20 Kasım 2010 Cumartesi

Sinematek Tadında Bir Müzika Grubu: The Cat Empire


Çoğu insanın en sevdiği müzika grubunun Radiohead olduğu günümüzde hayatınızın ikilemlerinden biri şudur belki de: Henüz kitlelerce dinlenip beğenilmeyen keşifleri paylaşıp onların özel müziklerinin yayılmasına katkıda mı bulunmalı? Yoksa bencillik edip kendimize saklayarak 'vaay kimsenin bilmediğini biliyorum!' ilüzyonuna mı kapılmalı? Ben kalem kutusu dolu olarak okula gidip boş olarak eve dönmeyi sürekli başaran bir paylaşımcı avanak olarak ilkini tercih ederim. Bu sebeptendir ki, açık yüreklilikle yazıyorum: Bir arkadaşım sayesinde The Cat Empire'ı, kendi başıma Iron & Wine'ı, yine bir başka arkadaşım sayesinde (Gökşen olur adı) Angus & Julia'yı keşfettim ki, bu üç grubun en ortak noktası çok, çok ama çok iyi müzik yapmaları.


Hepsinin müzikçalarımdaki yeri apayrı, ama Avustralya Melbourne dolaylarından dünyaya açılan The Cat Empire benim şu dönemde gereksinim duyduğum 'karnaval gibi müzik' kavramına en yakın müziği icra ettiğinden hepsinden özel bir yerde duruyor. Dinledikçe karnınızda kelebekler uçuşturan, sizi sokak ortasında Peter'a kavuşmuş Heidi gibi zıp zıp zıplatan türden bir müzik kulağınıza gelen. Ben biraz geç kalmışlıkla grubun 2003 yılında çıkardığı debü albümü 'The Cat Empire' hatmededurayım, grup çoktan son stüdyo albümleri Cinema için turne yollarına düştü bile. Sanıyorum grup İstanbul'a uğrayana kadar ben sırasıyla Two Shoes ve Cities'i dinleyip bitirmiş olurum. Maalesef online yollardan ilerliyor bu keşif süreci, zira henüz ülkemiz hudutlarında albüm satışları yapılmıyor. Biz zavallı müzik dinleyicilerine ise kayıtlarını satın almak için yurtdışına çıkana kadar yahut grup burada konser verip organizasyona albüm satışı + imza saati eklenene kadar dolaşımdaki MP3'lere muhtaç olmak düşüyor. Halbuki, The Cat Empire'ı sevmek için bir sebep de son albümleri Cinema'yı Vinyl olarak da basmaları. Websitelelerinde bir e-shop bölümü tabi ki var, shipping bedeli göz önüne alınarak imzalı CD ya da Vinyl alma olanağı sunmaktalar. Yahut Amazon, E-Bay gibi uluslarası alışveriş ağlarını aşındırabilirsiniz ki, göreceksiniz değecek. (buradan da websitelerine koydukları şarkıları dinleyebilirsiniz.)


Yukarıda sözünü ettiğim ve The Cat Empire'ı bana tanıtan arkadaşım Nihan Katipoğlu grubun Paris'teki konseriyle ilgili bir yazı kaleme aldı. Yazıyı kuma olanağım oldu, sinemayla müziği kaynaştıran nefis bir üslupla The Cat Empire'ın Paris konserini konu alan bir yazı olmuş. Okurken grubun bass gitaristi Ryan'ın ettiği bir lafa kızmadan edemedim. Nihan 'Türkiye'ye gelecek misiniz?' diye sormuş ve Ryan Türkiye şimdiye kadar gittikleri her yerden hayli uzak olduğunu söylemiş. İki olasılık var: 1. Ryan coğrafya bilmiyor. Türkiye'nin Avrupa'da olduğunu ve Paris'ten sadece 3 saat uçuş mesafesinde olduğunu da. 2. Türkiye'de henüz tanınmadıklarını ve uygun zeminin henüz oluşmadığını düşünüyorlar.


İkinci olasılık çok daha akla yakın. Müzikçalarlarda hep benzer janrda müziklerin döndüğü memleketimizde The Cat Empire'ın müziğinin alacağı daha çok yol var.


Bu yazının özü özeti:


Bu pazarı uzun tatil depresyonuna kapılmadan atlatabilmek adına yapabileceğiniz birkaç şeyi sıralamak istiyorum;


- Hemen internet üzerinden müzik dinlemeye imkan veren bir siteyi açarak search bölümüne The Cat Empire yazacak ve bu nefis müziği dinlemeye başlayacaksınız.



- Ve uslu bir çocuk olup Şirinler'i görmek yerine, uslu bir çocuk olmayıp tanıdığınız herkese The Cat Empire'ı anlatacak, konser organizatörlerine ve promoterlara baskı yapacak, hatta gruba e-posta atarak İstanbul'un haritadaki yerini belleteceksiniz.


Bakın, pazar günü depresyonu geçti, gitti bile.


Pazartesiyi yarın konuşalım.



0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons