25 Şubat 2009 Çarşamba
İbo'nun Sulugöz Yutmuş Ağlak Çocuk Duyarlılığı
Televizyonda "eğlence yapcam" diye gereksiz belden aşağı dokundurmalar, "seni ben yarattım" horozlanmaları, tatlı-sert ağabey modlamalarında saçma sapan laf dokundurmalar ve üstüne tetikçi kabadayı pozları yetmezmiş gibi, artık son derece ustalaşılan - ya da öyle sanılan - duygus(e)lleşmeler ve "yalnızım dostlarım yalnızım yalnız" mısralarında vuku bulan önceden planlı ağlamaklık ile seyirci kafalama çabaları içindeki birinin sahteliğindense kendini her an yıkabilecek (ecnebiler self destruction diyor) bir kadının hesapsızlığı her zaman yeğdir.
Self Destruction İyidir
Sırf bu şarkı için bile Yıldız diyorum
Not: Bu yazı tamamen sitenin hitini arttırma kaygısı ile klavyelenmiştir.
İbo'nun Sulugöz Yutmuş Ağlak Çocuk Duyarlılığı
Televizyonda "eğlence yapcam" diye gereksiz belden aşağı dokundurmalar, "seni ben yarattım" horozlanmaları, tatlı-sert ağabey modlamalarında saçma sapan laf dokundurmalar ve üstüne tetikçi kabadayı pozları yetmezmiş gibi, artık son derece ustalaşılan - ya da öyle sanılan - duygus(e)lleşmeler ve "yalnızım dostlarım yalnızım yalnız" mısralarında vuku bulan önceden planlı ağlamaklık ile seyirci kafalama çabaları içindeki birinin sahteliğindense kendini her an yıkabilecek (ecnebiler self destruction diyor) bir kadının hesapsızlığı her zaman yeğdir.
Self Destruction İyidir
Sırf bu şarkı için bile Yıldız diyorum
Not: Bu yazı tamamen sitenin hitini arttırma kaygısı ile klavyelenmiştir.
İbo'nun Sulugöz Yutmuş Ağlak Çocuk Duyarlılığı
Televizyonda "eğlence yapcam" diye gereksiz belden aşağı dokundurmalar, "seni ben yarattım" horozlanmaları, tatlı-sert ağabey modlamalarında saçma sapan laf dokundurmalar ve üstüne tetikçi kabadayı pozları yetmezmiş gibi, artık son derece ustalaşılan - ya da öyle sanılan - duygus(e)lleşmeler ve "yalnızım dostlarım yalnızım yalnız" mısralarında vuku bulan önceden planlı ağlamaklık ile seyirci kafalama çabaları içindeki birinin sahteliğindense kendini her an yıkabilecek (ecnebiler self destruction diyor) bir kadının hesapsızlığı her zaman yeğdir.
Self Destruction İyidir
Sırf bu şarkı için bile Yıldız diyorum
Not: Bu yazı tamamen sitenin hitini arttırma kaygısı ile klavyelenmiştir.
23 Şubat 2009 Pazartesi
Bir Balkan Türküsü Olarak "Love Will Tear Us Apart"
Fatima Spar's 'love will tear us apart' cover
Dinledim ve bu olağanüstü şarkının siyah-beyaz hali ile zaten kusursuz olan soğuk notalarının pastel renklerle boyanıp yapıbozumuna uğradığını ve ortaya Ian'ın kusursuz vokalinden uzak, kusurlu, bir Balkan türküsü kadar oynak ve kanı kaynatan bir "Love Will Tear Us Apart" çıktığını gördüm.
Bir Balkan Türküsü Olarak "Love Will Tear Us Apart"
Fatima Spar's 'love will tear us apart' cover
Dinledim ve bu olağanüstü şarkının siyah-beyaz hali ile zaten kusursuz olan soğuk notalarının pastel renklerle boyanıp yapıbozumuna uğradığını ve ortaya Ian'ın kusursuz vokalinden uzak, kusurlu, bir Balkan türküsü kadar oynak ve kanı kaynatan bir "Love Will Tear Us Apart" çıktığını gördüm.
Bir Balkan Türküsü Olarak "Love Will Tear Us Apart"
Fatima Spar's 'love will tear us apart' cover
Dinledim ve bu olağanüstü şarkının siyah-beyaz hali ile zaten kusursuz olan soğuk notalarının pastel renklerle boyanıp yapıbozumuna uğradığını ve ortaya Ian'ın kusursuz vokalinden uzak, kusurlu, bir Balkan türküsü kadar oynak ve kanı kaynatan bir "Love Will Tear Us Apart" çıktığını gördüm.
20 Şubat 2009 Cuma
!f 2009' u Uğurlarken...
Bir dakika! Sanki !f bitmiş gibi davranıyorum. Halbuki bugün izleyecek iki filmim, yarın da Ankara'ya uğurlanacak kallavi bir film festivali(m) var.
Neyse ki !f bu sene daha interaktif. Bir blogu, bir de "Kendin Gör" diye bölümü var. "Kendin Gör" bölümü internetin ulaşılabilir kaynaklarında izleyiciye ulaşan filmler 3 kategori altında sunuluyor. "Uyan" bölümünde tüketim ekonomisi, savaş ve bencillik kıskacındaki dünyanın çıkmış çivisini sorgulayan filmler yer alırken "Canlan" bölümü ise gezegenin kısıtlı kaynaklarının nasıl tüketildiğini irdeleyen yapımları biraraya getiriyor. Sonuncu bölümde ise mikrofon söylecek sözü olanlara uzatılıyor.
Bu bölümdeki filmleri es geçmemenizi önerirken, bir ekleme de ben yapmak istiyorum. 2007 yılında 6. !f Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nde gösterilen Dünyalılar / Earthlings filmini mutlaka izleyin.
!f 2009' u Uğurlarken...
Bir dakika! Sanki !f bitmiş gibi davranıyorum. Halbuki bugün izleyecek iki filmim, yarın da Ankara'ya uğurlanacak kallavi bir film festivali(m) var.
Neyse ki !f bu sene daha interaktif. Bir blogu, bir de "Kendin Gör" diye bölümü var. "Kendin Gör" bölümü internetin ulaşılabilir kaynaklarında izleyiciye ulaşan filmler 3 kategori altında sunuluyor. "Uyan" bölümünde tüketim ekonomisi, savaş ve bencillik kıskacındaki dünyanın çıkmış çivisini sorgulayan filmler yer alırken "Canlan" bölümü ise gezegenin kısıtlı kaynaklarının nasıl tüketildiğini irdeleyen yapımları biraraya getiriyor. Sonuncu bölümde ise mikrofon söylecek sözü olanlara uzatılıyor.
Bu bölümdeki filmleri es geçmemenizi önerirken, bir ekleme de ben yapmak istiyorum. 2007 yılında 6. !f Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nde gösterilen Dünyalılar / Earthlings filmini mutlaka izleyin.
!f 2009' u Uğurlarken...
Bir dakika! Sanki !f bitmiş gibi davranıyorum. Halbuki bugün izleyecek iki filmim, yarın da Ankara'ya uğurlanacak kallavi bir film festivali(m) var.
Neyse ki !f bu sene daha interaktif. Bir blogu, bir de "Kendin Gör" diye bölümü var. "Kendin Gör" bölümü internetin ulaşılabilir kaynaklarında izleyiciye ulaşan filmler 3 kategori altında sunuluyor. "Uyan" bölümünde tüketim ekonomisi, savaş ve bencillik kıskacındaki dünyanın çıkmış çivisini sorgulayan filmler yer alırken "Canlan" bölümü ise gezegenin kısıtlı kaynaklarının nasıl tüketildiğini irdeleyen yapımları biraraya getiriyor. Sonuncu bölümde ise mikrofon söylecek sözü olanlara uzatılıyor.
Bu bölümdeki filmleri es geçmemenizi önerirken, bir ekleme de ben yapmak istiyorum. 2007 yılında 6. !f Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nde gösterilen Dünyalılar / Earthlings filmini mutlaka izleyin.
Greve karşı DVD Promosyonu
Ne demiştik? Sabah, Fotomaç, Takvim, Aktuel, Cosmopolitan, Bebeğim ve Biz, Otohaber, Sofra, Homeart, Bazaar gibi dergileri okumuyor, ATV izlemiyoruz.
Hep Destek, tam destek ya da Örovizyoncası Yes Destek No Köstek
Greve karşı DVD Promosyonu
Ne demiştik? Sabah, Fotomaç, Takvim, Aktuel, Cosmopolitan, Bebeğim ve Biz, Otohaber, Sofra, Homeart, Bazaar gibi dergileri okumuyor, ATV izlemiyoruz.
Hep Destek, tam destek ya da Örovizyoncası Yes Destek No Köstek
Greve karşı DVD Promosyonu
Ne demiştik? Sabah, Fotomaç, Takvim, Aktuel, Cosmopolitan, Bebeğim ve Biz, Otohaber, Sofra, Homeart, Bazaar gibi dergileri okumuyor, ATV izlemiyoruz.
Hep Destek, tam destek ya da Örovizyoncası Yes Destek No Köstek
18 Şubat 2009 Çarşamba
I Heart Google
İlk çıktığından bu yana Gmail kullanıyorum. Google, geçtiğimiz günlerde Gmail'e sevimli temalar ekleyerek daha kişisel bir e-posta arayüzü sundu kullanıcılara. Igoogle kadar kişiselleştirilmiş Gmail'imi de severek kullanıyorum. Burada ise tema tercihim "tea house". Adını Mualla koyduğum sincapımsı yaratığın günün çeşitli saatlerinde koca bir bahçe içindeki evinde sürdürdüğü dingin yaşamı izliyorum. Sabah civcivlerine yem verdikten sonra bahçesini sulayan Mualla, öğle yemeğini bahçede yiyip evini temizliyor. Sonra da maymun komşusu ile evinin terasında 5 çayını yudumluyor. Akşam yemeğini yedikten sonra da uykuya dalıp yeni güne hazırlanıyor. Yeni gün demem lafın gelişi aslında, Mualla hergün rutin bir biçimde aynı işleri yapıyor. Google karakterlerin hergün farklı birşey yaptığı bir temayı henüz oluşturamadı.
Yalnızca el yapımı ürünlerin satıldığı Etsy'den Le Petit Prince kartlığı satın aldım. Uzun zamandır aldığım en pahalı şeydi doğrusu. İş güç ile ilgili teferruat şeylere hala tam anlamı ile adapte olamadığımdan en azından malzemelerimi kendime göre seçip acımı hafifletiyorum bir anlamda. Tabi Linda sayesinde Etsy'den haberdar olmak az buçuk acı vermiyor değil, zira şu, şu ve şu benim olsun istiyorum acilen.
Bugün havadan sudan gevezelik ediyorum, gereksinimim varmış sanırım. Güne başlarken birkaç notu daha aktarmak istiyorum: İstanbul bu haftasonuna birbirinden güzel konserlerle başlayacak. Yarın ve cumartesi günü Novelle Vague Babylon'da sahne alıyor. Nouvelle Vague bileti bulamayıp yaya kalanlar ise Ghetto'da Fatima Spar ve Die Freedom Fries'ın zirzop şarkıları ile teselli buluyor. Müzikten söz etmişken belirtmekte fayda var, 2009 Britt Ödülleri açıklandı ve "Rockferry" albümü ile geçen seneyi katlanılır kılan Duffy, "En İyi Albüm", "En İyi Kadın Şarkıcı" ve "En İyi Çıkış Yapan Kadın Şarkıcı" olmak üzere 3 ödül birden kazandı.
Ne varsa İngilizler'de Var
I Heart Google
İlk çıktığından bu yana Gmail kullanıyorum. Google, geçtiğimiz günlerde Gmail'e sevimli temalar ekleyerek daha kişisel bir e-posta arayüzü sundu kullanıcılara. Igoogle kadar kişiselleştirilmiş Gmail'imi de severek kullanıyorum. Burada ise tema tercihim "tea house". Adını Mualla koyduğum sincapımsı yaratığın günün çeşitli saatlerinde koca bir bahçe içindeki evinde sürdürdüğü dingin yaşamı izliyorum. Sabah civcivlerine yem verdikten sonra bahçesini sulayan Mualla, öğle yemeğini bahçede yiyip evini temizliyor. Sonra da maymun komşusu ile evinin terasında 5 çayını yudumluyor. Akşam yemeğini yedikten sonra da uykuya dalıp yeni güne hazırlanıyor. Yeni gün demem lafın gelişi aslında, Mualla hergün rutin bir biçimde aynı işleri yapıyor. Google karakterlerin hergün farklı birşey yaptığı bir temayı henüz oluşturamadı.
Yalnızca el yapımı ürünlerin satıldığı Etsy'den Le Petit Prince kartlığı satın aldım. Uzun zamandır aldığım en pahalı şeydi doğrusu. İş güç ile ilgili teferruat şeylere hala tam anlamı ile adapte olamadığımdan en azından malzemelerimi kendime göre seçip acımı hafifletiyorum bir anlamda. Tabi Linda sayesinde Etsy'den haberdar olmak az buçuk acı vermiyor değil, zira şu, şu ve şu benim olsun istiyorum acilen.
Bugün havadan sudan gevezelik ediyorum, gereksinimim varmış sanırım. Güne başlarken birkaç notu daha aktarmak istiyorum: İstanbul bu haftasonuna birbirinden güzel konserlerle başlayacak. Yarın ve cumartesi günü Novelle Vague Babylon'da sahne alıyor. Nouvelle Vague bileti bulamayıp yaya kalanlar ise Ghetto'da Fatima Spar ve Die Freedom Fries'ın zirzop şarkıları ile teselli buluyor. Müzikten söz etmişken belirtmekte fayda var, 2009 Britt Ödülleri açıklandı ve "Rockferry" albümü ile geçen seneyi katlanılır kılan Duffy, "En İyi Albüm", "En İyi Kadın Şarkıcı" ve "En İyi Çıkış Yapan Kadın Şarkıcı" olmak üzere 3 ödül birden kazandı.
Ne varsa İngilizler'de Var
I Heart Google
İlk çıktığından bu yana Gmail kullanıyorum. Google, geçtiğimiz günlerde Gmail'e sevimli temalar ekleyerek daha kişisel bir e-posta arayüzü sundu kullanıcılara. Igoogle kadar kişiselleştirilmiş Gmail'imi de severek kullanıyorum. Burada ise tema tercihim "tea house". Adını Mualla koyduğum sincapımsı yaratığın günün çeşitli saatlerinde koca bir bahçe içindeki evinde sürdürdüğü dingin yaşamı izliyorum. Sabah civcivlerine yem verdikten sonra bahçesini sulayan Mualla, öğle yemeğini bahçede yiyip evini temizliyor. Sonra da maymun komşusu ile evinin terasında 5 çayını yudumluyor. Akşam yemeğini yedikten sonra da uykuya dalıp yeni güne hazırlanıyor. Yeni gün demem lafın gelişi aslında, Mualla hergün rutin bir biçimde aynı işleri yapıyor. Google karakterlerin hergün farklı birşey yaptığı bir temayı henüz oluşturamadı.
Yalnızca el yapımı ürünlerin satıldığı Etsy'den Le Petit Prince kartlığı satın aldım. Uzun zamandır aldığım en pahalı şeydi doğrusu. İş güç ile ilgili teferruat şeylere hala tam anlamı ile adapte olamadığımdan en azından malzemelerimi kendime göre seçip acımı hafifletiyorum bir anlamda. Tabi Linda sayesinde Etsy'den haberdar olmak az buçuk acı vermiyor değil, zira şu, şu ve şu benim olsun istiyorum acilen.
Bugün havadan sudan gevezelik ediyorum, gereksinimim varmış sanırım. Güne başlarken birkaç notu daha aktarmak istiyorum: İstanbul bu haftasonuna birbirinden güzel konserlerle başlayacak. Yarın ve cumartesi günü Novelle Vague Babylon'da sahne alıyor. Nouvelle Vague bileti bulamayıp yaya kalanlar ise Ghetto'da Fatima Spar ve Die Freedom Fries'ın zirzop şarkıları ile teselli buluyor. Müzikten söz etmişken belirtmekte fayda var, 2009 Britt Ödülleri açıklandı ve "Rockferry" albümü ile geçen seneyi katlanılır kılan Duffy, "En İyi Albüm", "En İyi Kadın Şarkıcı" ve "En İyi Çıkış Yapan Kadın Şarkıcı" olmak üzere 3 ödül birden kazandı.
Ne varsa İngilizler'de Var
17 Şubat 2009 Salı
Basın Özgürlüğü Grevde
Dün gelen bir haber, büyük balıkların "sendika, hak, işçi, emekçi" gibi kavramladan ne denli korktuklarını bir kez daha kanıtlar nitelikteydi. Turkuvaz A.Ş, greve katılan basın emekçilerinin iş akdini feshetmişti. İşten haksız bir biçimde çıkarılanlar bir blog aracılığı ile seslerini kamuoyuna duyurma kararı almışlar. İyi de yapmışlar, çünkü Türk Medyası'nın "amiral gemi"lerinde değil bu kadar detay, haberle ilgili tek satır okuyabilmek mümkün olmayacaktı.
Grevle ilgili tüm gelişmeleri http://sabah-atv-grevi.blogspot.com/ adresinden takip edebilirsiniz. Greve katılan basın emekçilerinin bir de ricası var: "Biz işler mahkeme dökülmeden, masa başında halledilsin istedik. Buna rağmen yapılan şeyler sadece bizim hırsımızı kamçılıyor. Değişen bir durum yok. Greve devam ediyoruz. Hatta şuandan itibaren bizim gruptan işten atılan bütün arkadaşlarla beraber devam ediyoruz. İster sendikalı, ister değil. Aynı şekilde işten atıldığımızı duyan bir sürü arkadaş da sendikaya üye olmaya başladı. Herkesten istediğimiz tek şey, bu usulsüzlüğe katılmamaları. Sabah, Fotomaç, Takvim, Aktuel, Cosmopolitan, Bebeğim ve Biz, Otohaber, Sofra, Homeart, Bazaar gibi dergileri okumamaları, ATV izlememeleri."
Sabah Gazetesi günlerdir "kedi boku gibi ne kokar, ne bulaşırım" temalı "Hangi tarafımızdan vazgeçelim?" reklamı ile beynimizi ütülüyor. Ben kendi adıma cevap vermek istiyorum: Sömürgen ve çıkarcı tarafımızdan vazgeçmekle işe başlayabiliriz pekala.
Alternatif Medya'dan Tepkiler (güncellenecektir)
Basında 20 Yıl Sonra İlk Grev Kararı
Basın Özgürlüğü Grevde
Dün gelen bir haber, büyük balıkların "sendika, hak, işçi, emekçi" gibi kavramladan ne denli korktuklarını bir kez daha kanıtlar nitelikteydi. Turkuvaz A.Ş, greve katılan basın emekçilerinin iş akdini feshetmişti. İşten haksız bir biçimde çıkarılanlar bir blog aracılığı ile seslerini kamuoyuna duyurma kararı almışlar. İyi de yapmışlar, çünkü Türk Medyası'nın "amiral gemi"lerinde değil bu kadar detay, haberle ilgili tek satır okuyabilmek mümkün olmayacaktı.
Grevle ilgili tüm gelişmeleri http://sabah-atv-grevi.blogspot.com/ adresinden takip edebilirsiniz. Greve katılan basın emekçilerinin bir de ricası var: "Biz işler mahkeme dökülmeden, masa başında halledilsin istedik. Buna rağmen yapılan şeyler sadece bizim hırsımızı kamçılıyor. Değişen bir durum yok. Greve devam ediyoruz. Hatta şuandan itibaren bizim gruptan işten atılan bütün arkadaşlarla beraber devam ediyoruz. İster sendikalı, ister değil. Aynı şekilde işten atıldığımızı duyan bir sürü arkadaş da sendikaya üye olmaya başladı. Herkesten istediğimiz tek şey, bu usulsüzlüğe katılmamaları. Sabah, Fotomaç, Takvim, Aktuel, Cosmopolitan, Bebeğim ve Biz, Otohaber, Sofra, Homeart, Bazaar gibi dergileri okumamaları, ATV izlememeleri."
Sabah Gazetesi günlerdir "kedi boku gibi ne kokar, ne bulaşırım" temalı "Hangi tarafımızdan vazgeçelim?" reklamı ile beynimizi ütülüyor. Ben kendi adıma cevap vermek istiyorum: Sömürgen ve çıkarcı tarafımızdan vazgeçmekle işe başlayabiliriz pekala.
Alternatif Medya'dan Tepkiler (güncellenecektir)
Basında 20 Yıl Sonra İlk Grev Kararı
Basın Özgürlüğü Grevde
Dün gelen bir haber, büyük balıkların "sendika, hak, işçi, emekçi" gibi kavramladan ne denli korktuklarını bir kez daha kanıtlar nitelikteydi. Turkuvaz A.Ş, greve katılan basın emekçilerinin iş akdini feshetmişti. İşten haksız bir biçimde çıkarılanlar bir blog aracılığı ile seslerini kamuoyuna duyurma kararı almışlar. İyi de yapmışlar, çünkü Türk Medyası'nın "amiral gemi"lerinde değil bu kadar detay, haberle ilgili tek satır okuyabilmek mümkün olmayacaktı.
Grevle ilgili tüm gelişmeleri http://sabah-atv-grevi.blogspot.com/ adresinden takip edebilirsiniz. Greve katılan basın emekçilerinin bir de ricası var: "Biz işler mahkeme dökülmeden, masa başında halledilsin istedik. Buna rağmen yapılan şeyler sadece bizim hırsımızı kamçılıyor. Değişen bir durum yok. Greve devam ediyoruz. Hatta şuandan itibaren bizim gruptan işten atılan bütün arkadaşlarla beraber devam ediyoruz. İster sendikalı, ister değil. Aynı şekilde işten atıldığımızı duyan bir sürü arkadaş da sendikaya üye olmaya başladı. Herkesten istediğimiz tek şey, bu usulsüzlüğe katılmamaları. Sabah, Fotomaç, Takvim, Aktuel, Cosmopolitan, Bebeğim ve Biz, Otohaber, Sofra, Homeart, Bazaar gibi dergileri okumamaları, ATV izlememeleri."
Sabah Gazetesi günlerdir "kedi boku gibi ne kokar, ne bulaşırım" temalı "Hangi tarafımızdan vazgeçelim?" reklamı ile beynimizi ütülüyor. Ben kendi adıma cevap vermek istiyorum: Sömürgen ve çıkarcı tarafımızdan vazgeçmekle işe başlayabiliriz pekala.
Alternatif Medya'dan Tepkiler (güncellenecektir)
Basında 20 Yıl Sonra İlk Grev Kararı
13 Şubat 2009 Cuma
En Sonunda Yiycem Seni, Çıldırtıyorsun Beni... *
Geçenlerde dinleyecek yeni birşeyler bulmak için eşelenirken Gökşen imdadıma yetişti ve Fatima Spar'dan söz edip albümünü paylaştı. (Fatima Spar & Die Freedom Fries:Trust - 2008). O gün, bugündür hala aynı albümü, özellikle de "Sarabande" adlı parçayı sürekli dinleyip duruyorum. (hala alışamayanlar için: bu blog takıntılı birine aittir.)
Yeni bir müzisyen keşfetmenin keyfi ile kah 2006'dan Zirzop, kah 2008'den Trust albümlerini hatmederken Gökşen bir başka müjde daha verdi: Fatima Spar & Die Freedom Fries, 20 Şubat Cuma günü Ghetto'da sahne alacak. Kuru gürültüye gitmemesi için şimdiden önleminizi almanızı öneririm.
Tatlılar
Fatima Spar & Die Freedom Fries @ Myspace
* Fatima Spar & Die Freedom Fries'ın Zirzop albümündeki "Kibirli Ceviz" adlı parçadan...
Günden kalanlar:
- En çok sevdiğim şekerleme Beyoğlu Çikolatası.
- Film festivallerinde etrafta dolanan ve "entel sanatseverlerden nefffret ediyorum" diye homurdanarak dolaşan sözümona alternatif tiplerden hazetmiyorum. Üstelik film çıkışında "Ghetto'ya akmak, iki drink almak" şeklinde tikigilce (tiki resmi dili) konuşan da bunlar. Ayrıca, Emek Sineması'ndan çıkanlar neden ısrarla İstiklal Caddesi tarafına dönüp kalabalıkla boğuşurlar anlamam. Tarlabaşı yönüne dönüp aralardan gitmek daha kestirme.
- Danny Boyle'un Slumdog Millionare filmi fevkalade.
- Pera Müzesi'nde Akira Kurosawa'nın desenlerinden oluşan bir sergi var.
- Sokak kedileri dünyanın en harkulade yaratıkları.
- Patrick Wolf'un "Agustine" şarkısındaki şu mısra: "Thinking, why does love leave me so damn cold..." Uzun zamandır dinlediğim en harkulade söz öbeği olmalı.
En Sonunda Yiycem Seni, Çıldırtıyorsun Beni... *
Geçenlerde dinleyecek yeni birşeyler bulmak için eşelenirken Gökşen imdadıma yetişti ve Fatima Spar'dan söz edip albümünü paylaştı. (Fatima Spar & Die Freedom Fries:Trust - 2008). O gün, bugündür hala aynı albümü, özellikle de "Sarabande" adlı parçayı sürekli dinleyip duruyorum. (hala alışamayanlar için: bu blog takıntılı birine aittir.)
Yeni bir müzisyen keşfetmenin keyfi ile kah 2006'dan Zirzop, kah 2008'den Trust albümlerini hatmederken Gökşen bir başka müjde daha verdi: Fatima Spar & Die Freedom Fries, 20 Şubat Cuma günü Ghetto'da sahne alacak. Kuru gürültüye gitmemesi için şimdiden önleminizi almanızı öneririm.
Tatlılar
Fatima Spar & Die Freedom Fries @ Myspace
* Fatima Spar & Die Freedom Fries'ın Zirzop albümündeki "Kibirli Ceviz" adlı parçadan...
Günden kalanlar:
- En çok sevdiğim şekerleme Beyoğlu Çikolatası.
- Film festivallerinde etrafta dolanan ve "entel sanatseverlerden nefffret ediyorum" diye homurdanarak dolaşan sözümona alternatif tiplerden hazetmiyorum. Üstelik film çıkışında "Ghetto'ya akmak, iki drink almak" şeklinde tikigilce (tiki resmi dili) konuşan da bunlar. Ayrıca, Emek Sineması'ndan çıkanlar neden ısrarla İstiklal Caddesi tarafına dönüp kalabalıkla boğuşurlar anlamam. Tarlabaşı yönüne dönüp aralardan gitmek daha kestirme.
- Danny Boyle'un Slumdog Millionare filmi fevkalade.
- Pera Müzesi'nde Akira Kurosawa'nın desenlerinden oluşan bir sergi var.
- Sokak kedileri dünyanın en harkulade yaratıkları.
- Patrick Wolf'un "Agustine" şarkısındaki şu mısra: "Thinking, why does love leave me so damn cold..." Uzun zamandır dinlediğim en harkulade söz öbeği olmalı.
En Sonunda Yiycem Seni, Çıldırtıyorsun Beni... *
Geçenlerde dinleyecek yeni birşeyler bulmak için eşelenirken Gökşen imdadıma yetişti ve Fatima Spar'dan söz edip albümünü paylaştı. (Fatima Spar & Die Freedom Fries:Trust - 2008). O gün, bugündür hala aynı albümü, özellikle de "Sarabande" adlı parçayı sürekli dinleyip duruyorum. (hala alışamayanlar için: bu blog takıntılı birine aittir.)
Yeni bir müzisyen keşfetmenin keyfi ile kah 2006'dan Zirzop, kah 2008'den Trust albümlerini hatmederken Gökşen bir başka müjde daha verdi: Fatima Spar & Die Freedom Fries, 20 Şubat Cuma günü Ghetto'da sahne alacak. Kuru gürültüye gitmemesi için şimdiden önleminizi almanızı öneririm.
Tatlılar
Fatima Spar & Die Freedom Fries @ Myspace
* Fatima Spar & Die Freedom Fries'ın Zirzop albümündeki "Kibirli Ceviz" adlı parçadan...
Günden kalanlar:
- En çok sevdiğim şekerleme Beyoğlu Çikolatası.
- Film festivallerinde etrafta dolanan ve "entel sanatseverlerden nefffret ediyorum" diye homurdanarak dolaşan sözümona alternatif tiplerden hazetmiyorum. Üstelik film çıkışında "Ghetto'ya akmak, iki drink almak" şeklinde tikigilce (tiki resmi dili) konuşan da bunlar. Ayrıca, Emek Sineması'ndan çıkanlar neden ısrarla İstiklal Caddesi tarafına dönüp kalabalıkla boğuşurlar anlamam. Tarlabaşı yönüne dönüp aralardan gitmek daha kestirme.
- Danny Boyle'un Slumdog Millionare filmi fevkalade.
- Pera Müzesi'nde Akira Kurosawa'nın desenlerinden oluşan bir sergi var.
- Sokak kedileri dünyanın en harkulade yaratıkları.
- Patrick Wolf'un "Agustine" şarkısındaki şu mısra: "Thinking, why does love leave me so damn cold..." Uzun zamandır dinlediğim en harkulade söz öbeği olmalı.
12 Şubat 2009 Perşembe
Güneş Bize Yeter
Öngür, konserin amacını şu sözlerle açıklıyor: ''Bu konuda çalışmamızın amacı, küresel ısınma ve hızla gelişen yenilenebilir enerji çalışmalarının, kültür ve sanat hayatında bir yankı bulması, bu konunun hayatın her alanında önemli bir yeri olması gerektiğini düşünmemizden kaynaklanmaktadır. Küçük bir araştırma neticesinde, müzik sektörünün yoğun bir şekilde elektrik enerjisi tükettiği düşünülürse, bunun sadece müzik üretiminde bile önemli bir yer tuttuğu görülecektir. Gelişen teknoloji sayesinde, bugün ses sistemleri çok gelişmiştir. Kitlesel etkinliklerde, (konserler, festivaller, eğlence mekanları gibi ) genellikle mazot kaynaklı jeneratörler kullanılmaktadır. Hem bu konuda başka yollar olabileceğini düşündürmek, hem de bir örnek oluşturabilmek adına, Güneş Enerjisi Teknolojileri Fuarı'nda, gönüllü olarak bir konser vermeyi düşündük. Böylece, 26 Şubat 2009'da, güneş enerjisi teknolojileri fuarının açılış gününde, ülkemizde (hatta dünyada) ilk defa bir müzik konseri, güneş enerjisi ile beslenen bir ses sistemi ile gerçekleşecek. Konserimizde, güneş şarkıları albümümüzde yer alacak şarkılarımızı icra edeceğiz. Güneşin, dünyanın var olduğu andan beri, insanların duygu ve düşüncelerindeki etkiyi, şarkılarla dile getirmeye çalışacağız. Umarız, bu yaşadığımız sıkıntılı ve gelecek umutlarımızın bir ölçüde yok olduğu günlerde, yeni umutlar ve gelecek için yeni fırsatların doğduğu bir dönemin başlangıcı olur".
Rüzgar, Güneş Bize Yeter
Güneş Bize Yeter
Öngür, konserin amacını şu sözlerle açıklıyor: ''Bu konuda çalışmamızın amacı, küresel ısınma ve hızla gelişen yenilenebilir enerji çalışmalarının, kültür ve sanat hayatında bir yankı bulması, bu konunun hayatın her alanında önemli bir yeri olması gerektiğini düşünmemizden kaynaklanmaktadır. Küçük bir araştırma neticesinde, müzik sektörünün yoğun bir şekilde elektrik enerjisi tükettiği düşünülürse, bunun sadece müzik üretiminde bile önemli bir yer tuttuğu görülecektir. Gelişen teknoloji sayesinde, bugün ses sistemleri çok gelişmiştir. Kitlesel etkinliklerde, (konserler, festivaller, eğlence mekanları gibi ) genellikle mazot kaynaklı jeneratörler kullanılmaktadır. Hem bu konuda başka yollar olabileceğini düşündürmek, hem de bir örnek oluşturabilmek adına, Güneş Enerjisi Teknolojileri Fuarı'nda, gönüllü olarak bir konser vermeyi düşündük. Böylece, 26 Şubat 2009'da, güneş enerjisi teknolojileri fuarının açılış gününde, ülkemizde (hatta dünyada) ilk defa bir müzik konseri, güneş enerjisi ile beslenen bir ses sistemi ile gerçekleşecek. Konserimizde, güneş şarkıları albümümüzde yer alacak şarkılarımızı icra edeceğiz. Güneşin, dünyanın var olduğu andan beri, insanların duygu ve düşüncelerindeki etkiyi, şarkılarla dile getirmeye çalışacağız. Umarız, bu yaşadığımız sıkıntılı ve gelecek umutlarımızın bir ölçüde yok olduğu günlerde, yeni umutlar ve gelecek için yeni fırsatların doğduğu bir dönemin başlangıcı olur".
Rüzgar, Güneş Bize Yeter
Güneş Bize Yeter
Öngür, konserin amacını şu sözlerle açıklıyor: ''Bu konuda çalışmamızın amacı, küresel ısınma ve hızla gelişen yenilenebilir enerji çalışmalarının, kültür ve sanat hayatında bir yankı bulması, bu konunun hayatın her alanında önemli bir yeri olması gerektiğini düşünmemizden kaynaklanmaktadır. Küçük bir araştırma neticesinde, müzik sektörünün yoğun bir şekilde elektrik enerjisi tükettiği düşünülürse, bunun sadece müzik üretiminde bile önemli bir yer tuttuğu görülecektir. Gelişen teknoloji sayesinde, bugün ses sistemleri çok gelişmiştir. Kitlesel etkinliklerde, (konserler, festivaller, eğlence mekanları gibi ) genellikle mazot kaynaklı jeneratörler kullanılmaktadır. Hem bu konuda başka yollar olabileceğini düşündürmek, hem de bir örnek oluşturabilmek adına, Güneş Enerjisi Teknolojileri Fuarı'nda, gönüllü olarak bir konser vermeyi düşündük. Böylece, 26 Şubat 2009'da, güneş enerjisi teknolojileri fuarının açılış gününde, ülkemizde (hatta dünyada) ilk defa bir müzik konseri, güneş enerjisi ile beslenen bir ses sistemi ile gerçekleşecek. Konserimizde, güneş şarkıları albümümüzde yer alacak şarkılarımızı icra edeceğiz. Güneşin, dünyanın var olduğu andan beri, insanların duygu ve düşüncelerindeki etkiyi, şarkılarla dile getirmeye çalışacağız. Umarız, bu yaşadığımız sıkıntılı ve gelecek umutlarımızın bir ölçüde yok olduğu günlerde, yeni umutlar ve gelecek için yeni fırsatların doğduğu bir dönemin başlangıcı olur".
Rüzgar, Güneş Bize Yeter
10 Şubat 2009 Salı
9 Şubat 2009 Pazartesi
7. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 9 Mart - 12 Nisan 2009 tarihlerinde başlıyor
Bu yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin İstanbul ayağı 9-15 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival kapsamındaki filmler, Fransız Kültür Merkezi ve İstanbul Modern salonlarında seyredilebilir.
Festivalin “Tema” bölümünde, kadın bedenini mülkiyet, siyaset, şiddet ve savaş alanı yapanlar ile yasaklar, yasalar, ayıplar, utançlar, taciz ve dayakla zapt edenlere karşı lafını sakınmayan filmler seyirci ile buluşacak. Aynı zamanda kadınların da kendi bedenlerini diyet, güzellik ve estetik sektörlerinin dayatmasıyla bu baskılamaya teslim ettiği gerçeğini es geçemeyen ironik filmlere de festival programında yer veriliyor. Yani Filmmor, kadınlara “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batırması gerektiğini” hatırlatıyor bir anlamda...
“Kadınların Sineması” bölümünde ise sinemanın emekçi kadınlarının sinema setlerinde var olma mücadelelerini ve deneyimlerini yine kadın yönetmenlerin kamerasından yansıtan filmler izlenebilir.
Film gösterimlerinin yanı sıra “Kadın Bedeninin Seyri: Sinemada Beden ve Cinsiyetçilik” paneli, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşilerin de yer alacağı festival, 2008 Türkiye Sineması Cinsiyetçilik Ödülleri / 1. Altın Bamya’ya da ev sahibeliği yapacak.
20-21 Mart’ta Manisa, 5-6 Nisan’da Urfa ve 11-12 Nisan’da Trabzon’da izlenebilecek festivalin programı önümüzdeki günlerde açıklanacak.
7. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 9 Mart - 12 Nisan 2009 tarihlerinde başlıyor
Bu yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin İstanbul ayağı 9-15 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival kapsamındaki filmler, Fransız Kültür Merkezi ve İstanbul Modern salonlarında seyredilebilir.
Festivalin “Tema” bölümünde, kadın bedenini mülkiyet, siyaset, şiddet ve savaş alanı yapanlar ile yasaklar, yasalar, ayıplar, utançlar, taciz ve dayakla zapt edenlere karşı lafını sakınmayan filmler seyirci ile buluşacak. Aynı zamanda kadınların da kendi bedenlerini diyet, güzellik ve estetik sektörlerinin dayatmasıyla bu baskılamaya teslim ettiği gerçeğini es geçemeyen ironik filmlere de festival programında yer veriliyor. Yani Filmmor, kadınlara “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batırması gerektiğini” hatırlatıyor bir anlamda...
“Kadınların Sineması” bölümünde ise sinemanın emekçi kadınlarının sinema setlerinde var olma mücadelelerini ve deneyimlerini yine kadın yönetmenlerin kamerasından yansıtan filmler izlenebilir.
Film gösterimlerinin yanı sıra “Kadın Bedeninin Seyri: Sinemada Beden ve Cinsiyetçilik” paneli, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşilerin de yer alacağı festival, 2008 Türkiye Sineması Cinsiyetçilik Ödülleri / 1. Altın Bamya’ya da ev sahibeliği yapacak.
20-21 Mart’ta Manisa, 5-6 Nisan’da Urfa ve 11-12 Nisan’da Trabzon’da izlenebilecek festivalin programı önümüzdeki günlerde açıklanacak.