12 Kasım 2010 Cuma

Noktalı Kırmızı

Kırmızı Nokta

Kanepede oturmuş geleneksel cumartesi sinemateki kafasında bir filme dalıp gitmişken, yerde bir saç kılı görüyorum. Siyah, kalın telli ve orta uzunlukta olduğuna bakılırsa, bendeniz cennet kuşunun kafasından dökülme. Buraya kadar basit bir döküntü olarak gördüğüm saç teline daha dikkatli bakınca, bir kalp biçiminde bana öylece baktığını farkediyorum! Yerde alelade siyah bir saç teli, üstelik şemali pek şekilli! Evrenin bana verdiği mesajı -şimdi bu laf pek moda ya- çözmeye çabalıyorum; eline paspası al da yerleri sil mi demek istiyor? Yoksa cesaretini topla da yalnız Calamity Jane ayaklarını bir kenara bırak mı?



Mesajı işime geldiği gibi anlıyorum, elime paspası alıp saç kılını çamaşır sulu kovaya gönderiyorum. Diario de una Ninfómana (kızmayın Türkçe ya da İngilizce adını yazmıyorum diye, ikisi de orjinal adının anlamını vermiyor) dönerken DVD çalarda, başka türlü bir moda girmem olasılık dışı. Evet, film zaman zaman yüzeysel, fazla aşk ve seks macerası olan her kadın fahişe olup sokaklara düşmüyor, ama filmin başıyla sonunu bir yana bırakırsak Valerie adlı hanım kızımınızın müstakbel beyaz atlı prensi Jaime ile ilişkisi esnasında olanlar tümden yalan değil. Aksine filmin belki de en derin sularda yüzen sahneleri Jaime'nin aşktan ne anladığıydı doğrusu. Paragrafı eksiltili bırakıyorum, demek istediğimi filmi izlerseniz anlayabilirsiniz diye noktayı koyuyorum.


İzlediğim bu film olmasaydı, sözgelimi bir Fellini filmi olsaydı, örneğin 'Le notti di Cabiria', kalp şeklindeki saç kılının sonu değişir miydi? Sanmıyorum. Çünkü Fellini'nin kadınlara ve aşka bakışını fazlasıyla dürüst buluyorum! Belki hayattaki gerçekler yetmezmiş gibi, izlediğim filmlerde de aşkı 'dolce vita' olarak görmeyen öyküleri gidip seçiyorum. Hayatın her alanında serserilik evetken, filmlerde de olsa aşk denen şey şeker-çikolataya bulanmıyor dimağımda. Elimde objektif, yukarıdaki hin kare gibi detaylar yakalamayı yeğliyorum.


Gerçek hayatta aşkı aramada tembellik ettiğim gibi, film izlerken de aklımın iplerini salıp romansa bulayamıyorum. Kendimi mi değiştireyim, izledikleriimi mi? İşin içinden çıkamıyorum. Sonunda düşünmekten de yoruluyor ve müzikçaları Fela Kuti'ye teslim ediyorum. Hayatta olabilecek en orjinal siyah adama kulak veriyorum:


I no be gentleman at all o!


I be Africa man original


I be Africa man original.


0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons