Durum böyleyken, birileri 12 Aralık'ta iki fevkalade konser, bir de eğlenceli bir parti seçeneği ile karşıma çıkıyor. Partileme kısmı her daim yapılabilecek bir şey, hadi onu geçin. Ama iş konserlere gelince elimi şakağıma dayıyor düşünüyorum: Yaptığı müzikle elektronikten caza pek çok müzisyeni etkisinde bırakan, ahir zamanların minimal ses dahisi Philipp Glass mı? Yoksa o büyülü 8 Temmuz gecesinde Antony and The Johnsons'un pagan ayininden önce sahneye çıkıp gönül tellerine dokunan ozan/şarkıcı Jose Gonzalez mi? Tarih 12 Aralık olmasına 12 Aralık ama, akşam yemeği İstanbul Culinary Institute'da taze zeytinyağında pişmiş mamalar mı, yoksa Otto Santral'de kadehi 20 liraya Sangria mı? Konser mekanı Cemal Reşit Rey mi, yoksa Otto Santal mi? Şarap kırmızı mı, beyaz mı, roze mi? Soğuk mu, oda sıcaklığı mı, yoksa sıcak mı?
Şimdi ben yüksek müsadenizle CD çalarımda iki gündür dönüp duran Nat King Cole CD'sini çıkarayım, Philipp Glass imzalı Truman Show soundtrack'ini koyayım, gözlerimi kapatıp 8 Temmuz'dan aklımda kalan Tear Drop'u düşüneyim ve uykuya dalayım.
Zora geldiğimde hep uykuya kaçarım ben. Ertesi gün herşey çözülecekmişçesine...
Kopyala Beni Skati!
http://www.myspace.com/philipglasspiano
http://www.myspace.com/josegonzalez
http://www.myspace.com/josegonzalez
0 yorum:
Yorum Gönder