31 Aralık 2008 Çarşamba

Queen Tribute Night: 'A Kind Of Magic'

Dün Alternatif-İstanbul'a gelen aramalardan biri 'cumartesi gecesi disko kralı programında Queen şarkıları söyleyen grubun adı ne' idi. Söz konusu programı ben de izlemiştim ve sahnede 'I want it all' dan tutun da 'Bohemian Rhapsody'e uzanan bir seçkiyi konser performansı tadında sunan gruba hayran kalmıştım. Grubun adının A Kind Of Magic olduğunu öğrendim ve adlarını 'takip edilmeli' notu ile ajandama kaydettim.


Çok uzun zaman beklemem gerekmedi. A Kind Of Magic, ikinci Babylon performansını 2 Ocak Cumartesi günü sergileyecek. İlk paragrafta sözünü ettiğim aramayı yapan kişi başta olmak üzere Queen hayranlarına itinayla duyrulur.


Detaylar için tıklayın.

Queen Tribute Night: 'A Kind Of Magic'

Dün Alternatif-İstanbul'a gelen aramalardan biri 'cumartesi gecesi disko kralı programında Queen şarkıları söyleyen grubun adı ne' idi. Söz konusu programı ben de izlemiştim ve sahnede 'I want it all' dan tutun da 'Bohemian Rhapsody'e uzanan bir seçkiyi konser performansı tadında sunan gruba hayran kalmıştım. Grubun adının A Kind Of Magic olduğunu öğrendim ve adlarını 'takip edilmeli' notu ile ajandama kaydettim.


Çok uzun zaman beklemem gerekmedi. A Kind Of Magic, ikinci Babylon performansını 2 Ocak Cumartesi günü sergileyecek. İlk paragrafta sözünü ettiğim aramayı yapan kişi başta olmak üzere Queen hayranlarına itinayla duyrulur.


Detaylar için tıklayın.

Queen Tribute Night: 'A Kind Of Magic'

Dün Alternatif-İstanbul'a gelen aramalardan biri 'cumartesi gecesi disko kralı programında Queen şarkıları söyleyen grubun adı ne' idi. Söz konusu programı ben de izlemiştim ve sahnede 'I want it all' dan tutun da 'Bohemian Rhapsody'e uzanan bir seçkiyi konser performansı tadında sunan gruba hayran kalmıştım. Grubun adının A Kind Of Magic olduğunu öğrendim ve adlarını 'takip edilmeli' notu ile ajandama kaydettim.


Çok uzun zaman beklemem gerekmedi. A Kind Of Magic, ikinci Babylon performansını 2 Ocak Cumartesi günü sergileyecek. İlk paragrafta sözünü ettiğim aramayı yapan kişi başta olmak üzere Queen hayranlarına itinayla duyrulur.


Detaylar için tıklayın.

28 Aralık 2008 Pazar

2009 Gelirken...

Çok değil, iki sene öncesine kadar kış mevsimini severdim. Yıllar geçtikçe ve çocukluğun kayıtsız farkındalığı geçmeye başladıkça kayıplar can yakar oldu. En fazla acıtanların kışa denk gelip aslında en çok sevdiğim ayları 'zehir zemberek' kılması tesadüf mü bilmiyorum. Geçen sene kasımda Engin, on gün önce de ananemi kaybetmenin hissizleştiren boşluğunu yaşıyorum.


Bir süre yalnızca bana gönderilen etkinlik haberlerini paylaşmakla yetineceğim. Yeni yılınızı Kansas'dan Dust In The Wind ve Ozon'un 5x2 – Cinq Fois Deux filminin soundtrackinden bir Paolo Conte şarkısı ile kutluyorum.


Daha güzel anları ve anıları paylaşabilmek dileklerimle...

2009 Gelirken...

Çok değil, iki sene öncesine kadar kış mevsimini severdim. Yıllar geçtikçe ve çocukluğun kayıtsız farkındalığı geçmeye başladıkça kayıplar can yakar oldu. En fazla acıtanların kışa denk gelip aslında en çok sevdiğim ayları 'zehir zemberek' kılması tesadüf mü bilmiyorum. Geçen sene kasımda Engin, on gün önce de ananemi kaybetmenin hissizleştiren boşluğunu yaşıyorum.


Bir süre yalnızca bana gönderilen etkinlik haberlerini paylaşmakla yetineceğim. Yeni yılınızı Kansas'dan Dust In The Wind ve Ozon'un 5x2 – Cinq Fois Deux filminin soundtrackinden bir Paolo Conte şarkısı ile kutluyorum.


Daha güzel anları ve anıları paylaşabilmek dileklerimle...

2009 Gelirken...

Çok değil, iki sene öncesine kadar kış mevsimini severdim. Yıllar geçtikçe ve çocukluğun kayıtsız farkındalığı geçmeye başladıkça kayıplar can yakar oldu. En fazla acıtanların kışa denk gelip aslında en çok sevdiğim ayları 'zehir zemberek' kılması tesadüf mü bilmiyorum. Geçen sene kasımda Engin, on gün önce de ananemi kaybetmenin hissizleştiren boşluğunu yaşıyorum.


Bir süre yalnızca bana gönderilen etkinlik haberlerini paylaşmakla yetineceğim. Yeni yılınızı Kansas'dan Dust In The Wind ve Ozon'un 5x2 – Cinq Fois Deux filminin soundtrackinden bir Paolo Conte şarkısı ile kutluyorum.


Daha güzel anları ve anıları paylaşabilmek dileklerimle...

4 Aralık 2008 Perşembe

Müzik

Günün tuhaf saatlerinde aşka gelip enstrümanlarına sarılan müzisyen bir komşum var. Geçen hafta pazar günü sabahın erken saatlerinde Deep Purple'ın 'Smoke On The Waters' şarkısını prova etmeye girişti. Deep Purple hayatımda önemli bir yere sahip olsa da 'Smoke On The Waters' ın birbirini takip eden rifflerine ancak birkaç dakika katlanabiliyorum. Müzisyen komşum defalarca şarkısının introsunu çalıp dururken zilini çalıp 'Deep Purple evet, ama bir başka şarkısı lütfen, mümkünse Perfect Strangers olsun...' diyesim geldi ama taşındığının ilk aylarında mahalle baskısı hissetmesin diye sustum.


Ancak sanata ve sanatçıya, özellikle enstrüman çalabilenlere duyduğum sabır biteviye tekrar edilen notalar karşısında tükendi. Çareyi 'Take a Little Piece of My Heart' şarkısını Janis Joplin gibi söylemekte buldum. Sanırım Janis Joplin olmadan onun gibi bağırmaya kalkmam işe yaradı ve dakikalar içinde müzik kesildi.


Sonra müziği düşündüm, kendi bestelerini yapmanın ve o bestelerle hiç bilmediğin ülkelerdeki insanlar tarafından konserlerinin ve yeni albümünün merakla bekleniyor olmasının nasıl bir duygu olduğunu... Antony örneğin, geçen senenin 8 temmuz günü İstanbul'un en harkulade yıkıntısı Şan Tiyatrosu'nda sahne aldığında dinleyicilerine şaşkın gözlerle bakmış, müziğinin hiç bilmediği bu ülkeye nasıl ulaştığını sormuştu. Antony'nin beş şarkılık EP'sindeki dolambaçsız ve sade müziği o soruya güzel bir cevap aslında. Yeni albüme giriş paragrafı gibi düşünmüş bunu Antony ama bence daha fazlası. Huzurlu bir yere gitme özlemini anlatıp arkada kalanlara şöyle bir dönüp bakan 'Another World'ü mü, yoksa 'Hope Mountain'ı mı daha çok sevdim bilemedim. Belki de 'Sing for Me', ya da hepsi, beşi birden...


Müzik

Günün tuhaf saatlerinde aşka gelip enstrümanlarına sarılan müzisyen bir komşum var. Geçen hafta pazar günü sabahın erken saatlerinde Deep Purple'ın 'Smoke On The Waters' şarkısını prova etmeye girişti. Deep Purple hayatımda önemli bir yere sahip olsa da 'Smoke On The Waters' ın birbirini takip eden rifflerine ancak birkaç dakika katlanabiliyorum. Müzisyen komşum defalarca şarkısının introsunu çalıp dururken zilini çalıp 'Deep Purple evet, ama bir başka şarkısı lütfen, mümkünse Perfect Strangers olsun...' diyesim geldi ama taşındığının ilk aylarında mahalle baskısı hissetmesin diye sustum.


Ancak sanata ve sanatçıya, özellikle enstrüman çalabilenlere duyduğum sabır biteviye tekrar edilen notalar karşısında tükendi. Çareyi 'Take a Little Piece of My Heart' şarkısını Janis Joplin gibi söylemekte buldum. Sanırım Janis Joplin olmadan onun gibi bağırmaya kalkmam işe yaradı ve dakikalar içinde müzik kesildi.


Sonra müziği düşündüm, kendi bestelerini yapmanın ve o bestelerle hiç bilmediğin ülkelerdeki insanlar tarafından konserlerinin ve yeni albümünün merakla bekleniyor olmasının nasıl bir duygu olduğunu... Antony örneğin, geçen senenin 8 temmuz günü İstanbul'un en harkulade yıkıntısı Şan Tiyatrosu'nda sahne aldığında dinleyicilerine şaşkın gözlerle bakmış, müziğinin hiç bilmediği bu ülkeye nasıl ulaştığını sormuştu. Antony'nin beş şarkılık EP'sindeki dolambaçsız ve sade müziği o soruya güzel bir cevap aslında. Yeni albüme giriş paragrafı gibi düşünmüş bunu Antony ama bence daha fazlası. Huzurlu bir yere gitme özlemini anlatıp arkada kalanlara şöyle bir dönüp bakan 'Another World'ü mü, yoksa 'Hope Mountain'ı mı daha çok sevdim bilemedim. Belki de 'Sing for Me', ya da hepsi, beşi birden...


Müzik

Günün tuhaf saatlerinde aşka gelip enstrümanlarına sarılan müzisyen bir komşum var. Geçen hafta pazar günü sabahın erken saatlerinde Deep Purple'ın 'Smoke On The Waters' şarkısını prova etmeye girişti. Deep Purple hayatımda önemli bir yere sahip olsa da 'Smoke On The Waters' ın birbirini takip eden rifflerine ancak birkaç dakika katlanabiliyorum. Müzisyen komşum defalarca şarkısının introsunu çalıp dururken zilini çalıp 'Deep Purple evet, ama bir başka şarkısı lütfen, mümkünse Perfect Strangers olsun...' diyesim geldi ama taşındığının ilk aylarında mahalle baskısı hissetmesin diye sustum.


Ancak sanata ve sanatçıya, özellikle enstrüman çalabilenlere duyduğum sabır biteviye tekrar edilen notalar karşısında tükendi. Çareyi 'Take a Little Piece of My Heart' şarkısını Janis Joplin gibi söylemekte buldum. Sanırım Janis Joplin olmadan onun gibi bağırmaya kalkmam işe yaradı ve dakikalar içinde müzik kesildi.


Sonra müziği düşündüm, kendi bestelerini yapmanın ve o bestelerle hiç bilmediğin ülkelerdeki insanlar tarafından konserlerinin ve yeni albümünün merakla bekleniyor olmasının nasıl bir duygu olduğunu... Antony örneğin, geçen senenin 8 temmuz günü İstanbul'un en harkulade yıkıntısı Şan Tiyatrosu'nda sahne aldığında dinleyicilerine şaşkın gözlerle bakmış, müziğinin hiç bilmediği bu ülkeye nasıl ulaştığını sormuştu. Antony'nin beş şarkılık EP'sindeki dolambaçsız ve sade müziği o soruya güzel bir cevap aslında. Yeni albüme giriş paragrafı gibi düşünmüş bunu Antony ama bence daha fazlası. Huzurlu bir yere gitme özlemini anlatıp arkada kalanlara şöyle bir dönüp bakan 'Another World'ü mü, yoksa 'Hope Mountain'ı mı daha çok sevdim bilemedim. Belki de 'Sing for Me', ya da hepsi, beşi birden...


2 Aralık 2008 Salı

Karma Yurtlar da Olsun: Ogrencilerin Sevisme Ozgurlugu Var!

"Kadın bedeni üzerinden tanımlanan "namus" bu defa da yurtta kalan bir üniversite ögrencisinin "bekaret kontrolü"ne zorlanmasıyla gündeme gelirken, Bianet'e konusan kadın ögrenciler cinsel özgürlüklerini savunuyor."


Emine Özcan'ın ilgili yazısının devamını bu linkten okuyabilirsiniz.

Karma Yurtlar da Olsun: Ogrencilerin Sevisme Ozgurlugu Var!

"Kadın bedeni üzerinden tanımlanan "namus" bu defa da yurtta kalan bir üniversite ögrencisinin "bekaret kontrolü"ne zorlanmasıyla gündeme gelirken, Bianet'e konusan kadın ögrenciler cinsel özgürlüklerini savunuyor."


Emine Özcan'ın ilgili yazısının devamını bu linkten okuyabilirsiniz.

Karma Yurtlar da Olsun: Ogrencilerin Sevisme Ozgurlugu Var!

"Kadın bedeni üzerinden tanımlanan "namus" bu defa da yurtta kalan bir üniversite ögrencisinin "bekaret kontrolü"ne zorlanmasıyla gündeme gelirken, Bianet'e konusan kadın ögrenciler cinsel özgürlüklerini savunuyor."


Emine Özcan'ın ilgili yazısının devamını bu linkten okuyabilirsiniz.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Best Web Hosting Coupons