26 Aralık 2010 Pazar

Fransa'nın İlham Veren Yeni Sesi: Juliette Noureddine


Bunca ana akımın arasında çok da haberdar olmadığınızı düşündüğümüz müzisyenlerle ilgili dinleme deneyimlerimizi paylaşacağımız yeni bir bölüm oluşturmaya karar verdik. Bu bölüm "Pazar Konseri" adını taşıyacak ve herhangi bir aksilik ve tıkanma yaşanmazsa her pazar günü burada farklı bir müzisyenle ilgili paylaşımlar yer alacak. İlk konuğumuz, Fransız şarkıcı ve besteci Juliette Noureddine.


Juliette Noureddine, bana hem fiziki görünüm, hem de ses tınısı bakımından bizde "Taş Plak Sesli" diye anılan Sema'yı anımsatıyor. Bu iki müzisyeni bu kadar benzeştirmemin nedeni, ikisinin de müziğin dijitale dönmediği zamanlardan kalmış gibi gelen sesleri. Zaten Juliette de katı bir eğitimin ardından adım attığı müzik kariyerinde Edith Piaf, Jaques Brel ve Fréhel şarkılarını yorumlayarak merdivenleri tırmanmaya başlayan bir müzisyen. "This evening I'm sleeping with Chopin" ile başlayan kendi müziğini yaratma süreci, ilk aşamada çalıştığı yerden kovulmasıyla sonuçlansa da Juliette pes etmiyor. 1991 yılında çıkardığı Que Tal? albümüyle müzik dünyasına sıkı bir debü armağan ediyor ve emeği 1994 yılındaki Victoires de la Musique ödüllerindeki bir adaylıkla taçlanıyor. Juliette bu ödülü o sene alamasa da, 1997 yılında "Yılın İlham Veren Müzisyeni" ödülünü cebine indiriyor.


Juliette kendine özgü müzisyenliğinin ödüllendirildiğini görünce, farklılığını sahnesine de taşıyor. Zeki bir kadın olarak şarkı sözlerine yansıttığı mizah anlayışını ve hayat görüşünü konserlerinde kurduğu diyalogla perçinliyor. Görselliğe haddinden fazla önem veren kurtlar sofrasında kavanoz dibi gibi kalın camlı gözlükleri ve fazla kilolarıyla kendine özgü bir tarz yaratıyor. Sahne kostümlerinden şatafatı, konserlerinden dans ve iyi müziği esirgemiyor ve henüz bizim cenahta pek tanınmasa da Fransa'da "Juliette" sahne adıyla hatırı sayılır bir üne kavuşuyor. Üstelik, aynı Beth Ditto gibi beden ırkçılığına ve elbette diğer bilimum ayrımcılıklara karşı bir kadın (Nereden biliyorsun nerseniz, Roll Dergisi'nde Ragıp Duran imzalı nefis bir yazıda okumuştum). Soyadından (Noureddine) anlayabileceğiniz üzere ayrımcı tavırlara maruz kalmaya çok müsait bir etnik kökenden gelmesi de (ki büyükbabası Cezayir Berberisi) cabası.


Juliette'in alamet-i farikası ne etnik kökeni, ne de fiziği aslında. Şarkılarındaki neşeli ton ve sözlerdeki özgünlük sizi derhal Juliette'in müziğinin içine alıveriyor. Örneğin; Maudite Clochette şarkısında hanımından nefret eden ve onu öldürme planları yapan bir hizmetçinin öyküsünü anlatıyor. Mémère dans les Orties şarkısı ise nişanlı bir çiftin kavgasına dair. Juliette yaşamın içinden öyküleri şarkıya çeviriyor ve hakkını veriyor.


Türkiye'deki müzikseverlerin Juliette Noureddine ile teşvik-i mesaisi ne yazık ki Youtube ve Fizy gibi paylaşım sitelerinde yayınlananlarla kısıtlı. On albümü olmasına, hatta Ocak 2011'de yeni albümü No Parano'yu çıkarmaya hazırlanmasına karşın, Türkiye'de albümleri dağıtılmayan müzisyenlerden biri Juliette. Hal böyleyken, yabancı alışveriş sitelerinden sipariş vererek ya da yurtdışına uzanan dostlara rica ederek yasal albümlerine ulaşılabiliyor ancak. Öte yandan, sabrı olmayan dinleyiciler için resmi websitesinde yeni albümden iki şarkıya yer vermiş.


Juliette'in adı bugün Fransız müziğine yeni soluk getiren isimler arasında sayılırken, bize de onun güzel albümlerinin Türkiye'de yayınlanacağı, hatta burada bir konser vereceği günleri beklemek kalıyor.


Kaynak


Dinleme Önerisi;


Sur L'oreiller


Les yeux d'or



Les souvenirs






0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons