Herkes eski mahallelerin ruhundan bahseder ama iki hatun arasındaki çemkirme yarışına “mahalle ağzı” diye ad yakıştırır. Ben bu ara her şeye takık olduğumdan bugünkü gündemime “mahallelilik” kavramını aldım. Beni derin derin düşünmeye sevkeden ses, az önce bizim sokakta yankılandı: “Ayşe (kişinin adını değiştirdim), sokakta yalnız dolaşma, çünkü senin ananı ......!" (nokta, nokta, nokta...anlayın canım, tamamını yazınca sakil duruyor, hem çoluk çocuk okuyor, terbiyelerine limon sıkmayalım.)
Bağıran kadındı. Ben bir de şeye taktım, nasıl şaapıcak? Hayır insan aklına koymaya görsün, yolunu bulur ama şimdi ben kaçırdıklarıma yanıyorum: Evde olmadığım günlerde bu mahallede neler dönüyor? Kim kimi şaapıyor, kim kiminle dedikodu eyliyor, bu kadın Ayşe’ye neden düşman? (Ayşe her apartmanda bir örneği bulunan dedikodu kumkumalarındandır, ondan olabilir mi? Laf aramızda günahım kadar sevmem kendisini. Ki her günahımı benden bir parça olarak gördüğümden severim hepsini. Islakgöz Doğuş bundan parça yapsın. Ya da beni Erenköy Ruh ve Sinir Hastanesi'n kapasınlar. Eve yakın.) Bu kadın Ayşe’nin annesine cinsel ilgi mi besliyor ya da dünyada başka küfür mü kalmadı?
Mahallelilik ne demek? Mahalle ruhu iyi bir şey madem, mahalle ağzı neden kötü?
Mahalle ve mahalle ağzı demişken stil ikonam, tek idolüm ve Ajda Pekkan'ın biricik rakibesi Aysel Ateş hanfendiyi anmadan geçemeyeceğim. Sizi kendisiyle başbaşa bırakıyor ve aradan çekiliyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder