14 Temmuz 2006 Cuma

Fotoğrafsız Anılar


Yıllar sonra kıyıda köşede kalmış bir fotoğraf ne düşündürür size? Eski bir kağıt parçasının üzerinde ışık yardımıyla hapsedilmiş bir görüntü ne kadar uzağa götürebilir sizi? Fotoğraf, icadından bu yana geçen sürede kimbilir kaç yaşama tanıklık etti, kimbilir kimler tarafından neleri görmek amacıyla sabırsızlıkla beklendi. Ya sevdiğinizden geriye kalanlar sadece anılarsa? Tırnakların törpülemek için kullandığı koltuğunuzun yüzü değişmiş ya da bir dişlenmiş topsa geride kalan?Yıllar sonra belki bir iç hesaplaşma olacak bu yazı bittiğinde, hiç akıldan çıkmayan, çıkamayacak bir beyaz hanımefendiye ithaf edilen.


Yıllar önce yaşanmış, sonu hüzünle biten bir fabl belki de.Sondan başlayacak öyküm dostlar. 8 sene sonra, hayatımdaki ender pişmanlıklardan birinin Benekli'nin tek bir fotoğrafını bile çekmemiş olmam ne acı. Sanırım 13 yaşımın getirdiği erkencilik duygusuyla ertelemişim o güzel anları ölümsüzleştirmeyi. Nasıl olsa çekerim sonra diyerek. Bunun kafama ilk dank ettiği an ise 8 yıl öncesine, 26 Nisan 1996 yılına denk gelir. Benekli'nin balkondan düşüp, gözbebeklerinin kucağımda donduğu zamana... Kızım, neden kızım diyorum ki, bulduğum da ben de çocuktum daha. Arkadaşım desem daha doğru.



Bir apartmanın bahçesinde, bir ağacın altında bulduğum Benoş'u. Etrafına toplanmış birkaç çocukla oyunlar oynayan, kafası ve kuyruğu sarı benekli, vücudu ise karbeyaz-tamam, kabul, biraz kirli beyaz- ve bal rengi gözlü bir afet-i devran. Şeytan dürttü görür görmez, rakiplerime 'Bu kediyi ben eve götürmek istiyorum' der demez kaptığım gibi Ulu Manitu'nun-babamın yani-yanında aldım soluğu. Kapıyı açtı, gülümsedi ve...Bingo! Evin yeni üyesi. Unuttuğumuz bir nokta vardı ki, o da Ulu Ulu Manitu-annem-.:))Yok, sandığınız gibi Benekli'yi istememe olayı değil, kedi annemin kucağına, daha ilk günden sanki yıllardır bizimleymişçesine gitti annemin kucağına uzandı.İnci Sultan sormadı bile 'Ayol bu kedi nereden çıktı?' diye. Sonrası yarı acı yarı tatlı bir öykü. Modern bakım yöntemlerinden haberdar olunmadığı için yapılan onlarca hata... Beslenmeden tutun da, bakıma kadar. Kötü niyetli olunmayan ama şu anda hatırlandığında acı veren bilinçsizlikler. Bunun karşılığında dünyalar güzeli bir kızın 3 kişilik bir aileye kattığı mutluluk. Sevinç. Ve gözyaşı. Hayatımızdaki boşluk, taşındığımız evimizi yakınlarındaki cesedini gömdüğümüz park bile sanki ondan iz kalmasın diye betonlanıp otopark oldu.Hayatım boyunca soyut varlıklara inanmakta zorlandım ama Benekli konusunda değil! Kendini çalar saat sanıp, 6'ya programlayan uyandırma servisim... Garantili hem de, bir, iki derken uyanmazsan geçiriverirdi dişlerini acımadan. Ailenin bir başka üyesi, Kırmızı Vosvos'tan hiç hazetmez, hoşnutsuzluğunu kusarak gösterirdi. Uyumak için seçtiği mekanlar Benoş'un biraz egzantrik bir hatun olduğunu gösterirdi. Babamla sabaha kadar süren konuşma-tartışma ve satranç partilerine eşlik ederdi. Kesin o heyecanlı maçlarda babamı tutardı, çünkü ne zaman arkamı dönsem ya Benekli pati atıp taşlarımı dağıtır ya da babam taşların yerini değiştiriverirdi kaşla göz arasında.


Daha anlatacak çok şey var ama başka bir öyküye kalsın çünkü zırıl zırıl ağlarken klavyeyi ve monitörü görmek zor oluyor. Bu yazıya eklenecek bir fotoğrafım olmasını ne kadar isterdim bilemezsiniz. Yıllar sonra belki düşünceyi fotoğraf kağıdına basabilen bir teknoloji geliştirilir ve...O zaman hala yaşıyor olursam, Alternatif-İstanbul’a ekleyiveririm.

0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons