4 Aralık 2008 Perşembe

Müzik

Günün tuhaf saatlerinde aşka gelip enstrümanlarına sarılan müzisyen bir komşum var. Geçen hafta pazar günü sabahın erken saatlerinde Deep Purple'ın 'Smoke On The Waters' şarkısını prova etmeye girişti. Deep Purple hayatımda önemli bir yere sahip olsa da 'Smoke On The Waters' ın birbirini takip eden rifflerine ancak birkaç dakika katlanabiliyorum. Müzisyen komşum defalarca şarkısının introsunu çalıp dururken zilini çalıp 'Deep Purple evet, ama bir başka şarkısı lütfen, mümkünse Perfect Strangers olsun...' diyesim geldi ama taşındığının ilk aylarında mahalle baskısı hissetmesin diye sustum.


Ancak sanata ve sanatçıya, özellikle enstrüman çalabilenlere duyduğum sabır biteviye tekrar edilen notalar karşısında tükendi. Çareyi 'Take a Little Piece of My Heart' şarkısını Janis Joplin gibi söylemekte buldum. Sanırım Janis Joplin olmadan onun gibi bağırmaya kalkmam işe yaradı ve dakikalar içinde müzik kesildi.


Sonra müziği düşündüm, kendi bestelerini yapmanın ve o bestelerle hiç bilmediğin ülkelerdeki insanlar tarafından konserlerinin ve yeni albümünün merakla bekleniyor olmasının nasıl bir duygu olduğunu... Antony örneğin, geçen senenin 8 temmuz günü İstanbul'un en harkulade yıkıntısı Şan Tiyatrosu'nda sahne aldığında dinleyicilerine şaşkın gözlerle bakmış, müziğinin hiç bilmediği bu ülkeye nasıl ulaştığını sormuştu. Antony'nin beş şarkılık EP'sindeki dolambaçsız ve sade müziği o soruya güzel bir cevap aslında. Yeni albüme giriş paragrafı gibi düşünmüş bunu Antony ama bence daha fazlası. Huzurlu bir yere gitme özlemini anlatıp arkada kalanlara şöyle bir dönüp bakan 'Another World'ü mü, yoksa 'Hope Mountain'ı mı daha çok sevdim bilemedim. Belki de 'Sing for Me', ya da hepsi, beşi birden...


0 yorum:

Yorum Gönder

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons