9 Şubat 2010 Salı

Vakit Kabus Vakti




Bu oyuna erişim kafası örümcek bağlamışlar tarafından engellenmiştir.

Gece bir kabus gördüm. Zaman ve mekandan bağımsız karanlık bir sokakta sıra sıra dizilmiş tek katlı evler vardı. İri yapılı bir adam sokağı boydan boya turlayarak kimi kapılara X işareti koyuyordu. Sokak kalabalıklaştı, bir anda silahlar patladı. Kapılara X işareti atan adam, hızla koşarak etrafta hiçbir canlının görünmediği arsa gibi bir yere geldi. Burada bulunan bir kulübeye girip kapıyı ardından sıkıca kilitledi. Üstü başı kan içinde evin iç tarafına ilerledi. Bir odaya girdi ve o odadaki bir kapıyı açtı. Bir kapı daha... Bir kapı daha... Derken, duvarları sıva kaplı, yerleri ise çıplak taş olan karanlık bir odaya girdi. Cebinden bir kafatası çıkardı, odanın zeminindeki kemiklerin yanına fırlattı. "Bir tane daha işte..." diye hırlayıp odanın içindeki tuvalete girip elindeki yüzündeki kanları yıkadı. Kan zemini kapladı.




Biliyorum ki, bunu her kime anlatırsam anlatayım, gece yatmadan önce bir korku ya da gerilim filmi izlediğimi, yahut 6-7 Eylül olayları ile ilgili bir şeyler okuduğumu söylerdi. Yatmadan önce birşeyler okuduğum doğru, ama bu ikisi ile ilgili değil. Okuduğum metin, Vakit Gazetesi'nin "Yala Ama Yutma" adlı tiyatro oyunu ile ilgili yayınladığı haberin yansımaları. Bildiğiniz üzere söz konusu gazete 2 Şubat tarihinde "Ahlaksız Oyundan Tahrik Dolu Mesajlar" diye bir haber yayınlamış ve söz konusu oyunun kaldırılması gerektiğini vurgulamıştı. Haberin altında yer alan yorumlarda ise "Sopaları alıp salon mu basalım?" gibi ifadeler yer alıyordu.



"Yala Ama Yutma"nın sergileneceği sahne olan Kumbaracı50 ise, konu ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, Kumbaracı50'nin bağımsız işlerin oynandığı, 6'dan Sonra Tiyatro ekibine ait özel bir tiyatro mekanı olduğu, "Yala Ama Yutma" oyunun da bu bağımsız oyunlardan biri olduğu belirtildi. Ama bu bilgi dahi elinde mühür bekleyen zihniyete yeterli gelmedi ve Kumbaracı50 Beyoğlu Belediyesi tarafından eksik evrak gerekçesiyle mühürlendi.


Kimi fısıltıları duyar gibiyim. "İstanbul 2010 Kültür Başkenti'nde olur muymuş böyle bir şey" diye. Olur efendim olur. Ya sopayla tiyatro salonu basılır, ya etten püften bahanelerle salon mühürlenir. Hiçbirimizin sesi çıkmadıkça, "Ünlülerin gençlik fotoğraflı, makyajlı makyajsız halleri" haberlerinin kapladığı bümbüyük gazetelerimizde, haber bültenlerimizde ve sonunda da vicdanımızda yer bulamadıkça kabuslar gerçeğe, gerçekler kabusa karışır, sonra da unutulur, gider.


0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons