The Wall” u söylüyordu. En azından U2 vardı ve Bono’nun tuhaf hallerine rağmen aktivist bir tarafları vardı bu adamların. Halbuki gerçek hayat acıymış, meğer Live Earth konserleri Madonna, Yusuf İslam, Red Hot Chilli Peppers gibi isimlerle kotarılacakmış.(İstanbul için kimlerin düşünüldüğünü hiç öğrenemeyeceğiz.) Madonna kürkle dolanan bir ünlü olması münasebetiyle bana “neresi çevreci bu kadının da konser veriyor Live Earth’de?” diye düşündürttü. Yusuf İslam’ın hangi aktivizmini gördük? Duran Duran (ki severim kerataları) yalnızca iyi müzik dinlemek isteyenleri çekmek için mi eklenmiş programa? Genesis ona keza? Konuyla ilgisiz/bilgisiz insanlara kitlesel bir organizasyonla ulaşmak ve amaca dikkat çekebilmek elbette önemli bir başarı, takdir edilecek bir girişim ama insan “KÜRESEL ISINMAYA DİKKAT ÇEKMEK” etiketiyle öne çıkan bir etkinlikten daha fazla aktivizm bekliyor. Yoksa Live Earth konserlerinin yalnızca iyi müziğin dinlendiği, deli gibi dansedilip coşulduğu Fest’lerden ne farkı kalır? Live Earth konserlerini iyi müzisyenlerin dinleneceği bir yer olarak görenler elbetteki var ancak daha idealist olanlarımızın Etanol üreticisi Al Gore ve kürk giyicisi Madonna gibi isimlerin böyle organizasyonlarda hangi akla hizmet yer aldıklarını anlayabilmeleri olanak dışı.
0 yorum:
Yorum Gönder