2 Ağustos 2009 Pazar

"Şu An Canımız Yakmak İstiyor!"


Eklemeler: Poi konusunda Elif ve Sinem ile yaptığım sohbet tamamen doğaçlama gelişti. Söylediklerini kaçırmamaya çabaladım, ancak üniversiteden beri not tutma konusunda hamlamışım. :) Haliyle yanlış anlamalarım olmuş, hem Elif'ten, hem de bu konu hakkında bilgili bir okuyucudan bazı noktalarda düzeltmeler geldi. İyi de oldu, zira poi'ye "joglörlük" demişim, meğer daha farklı bir olguymuş. Dünya çapında festivalleri olan bir gösteri sanatı olması da hakkında çok daha fazla bilgi edinmek istememe neden oldu.


Saat gecenin 1'i. Bostancı Parkı'nda bir kalabalık gözüme çarpıyor. Bir grup insan, elindeki meşalelerle (ilk gördüğümde meşale sandığım bu aletlerin adı "poi" imiş, sonradan öğreniyorum) ateş dansı yapan çıtı pıtı bir kızın etrafını çevirmiş hayran hayran izlemekteler. Bir süre kıza bakıyorum. Dansını yaparken öyle dingin gözüküyor ki, yüzündeki ifadeye odaklanmamak elde değil. Hareketleri temkinli ve bir o kadar da zarif. Yanımdaki arkadaşlarıma "hadi siz gidin" diyorum, "ben kalıp nedir bu işin aslı astarı, öğreneceğim."

Önce fotoğraf makinama sarılıyorum. Ardarda deklanşöre basıyorum pilimin tükenmemesi için dua ederek. Az sonra adının Elif olduğunu öğrendiğim performansçı yanıma gelip gülümseyerek "fotoğrafta arka kısmı bulanık bırakıp "ateşin yoluna" netlersen daha iyi olur sanırım" diyor. "Ateşin yolu" tabiri hoşuma gidiyor. Elif az sonra uzun uzadıya bir sorguya çekileceğinden habersiz, çektiğim fotoğraflara bakıyor. O sırada yanımıza az önce dansını izlediğimiz Sinem geliyor. Çantamdan kara kaplı defterimi çıkarıyorum, bir yerlerden kalem bulup buluşturuyorum ve "Eee Sinem, anlat bakalım, nedir bu yaptığınız?"

diyorum.

Sinem beni kırmayıp başlıyor anlatmaya: "Bu bir tür jonglörlük aslında. Bir ipin ucuna asılmış ağırlıklara "poi" adı veriliyor. Bizim yaptığımız da arka tarafta çalan bir müzik eşliğinde "fire poi" çevrilerek yapılan özel bir tür gösteri."

"Peki bu gösterinizi sokak sanatının parçası olarak addedebilir miyiz?" diye soruyorum.


"Tabi ki." diye cevaplıyor beni Sinem ve ekliyor: "Sokakta performans sergilemeyi seviyoruz. Sokaktaki insanlarla iletişim halinde olabilmek bizim için önemli. Burada bizi yoldan geçen adam da izliyor, parkta yaşayan madde bağımlısı çocuklar da. Sorular soruyorlar, heyecanımızı paylaşıyorlar. Bu bizim çok hoşumuza gidiyor."

O sırada yanımıza Elif geliyor gülümseyerek. Bu basma kalıp bir gülüş değil. İşini "aşkla" yapan birinin gözlerinin içine dek yayılan cinsten bir gülüş. "Bu olayın esprisi paylaşmak" diye söze başlıyor ve devam ediyor: "Biz bu işi ıssız bir yerde de yaparız sonuçta. Ama sokakta insanlarla etkileşim içinde olmayı seviyoruz. Paylaşmayı seviyoruz. Başımıza bir çok ilginç ve komik olay da gelmiyor değil hani. Tam performans sırasında iyice yaklaşıp dokunmaya çalışanlar, elimizden "poi" leri kapıp çevirmeye kalkanlar... Ne ararsan. Aslında öyle dikkatli olunması gereken birşey ki bu. Yoksa kendini ve etrafını yaralama riski var. Ama insanlar sanki bu böyle değilmiş gibi davranıyor, bazen dibimize kadar geliyorlar. Sokakta güvenliğe çok daha fazla dikkat etmek zorundasın."

"Hani tercih etmeniz gerekse, steril bir sahne mi, yoksa sokak mı?" diye soruyorum. Elif heyecanla "Kesinlikle sokak!" diyor. "Bu aslında Yeni Zellanda kökenli geleneksel bir dans, bir ayin. Böyle düşününce bu dansı sokakta yapmak işin ruhuna daha uygun. Hem parayla katıldığımız etkinliklerde kısıtlı bir kitleye hitap edebiliyoruz. Açıkçası işin ticari kısmındansa sokağı tercih ederiz. Zaten işin güzel tarafı da bu. Şu an canımız yakmak istiyor! diyoruz ve bir bakıyoruz ki elimizde ateş, dansa başlamışız."


O sırada hemen yanımızdaki bir adam Elif'e bu işin aslında müzikle mi yapıldığını soruyor. "Evet", diye yanıtlıyor Elif, "aslında müzikle yapılıyor. Arkada işin ruhuna uygun bir müzik olsa çok daha iyi olur."

Dakikalar ilerledikçe sohbet daha da tatlılaşıyor. "Bize kalsa sabaha kadar yakarız!" diyor Elif. Hiç yorgunluk belirtisi yok zaten yüzlerinde. Kendi deyimleriyle 10 litre yakıtları olsa da saatlerce "yaksalar." İşte tam bu sırada Sinem kalan son yakıtı ateşleyip gecenin şimdilik "son" gösterisine başlıyor. Arka planda önünde dans ettiği bardan yükselen Şebnem Ferah şarkısı. Sinem dans ediyor, ediyor, ediyor, yüzü gene dinginleşiyor, ateş azalıyor, azalıyor ve sonunda sönüyor...


"Bir daha ne zaman görüşürüz?" diye soruyorum Elif'le Sinem'e. "14-15-16 Ağustos'ta Sokakta Şenlik Var festivalinde olacağız. Oraya gel, sonra iletişim adreslerimizi alalım, yazışalım. Daha detaylı konuşuruz hem." diyor Elif. Bende bir mutluluk, sormayın gitsin. Ne de olsa ilk kez "ateşle danseden" arkadaşlarım oluyor. Yani her türlüsü vardı, bu da cilası oldu diye geçiriyorum içimden. "Sözüm söz" diyorum, "Alternatif-İstanbul ekibi olarak oradayız!" (burada bir parantez açmak gerek. Bizim ekip sağolsun sanatından tut, her türlü ıvır zıvırına kadar sokaktaki her haltı sever. Hepsi de bu konuda fikir sahibi olunca, "ateş dansçısı" arkadaşlarımızla daha bir tatlı söyleşebiliriz diye düşünerek kendileri adına söz vermekte imtina etmedim hani. )


İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız eğer, her türlü hareketliliğe, süprize ya da önünüze aniden çıkıveren şeylere hazırlıklı olmanız yararınıza olur. En iyisi sanırım çantada bu tür durumlar için bir fotoğraf makinası, ya da en kötüsünden de olsa bir kayıt cihazı taşımak... Sonuçte neyle ne zaman karşılacağınızı kim bilebilir? İşte bu okuduğunuz yazı, bunun en açık örneği.




5 yorum:

any juggler dedi ki...

ufak bir düzeltme...poi bir jonglörlük öğesi değildir...swing adı altında geçer ama jonglörlük namına bir işlevi yoktur...
işin aslı ayin değildir...eğer youtube veya benzeri bir sitede "traditional new zeland poi" yazarsanız,çıkan insanlar ilginizi çekebilir...veya hayallerinizi yıkabilir=))
patateslerin çevrilmesiyle başlamış bir olaydır,daha çok kadınların yapptığı bir işlem...yemek yapmak için hazırlık diyebiliriz,patatesi kesmek gibi,ama ayin pek değil,modern batı toplumunda ayin gibi popüler isimler yakıştırılmakta...

jonglörlük olayına gelirsek tekrardan labut,top,kontak,diabolo,devil stick gibi malzemelerin ateşlileri mevcuttur...

jonglörlük olsun olmasın,izlemesi keyifli,uğraşması daha da keyifli...ancak tehlikenin farkındalığı olması gereken bir nokta,unutmamak gerek=)

magicflame dedi ki...

meraba ben elif:)
düzeltmelere katılıyorum çünkü ezgi bizden bu röportajı alırken ne o ne biz bir röportaj hazırlığındaydık ve saolsun yine de ilgilendi ve sorular sordu bize..bi yandan yazmaya çalışıp bi yandan dinlediği için karışıklıklar olmuş olabilir..kendi de hayıflandı zaten keşke hazırlıklı olsaydık ses kayıt cihazımız olsaydı falan diye:))ama olsun biz çok keyif aldık onla sohbet ederken:)nasıl sokağa çıkıp doğaçlama yakıyorsak sohbetler de bu şeklde gelişiyor..belki bir sonraki sohbetimiz haberli olur ve kimseye de yanlış bilgi vermeden yaparız..ezgicim ellerine sağlık paylaşımımızı paylaştığın için..

Ezgi dedi ki...

Asıl ben hem sana, hem Sinem'e, hem de Rüya'ya teşekkür ederim.

Bir daha ki konuşmaya dersimi çalışıp da geleceğim.

@ any juggler Size eksiklerimi düzelttiğiniz ve bilgi verdiğiniz için teşekkür ederim.

Anonymous dedi ki...

bilmiyorum poi bir juggling midir degilmidir ama burda inanilmaz ritueller izliyorum bazen, hayretler uyandiriyor icimde.. atesle oynamak kucuklukten beri hep ilgilimi ceken bir sey olmustur. ayin yada degil ama psytrance esliginde bazen gorsel bir ziyafet, belki bir trans hali insanlarin ve benim uzerindeki etkisi tartisilmaz.. fire fire...

any juggler dedi ki...

umarım bir gün 200bmp lik bir müzik yerine neşeli ve yavaş hatta mümkünse canlı müzik eşliğinde izleme şansınız olur...ve yavaş döndüğünde poi nin biraz daha izlenebilir olduğunu farkedersiniz.tabiki bu kesinlikle kişisel bir zevktir,ama izlediğinizde tahminimce anlıyacaksınız aradaki farkı..veya club swing in keyfi...
ama olurda gerçekten 3 labuta hakim olan birinden 3 labut swing izleme şansınız olursa,o zaman gerçekten keyif alacağınıza eminim ve jonglörlük ile swing in birleşiminin de ne kadar harika oldunu göreceksiniz...(büyük konuştum biraz ama bir izlemekte yarar var=) )

buarada bildiğim kadarıyla(tv lerin yalancısıyım) ayinlerde de genelde yavaş müzikler kullanılır... psy ile yapılacak ayin sanki 10 saniyede biter=) o hızla başka birşey beklenemez pek=)

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons