1 Haziran 2007 Cuma

İstanbul Ağrısı





Dün İstanbul’da evinin kapısını açık bulup firar eden bir kedi gezip dolaşıp evine geri döndü. (Bu kedi ne yazık ki Beter değildi.)

Dün gece İstanbul’da derme çatma bir barakada yaşamaya çalışan bir evsiz öldürüldü.

Ben çok uzun zamandır Nikon’umu elime almadım.

Dün Ezgi’nin çektiği İstanbul karelerine uzun uzun baktım. Arşivden bulup çıkardım bütün Beatles şarkılarımı, döktüm ortaya. Aklımı George Harrison’un harkulade bestesi “While My Guitar Gently Weeps” çeldi. Tekrar tekrar çalsın diye “repeat track” i işaretledim. Sonra Ezgi, Atilla İlhan’ın “İstanbul Ağrısı” şiirini hatırlattı bana.

Öldürülen evsizin düşüncesi, kaybolan kedimin bilinmezliği, bütün kavgalarım, küskünlüklerim, kinlerim, kötü huylu kıskançlıklarım, ne halt edeceğimi bilemezliklerim birer “İstanbul Ağrısı” olup boğazımda düğümlendiler.

Henüz gidecek gibi de görünmüyorlar.

“…ulan yine sen kazandın İstanbul/ sen kazandın ben yenildim/ kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine emrindeyim/ ölsem yalnız kalsam/ cüzdanım kaybolsa/ parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam/ hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa/ yanılmıyorsam/ sen eğer yine İstanbul'san/ senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar/ gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan/ bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir/ ulan bunu sen de bilirsin İstanbul/ kaç kere yazdım kimbilir/ kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken/ 1949 eylül'ünde birader mırc ve ben/ sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık/ sana taptık ulan unuttun mu/ sana taptık...”

Fiyuuuuuuuuuuuuuuuv! Odamın orta yerine havan topu mermisi düştü. Bir süre parçalarımı toplarım. “Öldürmeyen dert sürüm sürüm süründürür.” ne de olsa…


Fotoğraf bana, en derin teşekkürlerim Ezgi’ye, şarkı Beatles’a, şiir Atilla İlhan'a aittir.

2 yorum:

ezop dedi ki...

İstanbul'un ağrısı beter oluyor, kokusu burnunda tütüyor insanın, ben teşekkür ediyorum beni kıskançlık içinde kıvrandırttığın için.:).Teçhizat yeterli olsa daha güzel fotoğraflar çekmek isterdim ama eldeki malzeme bu. Bu arada kedine çok üzüldüm.Zira böyle bir olay yaklaşık 6 yıl önce benim başıma gelmiş bir gece vakti huysuzlanan Dosto (kül grisi tekirim)kucağımdan kayıp Fuar Açık Hava Tiyatrosu'nun demik kapısınından süzülüvermişti. Depresyonda olan zavallı Dosto tüm ısrarlarımıza rağmen eve dönmemiş, Fuarın kedisi olmayı tercih etmişti.Gece vakti bir kedinin Fuarda ne işi var dersen o ayrı mevzu, uzun hikaye. Ama şimdi biliyorum ki oğlumuz Dosto Fuar'da mutlu bir hayat sürüyor. Kendini avutmanın tek yolu bu sanırım.

E. dedi ki...

Bence herkes fotoğraf çekmeli, teçhizat iyi olsun, kötü olsun, gördüklerini belgelemeli. Basit bir compact makina, bir cep telefonu veya aileden kalma eski bir makina. Önemli olan "görebilmek". Hiçbirimiz fotoğraf sanatçısı olmayacağız elbette ama yaşamı yakalamak için buna zaten gerek yok.

Kedilerin işine akıl sır ermiyor, ondan neden fuarda diye sormam.:) Belki Hair müzikalindeki ahbaplarına özendi, fuarların eğlencesine kapıldı. Kedim... Hala ortada yok. Bilmemek kötü olan. Umarım iyidir Beter efendi.

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons