29 Eylül 2008 Pazartesi
28 Eylül 2008 Pazar
25 Eylül 2008 Perşembe
R.E.M'e sadece 8 gün kaldı!
R.E.M'e sadece 8 gün kaldı!
S.O.S İstanbul festivali kapsamında sahne alacak olan efsanevi rock grubu R.E.M'in performansına sayılı günler kaldı.
Biletler Biletix ve İKSV gişe'de!
Saat: 11.00-18.00
*Videolar 26 Eylül Cuma günü saat 18.00'den itibaren gösterilmeye başlıyor.
R.E.M'e sadece 8 gün kaldı!
R.E.M'e sadece 8 gün kaldı!
S.O.S İstanbul festivali kapsamında sahne alacak olan efsanevi rock grubu R.E.M'in performansına sayılı günler kaldı.
Biletler Biletix ve İKSV gişe'de!
Saat: 11.00-18.00
*Videolar 26 Eylül Cuma günü saat 18.00'den itibaren gösterilmeye başlıyor.
R.E.M'e sadece 8 gün kaldı!
R.E.M'e sadece 8 gün kaldı!
S.O.S İstanbul festivali kapsamında sahne alacak olan efsanevi rock grubu R.E.M'in performansına sayılı günler kaldı.
Biletler Biletix ve İKSV gişe'de!
Saat: 11.00-18.00
*Videolar 26 Eylül Cuma günü saat 18.00'den itibaren gösterilmeye başlıyor.
Filmekimi
Bu benim iç sesim. Ciddi durumlarda sıkıntısından çocukça laflar eder ve sıkıntımı azaltır. Ama yukarıdaki cümleyi söylerkenki ses tonunun şaka kaldırmadığını anladım. Ben de derhal silkinip kendime geldim ve hazır henüz hayattayken bir liste yaptım. Ne listesi mi?
1. Tıkanma / Choke / Clark Gregg
3.Sınıf / Entre Les Murs / Laurent Cantet
4.Zamanın Külleri / Ashes of Time Redux / Wong Kar-wai
5. Daima Mutlu / Happy-Go-Lucky / Mike Leigh
6. Küçük Denizkızı Ponyo / Gake No Ue No Ponyo / Hayao Miyazaki
Filmekimi
Bu benim iç sesim. Ciddi durumlarda sıkıntısından çocukça laflar eder ve sıkıntımı azaltır. Ama yukarıdaki cümleyi söylerkenki ses tonunun şaka kaldırmadığını anladım. Ben de derhal silkinip kendime geldim ve hazır henüz hayattayken bir liste yaptım. Ne listesi mi?
1. Tıkanma / Choke / Clark Gregg
3.Sınıf / Entre Les Murs / Laurent Cantet
4.Zamanın Külleri / Ashes of Time Redux / Wong Kar-wai
5. Daima Mutlu / Happy-Go-Lucky / Mike Leigh
6. Küçük Denizkızı Ponyo / Gake No Ue No Ponyo / Hayao Miyazaki
Filmekimi
Bu benim iç sesim. Ciddi durumlarda sıkıntısından çocukça laflar eder ve sıkıntımı azaltır. Ama yukarıdaki cümleyi söylerkenki ses tonunun şaka kaldırmadığını anladım. Ben de derhal silkinip kendime geldim ve hazır henüz hayattayken bir liste yaptım. Ne listesi mi?
1. Tıkanma / Choke / Clark Gregg
3.Sınıf / Entre Les Murs / Laurent Cantet
4.Zamanın Külleri / Ashes of Time Redux / Wong Kar-wai
5. Daima Mutlu / Happy-Go-Lucky / Mike Leigh
6. Küçük Denizkızı Ponyo / Gake No Ue No Ponyo / Hayao Miyazaki
21 Eylül 2008 Pazar
...
Çok, çok zor bir haftanın çok zor bir gününün akşamında Linda ile Parsifal'de hem yemek yiyor, hem de nefes alma arası vermeden konuşuyorduk. Biz mi fazla gürültücüyüz, yoksa etraf mı fazla sessizdi bilinmez ama sesimizin tonuna ayar çekmek durumunda kaldık. Kısa süren bir sessizlik anında Love will tear us apart çaldı yine. Ah, Ian...
Sonra Babylon'da Cyrius'u dinlemeye gittik. Çantamda Tekel'in cep votkası vardı, susadıkça su yerine içiyordum ve hafif yollu çakırkeyiftim. Cyrius Mathieu Kassovitz'i andırıyordu. Cyrius, Küba'dan ninniler mırıldanıyordu. Kah dansediyor, kah dalıp uzaklara gidiyorduk... Historie D'un Amour'u söyledi, bir yudum votka daha... Gece bittiğinde ne denli yorulduğumuzu anca anlamıştık. İstiklal caddesi'nin girişine doğru yürürken bir başka sokak çalgıcısından Historie D'un Amour'u yeniden dinledik. Bir iki adım sonra Tanju Okan'ı ve birkaç adım sonra acıklı bir türküyü ve birkaç adım sonra... uykuyu dinledik.
Pazar sabahı... E-postalarım arasında bir süpriz. Tacim, Antony'nin yeni EP'si Another World'ü göndermiş. Cyrius'tan sonra Antony'nin dünyası. Yağmur. Kediler. Küçük Prens.
Yine bir hafta, yeni bir hafta. Hazırım. Çantamda kötü çocuk Pasolini bu sefer, acele etmeden, satır satır okunacak...
...
Çok, çok zor bir haftanın çok zor bir gününün akşamında Linda ile Parsifal'de hem yemek yiyor, hem de nefes alma arası vermeden konuşuyorduk. Biz mi fazla gürültücüyüz, yoksa etraf mı fazla sessizdi bilinmez ama sesimizin tonuna ayar çekmek durumunda kaldık. Kısa süren bir sessizlik anında Love will tear us apart çaldı yine. Ah, Ian...
Sonra Babylon'da Cyrius'u dinlemeye gittik. Çantamda Tekel'in cep votkası vardı, susadıkça su yerine içiyordum ve hafif yollu çakırkeyiftim. Cyrius Mathieu Kassovitz'i andırıyordu. Cyrius, Küba'dan ninniler mırıldanıyordu. Kah dansediyor, kah dalıp uzaklara gidiyorduk... Historie D'un Amour'u söyledi, bir yudum votka daha... Gece bittiğinde ne denli yorulduğumuzu anca anlamıştık. İstiklal caddesi'nin girişine doğru yürürken bir başka sokak çalgıcısından Historie D'un Amour'u yeniden dinledik. Bir iki adım sonra Tanju Okan'ı ve birkaç adım sonra acıklı bir türküyü ve birkaç adım sonra... uykuyu dinledik.
Pazar sabahı... E-postalarım arasında bir süpriz. Tacim, Antony'nin yeni EP'si Another World'ü göndermiş. Cyrius'tan sonra Antony'nin dünyası. Yağmur. Kediler. Küçük Prens.
Yine bir hafta, yeni bir hafta. Hazırım. Çantamda kötü çocuk Pasolini bu sefer, acele etmeden, satır satır okunacak...
...
Çok, çok zor bir haftanın çok zor bir gününün akşamında Linda ile Parsifal'de hem yemek yiyor, hem de nefes alma arası vermeden konuşuyorduk. Biz mi fazla gürültücüyüz, yoksa etraf mı fazla sessizdi bilinmez ama sesimizin tonuna ayar çekmek durumunda kaldık. Kısa süren bir sessizlik anında Love will tear us apart çaldı yine. Ah, Ian...
Sonra Babylon'da Cyrius'u dinlemeye gittik. Çantamda Tekel'in cep votkası vardı, susadıkça su yerine içiyordum ve hafif yollu çakırkeyiftim. Cyrius Mathieu Kassovitz'i andırıyordu. Cyrius, Küba'dan ninniler mırıldanıyordu. Kah dansediyor, kah dalıp uzaklara gidiyorduk... Historie D'un Amour'u söyledi, bir yudum votka daha... Gece bittiğinde ne denli yorulduğumuzu anca anlamıştık. İstiklal caddesi'nin girişine doğru yürürken bir başka sokak çalgıcısından Historie D'un Amour'u yeniden dinledik. Bir iki adım sonra Tanju Okan'ı ve birkaç adım sonra acıklı bir türküyü ve birkaç adım sonra... uykuyu dinledik.
Pazar sabahı... E-postalarım arasında bir süpriz. Tacim, Antony'nin yeni EP'si Another World'ü göndermiş. Cyrius'tan sonra Antony'nin dünyası. Yağmur. Kediler. Küçük Prens.
Yine bir hafta, yeni bir hafta. Hazırım. Çantamda kötü çocuk Pasolini bu sefer, acele etmeden, satır satır okunacak...
17 Eylül 2008 Çarşamba
Kadınların Medya İzleme Grubu-MEDİZ’in “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” Kampanyası Kitabı Çıktı!
“Medyanın arka sayfasında ‘Güzel’, gündüz kuşağında ‘Kurban’ ya da ‘Cani’, hikayelerinde ‘Fedakar Anne’, ‘İyi Aile Kızı’ ya da ‘Kötü Kadın’, siyaset sayfalarında “Başörtüsü” ya da “Bayrak Taşıyıcısı ve mutfağında çalışıp görünmez olmaktan bıktık!” diyerek başladığımız “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kampanyası içeriği, kampanya kapsamında düzenlediğimiz “Cinsiyetçi Olmayan Medya İçin” konferansı sunumlarını ve yaptığımız Medyada Kadınların Temsil Biçimleri“Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” Kitabı çıktı.
“Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kitabı, kadınların ayrımcılığa uğramadığı bir medya için hep birlikte emek vermek dileğiyle sizlerle…
Kadınların Medya İzleme Grubu- MEDİZ
İletişim:Tuğçe Canbolat
Kadınların Medya İzleme Grubu-MEDİZ
İstiklal Caddesi, Bekar Sokak No:7/6
34435 Beyoğlu / İstanbul
0212 251 64 57
0535 566 60 48
Kadınların Medya İzleme Grubu-MEDİZ’in “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” Kampanyası Kitabı Çıktı!
“Medyanın arka sayfasında ‘Güzel’, gündüz kuşağında ‘Kurban’ ya da ‘Cani’, hikayelerinde ‘Fedakar Anne’, ‘İyi Aile Kızı’ ya da ‘Kötü Kadın’, siyaset sayfalarında “Başörtüsü” ya da “Bayrak Taşıyıcısı ve mutfağında çalışıp görünmez olmaktan bıktık!” diyerek başladığımız “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kampanyası içeriği, kampanya kapsamında düzenlediğimiz “Cinsiyetçi Olmayan Medya İçin” konferansı sunumlarını ve yaptığımız Medyada Kadınların Temsil Biçimleri“Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” Kitabı çıktı.
“Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kitabı, kadınların ayrımcılığa uğramadığı bir medya için hep birlikte emek vermek dileğiyle sizlerle…
Kadınların Medya İzleme Grubu- MEDİZ
İletişim:Tuğçe Canbolat
Kadınların Medya İzleme Grubu-MEDİZ
İstiklal Caddesi, Bekar Sokak No:7/6
34435 Beyoğlu / İstanbul
0212 251 64 57
0535 566 60 48
Kadınların Medya İzleme Grubu-MEDİZ’in “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” Kampanyası Kitabı Çıktı!
“Medyanın arka sayfasında ‘Güzel’, gündüz kuşağında ‘Kurban’ ya da ‘Cani’, hikayelerinde ‘Fedakar Anne’, ‘İyi Aile Kızı’ ya da ‘Kötü Kadın’, siyaset sayfalarında “Başörtüsü” ya da “Bayrak Taşıyıcısı ve mutfağında çalışıp görünmez olmaktan bıktık!” diyerek başladığımız “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kampanyası içeriği, kampanya kapsamında düzenlediğimiz “Cinsiyetçi Olmayan Medya İçin” konferansı sunumlarını ve yaptığımız Medyada Kadınların Temsil Biçimleri“Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” Kitabı çıktı.
“Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kitabı, kadınların ayrımcılığa uğramadığı bir medya için hep birlikte emek vermek dileğiyle sizlerle…
Kadınların Medya İzleme Grubu- MEDİZ
İletişim:Tuğçe Canbolat
Kadınların Medya İzleme Grubu-MEDİZ
İstiklal Caddesi, Bekar Sokak No:7/6
34435 Beyoğlu / İstanbul
0212 251 64 57
0535 566 60 48
VECD HALLERİ
5 Eylül 2008, Cuma - 19 Ekim 2008, Pazar
Sanatçılar: Banu Cennetoğlu, Seza Paker, Nasan Tur
Küratörler: Ali Akay, Levent Çalıkoğlu
Doğaya, insana, bitkilere veya hayvanlara bakıldığında görünür veya görünmez imajlardan, içerilen ve dışlananlardan, duyulur veya duyulmaz sesler ve hareketlerden oluşan transandantal bir ilişkiyi insanın deneyimiyle birleştiren hareketin, eylemin oluşturduğu vecd, sanatın eserleşen parçalarının karşısında duyulan ile anlaşılan ilişkisinin oluştuğu anda kendisini gösterir, hissettirir. Bu sanat tarihinin içindeki hoş, güzel ve yüce ile alakalıdır. Yüce anlama ve anlayamama arasındaki hoşlanma ve acı duyma arasındaki ilişkide ortaya çıktığına göre, sanatlardaki figüralin yok olduğu “mutlaklık” ile alakalı olarak durmaktadır: Suprem olandır. Vecd halleri verili olan deneylerin dışında işlemektedir; tam tersine, bilginin dışına çıkarak “bilgisizliğin” yolunda bir iç bir deney oluşmakta ve insanı anlık dışındaki bir duygu haline doğru çekerek vecde doğru sürüklemektedir Sistematik bir düşüncenin dışına doğru taşınan vecd halleri sanatçıların klişelerden çıkmak için yaratıya girebildiği an’a tekabül etmektedir. Buna göre “bilgi dışılık vecd halini” oluşturur. Günümüzdeki yaşamda her türlü göçmenlik deneyi, sanatsal ve sembolik deneyin müzakereleri, dinsel ritüeller vecd hallerinin aşamalarında kendilerini görünür kılmaktadır
VECD HALLERİ
5 Eylül 2008, Cuma - 19 Ekim 2008, Pazar
Sanatçılar: Banu Cennetoğlu, Seza Paker, Nasan Tur
Küratörler: Ali Akay, Levent Çalıkoğlu
Doğaya, insana, bitkilere veya hayvanlara bakıldığında görünür veya görünmez imajlardan, içerilen ve dışlananlardan, duyulur veya duyulmaz sesler ve hareketlerden oluşan transandantal bir ilişkiyi insanın deneyimiyle birleştiren hareketin, eylemin oluşturduğu vecd, sanatın eserleşen parçalarının karşısında duyulan ile anlaşılan ilişkisinin oluştuğu anda kendisini gösterir, hissettirir. Bu sanat tarihinin içindeki hoş, güzel ve yüce ile alakalıdır. Yüce anlama ve anlayamama arasındaki hoşlanma ve acı duyma arasındaki ilişkide ortaya çıktığına göre, sanatlardaki figüralin yok olduğu “mutlaklık” ile alakalı olarak durmaktadır: Suprem olandır. Vecd halleri verili olan deneylerin dışında işlemektedir; tam tersine, bilginin dışına çıkarak “bilgisizliğin” yolunda bir iç bir deney oluşmakta ve insanı anlık dışındaki bir duygu haline doğru çekerek vecde doğru sürüklemektedir Sistematik bir düşüncenin dışına doğru taşınan vecd halleri sanatçıların klişelerden çıkmak için yaratıya girebildiği an’a tekabül etmektedir. Buna göre “bilgi dışılık vecd halini” oluşturur. Günümüzdeki yaşamda her türlü göçmenlik deneyi, sanatsal ve sembolik deneyin müzakereleri, dinsel ritüeller vecd hallerinin aşamalarında kendilerini görünür kılmaktadır
VECD HALLERİ
5 Eylül 2008, Cuma - 19 Ekim 2008, Pazar
Sanatçılar: Banu Cennetoğlu, Seza Paker, Nasan Tur
Küratörler: Ali Akay, Levent Çalıkoğlu
Doğaya, insana, bitkilere veya hayvanlara bakıldığında görünür veya görünmez imajlardan, içerilen ve dışlananlardan, duyulur veya duyulmaz sesler ve hareketlerden oluşan transandantal bir ilişkiyi insanın deneyimiyle birleştiren hareketin, eylemin oluşturduğu vecd, sanatın eserleşen parçalarının karşısında duyulan ile anlaşılan ilişkisinin oluştuğu anda kendisini gösterir, hissettirir. Bu sanat tarihinin içindeki hoş, güzel ve yüce ile alakalıdır. Yüce anlama ve anlayamama arasındaki hoşlanma ve acı duyma arasındaki ilişkide ortaya çıktığına göre, sanatlardaki figüralin yok olduğu “mutlaklık” ile alakalı olarak durmaktadır: Suprem olandır. Vecd halleri verili olan deneylerin dışında işlemektedir; tam tersine, bilginin dışına çıkarak “bilgisizliğin” yolunda bir iç bir deney oluşmakta ve insanı anlık dışındaki bir duygu haline doğru çekerek vecde doğru sürüklemektedir Sistematik bir düşüncenin dışına doğru taşınan vecd halleri sanatçıların klişelerden çıkmak için yaratıya girebildiği an’a tekabül etmektedir. Buna göre “bilgi dışılık vecd halini” oluşturur. Günümüzdeki yaşamda her türlü göçmenlik deneyi, sanatsal ve sembolik deneyin müzakereleri, dinsel ritüeller vecd hallerinin aşamalarında kendilerini görünür kılmaktadır
13 Eylül 2008 Cumartesi
Sen Ezgi Hanım, Nasılsın?
Dikkat, Bayık Çıkabiler!
Ben Ezgi Hanım, nasılım? Bugünlerde az biraz kendimden baymış hallerdeyim, yağmur yağsın diye beklemedeyim, selam ederim.
Sen Ezgi Hanım, Nasılsın?
Dikkat, Bayık Çıkabiler!
Ben Ezgi Hanım, nasılım? Bugünlerde az biraz kendimden baymış hallerdeyim, yağmur yağsın diye beklemedeyim, selam ederim.
Sen Ezgi Hanım, Nasılsın?
Dikkat, Bayık Çıkabiler!
Ben Ezgi Hanım, nasılım? Bugünlerde az biraz kendimden baymış hallerdeyim, yağmur yağsın diye beklemedeyim, selam ederim.
12 Eylül 2008 Cuma
Cyrius 19 ve 20 Eylül'de Babylon'da
Küba'nın enerjik müziğine ve hareketli sahnesine kendini kaptıran Cyrius zamanını bu coğrafyanın samimi müzisyenleriyle geçirerek müzikal alt yapısını oluşturdu. Küba’nın Santiago’suna kapılan ve Philippe Eidel, Septeto Turquiono, Eliades Ochoa, Banda Municipal de Santiago de Kuba gibi isimlerle birlikteliği sonrasında kariyerinin en iyi albümü La Banda’yı kaydeden sanatçı albümde Küba’nın arka bahçelerinden toplanmış güzel kokulu şarkılarını bir araya getirdi. Geliştirdiği bolero, danzon, guajira, ça ça ça ve diğer ritimleriyle dans müziğinin en tatlı seslerine dalan Cyrius bu çalışmaları sırasında geleneksele bağlı kalmaya özen gösterdi. İspanyol bir ailenin çocuğu olarak Cezayir’de dünyaya gelen Fransız sanatçı Cyrius, Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip. Özellikle 96/97 yıllarında Küba’nın Santiago şehrinde kaydettiği La Banda’ya ülkemizde gösterilen büyük ilgi bu durumu somut bir şekilde gözler önüne seriyor.
19 Eylül 2008 Cuma / 23:00
Cyrius 19 ve 20 Eylül'de Babylon'da
Küba'nın enerjik müziğine ve hareketli sahnesine kendini kaptıran Cyrius zamanını bu coğrafyanın samimi müzisyenleriyle geçirerek müzikal alt yapısını oluşturdu. Küba’nın Santiago’suna kapılan ve Philippe Eidel, Septeto Turquiono, Eliades Ochoa, Banda Municipal de Santiago de Kuba gibi isimlerle birlikteliği sonrasında kariyerinin en iyi albümü La Banda’yı kaydeden sanatçı albümde Küba’nın arka bahçelerinden toplanmış güzel kokulu şarkılarını bir araya getirdi. Geliştirdiği bolero, danzon, guajira, ça ça ça ve diğer ritimleriyle dans müziğinin en tatlı seslerine dalan Cyrius bu çalışmaları sırasında geleneksele bağlı kalmaya özen gösterdi. İspanyol bir ailenin çocuğu olarak Cezayir’de dünyaya gelen Fransız sanatçı Cyrius, Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip. Özellikle 96/97 yıllarında Küba’nın Santiago şehrinde kaydettiği La Banda’ya ülkemizde gösterilen büyük ilgi bu durumu somut bir şekilde gözler önüne seriyor.
19 Eylül 2008 Cuma / 23:00
Cyrius 19 ve 20 Eylül'de Babylon'da
Küba'nın enerjik müziğine ve hareketli sahnesine kendini kaptıran Cyrius zamanını bu coğrafyanın samimi müzisyenleriyle geçirerek müzikal alt yapısını oluşturdu. Küba’nın Santiago’suna kapılan ve Philippe Eidel, Septeto Turquiono, Eliades Ochoa, Banda Municipal de Santiago de Kuba gibi isimlerle birlikteliği sonrasında kariyerinin en iyi albümü La Banda’yı kaydeden sanatçı albümde Küba’nın arka bahçelerinden toplanmış güzel kokulu şarkılarını bir araya getirdi. Geliştirdiği bolero, danzon, guajira, ça ça ça ve diğer ritimleriyle dans müziğinin en tatlı seslerine dalan Cyrius bu çalışmaları sırasında geleneksele bağlı kalmaya özen gösterdi. İspanyol bir ailenin çocuğu olarak Cezayir’de dünyaya gelen Fransız sanatçı Cyrius, Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip. Özellikle 96/97 yıllarında Küba’nın Santiago şehrinde kaydettiği La Banda’ya ülkemizde gösterilen büyük ilgi bu durumu somut bir şekilde gözler önüne seriyor.
19 Eylül 2008 Cuma / 23:00
4 Eylül 2008 Perşembe
Yol
21:00: Yolculuk öncesi hazırlıklar nedense gerer beni. Yıllarca elimde bir valizle şehirlerarası gidip geldiğimden midir bilinmez, her defasında garip bir duyguya kapılırım. Utanmasam küçük çocuklar gibi yatağın altına saklanıp "gitmiyorum ben diye ağlayacağım.
22:00, Terminal
Curcuna bir film sahnesi sanki. Devasa otobüsler kıvrak manevralarla daracık yerlere giriyor. Gidenler. Dönenler. Arkada kalanlar. Bekleyenler.
01:25, Otobüs
Otobüs Bolu Dağı'na yaklaşıyor. Bu saatte içecek ikramı. Işıklar yanıyor, bir uğultu. Birşey içer miymişim? Hayır. Muavinin sakar olanı bana rastgeliyor gece gece. Su şişesinin kapağı fırlayıp burnuma çarpıyor. Muavin utanıyor. Sarışın, 18-19 yaşlarında çelimsiz bir delikanlı.
03:00: Müzikçalarım pek karışık. Şu anda Yann Tiersen'den "La Lounge Route" dinliyorum. Sıradaki şarkı Emily Haines'den "Doctor Blind".
03:15: Yolu izliyorum. Gece yolcuları TIR'lar.
05:00: Otobüsün neredeyse tamamı uyanık. Limon kolonyası-su servisi. İstemiyorum. "Siz de birşey için ama!" diyor muavin. Erken, diyorum, bu kadar erken saatte birşey içmem. Limon kolonyası ise hiç sürmem.
05:30: Otobüsün camına rağmen fotoğraf çekiyorum. Her deklanşöre basışımda "şıkırtt" diye bir ses. Fazla değil, 4-5 kare çekip insanlar rahatsız olmasın diye makineyi kaldırıyorum.
07:00 - Otobüsten iniyorum. 5 günlük Cide tatilim başladı.
04.09.2008, Ev
Son gidişimin anılarını toparladım. Bir ay öncesinin günlüğünü tuttum. Kitabımın kapağını kapadım. Biraz müzik dinleyip uyuyacağım.
Yol
21:00: Yolculuk öncesi hazırlıklar nedense gerer beni. Yıllarca elimde bir valizle şehirlerarası gidip geldiğimden midir bilinmez, her defasında garip bir duyguya kapılırım. Utanmasam küçük çocuklar gibi yatağın altına saklanıp "gitmiyorum ben diye ağlayacağım.
22:00, Terminal
Curcuna bir film sahnesi sanki. Devasa otobüsler kıvrak manevralarla daracık yerlere giriyor. Gidenler. Dönenler. Arkada kalanlar. Bekleyenler.
01:25, Otobüs
Otobüs Bolu Dağı'na yaklaşıyor. Bu saatte içecek ikramı. Işıklar yanıyor, bir uğultu. Birşey içer miymişim? Hayır. Muavinin sakar olanı bana rastgeliyor gece gece. Su şişesinin kapağı fırlayıp burnuma çarpıyor. Muavin utanıyor. Sarışın, 18-19 yaşlarında çelimsiz bir delikanlı.
03:00: Müzikçalarım pek karışık. Şu anda Yann Tiersen'den "La Lounge Route" dinliyorum. Sıradaki şarkı Emily Haines'den "Doctor Blind".
03:15: Yolu izliyorum. Gece yolcuları TIR'lar.
05:00: Otobüsün neredeyse tamamı uyanık. Limon kolonyası-su servisi. İstemiyorum. "Siz de birşey için ama!" diyor muavin. Erken, diyorum, bu kadar erken saatte birşey içmem. Limon kolonyası ise hiç sürmem.
05:30: Otobüsün camına rağmen fotoğraf çekiyorum. Her deklanşöre basışımda "şıkırtt" diye bir ses. Fazla değil, 4-5 kare çekip insanlar rahatsız olmasın diye makineyi kaldırıyorum.
07:00 - Otobüsten iniyorum. 5 günlük Cide tatilim başladı.
04.09.2008, Ev
Son gidişimin anılarını toparladım. Bir ay öncesinin günlüğünü tuttum. Kitabımın kapağını kapadım. Biraz müzik dinleyip uyuyacağım.
Yol
21:00: Yolculuk öncesi hazırlıklar nedense gerer beni. Yıllarca elimde bir valizle şehirlerarası gidip geldiğimden midir bilinmez, her defasında garip bir duyguya kapılırım. Utanmasam küçük çocuklar gibi yatağın altına saklanıp "gitmiyorum ben diye ağlayacağım.
22:00, Terminal
Curcuna bir film sahnesi sanki. Devasa otobüsler kıvrak manevralarla daracık yerlere giriyor. Gidenler. Dönenler. Arkada kalanlar. Bekleyenler.
01:25, Otobüs
Otobüs Bolu Dağı'na yaklaşıyor. Bu saatte içecek ikramı. Işıklar yanıyor, bir uğultu. Birşey içer miymişim? Hayır. Muavinin sakar olanı bana rastgeliyor gece gece. Su şişesinin kapağı fırlayıp burnuma çarpıyor. Muavin utanıyor. Sarışın, 18-19 yaşlarında çelimsiz bir delikanlı.
03:00: Müzikçalarım pek karışık. Şu anda Yann Tiersen'den "La Lounge Route" dinliyorum. Sıradaki şarkı Emily Haines'den "Doctor Blind".
03:15: Yolu izliyorum. Gece yolcuları TIR'lar.
05:00: Otobüsün neredeyse tamamı uyanık. Limon kolonyası-su servisi. İstemiyorum. "Siz de birşey için ama!" diyor muavin. Erken, diyorum, bu kadar erken saatte birşey içmem. Limon kolonyası ise hiç sürmem.
05:30: Otobüsün camına rağmen fotoğraf çekiyorum. Her deklanşöre basışımda "şıkırtt" diye bir ses. Fazla değil, 4-5 kare çekip insanlar rahatsız olmasın diye makineyi kaldırıyorum.
07:00 - Otobüsten iniyorum. 5 günlük Cide tatilim başladı.
04.09.2008, Ev
Son gidişimin anılarını toparladım. Bir ay öncesinin günlüğünü tuttum. Kitabımın kapağını kapadım. Biraz müzik dinleyip uyuyacağım.
3 Eylül 2008 Çarşamba
İstabul'da Bir Sürrealist: Salvador Dali
Bu durumda sessizliği bozmak, bir süredir boş kalan Alternatif-İstanbul'u bu haber ile neşelendirmek şart oldu.
İstabul'da Bir Sürrealist: Salvador Dali
Bu durumda sessizliği bozmak, bir süredir boş kalan Alternatif-İstanbul'u bu haber ile neşelendirmek şart oldu.
İstabul'da Bir Sürrealist: Salvador Dali
Bu durumda sessizliği bozmak, bir süredir boş kalan Alternatif-İstanbul'u bu haber ile neşelendirmek şart oldu.