Yarın Galatamoda başlıyor dediklerinde "belki uğrarım" diye geçiştirmemin, ama meyhane teklifine hayır diyemememin sebebi var. Ben şehrin müziğiyle tadı tuzu peşindeyim. Geçtiğimiz sene normalde işlerini beğendiğim tasarımcıları dahi vasat ve ortamı haddinden fazla "kalabalık" bulmamın da Galatamoda'ya temkinli yaklaşmamda etkisi büyük. Evet, modadan anlamak, modayı takip etmek benim harcım değil, o taraklarda katiyen bezim yok ama iyi olanı gören gözüm var. Galatamoda, en azından geçen sene, birkaç güzel süprizin dışında pek bir anlam ifade etmemişti. Bu sene edecek mi peki? 26'sından 30'una, bunu deneyimlemek için 4 koca günüm var. Hadi perşembeyi çıkar, 3 gün fena bir zaman değil soluğu Tepebaşı'ndaki TRT binasının yanındaki festival alanında almak için. Hem Culinary Institute'de güzel bir yemeğe hangi çılgın hayır diyebilir ki?
Şehrin müziği peki? Onda da bugünden yana şansımız pek yok. Yani bence. Babylon kapandı. Ghetto'da müziklerini Hürriyet’ten Sedat Ergin, Radikal’den Yıldırım Türker, Sinema ve Müzik eleştirmeni Sevin Okyay, Referans’tan Eyüp Can ve Sabah’tan Yavuz Baydar gibi isimlerin kotaracağı "İnternetimi Serbest Bırak" partisi var. Hayal Kahvesi'nde 4X4, Balans Jolly Joker'de ise Manuel Reina & Bato Tato sahne alıyor. Anlaşılan İstanbul kalbini kanırtacak bir müzikli perşembeye hazırlık yapıyor.
Diyeceksiniz ki, başlıkla şu ana kadar okuduklarımızın ne ilgisi var? Yok aslında. "Yarım Kilo Yer Fıstığı İle Ne Yapılır?" gecenin bir yarısı aklıma gelen kurmaca öykünün başlığı. Kucağında koca bir tepsiyle kanepesine kurulmuş bir kadın, hayatının aslında hiç istemediği bir yöne doğru kaymakta olduğunu dalgınlıkla farkeder ve kayıtsızca döşemede bir leke görür. Gecenin 12'sinde o lekeyi yok etmeye uğraşır. O leke aslında nedir? Neden yok olmamaktadır bir türlü? Ya da kadınının o lekeye bu denli takmasının sebebi nedir? Kadın sonunda "aman çıkmazsa çıkmaz, ne yapayım mı?" diyecektir, yoksa bütün gecesini onu yok etmek için mi uğraşacaktır? O lekeye karşı takınacağı tavır, aslında kadının hayata karşı tutumunu mu gösterecektir izleyiciye? Yoksa o leke, sadece bir leke midir?
Ha, öyküye ilham veren şey mi? Yer fıstığından yapılmış humus. Tarifi şöyle; biraz zeytinyağı, yarım kilo yer fıstığı, deniz tuzu, tahin ve bolca sarımsakla ezilerek karıştırılıyor. Aslı nohutla yapılan humusun bir değişik çeşidi bu. Sonra oturuluyor, ekmek dilimlerine katık edilerek 2 dilim kavun, salata ve peynirle birlikte gecenin 11'inde yeniyor.
Yarın öbür gün öyküm kısa film olarak hayata gelirse endişelenmeme mahal olmayacak, zira altında kocaman harflerle "izlediğiniz bu film gerçek bir öyküden uyarlamadır" yazılabilecek. Koca bir tabak yer fıstıklı humus ve gecenin körüne teşekkür ediyorum tümcesini de ekledik mi, empresyonistliğin dibine vurduk demektir. Hadi hayırlısı!
0 yorum:
Yorum Gönder