5 Eylül 2010 Pazar

İstanbul'a U2 Gelmiş, Bizim Ellerde Bir Garip Haller

13eylulekadarkapaliyiz

48 saat kadar önce ülkemiz sınırları içerisine girip, kısacık sürede hem Başbakan'la görüşen, hem de biz yerli halkın her sabah geçerken sıtkımızın sıyrıldığı Boğaz Köprüsü'nü tabanvayla kateden Bono, bir anda referandum konu başlığının yanı başına zıplayarak ilk sıraya oturdu.


Efendim, Başbakan Bono'ya ne söylemiş de, Bono ne cevap vermiş de, Bono'nun hediye ettiği kırmızı I-Pod'un içinde ne varmış da, acaba bir tek 'hani benim Recebim' şarkısı mı varmış da, Bono'nun tek oy hakkı olsa evet mi, hayır mı dermiş de, neden bu zamana kadar gelmemiş de şimdi gelmiş de, efendime söyleyeyim paraya mı sıkışmış mı yoksa da ondan mı gelmiş de... Ağzı olan konuşuyor. Konuşsunlar, ben hepsini okurken çok eğleniyorum, nefis espriler filan üretiliyor.


Elbette U2 gelsin, Asya'dan Avrupa'ya yürüyüp 'medeniyetleri birleştiren köprü İstanbul' geyiği yapsınlar, güzel güzel konserlerini versinler, Where the Streets Have No Name, efendime söyleyeyim Breath, ondan sonracığıma bir Moment of Surrender çalsınlar, Sunday Bloody Sunday'i sahibinin sesinden dinlesin millet, gözler 360 derece dönen sahne filan görsün, Olimpiyat Stadı'na ulaşmaya çalışılırken maceranın dibine vurulsun, Survivor kafası yaşansın. Bunların hepsi olsun bugün İstanbul'da pek tabi. Ama başka şeyleri de gözden kaçırmamalı. Mesela dün Playboy da ülkemizin kanayan yaralarından biri olan internet sansürüne takıldı. Ve hani şu internet üzerinden müzik dinlediğimiz Grooveshark da Youtube ile aynı kaderi paylaşanlardan. Medya noter marifetiyle kıdemli gazetecilerine, köşe yazarlarına, kültür ordinaryuslarına kıyma yarışında. Referandum deseniz, milletin öyle sıtkı sıyrılmış ki, dükkanla beraber 13 Eylül'e kadar kendini de kapatıp kimbilir hangi diyarlara kaçmış. Sonra Allianoi, efendime söyleyeyim Loç Vadisi, Fırtına Deresi, Hasankeyf... Yani işte anlayın canım, 'Ilgaz Anadolu'nun sen yüce bir dağısın', 'Orda bir köy var uzakta' demekle olmuyor bu işler, memleketin her köşesi karışık turşudan beter.


Demem o ki, U2 dediğiniz adamlar (ben de U2 diyorum tabi kendilerine) 2 saat 15 dakika sahnede kaldıktan sonra yarın sabah sularında turneye devam edecekler. Biz gene türlü tuhaflıklarımızla başbaşa kalacağız yalnız ve güzel ülkemizde. İki mum yakıp romantik bir akşam yemeği yeriz artık.




1 yorum:

Hande dedi ki...

evet ama ülkemizdeki türlü türlü dertlere elimizden bi çare gelmiyor, şu ahir ömrümüzde U2 yu canlı izleyelim de havamızı bulalım.. :)

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons