19 Temmuz 2009 Pazar

Ezgi'nin Rock'n Coke ile İmtihanı



Genel

İstanbul'un adı yağmur, çamur ve 17 yaş altı özenti çıtırların "pogo" dansıyla özdeşleşen festivali Rock'n Coke 2009 dün başladı. Alternatif-İstanbul ekibi olarak maaile oradaydık ve eğlenmekten ve dansetmekten arta kalan zamanlarımızı festival alanında titiz gözlemler yaparak geçirdik. Hoşumuza giden şeyler de oldu, gitmeyen de. Aramızda iş bölümü yaptık, Alternatif Sahne'deki Ankaralı grupları hemşehrilik bağı nedeni ile Gökşen'e, Pazar gününün havasını koklayıp taze havadisler verme ve çiçeği burnunda etkinlik organizatörü gözüyle festivali olumlu/olumsuz eleştirme işini Melikcan'a ve festivaldeki "skateboard"cuları Linda'ya pasladık. Ne kadar ıvırı zıvır ve de gereksiz detay varsa da bana kaldı. Festival bugün de birbirinden güzel konserlerle devam edecek ama işte Cumartesi gününden ilk izlenimler.


Susuzluktan erirken imdadımıza yetişen "kahraman" İETT şoförü



Öncelikle belirtmeliyim ki, İstanbul Park'a ulaşım çok kolay. Kadıköy ve Taksim'den her saat başı İETT otobüsleri kalkıyor. Kadıköy'den yaklaşık 40-50 dakikalık bir yolculuktan sonra alana varıyorsunuz. Bu ulaşım hizmeti saat 22:00'e kadar. Sonrası özel servislerle kişi başı 10 liraya sağlanıyor.


Gelelim günümüzün asıl kahramanına. Bu festival çalışanların korkunç koşturması ile düzgün bir şekilde işliyor. Bunda ulaşımı sağlayan şoförden tutun da tuvaleti temizleyen kişiye kadar herkesin emeği var. En az festival ekibi kadar lojistiği sağlayanlar ve temizliği üstlenen kişiler de teşekkürü hakediyorlar. Festival alanına ulaşımımızı sağlayan İETT otobüsünün şoförü de işte o emekçilerden biri. Kendisi, gülen yüzünün ve matraklığının yanı sıra, Tuzla gişeleri civarında ansızın vuku bulan susuzluk derdimizi otoyol kenarında su satan delikanlıya seslenerek gidermiş, daha festivalin ilk dakikalarında "süper Mario"muz olmuştur. Hakkını teslim etmeliyiz.

Demir Perde



"Arbeit Macht Frei / Çalışmak bizi özgürleştirir"



Fiuuuv. Dakika bir gol bir. Bilmeyenler için söylüyorum, bu söz Auswitchz'in kapısında yazardı. Nazi toplama kampı yani. Rock'n Coke ile ne alaka peki? Giriş çıkış kapılarında güvenlik nedeni ile alınan tuhaf önlemler ile alakalı. Dön baba dönelim şeklinde ilerleyerek kapıdan içeri girebiliyorsunuz. Bendeniz açıkçası bir ara labirentin bir yerine saklanmış peyniri bulmaya çalışan fare gibi hissettim. Bu tuhaf düzenek sorsanız "güvenlik" nedeniyledir. Ama insanlara Nazi kamplarını hatırlatmayacak modelleri de vardır mutlaka, İsrail'in "Utanç Duvarı" benzeri bu şey gelecek senelerde olmamalı.


İstanbul Park Festival Alanı mıdır?

Cevap: Hayır. Festival yatay olarak kurulmuş ve bu da çadırların birbirine çok yakın olmasına, çim alanlardan fazla asfalta maruz kalmaya ve insanların gereksizce "kıç kıça" oturmasına neden olmuş. Alternatifleri geliştirmek, alanı farklı biçimlerde kullanmak gerek.


Yeme-içme, tuvalet durumları...

Bir vejetaryen olarak aç kalmadım ama ayran gene satılmıyordu, bu durumu kınıyorum. Tuvalete 1 kere gittim, sorunsuzdu.


Forever MJ


Rock'n Coke'da MJ etkisi

Forever MJ stencıl'ı. "Smooth Criminal" ezgileri. Duman'ın sahneden MJ'in ruhunu çağırması. İnsanların MJ'in ölümüne dair atıp tutmaları. MJ etkisi bu seneni festivaline damgasını vurmuştu dersek yalan olmaz.

Juliette "The Sexy" Lewis

Festivalde en çok kimi sevdin deseniz, işte bu deli kadını. Zaten Juliette olmasa kaidemi kaldırıp da 50 km yol tepip gitmez, evde çizgi romanımı okurdum. Mazbutluğu bir kenara bırakıp, festivali şereflendirmem de aslen "freak" kadınlara olan merakımdan ileri gelir. Juliette de "The Licks" ve "New Romantiques" bölümlerini yer ile yeksan eyledikten sonra heybesine bir tek soyadını, yanına da karizmatik Çinli basçısını alıp İstanbul'a geldi. Geldi de, sahnede vahşi Türk seyirciyi görememiş olacak ki -ne demekse o- lafını sokuşturmaktan, "canlanın, yoksa İstanbul'a gelmem haa" diye parmak sallamaktan da geri kalmadı. Sonuç: Yerleri titreten bas, dans etmekten daha hava kararmadan şişmiş ayaklar ve bir deli kadını daha görmenin huzuru.


"Pogocu" gençlik gitmiş, "yaran" hatunlar gelmiş

Ben oldum olası kadınlardan çok çekmişimdir. Dolmuşta yanıma otururlar, parfümlenirken yarısını gözüme sıkarlar, bara pavyona giderim, nerde dertli sarhoş kız var beni bulur, onlarca kişinin ortasında rmanikürcüyü bana sorarlar, uzun lafın kısası en antikası, en cinsi ve en arızası gelir beni bulur. Bu sefer de adına arkadaş dediğim canavarların (onlar kendini biliyor) içki almak bahanesiyle ortadan yok oldukları sırada başbaşa kaldığım kız beni mahvetti. 26 yaşımı sürüyor olduğumu söylediğimdeki şaşkınlık ifadesini ve oradakilerin en yaşlısı olduğumu söylemesini hiç unutamam. Ben de cevaben "sorma çocuğum, dizimdeki kireçlenme geçsin diye geriatri doktorum dans önerdi" diye dalgaya vurdum ama iş işten geçmişti, kendimi "moruk" hissettim gecenin sonuna dek.

Ayrıca, yıllar yılı çektiğimiz "pogocu" veletlerden uzak bir festivalin tadını çıkarırken, The Prodigy performansı sırasında kalabalığı "yararak" öne geçen ve bu sırada eline koluna bir türlü hakim olamayanların çoğunluğu hatundu. Zaten bu "önden izleme" muhabbeti de kadınların başının altından çıkıyordur kesin.

Ayyuka. Bateristi kendimize sakladık.


Alternatif Sahne'nin Ankaralılar'ı

Ben Ankaralıları pek severim. "Ne sıkıcı bir şehir, o kadar sıkıcı ki, millet müziğe sarmış, habire Norveç'in Bergen'i gibi müzisyen pompalıyor." deyip de kırılgan gönüllerini inciltmem. Asla İstanbul gibi bir şehirde yaşamalarının onlar için ne büyük şans olduğunu söylemem. Sırf bu kadirşinas tarafım nedeni ile tüm arkadaşlarım, dostlarım ve de sevdiğim müzisyenler Ankaralı'dır. İşbu nedenle sahneye sırasıyla Ayyuka ve Sakin çıkınca pek mesud oldum. İki grup da fevkaladenin fevkindeyi doğrusu. Ama ne yalan söylemeli, Ayyuka'nın bateristi için Gökşen ve ben hem fikiriz ki, kendisi bildiğiniz "taşşşş". Maşallah. Bu konuda ayrıntılı yazı Gökşen'den gelecek. Bu konuda dediğim, performanslar yani.


Yeni yazılar yakında, daha çekeceğiniz var...


İlgili Bağlantılar

Rock'n Coke ve Festival Ruhu

Yaz ortasında Festival Ruhu

3 yorum:

Gökşen Ç. dedi ki...

Ahaha enfes! Senin Ankaralılara duyduğun sevgiyi severim ben!

Ayrıca canavar damgası yememe vesile olan o "kızcağız"ı da kınıyorum, özürlerimi bildiriyorum, bir daha seni yalnız bırakmıcam (:

Yazıda yalnızca bir yerde takılıverdim, şimdi davulcu diyosun, taş diyosun bunu ifşa ediyosun da evde "bey" sormayacak mı bana "kim bu taş, kim bu kaya" diye..

Kendisinin tüm bu satırları okumamasını, okursa da anlamlandırmamasını temenni ediyorum, hepsi latife!

Ezgi dedi ki...

Şimdi bir süredir başta bir "bey" olmayınca, ilişkinin bu incelikli taraflarını unutuyor, "özgür hatun" muhabbetine sarıyorsun Gökşencim.

Ayrıca ben zaten "taş" derken, bildiğin "taş"tan söz ettiydim. Yani "taşşşşşşşşş gibi donuk, ıyyyy ne kötü" babında. Biz sadece adamın sanatını takdir ettik, başka kısımları çıtır gurupilere bıraktık.

Son konuya gelince, evet ben yanız bırakılmaya gelmem. Başıma gelmeyen kalmaz çünkü. Küçük Emrah gibiyim. Şimdi o küçük kız var ya, Emrah'ı falan bilmez, kendimi böyle rahatlatıyorum ben de işte.

Ankaralılar kısmı samimi duygularım.

jedilost dedi ki...

Biz ne yapalım peki? Benim yaş 35, eşiminki 32, prodigy uğruna gittik taa oralara. ama sonuna kadar değdi.

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons