Türkiye’nin en büyük açık hava müzik etkinliği nam-ı diğer Rock’n Coke bir yıl aradan sonra İstanbulluları yeni festival alanında ağırlıyor.
2003 yılında, en sonunda bizimde büyük bir müzik festivalimiz olacak diye sevindiğimiz, TV ve internetten takip ettiğimiz… Festival ruhu sonunda İstanbul’a da uğrayacak dediğimiz festivalin yıllar içerisinde ne kadar geliştiği festival alanına girdiğimiz ilk andan itibaren kendini hissettirdi. Yaz sıcağının izleyicileri dinlenme alanına hapsettiği saatleri geride bıraktığımızda, bizim Seattle’lılar sahneyi devraldı. Duman, oldukça keyifli bir saat yaşattı izleyicilerine. Tıpkı Rock’n Coke gibi yıllar, Grunge müziğini bizim ezgilerle harmanlayan grubumuza yaramış ve sahneyi oldukça iyi doldurmuşlardı. Popun Kralı'na yaptıkları gönderme takdire şayandı. Son olarak "Eski Köprünün Altında" dediler ki, artık eve dönsem mi diye düşünmeye başlamıştım. Ardından sahne alan, Amerikalı endüstriyel rock grubu Nine Inch Nails müzik türlerine uyumlu soğuk ve izleyiciden uzak tavırlarıyla fanatiklerinin kulaklarında pas bırakmazken alternatif sahneye doğru bir kaçış gerçekleştirmemi de sağladılar. Ses yalıtımı oldukça başarılı olan alternatif sahnede, Dearhead ve Badem Amerikalı dostlarla aynı dönemde nispeten kalabalık bir güruhu eğlendiriyordu.
Havanın kararması, içecek tüketimini ve zamanın hızlanmasını sağlamış olsa gerek beklenen an geldi ve Punk, Rave, Alternatif Rock sıfatlarını taşıyan The Prodigy sahnedeydi. İngilizler, Endüstriyel ortamı dağıtmakta zorlanmadı ve onların deyimi ile biz Türk savaşçılarına hoplamalı, zıplamalı, pogulu müthiş bir gece yaşattılar. Bir ara savaşçılarının performanslarını beğenmemiş olsalar gerek ki, sahne önünde bir çember oluşturulmasını bile istediler.
Yazının başında da söz ettiğim gibi festival geçmiş yılların verdiği deneyimle daha bir derli toplu olmuş. Ses, ışık, organizasyon sorunsuz ve steril bir yapıya kavuşmuş. Sanırım en büyük sorun da bu olmuş: ‘Steril ortamın festival ruhuna darbe vurması’. Dar bir alanda, derli toplu bir yapıda, kısa alanda paslaşan ticari stantlarla bir alışveriş merkezi havası vardı diyebilirim. Bana göre, bu durum festivalin kendi kemik izleyicisini oluşturmasını engellemekte. Giriş çıkışlardaki dolambaçlı sıralama modeli, küçük bir alana daha fazla kişiyi kazasız belasız sıraya sokmaya yarasada sakin dönemlerde oldukça can sıkıcı. Hele içeriye girişte megafonlu bir görevlinin tel örgülü çitlerle çevrili alanda izleyicilere direktif vermesi esir kampı havası yaratıyordu. Son olarak, zeminin asfalt olması büyük hayal kırıklığı diyebilirim.
Toparlayabilirsem; Rock’n Coke sorunsuz, steril, düzenli bir festival. Aynı zamanda festival ruhundan uzak, özensiz bir festival… En büyük açık hava müzik etkinliğimiz, şu küresel ekonomik krizde o kadarı da olur diye düşünenlere ve daha iyisi var mı, diyenlere keyifli, müzik dolu bir Pazar günü vaat ediyor. Unutmadan bu stantların arasında en göze çarpan grafiti alanıydı, bu konuda ilerde geniş bir yazı yazacağım.
0 yorum:
Yorum Gönder