24 Eylül 2006 Pazar

Ah...

Tamam, memleket itibariyle hertürlü abuk subuk kazanın başımıza gelebilme şansı oldukça yüksek, her sokağa çıkışımızda potansiyel merhum/ merhume'yiz ancak bugün Kadıköy dolmuşunda benim başıma gelen kaza gibisine zor raslanır herhalde...


15 eylül'de başlamış bulunan Fotoğraf Bienali'nde gönüllü çalışma kararı alıp bugün Darphane-i Amire'ye doğru yola çıktım. Karaköy vapuruyla karşıya geçecek, oradan da tramway'la Gülhane'de inip Osman Hamdi Bey yokuşunu takiben Bienal mekanına varacaktım. Buraya kadar herşey akılda planlandı ve normal seyrinde ilerlemeye başladı...


Taa ki... Taa ki Kadıköy dolmuşu Bağdat Caddesi istikametinde seyir halindeyken br genç hanım tarafından durdulana kadar. En arka sıranın cam kenarında oturan kulunuz masum masum Corto Maltese'ini okuyup, Rasputin'e içinden kıkırdarken dolmuşu durduran genç hanım yanına kuruldu ve sütlü kahve rengi çantasından birer birer rujunu, rimelini ve aynasını çıkarmaya başladı. Buraya kadar herşey yolunda.-ama önemli olan düşüş değil, iniştir ya hani, o hesap benimki- Yüzünün muhtelif yerlerini parlattıktan ve "Sen de kadın mısın be, neler var bak, bak da utan." diye söylendirdikten sonra sıra parfümüne geldi. Bindiğinden itibaren aracın içini yoğun bir koku kaplamış olmasına rağmen çıkan parfüm şişesi o an için yalnızca cama daha da yaklaşmam gerektiğini işaret ediyor sanıyordum, yanılmışım. Daha vahim şeylerin habercisiymiş meğer... Parfüm şişesini bileklerine tuttu, fısfıslattı, bunu kıskanmadım çünkü bu hileyi ben de biliyorum, vücudun en fazla ısınan yerleri boyun, dizkapağı ve bilekler olduğundan bu noktalara sürülen parfüm buharlaşır ve kokusunu yayar.( final zamanı matematik kitabı arası Vogue türevi dergiler bu tarz bilgileri öğrenmek için elzemdir, matematik ise kopyayla geçilir) Sıra bileklerden vücudun üst kısımlarına geldiğinde Yüzbaşı Slütter kurşuna dizilmek üzereydi..(Corto Maltese, Bir Tuz Denizi Şarkısı, Saife 169) Şişe boyna tutuldu ve o meşhum "pısss" sesi duyuldu. Parfüm şişesinin ucundaki sprey yardımı ile dağılan onbinyüz parfüm sıvısı zerreciği ben zavallının gözüne ve burnuna dolup yaktı... Güzel koku versin diye üretilmiş sıvı gözümü yaşartıp genzimde acı bir tat bıraktı. Sinirlendim evet, sinirlenip Corto Maltese çizgi romanımı kapatıp döndüm ve dedim ki: "Biraz daha dikkat ama!" Onca denecek cümleden döküle döküle bu cümlecik döküldü dudaklarımdan. Siyah düz fönlü saçlı bir kafanın üzerine oturtulmuş pembe parlak rujlu iki dudak arasından ise "Ay, Pardon." lafı çıktı.(yatak odası sesiyle, abartmıyorum...) Çizgi Romanımın karton kapağını kapatmadan önce hangi sayfada kaldığıma bakmıştım, 169. sayfa, açtım gene, Slütter, Pandora'ya son öpücüğünü konduruyordu, çok acıklı... Cama yaklaştım zira burnuma dolan koku zerrecikleri mide bulandırmaya başladı aracın mazot kokusuyla birleşince. O sırada telefonu çaldı hatunun, "Beeş dakikaya kadar geliyorum, ay keyfimden mi bekletiyorum ama" denip kapatıldı. Slütter kurşuna dizildi. "Ah, kadınlar..." diye söylendim.


İneceğim yerden önce inip yürüdüm. Selülitime iyi gelmiştir sanıyorum.



0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons