2 Kasım 2008 Pazar

Domuz Napolyon'un Küçük Askerleri


19 Eylül’de gösterime gireceği duyurulan Hüseyin Karabey’in “Gitmek / My Marlon and Brando” adlı filmini belirtilen tarihte sinemalarda göremeyince sansüre uğramış olabileceğine dair içime bir kuşku düşmüştü. Bugün sinema.com adresinde karşılaştığım bu haber işte bu nedenle epeyce canımı sıktı.


İsviçre’de düzenlenen "Culturescapes-Türkei" festivali kapsamında gösterilecek olan film, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan üst düzey bir bürokratın “filmi gösterimden kaldırmazsanız, 400 bin euro’yu rüyanızda görürsünüz!” tehdidi ile festival programından çıkartılmış. Sebep ise, filmde Türk bir genç kadının Kuzey Irak’lı bir Kürt adama aşık olması. Gözden kaçan bu uygunsuz(!) aşk öyküsü Bakanlık bürokratlarının sonradan aklını başına getirmiş ve “ya film, ya para” diye son derece ucuz ve gülünç bir sansüre imza atmışlar. Festival yönetimi de "boynumuz kıldan ince, parayı veren düdüğü çalar!" diyerek istemeye istemeye uymuş.


Öyle bir dünya ki yaratmaya çalıştıkları, TV kanallarından gazetelere kadar aslında varolmayan bir ülkede yaşadığımıza inandırmaya çalışıyorlar hepimizi. O ülkede yoksul insanların mücadelesi gözlerden uzak tutuluyor. Küçük kadınlara tecavüzcüleri ile mutlu yuvalar kuruluyor. Patlayan bombalar, uçan kelleler, hapiste işkence görenler için "birkaç münferit olay olmuş olabilir, huzurunuzu bozmayın." deniliyor. Penceremizin dışındaki sesleri duymamamız, duysak da kulak asmamamız söyleniyor. Karşımıza geçip sevgi, barış, kardeşlik ve birlik mesajları veriyorlar. İstedikleri kişilere aşık olmamızı, okumamızı istediklerini okumamızı, izlememizi istediklerini izlememizi yoksa çarkımıza okuyacaklarını her fırsatta hissettiriyorlar. “Animal Farm” da Napolyon’un küçük domuz askeri olmak istemeyenler ise bilgiye arka kapılardan, gizli tünellerden ulaştıkça ya da bütün bu haksızlıklara biraz olsun sesini yükseltme olanağı buldukça saçma sapan bir mutluluğa kapılıyor. (adına umut deniyor bunun, sivil başkaldırı, inisiyatif ya da idealizm.) Ama herkes biliyor, isteseler öyle karanlıklar içerisinde bırakırlar ki hepimizi, elimiz kolumuzu öyle bağlarlar ve çok zıvıtırsak öyle bir başımızı ezerler ki…


Kimsenin içi rahat değil. Bugün bir sinema filmi veya bir internet sansürü , o da yoksa haber kısıtlaması, yarın...


Yarın?

1 yorum:

Rüyacı dedi ki...

Ona rağmen korkutmuyor bu coğrafya beni. Ekranlara vahşi insanları çıkarmaları, onların vahşetlerini aklamaya çalışmaları da korkutmuyor,
Tedirgin olduğum şey, sessiz kalabilmeyi başaran yığınlar.
Bir süre sonra bu alışkanlıktan beter bir hale bürünüyor.
"Hiç bir şeyi tesadüfe bırakamayacak kadar, kontrollü olan bu topraklar"da tesadüfen yaşamayı becermek canımı sıkıyor.

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons