30 Ekim 2010 Cumartesi

Yediğimiz Kazıkların "Şerefine" Vol.2


Ezgi’nin “Yediğimiz Kazıkların Şerefine” başlığını görünce son günlerde şahsımıza münhasır yemek zorunda kaldığımız kazıklardan bahsettiğini sandım.

Güzide şehrimiz İstanbul’da ulaşım ve içkiye gelen zamların bizi de yakınen etkilemediği düşünülmesin, biz de her “akıllı” İstanbulzede gibi bu şehirde toplu ulaşımdan başkasının fayda etmediğinin farkında, çevre bilinci gelişmiş bireyleriz. Alkollü içki ise şehrin tadının çıkarıldığı en güzel anların baş tacı zati. Sonuçta bu iki kazık yürürken kaba etimize bata bata cepte duruyor..

Benim bahsetmek istediğim kazıklar ise bambaşka..

Dünyanın en büyük nüfuslu şehirlerinden birinde ikamet ettiğimiz aşikar -Yaşamak fiilinin içini dolduramayan nice insanın bu şehirde yaşadığını söylemesi çok iddialı geliyor bana, o sebeple en resmi, en somut haliyle ikamet etmek kalıbını kullanmayı tercih ediyorum- .

Şehri yaşamamıza engel bir dizi kentsel sorunun yanı sıra bu şehrin insanlarından yediğimiz kazıklar da gün geçmiyor ki canımızı yakmasın..

Tek tek olaylar üzerinden gitmeyeceğim elbette. Memleketin hemen her bölgesinde kısa ya da uzun süreli “ikamet etmiş” biri olarak, buradaki insan ilişkilerinin gerçekten diğer şehirlere oranla farklı olduğunu ve bunun nedeninin de şehrin kendi kaotik yapısının insan bünyesindeki olumsuz tezahürleri olduğunu düşünüyorum.

Bu şehirde ayakta durmak zor,

Bu şehirde hayatta kalmak daha da zor..

İşte bu nedenle samimiyet, sevgi, saygı, empati yoksunu ilişkiler nedeniyle yaşanan şokların, aksiliklerin, üzüntülerin haddi hesabi yok.

Bunun önüne geçilebilir mi?

Sanmam..

Birini uzun süredir tanıyor olmak, gerçekten o kişiyi bilmek midir? Yada kısa süreli tanışıklık içimize hep bir sırtımızdan vurulma , yarı yolda bırakılma şüphesi mi yerleştirmelidir ?

Soruların cevaplarını gerçekten bilemiyorum. Bildiğim tek şey son günlerde yediğimiz kazıkların acısının kolay kolay bünyemizden atılamayacak olması..

İstanbul böyle bir şehir işte , insanını öyle bir yontuyor ki dünyanın neresinden gelmiş olursanız olun bu şehre, sizi de kendisine benzetiyor.. Başınıza getirdiklerini tanımlamak, anlamlandırmak zor geliyor..

Hal böyle olunca bize de "Yediğimiz kazıkların şerefine" kadeh kaldırmak düşüyor. Ya da soğuk su dolu koca bir bardak..

0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons