Cumartesi hızla geçti. Güneş batmadan önce, Füruzan'ın o canım "Benim Sinemalarım" öyküsüne daldım. Gün geceye kavuşunca da Bi Büyük Fest'te uzun zamandan sonra ilk kez Yeni Türkü'yü canlı dinledim. Şarkılardan fal tuttum, şansıma "Vira Vira" çıktı. "Vardır elbet evrenin bir mesajı..." deyip şarkıya eşlik ettim. Boğaz kıyısında "Biz Çamlıca'nın 3 Gülüyüz" ile başlayan gün, Kadıköy'de ufak bir barda "Under The Bridge Downtown" dinleyerek sona erdi.
Ayların yenisi Temmuz, bana yeni bir başlangıçla geldi. E-posta kutuma bir mesaj düştü geceden. Diyordu ki kısaca, "Gazete Sabun'da gönlünden ne geçiyorsa yazabileceğin bir yer ayırdık sana... İster misin?" Elbette isterdim, deli misin? Hemen yerime ad düşündüm. Ezgi'nin Yeri? Yok, uymadı. Huysuzun İstanbul Rehberi? Cık, Alternatif-İstanbul Rehberi dururken olmaz. Alternatif-İstanbul Rehberi? E, o zaten var ve işte tam burası! Hmmm, peki AKBİL? AKBİL? Neden AKBİL? Çünkü AKBİL'leri seviyorum. Yakın zamanda kaldırılacak olmalarına üzülüyorum. Hem kısa ve akılda kalıyor. Tamam öyleyse, ben Ezgi, Gazete Sabun'da, yani gerçekleri köpürten dört köşe keyif gazetesi'nde her cumartesi AKBİL'imi dolduruyorum! Darısı basılı bir dergide bendeniz cennet kuşunu okumak. (Ara Not: İşte bu da ilk yazım.)
Daha da önemlisi, eski yaşanmışlıklara içten bir "güle güle", yeni başlangıçlara yürekten bir "merhaba" çakalım ve yürüyelim gitsin.
0 yorum:
Yorum Gönder