Evin içinde dolanıyorum ara ara. Dile kolay, tam 10 yıl. Kah penceresinin önündeki yatağıma uzanıp karşı balkondaki rüzgar çanının sesini dinlemişim, ya mutfağında zeytinli ekmek pişirmişim. 10 yıl içinde odam belki 10 kere değişmiş. Son 4 senedir duvarımda bir Chick Corea posteriyle uyanmışım. Yazın milkshake, kışın sıcak şarap içmişim salonda. Sokakta her ne olduysa arkamda bırakıp sığınmışım. Bazen de, iç sıkıntımla başedemeyip kendimi kapı dışarı etmişim.
Evimde son 2 ay. Yeniden derlenip toparlanıp bir başka eve göç etmeye son 60 gün. Elbette o ev de dört duvardan çıkıp "yuva" haline gelecek. İçinde insanlar olacak. Yemekler pişecek. Akşamları müzik dinlenecek. Cumartesi günleri televizyonun dibine vurulacak. Büyük bir kütüphanesi olacak. Olana kadar, biraz üşüyeceğiz sadece.
İşte ben bu hallerdeyken, takvimler 19 Mart'ı gösteriyor. İstanbul, bol müzikli bir geceye hazırlanıyor. Kimi kısır zamanların aksine, bu gece her halet-i ruhiyeye hitap ediyor. Yürekten gelen bir vokal, güzel melodiler, her duyanın içine işleyen melodiler isteyenler için Piano Magic Babylon sahnesine çıkıyor. Konsere yalnızca müzik dinlemek için değil, piyasaya, kız tavlamaya, kendi fotoğrafını çekmeye gelenlere inat kendilerine gerçekten kulak verecek müziksevereri Glen Johnson'ın sesiyle, iç kanırtıcı liriklerle ve yeni albümleri Ovations ile dağıtacakları kesin. Geceye hazırlayıcı müzikler ise, Kim ki O'dan.
Öte yandan, geçen seneki konserlerinde çaldıkları "Love Will Tear Us Apart" yorumu ile ağzımızın tadını yerine getiren, kan kaynatan melodileri garanti eden, geçen sene bu zamanlarıma "Trust" albümleriyle eşlik eden Fatima Spar & The Freedom Fries Ghetto'da hafıza tazeleyecek. Test edilip onaylanmıştır ki, yüreği fıkır fıkır, içi kıpır kıpır bünyelere Fatima Spar ve pek neşeli The Freedom Fries iyi gelir.
Daha önce yazmıştık, İstanbul'da Les Frenchies En Live namlı konserler olacak demiştik. İşte bu konserlerin ikincisinde Arnaud Fleurent-Didier sahne alıyor. Yer Alt (eski Indigo), saatler 22:30'u gösterirken.
Son haber Tea Party ile tanışık olanlara. Studio Live Tea Party'nin solisti Jeff Martin'i Kanada'dan kapmış, İstanbul'a kondurmuş.
E, sen neredesin? diye sorarsanız, Disaffected albümünün ilk şarkısı "You Can Hear The Room" hatırına kendimi Babylon'da bulacakmışım gibi görünüyor, bu şarkı şu aralar sanki beni anlatıyor: "you can hear the room / on these long, winter nights / if you'd just, if you'd just / if you'd just be quiet / beneath the word / there's the whisper of pipes / there's the stretch of the wood / there's the chink of the light / and the wires conduct / and the water runs down to the sea / but stay away from the drink / stay away from the diaries / it doesn't matter/ it does not matter..."
0 yorum:
Yorum Gönder