Bizim cenahta gündem yoğun. Ev sahibi "on yıllık ilişkimizin sonuna geldik, güzel ayrılalım" dedi, taşınma kapıda. Yeni evin konuşlandığı yer Üsküdar'da mı olmalı, yoksa Bostancı'dan şaşmamalı mı? 2 odalı mı, yoksa 3 odalı mı? Çift tuvalet mi, tek tuvalet mi? Yerler tahta parke mi laminant mı? Mobilyalar değişmeli mi, aynı kalmalı mı? Bildiğimiz tek şey var ki, o da süreç ağır ve sinir bozucu.
Öte yandan Şubat'ın son günü başımıza iş açtık. Fikri ortaya atan bendim. Evde bir köşede duran el emeği göz nuru takıları satmaya kalkıştım. Sonra yüzde 100 el yapımı defterlere illüstrasyon çizmekle meşgul Linda'yı ayarttım. O evinde dikiş dikerek harikalar yaratan Mutlu'yu aramıza kattı. Olduk mu size üç cevval kadın gücü? Sonra Gökşen'le Meltem'e "hadi siz de gelin, sarılıp koklaşalım, konuşup gülelim" dedik. Pazar günü Feriköy Bit Pazarı'nın bizden çekeceği var. Tanımanız kolay, en fazla kahkaha sesi yükselen masa bizimki.
Pazardan önce Cumartesi var. Uyanır uyanmaz Yeah Yeah Yeahs'in 80'ler tınılı "Dragon Queen"i ile gözümü açarım. Sabahtan sunum tamamlamak gerek. Belki kargo şirketi kapımı çalar, paketten Vosvos: Bir Kaplumbağa Yolculuğu (1931-2003) adlı kitabım çıkar. Öğleye Ozanfendi'nin benim için bulduğu evi görmece. Nurcan Teyze ile dedikodu yapmaca. Öğleden sonra belki Public'te gündüz gözü ile disko topu altında salınmaca. Akşamına Babylon'da The Veils kesin plan. Kadehte vişne-votka. The Veils ile ortak noktamız Sylvia Plath ne de olsa. Bana değil, ama Santana severlere son seçenek Ghetto'da Ayhan Sicimoğlu ve Saz Arkadaşları'ndan "Santana Revisited".
Gün 24 saat, fazla değil. Yatcaz, kalkcaz, yatcaz kalkcaz, bir bakmışız Mart gelmiş.
0 yorum:
Yorum Gönder