Bizim Ece yazmış. 2010 bana iyi gelmedi diye. Ben anlamadım bana nasıl geldi bu yıl. Bir gün içim içime sığmıyor, akşamında dünya başıma yıkılıyor. Biteviye bir rutin. Çok elim kolum bağlı gibi. İçime havan topları, hadi o kadar da değil de el bombaları düşüyor. İşte öyle bir hissiyat. Yarın 5 Mart Cuma. Kenara not almışım ben: Tim Burton'ın Alice In Wonderland'i vizyonda. Blogunu keyifle okuduğum Elif Savaş'ın yeni kitabı "Büyüklere 17 Masal" Yitik Ülke Yayınları'nın baskısıyla raflarda. IKSV Salon'da benim pek sevdiğim, kendi hayat soundtrackime pek yakıştırdığım !DelaDap sahnede. Tango dinlemek istersem Daniel Melingo Ghetto'da. Hiçbir şey yapmak istemezsem evimdeki müzikçalar, içindeki Soul Kitchen Soundtrack'i ile hizmetimde. Elimde acı kahvem, içinde biraz kanyak. Kabuk değiştiriyorum sanırım. Bir şeyler değişiyor ama ne?
Mart ayı ile aram pek yoktur. Oldum olası hep asık suratlı gelmiştir bana. Ne kıştır, ne bahar. Erik, kiraz, şeftali ağaçları en çok Mart'ta aldanırlar. Önce tomurcuklanır, sonra o tomurcukları aniden bastırıveren soğuklarda dökerler. Hüzünlü bir görüntüdür.
En çok Mart ayında sahte gülümsemişimdir insanların yüzüne. Sevmediğim insanların doğumgünleri ile doludur Mart. Doluydu yani. Şanslıyım ki, hepsi bir bir hayatımdan çıktı. Kalanlara en içten gülümsememle hala "mutlu yıllar" diyecek olmak güzel.
Bendeki bu tuhaf hallere karşın, hayatımda güzel insanlar var. Güzel haberler alıyorum. Elim kolum bağlı hissiyatını öylece unutuyorum. Uyuyorum, sabah bir umut. Bazen tam tersi, sabahları berbat, gece 1'den sonra sessiz bir huzur.
4 Mart 2010 Perşembe
5 Mart Cuma: Kabuk Değiştiriyorum
11:56
Ezgi
No comments
0 yorum:
Yorum Gönder