21 Ağustos 2009 Cuma

Fikir Sahibi Damaklar'dan Çağrı: "Unutmayın, Ne Yersek, O'yuz"

Fikir Sahibi Damaklar, gerçek gıdadan ayrı düşme halini sorgulayan ve buna karşı çözümler üreten şehirli kişilerin oluşturduğu bir paylaşım platformu. Tercihimizi gerçek gıdadan yana yapmamız halinde üretimin de iyi, temiz ve adil olacağına inanıyor ve bu inançlarını "Ne Yersek O'yuz" diyerek özetliyorlar. Bugüne kadar gerçekleştirdikleri pek çok yaratıcı aktiviteden sonra, geçtiğimiz günlerde içeriğinde Genetiği Değiştirilmiş Organizma bulunmayan ürünleri desteklemeye yönelik bir çağrı yayınladılar. İnsanları 30 gün boyunca içeriğinde GDO bulunduğundan şüphelendikleri ürünleri tüketmemeye, üretici firmaları da bu anlamda sorgulamaya davet eden çağrı epeyce destek gördü ve Fikir Sahibi Damaklar'ın www.fikirsahibidamaklar.org adresinden yayın yapan blogunda ve e-posta grubunda katılımcılar deneyimlerini paylaşmaya başladılar. Biz de Fikir Sahibi Damaklar grubundan sevgili Defne Koryürek ile "temiz, adil ve güvenli gıda"nın hayatımızı nasıl değiştireceği üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

"Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" konusunda geçmeden önce Fikir Sahibi Damaklar'dan biraz söz edelim istiyorum.

Kanaatimizce, şehirli insan, gece saat 10'a kadar açık kalan hipermarketlerin insanı tembelliğe iten konforu karşısında, satılan yoğurdun "gerçekten" yoğurt, ekmeğin "gerçekten" ekmek olup olmadığını düşünmeyi bıraktı ve nihayetinde, gıda yerine gıdaymış gibi yapan, büyük üreticilerin karını arttırma odaklı ar-ge çalışmalarının karşılığı, pek çok "endüstriyel" ürünü tüketir oldu.

Biz Fikir Sahibi bünyesinde hızlı hayatın sebebiyet verdiği bu "gerçek gıdadan ayrı düşme hali"ne çözümler üreten aktiviteleri benimsedik. Çünkü hem şehirli kalıp hem de gerçek gıdalarla hayat kalitemizi yükseltebileceğimize inanıyoruz. Bu amaçla "şehirli insanın avcılığı" diye özetlenebilecek aktiviteler düzenliyoruz. Geçmiş aktivitelerimiz arasında Belgrad ve Polenezköy ormanlarında mantar eğitimi; evde ekşi maya ekmek üretimi ve Slow Food'un felsefesi paralelinde "iyi", "temiz" ve "adil" kavramlarını pratik ettigimiz toplu yemek şölenimiz sayılabilir.
Hiç bir maddi ilişki içinde gerçekleşmeyen tüm bu aktiviteler makul eğitim almış, zeki ve meraklı bireylerin damağının fikrini konuştuğu fırsatlar ve belki de aslen bir "hayatta kalma" pratiği. Dernek degiliz, legal ve ya hiyerarsik bir orgutlenmemiz yok ama tutkuluyuz. slow food'un temsilcisi sayiyoruz kendimizi, fikren. Bugday Ekolojik Yaşam Dernegi, Pembe Domates Ağı, GDO'ya Hayır Platformu ile işbirliği içinde sayıyoruz kendimizi, onların dostu olmaktan gurur duyuyoruz. Istanbul Culinary Institute'un destegini cok aldik. 300'ü aşkın üyemizle Slow Food'un Türkiye'de (simdilik, elbette) en geniş temsil bulan grubuyuz.


Fikir Sahibi Damaklar topluluğun öncelikli konularından biri GDO'lı yiyecek ve içecekler. Çok güzel bir tanımlamayla "Frankeştayn" da denilen bu ürünlere neden karşısınız?


İyi, temiz ve adil olanı dünyanın tum insanları olumlu karşılar. tüm dinler, tüm ideoloji ve aklınıza gelebilecek her türlü sistem bu üçünün insanlık icin doğru olan olduğunu söyler. Biz de, vicdan sahibi, zeki bireyler olarak iyi, temiz ve adil olana inanıyoruz. Ayrıca "ne yersek O'yuz".



Fikir Sahibi Damaklar'ın blogunda ve e-posta grubunda bir çağrı yayınladınız. Katılımcıları 30 gün boyunca GDO'lu yiyecekleri tüketmemeye yönlendiren bu çağrının ardından, gruptaki kişiler kendi deneyimlerini paylaşmaya başladı. Sonuçlar çok çarpıcı: İçtiğimiz birada glikoz şurubu, yediğimiz çikolatada soya lesitini, kullandığımız yağda ve tükettiğimiz cipslerde GDO'lu mısır kullanılmakta. Peki, yiyecek ve içeceklerdeki bu yozlaşmaya karşı nasıl mücadele edeceğiz? Organik ürün tüketmek yeterli mi?



Öncelikle, ne kadar güçlü olduğumuzu hatırlamak zorundayız. Cebimizden harcadığımız her kuruş, Google'da yaptigimiz her arama... Üreticiler tarafindan istatistiki veri olarak değerlendiriliyor. Bizi huzursuz edeni, bize satamayacaklarını göstermemiz sadece bir niyet meselesi. Paramızı alabilmek icin arzu ettiğimiz malı satacaklardır eninde sonunda! Siyasiler de oyumuzun peşinde, neticede. Bizi zehirleyene oy vermeyeceğimizi göstermemiz çok şeyi değiştirecektir. Tek yapmamız gereken, idrak etmek. Tercihimizi bugün icin değil, yarın ve çocuklarımız için yapmak ve taraftar toplamak. Tek başına değişmek, kolay değil. Ama annenizi, kızınızı ve iş arkadaşınızı da katarsanız yanınıza... Dünyayı değiştirirsiniz. Gücümüze güvenmek zorundayız. Organik üretime gelince. Gönül aslında toprağına saygılı tarım yapan, hayvanının doğasına hürmet eden üreticiden yana. Ama bugünkü düzende organik ciddi bir teminat. Evet, organik tüketin.



Aslında sunu da merak ediyorum: Yıllarca önüne getirileni kabullenmiş tüketicilerin kemikleşmiş yeme-içme alışkanlıklarına karşı da aktivist bir duruş sergiliyorsunuz aslında. Yemeğin yanında her gün gazlı içecek tüketenler, organik sebze ve meyvenin "pahalı" olması nedeniyle alamadığını söyleyenler, menülerindekini sorgulamaya yanaşmayan yiyecek içecek işletmeleri. Sizce bu algılar nasıl değişir?



Değişir. Biz bir haftada ince belli bardakta çaydan, sokakta yürürken içmelik karton bardak kahvesine sıçramış bir tüketici grubuyuz. Değişime karşı önyargımız yok. Hoşumuza gitsin, yeter. Umuyorum bizim anlattıklarımız bir durdursun tüketiciyi ve neyin hoşuna gittiğini düşündürsün.



İstanbul'da yemeklerinde kullandığı malzemelerde GDO'suz olanı tercih eden yeme-içme mekanları konusunda bir arşiv çalışması da yapmak istediğinizi biliyoruz. Şu ana kadar listenize girebilmiş bir mekan var mı?




Eminim tüm sektor emekçileri "gerçek gıda" nedir, biliyorlar ve satabilmek de isterler. Yeter ki biz tüketici olarak talep edelim.

0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons