Korkmuştum aslında pazar tembelliğinden, sabahın köründe sıcak yataktan kalktıktan sonra otobüsle nereden baksan 1-1,5 saatlik yol. Okul biter bitmez 2 ay boyunca bir projede günde 14-15 saat çalışıp, araya bir de tatil gibi bienal macerasını sıkıştırıp sonra 1,5 aydır ev kızlığı pozisyonunda işe başlayınca paslanıyor insan haliyle. Kaldı ki iş hayatı bizim buraların saatli trafik ışıklarının kırmızısının yeşile dönmesine 5 saniye kala depara kalkıp karşı kaldırıma geçmek gibi bir çeviklik kazandırmış idi bünyeye. Akabinde bir depar da deniz otobüsünü kaçırıp da karayollarına mahkum olmayalım diye... İstanbul'da Hayatta Kalma Kılavuzu, madde bilmemkaç: depara kalkmayı bileceksin.
Bakın aslında çok romantika bir giriş yapacaktım yazıya. "Lovestruck melodileri yükselirken radyoda, İstanbul kuş cıvıltılarıyla karşılıyordu sabahı, günaydın İstanbulkardeş" minvalinden birşeyler. Sonra dedim ki kendi kendime: "eh be kızım, ne işin var elin çengelinde, köyünde, Çengelköy'ünde?" Tam yarım saat 2 numero gelsin diye bekle, radyoda Blondies'ten tut da Madness'a kadar ağız suyu akıtıcı şeyler çalsınlar, hepsi Çengelköy'de bir sabah çayı, böreği, boklu denizin kıyısında bir nefes almalık zaman için. Sadece o da değil, Kandilli'de rakılı-mezeli-bol sohbetli, az hüzün-pek kahkahalı, kitaplı-kırmızı şapkalı-atkılı, denize sıfır yemek için. Kırmızı şapkam ve fırfır atkım Oya Hanım'dan, sohbet Özge, ben ve Oya Hanım'dan, eh yemek sonrası karadutlu dondurma da benden.
Eee, ne diyordum, Lovestruck melodileri yükselirken radyodan, önce Çengelköy'de İnci Sultan ile kahvealtı ve kahveüstü beyaz porselen fincanının sapına kadar bol tarçınlı salep keyfi, sonra Kandilli'de Suna Abla'nın Yeri'nde ziyafet. Her açıdan ziyafet. Favası pek enfes idi Suna Abla'nın laf aramızda. Denizin tam kıyısına attık masayı, kucaklarda kedi ve battaniye, bardakta rakı, karşıda Rumeli Hisarı, ortada Boğaz...Lovestruck'ın icracısı Madness, eskilerden bir hava, eh dinleyelim madem.
0 yorum:
Yorum Gönder